• Sonuç bulunamadı

2.2. Örgütsel İletişim 1 Örgüt Kavramı

2.3.2. Grup Olgusu

Günlük konuĢmada kullanılan “grup” sözcüğü en genel anlamda “çoğul olmayı”

belirler, ancak bir topluluğun grup olabilmesi için en az koĢul “etkileĢim” dir. Buna göre grup, “etkileĢim halinde olan birden fazla insan” anlamına gelir. Sosyologların ve özellikle sosyal psikologların ilgilendikleri ve üstünde en çok araĢtırma yaptıkları gruplar küçük gruplardır (KağıtcıbaĢı, 2005: 258).

“Ben kimim” sorusuna verilen cevapların büyük bir kısmı sosyal kimliğin türetildiği sosyal gruplara atıfta bulunur. Örneğin “Ben kadınım”, “Ben müslümanım” dediğinde birey belli bir sosyal gruba ait olduğunu belirtmektedir

(KağıtcıbaĢı, 2005: 278).

Grup kavramı çeĢitli Ģekillerde tanımlanabilir. Algılamaya ağırlık veren bir tanıma göre “Ġki veya daha fazla kiĢinin kendilerini belirli bir topluluğa ait olarak algılamaları” ile grup oluĢmaktadır (Smith, 1945).Grup yapısına ağırlık veren tanıma göre grup, “bir dizi rol ve kurala göre etkileĢimleri yapısallaĢmıĢ bireylerin oluĢturduğu topluluktur (ġerif ve ġerif, 1956: 144). Motivasyona ağırlık veren baĢka bir tanıma göre ise grup “benzer amaçlara ve ortak değerlere sahip kiĢilerin oluĢturduğu iliĢkiler topluluğu” dur (Schaw ve Costanzo, 1970: 315). Bu tanımlar birleĢtirildiğinde grup; “ortak norm ve davranıĢ ilkelerini paylaĢan, aralarında çeĢitli rol farklılaĢtırması gerçekleĢtiren, ortak bir amacı paylaĢan ve bu amaç doğrultusunda birbirleri ile iletiĢim içinde olan, karĢılıklı

olarak birbirlerini etkileyen Ġki veya daha fazla kiĢinin bir araya gelmesi ile ortaya çıkan sosyal bir olgu” olarak ifade edilebilir (Koçel, 2003: 614). Daha genel olarak grup; birbirleriyle etkileĢimde bulunan, psikolojik olarak birbirlerinin varlığından haberdar olan ve kendilerini bir grup olarak algılayan küçük veya büyük insan topluluklarıdır (Eren, 2001: 113).

Grup üyelerinin hem grup içi bireysel faaliyetlerinde, hem de birbirleriyle olan iliĢkilerinde uymak istedikleri kurallara “norm”denir (Eren, 2001: 115).

Grup üyeliği grup normlarına uyma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Normlar grubun devamlılığını kolaylaĢtırır ve grup değerlerinin ortaya konulmasında kolaylık sağlar. Normlar grup üyelerince benimsenip üyelerin çoğu tarafından kabul edildiğinde, üyeler üzerinde sosyal baskı oluĢturur; yani üyeler normların öngördüğü Ģekilde davranmak zorunda kalır. Bireyin içinde yer aldığı grubun normlarına, değerlerine ve davranıĢ modellerine katılımını sağlayan sosyalleĢme süreci, bireyle grup arasında bir bağın oluĢmasında büyük rol oynamaktadır (Bilgin, 1994: 115).

Normlara uymayan veya ilgisiz kalan üyeler, grup içinde yalnız bırakılma veya cezalandırılma gibi çeĢitli tepkilerle karĢılaĢır. OluĢan grup değer ve normları bireyin davranıĢ ve düĢünceleri üzerine baskı yapar ve bunların değiĢmesine neden olur. Bireyin düĢünce ve davranıĢlarını çeĢitli nedenlerle değiĢtirerek, grup normu doğrultusunda düĢünmesi veya davranmasına “uyma” adı verilir (Hortaçsu, 1998: 109). Grupla özdeĢleĢme sürecinin tanımlanabilmesi için iki öğenin varlığı zorunludur. Bir diğer öğenin ise bu iki zorunlu öğeye sıklıkla ortaklık etmesi gerekmektedir. Zorunlu öğelerden birincisi üyeliğin birey tarafından farkında lığı olarak tanımlanan kavramsal öğedir. Ġkinci zorunlu öğe olan değerlendirmesel öğe ilk zorunlu öğe olan üyeliğin farkında lığının bir değer (value) çağrıĢımı ile ilintili olmasıdır. Diğer bir deyiĢle üyeliğin farkında lığı bulunmalı ve bu farkındalık bireyde bir değer çağrıĢımı ile ilintili olmalıdır. Üçüncü ve ilk iki öğeye sıklıkla ortaklık etmesi gereken bir diğer öğe, üyeliğin farkında lığına ve ona ilintili olan değer çağrıĢımına yönelik bir duygusal yatırımın var olmasıdır (Tajfel, 1982).

2.3.3. Sosyal Kimlik Teorisi

Henri Tajfel ve John Turner tarafından 1979‟ da ortaya atılmıĢ ve daha sonra

sürekli geliĢtirilmiĢ olan Sosyal Kimlik Teorisi (Social Identity Theory) gruplar arasındaki iliĢkileri açıklamaya çalıĢan bir sosyal psikoloji teorisidir

Tajfel (1978) sosyal kimliği kiĢinin bilgisinden ya da sosyal bir gruba ya da gruplara üyeliğinden ve bu üyeliğe duygusal ve değersel olarak bağlılığından türeyen sosyal bağlamın bir parçası” olarak tanımlamıĢtır. Daha sonra da sosyal kimliğin üç boyutunu açıklamıĢtır; (1) biçimsel boyutu; belirgin bir gruba aidiyet bilgisi, (2) duygusal boyutu; gruba duygusal bağlılık, (3) değerlendirme boyutu (görüĢü); gruba dıĢarıdan gelen değer çağrıĢımı (Tajfel, 1978: 63). Diğer araĢtırmacılar ise dördüncü bir boyut olarak, kimliğin davranıĢsal yönünü eklemiĢlerdir

(Phinney, 1991; VanDick, 2001; Jackson, 2002).

Sosyal kimlik teorisi, bireylerin, özgüven ve benlik-değer (self-worth) hissini koruma ve güçlendirme süreçlerinin altını çizerek üç temel varsayımda bulunmuĢtur, (1) bireyler olumlu öz güven için çabalarlar, (2) bireylerin benlik kavramının parçası, sosyal kimlikleri, belirgin bir sosyal gruba üyeliklerinden köklenir,”beslenir”, (3) olumlu sosyal kimlik dıĢarıdaki diğer gruplarla karĢılaĢtırma yoluyla korunur ya da güçlenir (Tajfel ve Turner, 1986).

Sosyal kimlik teorisine göre grup kendi içersinde tartıĢırken, aynı konuda tartıĢan bir baĢka grupla karĢılaĢtığında grup üyelerinin kimliği ön plana çıkar. Bu da grup içi normların, öteki grubun normlarından daha belirgin bir Ģekilde farklılaĢmasına yol açar (Tajfel ve Turner, 1986).

Örgüt üyelerinin sosyal kimlikleri vardır. BiliĢsel düzeyde, bu sosyal kimlikler hiyerarĢik olarak, yaĢ, cinsiyet ve uyruk gibi bazı gruplara dâhildir. Örgüt üyelerinin örgüt kimliğine bakıĢ açılarının, kendi sosyal kimliklerine olan bakıĢ açılarına doğrudan etkisi vardır. Örgüt üyelerinin kendi sosyal kimlilerini korumak adına, örgüt kimliklerine karĢı yaklaĢımlarının daha çok olumlu yönde olduğu belirtilmiĢtir

(Elsbach ve Kramer, 1996).

2.3.3.1. Sosyal Sınıflandırma (Kategorizasyon)

Bireyler sosyal sınıflandırma sayesinde kendilerini ve diğerlerini sosyal olarak anlamlı birimlere ayırır ve böylece içinde yaĢadıkları çevreyi düzenlerler. Sosyal sınıflandırma, bireylerin, kendilerini de dahil ettikleri bir iç grup ve karĢılarına aldıkları bir dıĢ grup veya biz ve onlar kategorileri oluĢturarak sosyal çevreyi düzenlemesi olarak tanımlanmıĢtır (Soylu, 1999: 53).

Bireyler kendilerini ve diğerlerini örgütsel üyelik, dini inanç, cinsiyet ve yaĢ aralığı gibi çeĢitli sosyal kategoriler içerisinde sınıflandırma eğilimindedirler. Bu

örneklerin gösterdiği gibi, insanlar çeĢitli kategoriler içinde sınıflandırılabilir ve farklı bireyler farklı sınıflandırma ölçütleri kullanabilirler (Ashforth ve Mael, 1989).

Sınıflandırmanın iki temel iĢlevi vardır (Bilgin, 1994: 162). Birincisi, çevreyi düzeleme yapılandırmayı ifade eder „bilinçsel (kognitif) iĢlev‟ dir. Ġnsan çevresinden aldığı uyarıları veya enformasyonları, bunların kolayca tanınmasını sağlayacak Ģekilde belirli ölçütlere göre gruplandırır, basitleĢtirir ve bir kategori sistemi oluĢturur. Yeni enformasyonlar bu kategorilere göre seçilir, gruplandırılır ve düzenlenir. Böylece bu kategoriler bireyin çevre içinde kendisine bir yön bulmasını sağlar. Sınıflandırmanın ikinci iĢlevi, bireyin toplum içindeki yerini oluĢturma ve tanımlamayı ifade eden „kimlik iĢlevidir‟. Benlik (self-concept) bireylerin kendilerini nasıl gördüğünü ve kendileriyle ilgili algılamalarının tümünü ifade eder(Huczynski ve Buchanan,2001:346).

2.3.3.2. Sosyal Karşılaştırma

Sosyal karĢılaĢtırma bir kiĢinin kendi davranıĢ, tutum ve inançlarının baĢkalarına ait olanlarla karĢılaĢtırılmasıdır (Hogg, 1997: 95).

Ġnsanın olumlu bir sosyal kimlik edinmek için çabaladığı öne sürülmüĢtür. KiĢiler ait oldukları grubun üyelerine sağladığı olumlu veya olumsuz kimliğe bağımlı durumdadır. Grubun üyelerine sağladığı olumlu veya olumsuz sosyal kimlik için belli değeri olan çeĢitli grup özelliklerini bir baĢka grupla karĢılaĢtırmasına bağlıdır. Bu sosyal karĢılaĢtırma sonucu algılanan farklıklılar grubun kendi lehine ise, üyelerin sosyal kimliği bundan olumlu Ģekilde etkilenir. Bu da o grubun üyesi olan kiĢinin benlik algısını olumlu yönde etkiler. Farklılıkların grubun aleyhine olduğu algılandığında ise, üyelerin sosyal kimliği ve benlik algısı olumsuz Ģekilde etkilenir (Arkonaç, 2001: 263).

Bireylerin bir üst gruba kolaylıkla geçmelerine sosyal hareket denir. Ancak bu geçiĢ genelde zordur ve herkes bunu baĢaramaz (Horçatsu, 1998: 54).

Grup farklılıklarından memnun olmayan düĢük konumdaki grubun üyeleri, kendi gruplarını ve diğer grubu kendilerinin daha iyi konumda değerlendireceği bir ölçüt üzerinden karĢılaĢtırmaya baĢlayabilir. Böylece gruplar arası karĢılaĢtırmanın sonucu kendi gruplarının lehine çıkacaktır. Bunun dıĢında, karĢılaĢtırma ölçütünü değiĢtirmeden, grubun önceden değersiz görülen özelliklerinin aslında değerli olduğunu söyleyebiliriz. Bazen de alt konumdaki grubun üyeleri daha üst konumdaki grubun gücünü azaltmak veya ortadan kaldırmak için onunla rekabete yönelebilirler. Son olarak, bu kiĢiler yüksek mevkili grupların üyeler ile kendilerini karĢılaĢtırmayı bırakma yolunu da seçebilirler (Horçatsu, 1998: 54, Hogg, 1997: 97).

2.3.4. Benlik Sınıflandırma (Kendini Sınıflandırma) Teorisi

Sosyal özdeĢleĢme kavramının ve buna bağlı olarak örgütsel özdeĢleĢmenin ortaya konmasında etkili olan diğer bir teori de “ Benlik Sınıflama” (Self- categorization) Teorisi‟dir. 1987‟ de John Turner ve arkadaĢları sosyal kimlik teorisine grup üyesinin grup içindeki davranıĢlarıyla ilgili çeĢitli varsayımlar ekleyen benlik sınıflama teorisini geliĢtirmiĢtir (Van Dick, 2001). Literatürde kiĢilerin kendilerini baĢkalarından ayrı ve belirgin görmek istedikleri belirtilmiĢtir. Dolayısıyla kiĢilerin kendileri ve diğer grup üyeleri, kendi grupları ve diğer gruplar arasında ayrımlar yaparak bu isteklerini gerçekleĢtirdikleri öne sürülmüĢtür. Bu sebeple farklı grupların birbirlerinden farklı olma isteklerinin bir çıkar çatıĢmasından kaynaklanması gerekmez. KiĢilerin diğer grubu dıĢlamaları ve olumsuz değerlendirmeleri kendi belirginliklerini sağlamasının bir yoludur (Hortaçsu, 1998: 56).

Sosyal kimlik teorisine göre benlik iki önemli kısımdan oluĢur: Bunlardan birisi „kiĢisel kimlik‟ tir ve bireyi çevresindeki diğer bireylerden ayıran, tam anlamıyla kiĢiye özel olan psikolojik özellikler, yetenekler ve ilgiler gibi niteliklerden oluĢur. Benliğin diğer kısmını oluĢturan „sosyal kimlik‟ ise bireyin biçimsel olan veya biçimsel olmayan çeĢitli gruplardaki aidiyetlerine iĢaret eder (bireyin cinsiyeti, dini, milliyeti, mesleği, politik görüĢü, tuttuğu spor takımı vb.) (Arkonaç, 2001: 260).

Kurumsal olarak, benlik sınıflandırma düzeyi aynı düzeydeki benzer nesnelerin soyutlanmaları arasında karĢılaĢtırma ile belirgin hale gelir (Van Dick, Wagner, Stellmacher vd., 2005). Benlik sınıflandırma Kuramı Bruner‟in (1957) çalıĢması ile ayrıntılı olarak incelenmiĢ ve belirginlik kavramı (concept of salience) ortaya atılmıĢtır. Soyutlanmanın belirgin düzeyi, benlik algılamasını (self-perception), benlik algılaması da sosyal davranıĢ Ģeklini etkiler (Oakes, 1987). Böylece, benlik sınıflandırma teorisinin temel unsuru bireylerin sosyal kimliklerinin durağan olmadığı ve davranıĢı doğrudan tahmin edilemeyeceği yönündedir (Van Dick ve diğerleri, 2005).

Sosyal kimlik ve benlik sınıflama teorileri bazen birlikte „sosyal kimlik yaklaĢımı‟ olarak adlandırılır (Van Dick, 2001). Benlik sınıflama teorisi sosyal kimlik teorisine benzemekle birlikte, aralarında bazı farklar vardır. Bu teoride grup davranıĢının biliĢsel temelini oluĢturan sınıflandırma iĢlemi daha ayrıntılı olarak ele alınmıĢtır ve bir motivasyon faktörü olarak öz saygı kavramı üzerinde çok durulmuĢtur (Hogg,1997: 97).

KiĢinin kendini duruma göre farklı ölçütler üzerinden ve farklı büyüklükte grupların üyesi olarak göreceği düĢüncesi teoriler arasındaki baĢlıca farklılıklardan

birisidir. Teorinin bu özelliği, değiĢik grup üyeliklerinin vurgulanmasıyla kiĢilerin bu üyeliklerinden nasıl etkilendiğini açıklamaktadır (Hortaçsu, 1998: 60).