• Sonuç bulunamadı

Çocuksuzluğa Çare Arama ve Doğum

2.3. Türkmen BahĢılık Geleneği

3.1.1. Kahramanın Ailesi ve Sosyal Durumunun Tanıtımı

3.1.1.5. Çocuksuzluğa Çare Arama ve Doğum

Çocuksuzluk durumunun olması çocuksuzluğa karĢı çare arama durumunu tetikler. Kahramanın babasının değiĢik yollarla çocuksuzluğuna çare araması, ilk olarak doğrudan dua edip ziyafet vererek, duanın kabul olmasıyla gerçekleĢirken ikinci olarak evliya, derviĢ, pir gibi kiĢileri arayıp onlardan yardım istemesi, unların olağanüstü güçleri sayesinde çocuk sahibi olmasıyla neticelenir. Tahir Ġle Zühre‟de “… Her nerede bir doktor duysa, hemen adamlarını gönderir, onlara çeĢitli haplar ve macunlar yaptırarak tedavi olmaya çalıĢır. Nihayet bunlardan da fayda görmeyince, “elden ne gelür, vermeyince Halik, neylesin mahluk” diyerek ümidini kaybetti. Bir daha da doktorları çağırmadı. Bir zaman eğlenceye daldı; derdini unutmak için Ģehrin dıĢında çok güzel bir bahçe yaptırdı. Canı sıkılınca o bahçeye gider, gönlünü ferahlatırdı. Ancak hiçbir Ģey ondan evlatsızlık acısını söküp atamadı. Bir gün kıyafet değiĢtirerek vezirini yanına alıp saraydan çıktı ve ağır ağır çarĢı pazar dolaĢmaya baĢladılar. ÇarĢıda yaĢlı bir derviĢ, her kim bana bin altın verirse Tanrı onun muradını versin” diye bunlardan para istedi. PadiĢah, “bu kadar doktor getirttim, bunca para sarf ettim hiçbir faydasını görmedim, yer gök dua üstüne derler, belki bu derviĢin duası kabul olur” diyerek derviĢin istediği parayı verdi. DerviĢ ona dua etti. Sonra dinlenmek için gittikleri bir bahçe de baĢka bir derviĢ gördüler o ise ona çocuğu olacağı müjdesini verdi.” (Türkmen; 1998; 209-210) Ģeklinde, Bamsı Beyrek‟te “Bayındır Han‟ın sohbetine toplanan Oğuz Beyleri, oğulları yanında sohbeti dinlerler. Herkesin oğluyla geldiğini gören Pay Püre Bey bu duruma çok üzülür, ağlamaya baĢlar. Oğuz Beyleri neden ağladığını sorunca da kendisinin oğlu olmadığı için üzüntüsünden olduğunu söyler. Bunun üzerine Oğuz Beyleri dua için el kaldırırlar. Beyler arasında bulunan Pay Piçen Bey de kendisinin kızı olmadığını, kendisi için de dua etmelerini söyler. O zaman beylerin duası da, bedduası da kabul olunmaktadır. Pay Püre Bey ve Pay Biçen Bey doğacak çocuklarını beĢik kertme niĢanladıklarına dair sözlĢirler. Aradan bir zaman geçtikten sonra Pay Püre‟nin bir oğlu, Pay Biçen‟in bir kızı dünyaya gelir. ” (Ekici, 1995; 15) Ģeklinde geçmektedir.

Gül Bilbil hikâyesinde PadiĢah Nasır;

“Günlerden bir gün padiĢah haremine girip, küçük hanımı ile muhabbet ederek oturuyordu:

- Biz bu dünyada malı-mülkü, tacı-tahtı kim için kazandık? Yaban ellere kalacak,

diyerek evliyalarını çağırıp aciz Ģekilde ağlayarak hanımının dizine yattı. Sonra padiĢah uykuya daldı.

Sonra padiĢah seher vakti uykuya daldı ve rüya gördü. Rüyasında bir bağın içinde oturduğunu, bir kızıl gülün açılıp onun üzerinde güzel bir Ģekilde hoĢça nakĢedilmiĢ, hoĢ nağmeler ve hoĢ sedalarla bülbülün çah-çah öttüğünü gördü. PadiĢah o bülbülü görünce vakti hoĢ, gönlü hoĢ olup zevk ve sefayla mutlu mu mutlu olarak uykusundan ürperip uyandı. O anda kadın:

- Ey padiĢah, ne gördün, gördüğünü anlatır mısın? (s.48)Dedi. PadiĢah

gözlerinden sel gibi yaĢlar dökerek, aciz Ģekilde ağlayarak gördüğü düĢünü anlattı:

- Nasıl bir düĢ gördüm? DüĢümde bir bağın içinde oturuyordum. Açılan kızıl bir

gülün üzerinde hoĢ bir sima, hoĢ bir seda, hoĢ bir söz ile bülbül ötüyordu. Onun zevk ve görüntüsüne aklımı kaybedercesine hayran olarak yatıyordum. O bülbülü tuttum ve aldım. Hemen koynuma koydum. Onun sesiyle ürpererek uyandım, sesi henüz kulağımdan gitmemiĢti. O anda kadın:

- Ey padiĢahım, güzel bir rüya görmüĢsün. Falan dağın terk edilmiĢ mağarasında

oturup duran âlim bir dindar vardır. Ona gidip rüyanı tabir ettirmelisin. O senin rüyanın tabirini bir bir söyler, dedi. PadiĢah bu sözleri duyunca sabah namazını kıldıktan sonra kırk deveye mal mülk, on ata altın yükleyip yanına da askerlerini alarak karĢıdaki kara dağa doğru yola çıktı.

Velhasıl, padiĢah çok yürüyüp az uyuyup o dağa vardı. Attan inip dağın mağarasına girdi. Mağaranın içinde bir dindarın oturduğunu gördü. Onu görüp:

- Esselamın aleyküm ey veliyullah! Dedi. Dindar selamını aldı. Hal hatır

sorduktan sonra dindar padiĢaha:

- Ey padiĢah sen kimsin? Bu karanlık kaygın neden? Seni buraya getirecek kadar

büyük olan derdin nedir? Derdini söyle, dedi. PadiĢah içindeki kederi döküp dindarın önüne koydu ve gözlerinden yaĢlar akıtarak:

- Ey veliyullah, seher vakti bir rüya gördüm. Rüyamın tabirini yaptırmaya geldim!

Dedi. Dindar ise:

- Gördüğün rüyanı anlat! Dedi. PadiĢah gördüğü rüyasını bir bir anlattı. Dindar: - Hay hay padiĢah, rüyan hayırlı olsun, ne garip bir rüya görmüĢsün, rüyanın

- Sen Ģimdi derhal buradan ülkene dön. Küçük hanımının yanına git ve onunla

yakınlık kur. ĠnĢallah yüce Allah sana bir erkek evlat verecek adını ise Bilbil koyacaksın. Oğlun yedi yaĢına geldiğinde (s.49)bir peri kızına âĢık olacak. Yıllarca onun peĢinde koĢacak. Zorluklarla birlikte muradına erecek. Bundan sonrasını Allah‟tan baĢka kimse bilemez! Dedi. O anda padiĢah:

- Ey veliyullah, rüyamın tabirinde söylediğin gibi eğer bir erkek evladım olursa

kırk at ve kırk kısrak adadım, dedi. Veliyullahın duasından sonra padiĢah ordusuyla birlikte yola koyuldu. Az uyuyup çok yol alarak evine geldi. Gül renkli harem hanesine gitti. O gece küçük hanımıyla yakınlık kurdu. Sonra hanımı hamile kaldı. Velhasıl dokuz ay on gün sonra vakti gelince padiĢahın bir oğlu oldu.” Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir.

Burada rüya yorumlaması ve gördüğü rüyanın yorumlanması sonucu çocuğunun olması Tahir ile Zühre hikâyesiyle paralellik göstermektedir. Ġncelenilen hikâye de çocuksuzluğun çaresi herhangi bir ilaç değil dua olarak karĢımıza çıkmaktadır. bu yönüyle sıkça hikayelerde karĢılaĢılan dua sonucu çocuk sahip olma Gül-Bilbil hikayesinde de ortak bir durumdur.