• Sonuç bulunamadı

3.2. Ad Verme

3.2.3. Kahramanın Sevgiliyi Ġstemesi, Engeller ve Sevgiliye UlaĢması

3.2.3.3. Ġkinci Engel

Ailesi ve halkı ile vedalaĢtıktan sonra yanına dostlarını ve askerlerini alarak yola çıkan Bilbil‟in sevdiğini bulma yolundaki macerası da baĢlamıĢtır. Yedi yıl yol gittikten sonra Ġstanbul Ģehrine ulaĢan Bilbil, yolculuk sırasındaki ilk engelle burada karĢılaĢmıĢtır. Bu engel Gül‟e âĢık olan bir padiĢahtır. ġehre yakın konumda bulunan minareye çıkan Bilbil ve dostları bölgeyi incelemiĢ ve Ġstanbul Ģehrinin kale duvarlarının kendilerinden çok daha heybetli göründüğünü görmüĢlerdir. Bunun üzerine Tanrıya;“-Biz bundan daha büyük bir Ģehir daha önce görmedik (s.62)” diyerek boyun eğmiĢler ve dört yana asker göndermiĢlerdir. BeĢ altı gün bölgede kaldıktan sonra ucu gökyüzüne değen servi ağacının gölgesinde dinlendikleri sırada yanlarına üstü baĢı süslü, atlı ve elinde Türkmen sazı olan bir yiğit gelmiĢtir. Yiğit, Bilbil‟e bu Ģehrin Ģairi olduğunu söyledikten sonra kendi padiĢahının âĢık olduğu Gül‟den bahsetmiĢtir. PadiĢahının Gül için yaptırdığı imaretten bahseden Ģair aynı zaman da padiĢahının her hafta onu seyretmeye gittiğini ve âĢık olurlar diye Gül‟ün suretini kimseye göstermediğini eklemiĢtir. ġairin, padiĢahının kimseye acımadığını, gaddar olduğunu, ona da acımayacağını ve öldürebileceğini söylediğini aralarında geçen Ģu diyalogdan anlaĢılmıĢtır;

“Bilbil: - ġairim Ģu cana saldım cefanı, Kimdir söz eden yârime benim?

ArĢtan yükseltmiĢim sevgim ile figanımı, Felekler ağlar acizliğime benim.

ġair: - Beyim, hayal etme, o güzel Ģahım,

Nizam olup gelir yanına senin,

Doğru sözüm vardır, çoktur günahım, Kalır, kardeĢ nehâk kanına senin. (s.66)

Bu konuĢmanın üzerine Bilbil Ġstanbul kalesini Allahu Teâlâ‟nın yardımıyla kendisinin alacağını söylemiĢtir. Bilbil dostlarını yanına alarak kuĢandıktan sonra Ģair ona bugünün Cuma günü olduğunu, padiĢahın Dilaram bağında Gül‟ü seyretmeye gideceğini söyler. Bunun üzerine Bilbil dostları ve askerleriyle “– Allah!” diyerek Ġstanbul‟a at sürmüĢ, bir anda ġasöyen atına vurduğu kamçı ile atı kanatlanmıĢ bir kuĢ gibi kaleyi aĢıp bağın kapısından içeri girmiĢtir. Bilbil, PadiĢahla savaĢıp onu bir darbeyle ikiye bölerek öldürmüĢ, Mollagalandar, Sala ve Zelili önderliğinde ordunun da harekete geçmesi sonucu ilk engel aĢılmıĢ ve Ġstanbul teslim alınmıĢtır.

3.2.3.4. Üçüncü Engel

Bilbil‟in beraber yola çıktığı askerlerden bazıları tarafından yarı yolda bırakılması üçüncü engel olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bilbil, Ġstanbul‟u aldıktan sonra Ģehri Ģöyle böyle üç ay adaletle yönetmiĢ ve görevi Mollagandar‟a devretmiĢtir. Hikâye kahramanı, Mollagalandar‟ı Ġstanbul Ģehrine hâkim kıldıktan sonra onu Ġstanbul Ģehrinin sultanı Aycemal ile evlendirerek yanına iki bölük asker bırakmıĢ ve geride kalan askerler, Sala ve Zelili ile birlikte yola koyulmuĢtur. Hikâye kahramanları, birçok çöl geçip birçok dağ aĢıp onca ay onca gün yol kat ettikten sonra bir derya ile karĢılaĢmıĢlardır. Ucu bucağı görünmeyen bu denizin kenarında ne kanatlı ne de kanatsız tek bir hayvan da görememiĢlerdir. Deryadan geçemeyip bitap düĢerler diye Bilbil kırk kiĢiye bir sandal yapılmasını emretmiĢtir. Bilbil‟in askerlere karĢıya sandalla geçeceklerini söylemesi onları korkutmuĢ, askerler Bilbil‟in onları boĢu boĢuna peĢinden sürüklediği fikrine kapılmıĢlar ve Gül‟ün peĢinden gitmeyi mantıklı bulmamıĢlardır. Bunun üzerine sabah yola çıkacakları günün gecesinde, yolun sonunu belirsizlik olarak görerek kaçmıĢlardır. Bilbil, Sala ve Zelili sabah uyandıklarında askerlerin kaçtığını görünce kalanlara isterlerse gidebileceklerini dile getirmiĢlerdir lâkin kalan askerler onun yanında olduklarını söyleyerek gitmemiĢlerdir. Bunun üzerine Feyzullah adlı askeri kalan seksen askerin kırkına komutan yapan Bilbil, onu olan biteni anlatması için Ġstanbul‟a Mollagalandar‟ın yanına yolladıktan sonra, diğer askerlerle birlikte deryaya açılmıĢtır. Burada hikâye kahramanı Bilbil‟in askerleri tarafından yalnız bırakılması onu Gül‟ün peĢinden gitme isteğinde bir değiĢiklik gerçekleĢtirmemiĢ ve yoluna devam etmiĢtir.

3.2.3.5. Dördüncü Engel

Bilbil, yanında kalan askerleri ve dostlarıyla birlikte yola devam eder, kırk gün kırk gece Nil deryasında ilerler. Sonrasında bir dağ gören Bilbil ve dostları, dağa yaklaĢtıkça o dağın çok güzel olduğunu fark etmiĢlerdir. Hemen karaya çıkarak dağda olan her çeĢit meyveden yedikten sonra bir kavak gölgesinde uyumaya baĢlamıĢlardır. Bu sırada üzerlerine dört bir yandan askerlerin geldiğini fark ederek onlarla savaĢmaya baĢlamıĢlardır. Ancak kalabalık olan askerler, Bilbil‟in askerlerinden öldürebildiklerini öldürerek öldüremediklerini bağlayıp götürmüĢlerdir. Bunun yanında Bilbil‟in ġasöyen atını ve Latif kılıcını da almıĢlardır. Bu olay üzerine Bilbil, Sala ve Zelili toplantı yaparak onların peĢlerinden gitmeye karar vermiĢlerdir. Bir süre yol gittikten sonra Ġstanbul Ģehrinden daha yüce, kızıldan ok gibi kızarık ıĢığı gökyüzüne ulaĢan bir Ģehir gören kahramanlar, rast geldikleri birine buranın neresi olduğunu sorduklarında “–

Burası Küvhi-Salar dağıdır. Allah‟ın kudreti ile korunur. Kızıl ve altından inĢa edilmiĢtir. Onlar Kalmuk‟lardır. PadiĢahları ise Günçabi adında bir kızdır. Burası Nil deryasının içinde bir dağdır ve kırk kale ile korunmaktadır.(s.77)” cevabını almıĢlardır.

Bunun üzerine kendilerine yol göstermesini isteyen Bilbil yola koyulmuĢtur.

AĢk hikâyelerinden beri olan Bamsı Beyrek‟te, Beyrek‟in Bayburt kalesindeyken düĢmanlarının baskın yaparak onu tutsak etmesi, Usun Koca Oğlu Segrek hikâyesinde, Segrek‟in uyuya kalması üzerine tekfur askerleri tarafından tutsak edilmesi, kahramanın amacı doğrultusunda yaĢadığı bir engeldir (Ekici, 1995; 30). Ġncelenilen Gül-Bilbil hikâyesinde de tutsaklık durumu vardır ancak bu hikâyede tutsak düĢen kahraman değil onun askerleridir. Bu tutsaklıktan kurtarılmaları ise yine hikâye kahramanı Bilbil tarafından aĢağıda anlatıldığı Ģekilde gerçekleĢmiĢtir.

Günçabi‟ye giden askerler ise karĢılaĢtıkları durumu anlatarak yakaladıkları askerleri Günçabi‟ye teslim etmiĢlerdir. Yakalanan askerler Günçabi‟ye buraya gelene kadar baĢlarına gelenleri ve buraya neden geldiklerini anlatmıĢlardır. Anlatılanlar sonrası Bilbil‟in Gül‟e olan aĢkını ĢaĢkınlıkla karĢılayan Günçabi; Bilbil, Sala ve Zelili‟nin diri olarak yakalanıp yanına getirilmesini emreder. Bilbil, Sala ve Zelili‟yi almaya giden askerler onların saldırmalarına maruz kalmaları üzerine onlara durumu anlatmıĢlar ve zarar vermeyeceklerini söylemiĢlerdir. Buna rağmen Bilbil, Sala ve Zelili adamlara saldırarak çoğunu öldürmüĢ bir kaçını ise elinden kaçırmıĢlardır. Kaçanlar Günçabi‟nin yanına gidip olan biteni anlatmıĢlardır. Bir vuruĢta iki yüz kiĢiyi öldürmelerini iyi insanlardır diye yorumlayan Günçabi, Bilbil‟i kendisine eĢ yapacağını

söyleyerek yakaladıkları yirmi kiĢiyi de yanlarına vererek tekrar Bilbil‟le konuĢmaları için adamlarını yollamıĢtır. Elçinin durumu Bilbil‟e anlatması üzerine Bilbil gitmeye karar verir ve Ģehre girer. Günçabi Bilbil‟e amacını, nereye gittiğini ve isteğini sorar. Bilbil, Gül‟e olan aĢkını ve arzusunu dile getirir. Bunun üzerine Günçabi aĢkı için bu kadar engeli aĢan Bilbil‟e âĢık olur ve Bilbil ile Günçabi arasında Ģu diyalog geçer;

“Günçabi: - Hiçbir peri var mıdır benim gibi? Münasibim, nikâh kıy da al beni! Sen Bilbilsin, ben bir açılan gonca, Münasibim nikâh kıy da al beni!

Bilbil : Ben baĢtan beri bir Ģirin dilliye aĢığım, Nazar etme, Ģahım, gözden çıkar beni! Bağ içinde biten Gül‟e aĢığım,

Nazar etme hanım, gözden çıkar beni!(s.89)

Bu konuĢmadan sonra Günçabi, Bilbil‟in Gül‟e hakkıyla âĢık olduğuna ikna olarak ona saygı göstermiĢtir. Bilbil, söylediği Ģiirde Gül‟e olan aĢkını anlatmıĢ, ondan vazgeçmeyeceğini ve onun yolunda gideceğini dile getirmiĢ ve böylece Günçabi‟yi ikna etmiĢtir. Ve böylece Bilbil‟in askerlerinin tutsaklık süreci bitmiĢtir.

3.2.3.6. BeĢinci Engel

Hikâye kahramanlarının karĢılaĢtığı sınavlar hikâyelerde sık sık karĢımıza çıkmaktadır. Genellikle kahraman sevdiğini bulduktan sonra onu alabilmek için babasının koyduğu Ģartları aĢabilmek için belirli sınavlara tabi tutulur. Gül ile Sitemkâr hikâyesinde Gül bir Ģehre girer ve padiĢaha ulaĢabilmek için onun âĢıklarıyla yarıĢır ve kazandıktan sonra padiĢahı görebilir (Ekici, 1995; 139). Ġncelenilen hikâyede bunun gibi olmamakla birlikte bir sınav vardır. Lakin bu sınav sevdiği için yapılan bir sınav değil, esir düĢülmesi üzerine kurtulmak için yapılan bir sınavdır.

Hikâye kahramanı Bilbil‟in askerlerinin esir düĢmesi üzerine gittikleri ve askerlerini kurtardıkları Günçabi‟nin Ģehrinden ayrılabilmek için Günçabi onlara bir Ģart koĢmuĢtur. O, her ne kadar Sala Bey ile evlenmeyi kabul etmiĢ olsa da serbest kalabilmeleri için Küvhi-Salar‟ın binlerce vadisinden biri olan Kelezav vadisindeki altınları alabilmeleri için muhafız olarak duran ejderhayı öldürmeleri gerektiğini söylemiĢtir. Günçabi‟nin bu isteği üzerine görevi üstlenen Sala Bey yola koyulmuĢtur.

Ejderhaya saldırmaya giden Sala, Zelili, Bilbil ve askerlerini Günçabi yüz binlerce askeriyle birlikte izlemiĢ ve hayretler içinde kalmıĢtır. Çünkü Sala Bey ejderhaya saldırarak onu ikiye bölmüĢtür. Sonra ejderha Bilbil ve Zelilinin darbeleriyle dörde bölünerek ölmüĢtür. Bunu seyreden Günçabi durumu hayretle karĢılayarak Bilbil‟den ne istediğini sormuĢ Bilbil ise “– Kendini Sala Beye bağıĢlayasın. Küvh-i Salar‟ın kırk bin

kalesine hâkim kılasın. Sonra ise Zelili ve benim Gül‟ü aramak için yola çıkmamıza izin veresin!(s.96)” demiĢtir. Böylece Günçabi Sala Beyle evlenmeyi kabul ederek onu

Küvh-i Salar‟ın hâkimi kılıp onları serbest bırakmıĢ, kahramanlarımız ise yola koyulmuĢlardır.

Bu bölümde karĢılaĢılan olağanüstü bir varlıkla mücadele etme bir alt engel olan altıncı engelde de bulunduğu ve orada açıklandığı için ayrıca bir açıklama yapılmamıĢtır.

3.2.3.7. Altıncı Engel

Olağanüstü bir varlıkla mücadele etme epizotu hikâyelerde karĢımıza çıkan bir engeldir. ġah Yusuf hikâyesinde, ġah Yusuf‟un padiĢaha yardım etmek amacıyla devlerle mücadele etmesi, Dede Korkut hikâyelerinden olan Tepegöz hikâyesinde, bir insanla perinin çiftleĢmesinden doğan Tepegöz‟ün insanları yemesi üzerine mücadeleler yapılması olağanüstü varlıklarla mücadeleye örnek teĢkil eden unsurlardır (Ekici, 1995; 55). Andalıp‟ın kaleme aldığı “Baba RövĢen” hikayesinde de Hz. Ali‟nin bir ejderhayla yaptığı mücadeleyi görürüz (Sağlam, 2015; 174). Salur Kazan‟ın Yedi BaĢlı Ejderhayı Öldürmesi hikâyesinde Kazan‟ın ava çıkması sonrasında ıĢıkların süzüldüğü tarafa doğru gitmesi üzerine yedi baĢlı bir ejderha ile karĢılaĢması, lalasının ona ejderhanın üzerine gitmesi için telkinde bulunması sonucunda, ona bir ok atarak uyandırmasıyla baĢlar. Ejderha uyandıktan sonra etrafındaki her Ģeyi yok edecesine savurur. Bu sırada Kazan Allah‟a dua ederek yardım ister. Sonrasında oklarıyla ejderhayı yorarak her yedi baĢını da kesmiĢ ve ejderhanın üzerine çıkarak oturmuĢtur (Ekici, 2019; 10-12). Görüldüğü gibi hikâyelerde olağanüstü varlıklarla mücadele söz konusudur.

Ġncelenilen hikâyede de ilk olarak bir üst engel olan beĢinci engelde bir ejderha ile karĢılaĢılmıĢ ve Kazan hikâyesinde olduğu gibi aĢılmıĢtır. Bu engelde ise, Sala Bey ile Günçabi‟nin toylarına katıldıktan sonra yola koyulan hikâye kahramanları Zelili ve Bilbil, birkaç menzil yol gidip birçok dağ aĢıp Dağıstan‟a varmıĢlardır. Buraya geldikleri sırada birbirleriyle savaĢan ak ve kara ejderhayı fark etmiĢler ve ĢaĢkınlıkla izlemiĢlerdir. Bilbil, Zelili‟ye hangisine yardım etmeleri gerektiğini sormuĢ, Zelili ise

aciz olana yardım etmeleri gerektiğini söylemiĢtir. Aciz olana yardım etmeye karar veren Bilbil ile Zelili ak ejderhanın yenildiğini fark etmiĢ ve kara ejderhaya saldırarak onu kılıçlarıyla üç parçaya bölmüĢlerdir. Bu durumu gören ak ejderha Bilbil ve Zelili‟ye hürmet göstererek nereye gittiklerini sormuĢtur. Tüm hayvanların dilini bilen Zelili baĢlarından geçen tüm olayları ak ejderhaya anlatmıĢtır. Bunun üzerine ejderha; “-Ey

yiğitler, siz benim düĢmanımı yok edip bana büyük bir iyilik yaptınız. Biz de elimizden gelen yardımı gösteririz. Dünyada her ne amacınız var ise ben yaparım. Gelin Ģimdi bizim meskenimize gidelim. Elbiselerinizi, hediyeleriniz alıp gidersiniz.(s.97)” diyerek

onları evine götürmüĢtür. Adı Zovkumar olan ak ejderha minnet ile Bilbil ve Zelili‟ye yardım etmeye karar vermiĢtir. Onları cennet misali bir imarete götüren Zovkumar onlara; “– Benim adım Zovkumar‟dır. Dört yıldan beri burada yaĢarım. Benim

hazinemin hattı hesabı yoktur. Onca evler, türlü yakutlar, cevher ve elmasla, ak ve kızılla, pahalı taĢlarla, kırmızı zümrütlerle doludur. Alınmaz çifte su verilen silah ve atlarım sayısızca durur. Dünyada her ne isterseniz burada vardır. Eğer burada kalırsanız ece gündüz hizmetkârınız olurum. Eğer giderseniz ne ihtiyacınız varsa alıp götürebilirsiniz!(s.97-98)” diyerek kalmaları için ikna eder. Zovkumar tarafından sabah

olduğunda ardı ardına kapıların olduğu imarete götürülen kahramanlarımız açtıkları her kapıda baĢka bir hediyeyle karĢılaĢmıĢlardır. Ejderha kahramanlarımıza istedikleri her Ģeyi alabileceklerini söyleyerek, Bilbil‟e Yıldırım At‟ını, Zelili‟ye El Atı‟nı bağıĢlamıĢtır. Bu hediyelerden sonra açılan diğer bir kapının ardından dillere destan güzelliği olan peri kızını görmüĢler ve bayılmıĢlardır. Ayıldıklarında ise ona duydukları hayranlıklarını söyledikleri Ģiirlerle dile getirmiĢlerdir. Ejderha ise birçok padiĢahın, yiğidin onu istediğini ve onun yolunda öldüğünü söyleyerek peri kızını Bilbil ve Zelili‟ye bağıĢlamıĢ ve onlara onun duasını verdikten sonra bu duayı okumaları durumunda ne isterlerse ona dönüĢeceğini söylemiĢtir. Peri kızını verdikten sonra kendi saçından bir kıl veren Zovkumar her nerede baĢlarına bir zor durum gelirse toz çıkarmalarını kendisinin hemen yardımlarına geleceğini dile getirmiĢtir.

Bu mücadelede dikkat çeken iki unsur bulunmaktadır. Birincisi hikâye kahramanının iyiliği temsil etmesi açısından aciz ve zor durumda olan Zovkumar‟a yardım etmesi, ikincisi ise son olarak üzerinde çalıĢılan Salur Kazan‟ın Yedi BaĢlı Ejderhayı Öldürmesi hikâyesinde Kazan‟ın ejderhayı öldürdüğü gibi kahramanların iki karĢılaĢmada da ejderhayı öldürüĢ Ģekilleridir.

3.2.3.8. Yedinci Engel

Bilbil ve Zelili Zovkumar‟dan aldıkları “El” atını gümüĢ ve altınlarla süsleyerek Aysülüv‟ü de ata bindirip yola koyulmuĢlardır. Birçok yol kat edip ilerlerlerken karĢılarına bir grup asker çıkmıĢ. O anda dua okuyarak Aysülüv‟ü taĢa çeviren kahramanlarımız bunların kim olduklarını öğrenmek için hareket etmiĢlerdir. Bilbil Yıldırım atını askerlerin üzerine sürünce, askerlerin ardından gönderdikleri kuĢu takip ederek geyiği yakalamaya çalıĢtıklarını görmüĢtür. Bunun üzerine Bilbil‟de geyiğin peĢinden gitmiĢ ve askerlerden önce geyiği yakalamıĢtır. KuĢtan önce geyiği Bilbil‟in yakalamasına ĢaĢıran askerler Bilbil‟e; “– Ey yiğit! - Sen nasıl bir adamsın, atın nasıl

bir attır ki bizim avımızı kuĢtan önce yakalayabildin? Sen nereye gidiyorsun? Bizim kovaladığımız avımızı geri ver!(s.101)” demiĢler, Bilbil ise askerlere avı kendinin

kovalayıp yakaladığını, avın yakalayıp tutanın olduğunu söylemiĢtir. Bu zıtlaĢma sonrası askerlerin içinde bulunan Narın Bey ile Bilbil arasında bir konuĢma geçmiĢ, bu konuĢmada Bilbil kim olduğunu, buralara neden geldiğini, Gül‟e olan aĢkını anlatmıĢtır. Narın Bey ile Bilbil arasında geçen konuĢmanın ardından adaleti sağlaması için Narın Bey, “– Ey Bilbil, gel ikimiz padiĢahımızın yanına gidelim. Adına ġabaz Han Adıl

derler. O Adalette bir kılı bile ikiye böler. Onun yanında padiĢahlar fakir biri gibi durur. Ġkimizin davasını çözer. Sen bir cihanperver yiğitsin. O senin ne arzun varsa çözer.(s.104)”demiĢtir. Bu öneriyi Bilbil kabul etmiĢ ve kahramanlarımız ġabaz Han

Adıl‟ın yanına gitmek için yola koyulmuĢlardır. Bilbil padiĢahın yanına varmıĢ, padiĢahın sorularına cevap vererek kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, Gül‟e olan aĢkını dile getirmiĢtir. Bunun üzerine padiĢah Bilbil‟e; “– Ey Bilbil senin iĢin

ziyadesiyle büyük bir iĢtir. Senin âĢık olduğun Gül ise o ġaalıcan denilen padiĢahın kızıdır. ġaalıcan Äyran perilerinin padiĢahıdır. Sen insanoğlu o ise peri kızıdır. Onun vuslatı sana neden müyesser olsun ki? Babası ġaalıcan‟ın üç Ģartı varmıĢ. Sen onları nasıl yerine getireceksin? Bütün Äyran yiğitlerinden ġaalıcan‟ın isteklerini yerine getirebilen yoktur. Onun yolunda onca “ben” diyen yiğitler canlarını cellatlara kaptırdılar. Senin bu iĢin bitmesi gereken bir iĢtir. Gel sen ondan vazgeç. Gül‟ün aĢkını terk et. Bu yoldan çık!(s.105)” diyerek Bilbil‟in aĢkının imkânsız olduğunu söylemiĢ ve

ona baĢka bir öneri sunmuĢtur. Herkelan dağında Zovkumar adlı ejderhanın elindeki Aysülüv‟ü alması gerektiğini söylemesi üzerine Bilbil onu aldığını dile getirmiĢ padiĢah ise ĢaĢkınlıkla kalakalmıĢtır. Hayranca Bilbil‟i dinleyen ġabaz Han Adıl yedi gün yedi gece toy düzenleyerek Aysülüv ile Zelili‟yi nikâhlamıĢtır. Bilbil tüm dostlarının

evlenmesini mutlulukla karĢılayıp Allah‟a “– Benimde muradımı nasip eder mi

ki?(s.107)” diyerek feryat etmiĢtir. Kendini söylediği Ģiirle dile getiren Bilbil

sonrasında daldığı rüyasında sevdiğiyle ayrı ayrı yönlere giderek damla damla ağladığını görmüĢtür. O anda yanına gelen gök kıyafetli, kara atlı, yeĢil asalı birinin yanına gelerek; “– Ey Bilbil elini ver!” demiĢ Bilbil elini vermiĢ ve adam onu kaldırıp bir ata bindirmiĢtir. Sonrasında “Gözünü aç!” demiĢ Bilbil gözünü açmıĢ ve büyük bir bağda durduğunu görmüĢtür. Bağın içinde bülbüllerin Ģakıdığını, güllerin açılıp meyvelerin oluĢtuğunu, kırmızı cevherden yapılmıĢ bir imaret olduğunu fark etmiĢ ve binanın penceresinden içeri bakmıĢtır. BaĢı süslü, gözleri naz ile bakan güzeller güzeli, zülüfleri halka halka, kirpikleri ok gibi, dudakları mutlu mu mutlu, yüzüyle Ģulesi bağı aydınlatan bir kız görmüĢ ve olduğu yere yıkılmıĢtır. Ayıldığında atının altında olduğunu fark etmiĢ ve adama; “– Ey baba, bu nasıl hikmettir ki benim aklımı baĢımdan

aldı. Bu bağ nasıl bir bağdır ki böyle ziyadesiyle zengin!” deyince aksakal Bilbil‟e

bağın sahibinin Gül olduğunu dile getirmiĢ ve eklemiĢtir; “– Bu Ģehre Sınafam derler,

Bize Hz. Ali derler.” Ve aksakal gözden kaybolmuĢtur. Ġhtiyar gittikten sonra Gül,

Bilbil‟in yanına gelerek; “– Ey yiğit hoĢ gelmiĢsin, sefa getirmiĢsin. Hangi bağın

Bülbülüsün?” deyince Bilbil onu arayarak gezdiğini, onu istediğini söylemiĢ Gül ise; “– Doğrudur, ben Gül‟üm. Ama ben ile kavuĢmak sana nasip olmaz! ġabaz Han Adıl‟ın Ģehrinde seksen bin medrese vardır. Birinde ġa-Emir Agzam durur. Benim haberimi ondan alırsın. O medresede benim yeğenim Salım, insanlar okuyup öğrenirler. O seni bana getirir.(s.108-109)” diyerek gözden kaybolmuĢtur. Titreyerek uyanan Bilbil

kendine gelmiĢ ve gördüğünün düĢ olduğunu fark etmiĢtir. Ġç çekerek ağzından ateĢler çıkaran Bilbil, Gül‟e duyduğu aĢka bir muhammes dile getirmiĢ ve Zelili‟ye dönerek ġa-Emir Agzam medresesine gitmek istediğini söylemiĢtir. Böylece yedinci engeli aĢan kahramanımız medreseye gitmek için yola koyulmuĢtur.

3.2.3.9. Sekizinci Engel

Hikâyenin baĢında ilk engel olarak kahramanın ailesinin kahramanın hayatı konusunda endiĢe etmesi sonucu ülkesinden ayrılmasını istememesi, sevdiğinin peĢinden gitmemesi isteğiyle farklı bir Ģekilde bu bölümde de karĢılaĢmaktayız.

Medreseyi bulmak için Zelili ile yola koyulan Bilbil bir süre gezdikten sonra ġa- Emir Agzam medresesini bulmuĢtur. Medresenin hocasının ders verdiğini gören Bilbil ve Zelili, hocaya selam vererek sağlık sıhhat soruĢmuĢlardır. Muhabbetin ardından nereden gelip nereye gittiklerini, kim olduklarını soran hocaya Bilbil baĢından

geçenleri, nereden geldiğini, ne süredir yollarda olduğunu ve en önemlisi de Gül‟ün durumunu sorduğu birkaç söz söylemiĢtir. O sırada Bilbil‟in “Gül‟e aĢığım!” sözleri Salım‟ın kulağına iliĢince hemen Bilbil‟in yanına giderek onu kendi evine davet etmiĢtir. Daveti kabul eden kahramanlarımız Salım‟ın evine gittikten sonra Salım onlara