• Sonuç bulunamadı

Grubun İçinde Bireyin Davranış Eğilimleri

I. BÖLÜM

1.4. Sosyal Psikolojide Kişilik, Davranış ve Tutumlar

1.4.3. Grubun İçinde Bireyin Davranış Eğilimleri

Gurup dediğimiz zaman aile arkadaş gurubu meslek gurubu akla geldiği gibi şirket dernek vb. guruplar akla gelmektedir. Bir kalabalığın gurup olabilmesi için ortak amaçlar ortak normlar kendilerine bir gurup olarak hissetmeleri gibi koşullar öne sürülmüştür. Guruplar şüphesiz bu özellikleri göstermekle beraber bir topluluğun gurup olabilmesi için gereken en az koşul etkileşim olacaktır. Buna göre gurup etkileşim halinde olan birden fazla insan anlamını taşımaktadır. (Kağıtçıbaşı, 1999:58)

Gurubun birey üzerindeki etkisi, bireyin benliğinin ait olduğu guruplara bağlı olarak biçimlenmesiyle kendini gösterir. Bireyler bir yere ait olmak, sosyalleşmek ve böylece sosyal gereksinimlerini psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak için guruba katılırlar. Böylelikle sosyal kimlik ve sosyal statü edinirler. Gurup birey ilişkisi bireyin ait olduğu gurup içerisindeki edindiği kimlik ve statü ile alakalıdır. Yapılan araştırmalar bireyin gurupta iken yalnızken davrandığından daha farklı davrandığını göstermiştir.

Yapılan araştırmalar göstermiştir ki bir gurubun norm ve değerlerine en fazla uyma davranışını gösteren o gurubun orta düzeydeki üyeleridir. Gruba daha fazla kendini kabul ettirmek, bulunduğu yeri daha da sağlamlaştırmak ve statüsünü yükseltebilmek için gurup değerlerine içtenlikle bağlanarak bu değer ve normlara uyma davranışı göstermektedirler. Öyle ki bu davranışlar o üyelerde yalnızken de görülmektedir. Böylece bu üyeler gruba benimseme ile uyma davranışıyla bağlıdırlar. En alt düzeydeki gurup üyelerinin de ortadakiler kadar olmasa da uyma davranışını gösterdikleri görülmektedir. Bu üyeler zaten en alt seviyede olduklarından grup normuna uymamakta, kaybedecekleri bir şey olmadıklarını düşünmektedirler. Çünkü bulunacakları en alt seviyede bulunmaktadırlar. Statüleri daha fazla düşmeyecektir. Toplum içinde sosyo ekonomik düzeyi orta olan

kimselerin toplumsal değerlere en çok uyanlar oldukları görülmektedir. En üst sosyal düzeydeki bireylerin ise daha serbest davranışlar gösterdikleri gözlemlenmiştir.

Denilebilir ki; bir bireyin bir gurubun üyesi olması bazen belli şartlar ve ortamların da etkisiyle o bireyin kişiliğini kimliğini kaybetmesine kadar sonuç verebilmektedir.

Bir meslek gurubu ya da resmi daireler ile arkadaş gurubu tabi ki davranış ve tutum bakımından farklılık arz etmektedir. Resmi dairedeki örgütsel ve yapısal düzen arkadaş gurubunda bulunmamaktadır. Zira resmi bir dairede iş bölümü nizam düzen ve kurallar bulunmaktadır. Arkadaş gurubunda iletişim daha kolay olmakla beraber herkes herkesle rahatça konuşabilmektedir. Ama bir resmi dairede iletişim belirli bir hiyerarşi ile sağlanabilmekte ve bilgi akışı yüksek statü veya otoritelerde toplanabilmektedir. Bu da merkezileşmeye neden olmaktadır.

Bir gurup içerisinde merkeziyetçi yapı hâkim ise en merkezde bulunan gurup üyesi lider rolündedir. Ayrıca merkezileşme arttıkça daha yetkeci bir gurup düzeninin görüldüğü, merkezileşme azaldıkça da daha demokratik bir gurup düzenin görüldüğü anlaşılmaktadır.

Toplumların demokratikleşme ve refah düzeylerinin artması gurupların da sayıca artarak demokratik düzen içerisinde daha rahat hareket etmelerine yol açmaktadır. Birbirinden farklı kişiliklerin olması kişiler arası ilişkilerin oluşmasına bu da sosyal etki ve sosyal uyma olgusuna neden olmakta, farklı tutum edinim ve değişimine yol açmakta farklı tutumlar ise gurupların oluşumunu sağlamaktadır.

Ayrıca gurup içerisindeki bilgi iletişimi rol beklentisi, iş bölümü ve statüler ise liderlik kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Yetkeci ve demokrat bir kişiliğe ve bu değerlere ait davranış ve tutuma haiz bir liderle yönetilen guruplarda örgütsel ve yapısal farklılık kolaylıkla anlaşılacaktır.

II. BÖLÜM

GÜVENLİK HİZMETLERİ ALANINDA TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ 2.1. AB’nin Ortaya Çıkışı ve Gelişim Süreci

AB’nin ortaya çıkışında en etkili ve öncülük yapan kişi Kant Kalargi’dir.

1922’de Born’da bir bildiri yayınlayarak Pan Avrupa kongresinin düzenlenmesine öncülük eder. Kongrede Fransız Dışişleri Bakanı Briand Pan AB fahri başkanı seçilir. Kant Kalargi’nin amacı Amerika, Rusya ve Britanya gibi güçlerin karşısına Federal Avrupa çıkarmaktır. Daha sonra yine Fransa, Alman, İtalya, Çekoslovakya, Hollanda, Yugoslavya gibi ülkeler de bu yönde faaliyetler görülür. (Bozkurt, 1997:

56)

II. Dünya Savaşı sonrası dünyada soğuk savaş rüzgârlarının estiği dönemlerde SSCB öncülüğünde doğu bloğu ve ABD öncülüğünde batı bloğunun karşılıklı olarak her alanda mücadeleye girdikleri bilinmektedir. 1951 yılında AKÇT kurulmuş olup, Belçika, Fransa, İtalya, Federal Almanya ve Hollanda da AKÇT ile ilgili anlaşmayı imzalamışlardır. AKÇT’yi imzalayan altı ülke 1957’de Roma’da Eurotom ve 1952’de Avrupa Savunma Topluluğu anlaşmalarını imzalayarak siyasi birlik hedeflerini 1970’lere kadar sürdürmüşlerdir. 1972 ve 1974 Paris Zirvesi toplantılarında 1980’den önce AB’nin gerçekleştirilmesi hedef ilan edilmiş olup, 1979’da kurulan Avrupa Para Sistemi ve sonrasında 1987’de Tek Avrupa Senedinin yürürlüğü girmesi ile birlik hedefi yeni bir boyut kazanmıştır. 1990’da AB Antlaşması ve 1992’de Maastrich Antlaşması parasal birlik, Avrupa vatandaşlığı, ortak güvenlik ve dış politika konularını düzenleyen antlaşmalardır.

1961 yılında İngiltere, Danimarka, Norveç, İrlanda topluluk üyeliği için ilk başvuruda bulunur. Danimarka, İrlanda ve İngiltere 1 Ocak 1973’de topluluk bünyesine katılırlar. Norveç referandum sonucunun olumsuz çıkması üzerine bu sürenin dışında kalır. Böylece üye sayısı 9’a çıkar. Yunanistan 1975 yılında üyelik için başvurup, 1981 yılında topluluğa katılır. İspanya ve Portekiz 1977’de başvurup, 1986 yılında 11. ve 12. üyeler olarak Topluluğa katılırlar. 1990’da Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesiyle, Almanya’da bu topluluğa katılmış olup, Avusturya, Finlandiya, İsveç ve Norveç’in de katılmalarıyla 1995’den itibaren AB 15 ülkeye ulaşır.

Avrupa Konseyi Aralık 1997'de Lüksemburg Zirvesi'nde, genişlemeyi olası kılan süreçte 12 ülke (Bulgaristan, GKRY, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya, Romanya, Slovak Cumhuriyeti ve Slovenya) aday ülke statüsü almıştır. Ayrıca 31 Mart 1998'de 6 ülke (GKRY, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Polonya ve Slovenya) ile müzakerelere başlanmıştır. Avrupa Konseyi 11–12 Aralık 1999'da Helsinki Zirvesinde 6 aday ülkeyle daha (Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Romanya ve Slovak Cumhuriyeti) resmi katılım müzakerelerini başlatmaya karar vermiştir. Bu zirvede Türkiye’ye adaylık statüsü tanınmıştır. 15 Şubat 2000'de resmen açıklanmış olup, Avrupa Konseyi Helsinki'de Türkiye'nin diğer aday ülkelere uygulanan aynı kriterlere haiz ve birliğe katılma yolunda bir aday olduğunu da teyit etmiştir.

12–13 Aralık 2002 Kopenhang Zirvesi sonucunda Türkiye ile üyelik müzakereleri, Avrupa Komisyonun 2004 yılı sonunda hazırlayacağı ilerleme raporunda olumlu görüş verildiği takdirde 2005 yılında başlatılacaktır.

(www.tbmm.gov.tr/ul-kom/kpk/trabils.htm) 1 Mayıs 2004 tarihinde 10 yeni üye ülke (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya, Slovenya, Litvanya, Letonya, Estonya, Malta ve GKRY) AB'ye resmen katılmıştır. AB'nin sosyal, kültürel, ekonomik iç dengelerinin yanı sıra kurumsal yapısı da büyük ölçüde değişmiştir.

Bulgaristan ve Romanya'nın üyeliğinin ise 2007 yılında gerçekleşmesi öngörülmektedir. Hırvatistan'ın yaptığı üyelik başvurusu da Haziran 2004 Brüksel Zirvesinde kabul edilmiş ve aday ülke ilan edilen Hırvatistan ile 2005 yılı içerisinde müzakerelere başlanmasına karar verilmiştir.

6 Ekim 2004 tarihinde Avrupa Komisyonu 2004 Türkiye İlerleme raporu ve rapora bağlı tavsiye belgesini yayımladı. Söz konusu belgelerde Türkiye’nin siyasi kriterleri gerekli ölçüde karşıladığı belirtilerek birliğe katılım müzakerelerinin başlatılması tavsiyesinde bulunuldu. 17 Aralık 2004 tarihinde AB zirvesinde Türkiye ile katılım müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde açılacağı ilan edildi.

(www.tbmm.gov.tr/ul-kom/kpk/trabils.htm)

AB ilk 6 ülkeyle AKÇT ile başlamış, daha sonra bugünkü halini almıştır.

Gümrük Birliği, kişi ve hizmetlerin serbest dolaşımı, nihayet mali yardımlaşma esaslarını ifade etmektedir. Mal, sermaye ve hizmet kavramları ön plandadır. Aynı

zamanda insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasinin gelişimi ve uygulaması da önem arz etmektedir. Bazen bu değerlerin uygulanması batı demokrasilerinde bile mümkün olmayabilmektedir. Bu değerlerin tam anlamıyla gerçekleştirilmesi tüm ülkelerin en başta gelen konusudur. Terörizmin olduğu bir ülke olan Türkiye; insan hakları, demokrasi, demokratikleşme konularını uygulama aşamasında dış politikasında kesin ve kararlı bir tavır sergilemekte, tüm bu konularda özellikle kamu görevlilerinin ve halkın da hassas duyarlı bilinçli ve daha dikkatli olması zorunlu hale gelmiştir.

Birliği yöneten kurumlar şunlardır; demokratik yollarla seçilen Parlamento, üye devletleri temsil eden ve bakanlardan oluşan konsey, Avrupa Devletleri Hükümetler Başkanları Doruğu, Komisyon, Topluluk, Adalet Divanı ve birliğin mali yönetiminin izleyen Sayıştay ve ayrıca birliğin dengeli gelişime ve katkıda bulunan projelerin finansmanını kolaylaştırmak amacıyla kurulmuş olan bir Avrupa Yatırım Bankası bulunmaktadır. (http:www.abgs.gov.tr. on derste Avrupa-Pascal Fonterre)