• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

1.2. Demokrasi ve Demokratikleşme Kavramları

1.2.2. Demokrasinin Nitelikleri

Demokrasi gibi bir siyasal örgütlenmede bulunması gereken sosyo kültürel temeller aynı zamanda demokrasinin temel ilkelerini teşkil etmektedir. Bunlar;

1. Halkın Egemenliği: Halkın anlamı bir ülkede yaşayan insan topluluğu, egemenlik otorite, güç anlamında olup halkın egemenliği ise, bu güç ve otoriteyi halkın elinde bulundurması anlamındadır. Halk egemenliğini yaşadığı toprağa, vatana sahip çıkarak, koruyarak, kollayarak gösteriyorsa, işte o zaman halk kavramı millet kavramına dönüşür.

2. Temel İnsan Hakları ve Hürriyetlerinin Tanınması: Demokrasi ve insan hakları kavramları içice kavramlar olup, temelinde insan hakları kavramı bulunan demokrasi, insanların refahı ve huzurunu temin edici bir sistemdir. 13.yy.dan itibaren Magna Carta ile temel hak ve hürriyetler somutlaşmaya başlamış, akabinde Bill of Rights ile hak ve hürriyetler kapsamı genişletilmiştir. 1786 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile kişi güvenliği, basın hürriyeti, mülkiyet hakkı, dilekçe hakkı gibi klasik hak ve hürriyetleri oluşturan kavramlar yer almış, 1789 Fransız bildiri ve de benzer hak ve hürriyetler tekrarlanmıştır. 1845 BM Antlaşması ve 1948’deki İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ile de temel hak ve hürriyetler uluslararası temel bir nitelik kazanmıştır.

3. Demokratik Hukuk devleti: Halkın hukuki sistemde güvenlik içinde bulunduğu, devletin tüm eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olarak yürütüldüğü bir sistemdir. Anayasa Mahkemesi hukuk devletini insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu, adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendisini yükümlü sayan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlet şeklinde tanımlanmıştır. Demokratik hukuk devletlerinde devlet, kendi halkından herkese eşit muamele etmektedir. Devletin yasalarını yürütmesine aracılık eden kural ve usuller kamusal, herkese açık bir şekilde ve gizli olmamalıdır. Demokrasi bir erdemlilik

rejimidir. Bu nitelik hem devlete ve hem de vatandaşlara karşılıklı sorumluluk yüklemektedir. Yani erdemli olma vatandaşlar kadar devletten de beklenen ve istenen bir niteliktir. Erdemi ön plana almayan bir siyasal sistemin vatandaşların hak ve özgürlüklerine saygıyı öne çıkaran bir demokrasiye dönüşmesi mümkün değildir.

Bu durum vatandaşlar için de geçerlidir. (Doğan, 2004:174 )

Demokrasi bir hoşgörü rejimidir. Her yönüyle birbirinden farklı unsurlar bu sayede birbirlerine katlanmayı öğrenirler. Dolayısıyla tüm yönleriyle kültürel özellikleriyle birbirinden farklı insanlara, birbirine saygı duyma olgusu demokratik ortamlarda öğretilir. Halk böyle bir ortam içerisinde temsili seçim ile kendi seçtiği böylelikle irade ve egemenliğini ortaya koymuş temsilcilerin arasından seçimini yapmaktadır.

Demokrasiler aktif vatandaşa gereksinim duyar. Aktif vatandaş sadece düzenli aralıklarla bir partinin genel başkanını hükümet başkanı olarak seçmekle kalmaz.

Siyaseti ve siyasal katılımı sürekli bir tutum ve davranış biçimi olarak görür. Ancak katılım oy vermekten ibaret değildir. Demokrasilerde seçim dışında da geliştirilen katılım biçimleri, kanalları ve kurumlarıyla yönetim etkilenebilir. Halkın örgütlülük düzeni ve sivil toplum kuruluşlarının varlığı, siyasal katılımı zorunlu kılacak koşullardır. Bu da örgütlenme düşünce ve ifade özgürlüklerini gerektirir. (Bolat ve Dağı, 1999:12)

“Hukuk Devletinde devlet, devletin hukuk kurallarıyla bağlı sayılmadığı polis devleti kavramının karşıtıdır. Polis Devleti deyimi ile 17. ve 18.

yüzyıllarda Kara Avrupası ülkelerinde egemen olan yönetimi hukuka bağlı olmayan ve toplum için her türlü önlemi alma yetkisi olan devletler anlatılmak istenir. İlk kez Almanya’da ortaya çıkmış bir kavram olan Polis Devleti, kamunun refahı ve selameti için her türlü önlemi alabilen bu amaçla kişilerin hak ve özgürlüklerine alabildiğine müdahale edebilen onlara külfetler yükleyen fakat tüm bunları yaparken idaresi hukuka bağlı olmayan devlet demektir. Polis devletinin özelliği yönetimin hukuk kurallarıyla bağlı olmaması güç ve yetkilerinin takdire dayanması, yargısal denetimin uygulanmasıdır. Yöneticiler, olan hukuk kurallarına uymak zorunda değillerdir. Böyle olmakla birlikte Polis Devleti düzensiz hiçbir kurala bağlı olmayan devlet anlamına gelmez. Yönetim içinde bir düzen yöneticilerin uyması gereken kurallar vardır. Bu kurallar yöneticileri yönetilenlere karşı

bağlamaz. Bu durum sınırsız yetkilerle donatılmış devlet gücünün keyfiliğe kaymasına neden olmuştur.’’ (Gözübüyük, 1978: 14)

Polis Devleti ifadesindeki polis kelimesi sadece kolluk anlamında değil, daha geniş bir anlamda kamunun refah ve selametini sağlamaya yönelik tüm devlet faaliyetleri anlamında kullanıyordu. Devletin bu faaliyetleri yürütebilmek için sahip bulunduğu sınırsız ve denetimsiz güç ise polis kudreti olarak adlandırılıyordu. Kısaca polis deyimi hiçbir sınır ve denetim tanımayan kamu kudreti anlamına geliyordu.

Bugün de idaresi hukuka bağlı olmayan vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlamayan devlet tipi için polis devleti tabiri kullanılmaktadır. (http://www. academical. org/

burhankuzu)

Demokrasi ve insan hakları kavramları birbirleriyle iç içe olan ve birbirleriyle son derece güçlü bağlara sahip kavramlardır. İnsan haklarının korunduğu ve uygulandığı sistem demokrasi sistemidir. Demokrasinin özünü ise insan hakları oluşturur. Zira demokrasi eski zamanlardan beri süregelen ve şimdilerde en ileri düzeyde uygulanması gereken temelinde insan hakları kavramıyla oluşmuş ileri bir düzeydeki bir rejimdir. İnsanın haklarının güvence altına alındığı, korunduğu bir siyasal düzen ve yönetim biçimidir.

Hukuk Devleti pozitif hukuka sahip devlet demek değildir. Bu gerçek karşısında Hukuk Devleti aslında bir Adalet Devleti olmaktadır. Ancak adalet herkesin hak ettiğini vermek olmasına rağmen bu kavram sanki sadece herkese hak ettiği cezayı vermek şeklinde anlaşılmış ve algılanmıştır. Oysa meselenin insan hakları, insanlık onur ve değeri gibi beynelmilel boyutu da vardır. Denilebilir ki;

doğru bir şekilde insan hakkı esası göz önünde bulundurulmadıkça adalet anlayışına dolayısıyla hukuk devleti esasına ulaşmak mümkün değildir. Şu halde Hukuk Devleti kavramı doğru bir insan hakları anlayışına dayanmadıkça dış dünyada gerçeklik kazanamaz. Hangi toplumda insan hakları gerçekte her birey için sağlanabiliyorsa, Hukuk Devletine giden yolun yarısından çoğu alınabilmiş demektir. (http://www.

academical. org/ burhankuzu)

Hukuk Devleti vatandaşlarına hukuki güvence sağlayan devlet olmaktadır ki, bu güvencelerin başında hak ve özgürlükler sistemi gelmektedir. Devlet yapısını ve bu yapının çalışma sistemini belirli kurallara bağlamak hukuk devletinin en önemli

şartıdır. Hukuk Devleti yöneticileri de bu kurallara uymak ve hukuk düzenine bağlı kalarak Hukuk Devletinin gereğini yerine getirirler.