• Sonuç bulunamadı

Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler ile birlikte hızla artan rekabet ortamı girişimciliğin gelişmesine katkı sağlamıştır. Hızla artan girişimsel faaliyetler işletmelerin başarısını arttırmanın yanı sıra ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişiminde de önemli bir rol oynamaktadır.

Kapitalizmin başladığı dönemle birlikte girişimcilerin etkinlikleri artmasına rağmen, girişimciliğin popülaritesi 1980 yılı sonrasında başlamıştır. Bu dönemde girişimciliği en başarılı şekilde uygulayan ülke olarak kabul edilen ABD, diğer ülkeler için örnek alınan bir model haline gelmiş ve bu ülkeler girişimci ekonomi oluşturabilmek için devlet programları hazırlamış, alt yapılarını güçlendirmeye ve girişimci sayılarını arttırmaya çalışmışlardır (TÜSİAD, 2002: 40).

Girişimcilik, yeni endüstrilerin doğmasına yol açarak, yeni teknolojileri kullanan sektörlerde verimliliği ve büyümeyi arttırarak daha çok kazanç ve toplumsal fayda sağlamaktadır (TÜSİAD, 2002: 43) Bundan dolayı, girişimciliğin ekonomik büyümenin temel bir belirleyicisi olduğu varsayılmaktadır. Küresel Girişimcilik Monitorü’nün (Global Entrepreneurship Monitor-GEM) 2000 yılında 21 ülke arasında yaptığı araştırma sonucu yayınladığı raporda, girişimcilik ve ekonomik büyüme arasında yüksek ve belirgin bir ilişkinin varlığını tespit etmesi bu varsayımı doğrular niteliktedir (Reynold ve diğerleri, 2000: 14).

Girişimciliğin ekonomik gelişmedeki rolü kişi başına düşen çıktı ve gelirdeki artıştan daha fazlasını içermektedir. Girişimcilik, iş hayatı ve toplumun yapısında değişime ön ayak olmaktadır. Bu değişim, büyüme ve çeşitli katılımcılar tarafından bölüşülen servete olanak sağlayan çıktılarda artışı beraberinde getirmektedir (Hisrich ve Peters, 2002: 15).

Bir ülkenin gelişme hızını belirleyen en etkin sosyal aktör olan girişimcilerin sayısındaki artış, o ülkede ekonomik gelişmenin ve sosyal refahın artması demektir. Girişimciliğin, ekonomik büyümeye pozitif katkı sağladığı yapılan araştırmalar tarafından ortaya konmuştur. Ekonominin büyümesiyle ilgili yaklaşımlar, ülkenin gelişmesi için girişimciliğin kullanılmasının ön şart olduğunu ifade etmektedir.

40

Olumsuz bir durum olan işsizlik oranındaki artış, potansiyel girişimciler için pozitif etki yaratabilecekleri bir fırsat olabilir. Bu bağlamda, yeni işletmeler kurulması, piyasadaki işsizlere istihdam sağlayacak ve ülkedeki işsizlik oranını düşürecektir (Doğan, 2013: 46).

Girişimcilerin ekonomiye sağladığı faydalar; “iş olanakları yaratma, yeni ürün ve hizmet sunma, büyük firmalara tedarikçi olma, taşeronluk yapma ve bayilik yapma, büyük firmaların sunmadığı ancak toplumun talep ettiği ürün ve hizmetleri sunma, rekabeti arttırma yoluyla çeşitliliği ve kaliteyi arttırma, üretkenliğe ve büyümeyi arttırma” olarak ifade edilmektedir. Bu bağlamda, girişimcilik, refah yaratma ve sosyal adaletin önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Ekonomiye ve sosyal alana yaptığı bu katkılardan dolayı, ülkelerin çoğu girişimciliği geliştirmek ve desteklemek konusunda önemli adımlar atmaktadır (Arıkan, 2002: 41, Girişimcilik Stratejisi ve Eylem Planı, 2013: 33).

Ülkelerin kalkınma seviyesine etki eden girişimcilik sosyo-ekonomik yapıda da önemli fonksiyonları yerine getirmektedir. Özellikle, istihdam hacminin arttırılmasında, refah düzeyinin arttırılarak nesnel kriterlere uygun şekilde mobilize edilmesinde ve sosyal hareketliliğin hız kazanmasında rol oynayan girişimcilik bu haliyle çok boyutlu bir görünüm sergilemektedir. Girişimciliğin sosyo-ekonomik süreçteki bu fonksiyonlarına bakılarak, durumsal kazançlardan ziyade, kalıcı bir ekonomik değer üretmeye odaklandığını söyleyebiliriz (Doğan, 2013: 48). Diğer bir ifadeyle, girişimciler sosyo-ekonomik süreçte çıkar güdüsüyle eyleme yönelmek yerine sosyal sorumluluk anlayışıyla hareket etmekte, faaliyetlerini gerçekleştirirken toplumu göz ardı etmeyip toplum için ekonomik bir fayda üretmektedirler (İlhan, 2004: 74).

Girişimcilik ekonomik alanda, “istihdam hacmini genişleterek işsizliğin önlenmesine, ekonomik büyümeye, yeni endüstrilerin doğmasına, refah düzeyini yükselterek geniş bir tabana yayılmasına, orta sınıfın güçlendirilmesine ve bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması ya da ortadan kaldırılmasına” katkı sağlarken, sosyal alanda, “teknolojik buluşların toplumun yararı için yenilikçi ürün ve hizmete dönüştürülmesine, değer yaratımına ve toplumsal yapıda yenilikçi bir sürecin

41

başlatılmasına” katkı sağlamaktadır (Bozkurt, Kalkan, Koyuncu ve Alparslan, 2012: 233-234).

Drucker’ın yaptığı çalışmada, 1965-85 döneminde ABD’de nüfus 129 milyondan 180 milyona çıkmıştır. Çalışan sayısı ise 71 milyondan 106 milyona yükselmiştir. 20 yıl içinde yaratılan 35 milyonluk istihdamın 24 milyonunun sadece 1974-84 arasında yaratılan yeni işlerden oluştuğu ve bu istihdam artışının arkasındaki en büyük itici gücün girişimcilik olduğu ortaya çıkmıştır. İstihdam yaratan bu girişimciler yeni işler kurarak ekonomiye ivme kazandırmışlardır (TÜSİAD, 2002: 40-41).

Girişimciliğin bir diğer sonucu, geri kalmış bölgeleri canlandırmasıdır. Sermayenin az gelişmiş bölgelere kaydırılması, yatırımların gelişmesine ve büyümeye ortam hazırlamakta ve bu bölgeleri cazip hale getirmektedir (Özkul, 2008: 48). Diğer bir ifadeyle, girişimcilerin yatırımları sayesinde az gelişmiş bölgelerde istihdam ve gelir düzeyi yükselmekte, bireylerin refah düzeyi artmaktadır. Milli ekonomi açısından bakıldığında, girişimcilerin yürüteceği yatırım projelerinin,“ milli gelirde artış, gizli ve açık işsizliğin giderilmesi, gelir dağılımında adaletsizliğin önlenmesi, kalkınma ve sanayileşmenin yaygın hale getirilmesi, dış ödemeler dengesinde açığın kapatılması, yerli hammaddelerin üretimde değerlendirilmesi” gelişmelerine katkı sağladığı görülmektedir (Arıkan, 2002: 41).

Üretim kapasitesi yüksek ve sosyal gelişmişlik açısından üst seviyede olan toplumlarda girişimciliğin gelişmiş olduğu ve teşvik edildiği görülmektedir. Bu durum girişimciliğin ekonomik büyümenin yanında sosyal gelişmedeki etkisini de ortaya çıkarmaktadır. Girişimciliğin ileri seviyede olduğu bu toplumlarda, refah düzeyi yüksektir, refah dağılımı gelişmemiş toplumlara nazaran daha eşit düzeydedir, sosyal güvenlik kurumları gelişmiştir, işsizlik problemi yoktur ve toplumsal problemlerin çözüme kavuşturulması için kurumsal mekanizmalar oluşturulmuştur (İlhan, 2004: 72).

Günümüzde yükselen bir trend olan girişimciliğin ekonomik ve sosyal alanlara yaptığı katkıların oldukça fazla olduğu görülmektedir. Girişimciliğin, ülke ekonomisinin büyüme ve gelişmesine, işsizlik sorununa, yeni endüstrilerin kurulmasına, yenilikçi teknolojileri kullanan sektörlerde üretkenliğin artmasına, az

42

gelişmiş bölgelerin ekonomik canlılık kazanmasına, toplumsal refahın artmasına ve toplum için değer yaratmasına yaptığı katkılar daha ön plana çıkanlardır.