• Sonuç bulunamadı

İnşaat sektörü, ülkemiz ekonomisinin lokomotif sektörlerinden biridir. İnşaat sektöründeki istihdamın ise toplam istihdam içerisindeki payı, Ocak 2013 döneminde yaklaşık %8,12 olmuştur. Bu sektörde istihdam edilen işçilerin büyük bir kısmı vasıfsız ve eğitimsiz olup, eğitim faktörü her zaman geri planda kalmaktadır.

Sektörün bir tarafını oluşturan işverenler, mühendisler, yüklenicilerin büyük çoğunluğu açısından işçi sağlığı ve iş güvenliği baret ve emniyet kemeri gibi basit kişisel koruyucular olarak algılanmaktadır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanında bilimsel olarak yapılan çalışmaların, şantiyelere yansıması aynı ölçüde olamamaktadır.

Şantiye ortamları iş kazaların meydana gelmesi için uygun ortamlardır. Bu kazaların önüne geçmek yalnızca çalışanın emniyetli çalışması ve kendi kendini emniyete alması ile de mümkün olmamaktadır. Çalışanlar şantiyede diğer çalışanların yaptıkları işlerden de etkilenmektedir. Oluşabilecek her türlü iş kazalarının önlenmesi için şantiyelerde bütün çalışanların korunacağı planlı bir iş güvenliği çalışması uygulanmalıdır (Aslan, 2008).

Dünyada her yıl 270 milyon iş kazası meydana gelmekte, bu kazalar sonucu 2 milyon 300 bin insan yaşamını kaybederken 160 milyon insan meslek hastalığına yakalanmaktadır. Türkiye’de ise her gün ortalama 176 iş kazası meydana gelmekte, kazalar nedeniyle 3 kişi hayatını yitirirken, 5 kişi ise sakatlanarak iş göremez hale gelmektedir. Türkiye’de iş kazaları sonucu en fazla insanın hayatını kaybettiği sektörlerin başında inşaat sektörü bulunmaktadır. Ülkemizde yılda 1000’ in üzerinde, AB’de ise her yıl 1300 kişi inşaat kazalarında hayatını kaybederken, kazalar arasında en sık yaşananın ise yüksekten düşme olduğu belirtilmektedir (Toprak Seyahat Yayın ve Yapımları, 2011; Cihan Haber Ajansı, 2010). OSHA (İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresi) istatistikleri, 3,4 metre üzerinde çalışırken düşen insanların %85’inin hayatını kaybettiğini göstermektedir. İnşaat sektörü, birbirinden riskli iş kalemlerini barındıran, risklerin projeden projeye farklılık gösterdiği bir sektör olup, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin en fazla önemsenmesi gereken sektörlerin başında yer almaktadır.

İş kazaları sonucunda meydana gelen maddi zararlar; görünen (doğrudan) ve görünmeyen (dolaylı) zararlar olmak üzere iki ana grupta toplanabilir. Burada özellikle görünmeyen zararların hesaplanması çok güçtür. Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre endüstrileşmiş ülkelerde iş kazaları ve meslek hastalıklarının toplam maliyetinin, bu ülkelerin Gayrı Safi Yurt İçi Hâsılalarının (GSYİH) % 1’i ila %3’ü oranında değiştiği belirtilmektedir. Gelişmekte olan ülkeler için ise bu kayıplarının GSYİH'larının yüzde 4'ü kadar olduğu tahmin edilmektedir (ILO (International Labour Office, http://laborsta.ilo.org). Ülkemizde, Türkiye İstatistik Kurumu Ulusal Hesaplar Daire Başkanlığından alınan 2011 yılı verilerine göre GSYİH 1.294.893 Milyon TL’dır. Bu rakama göre ülkemizde ILO kriterlerine göre iş kazaları ve meslek hastalıklarında katlanılacak maliyet; %4 üzerinden yaklaşık yılda 52 milyar TL olarak tahmin edilebilir. Yani ülkemizde bir yılda meydana gelen iş kazalarının sebep olduğu 1000’in üzerindeki ölüm vakalarının dışında milyarlarca dolarla ifade edilebilen bir maddi boyutu da vardır. Yine SGK 2011 yılı istatistiklerine göre; ülkemizde 69227 iş kazası, 697 meslek hastalığı vakası tespit edilmiştir. Bunların 1700'ü ölümle sonuçlanırken, 2216 kişi sürekli iş göremez hale gelmiştir. 2011 yılında iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı ise 1 milyon 533 bin 749'dur (SGK, “SGK İstatistik Yıllıkları”, SGK Yayını, Ankara, 2011).

Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere; iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucu oluşan maddi ve manevi kayıplar ülke ekonomisi açısından çok önemli boyutlara ulaşmaktadır. Bu sebeple, iş sağlığı ve güvenliği alanında kalıcı ve etkin önlemlerin alınması zorunluluk arz etmektedir.

Çalışan bir insan ortalama 1 ile 3 kişi arasında değişen sayılarda kişilerin hayatsal ihtiyacı olan parayı kazanır. Böyle bir insanın iş gücünü kaybetmesi demek, ekonomik olarak kendisi ile birlikte hayatını sürdüren insanların yaşamlarını devam ettirmesini sıkıntıya sokar. Geçimini temin edemeyecek olanları muhtaç durumda bırakır. Bunu engellemek için hiçbir maliyet unsuru gözetmeksizin her türlü önlem alınmalıdır. Korunmakta olan her insan çok sayıda insanın korunmuş olması anlamına gelmektedir.

Bir insanın çalışma esnasında geçirdiği kaza için oluşan maliyet, beklenmeyen ve çok yüksek bir zarardır. Böyle bir zarar, manevi sorumluluk yanında maddi yük ve kanuni sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Sonuçta meydana gelecek zararın maddi olarak ölçülmesi halinde bir veya daha fazla işçi için ödenecek ücretten çok fazla olacağı aşikârdır. Hiçbir yatırımcı böyle bir zararı istemez. Bu nedenle yatırımcılar önceden çok az miktarlarda harcama yaparak, böyle bir maddi zararın hiç olmamasını sağlayabilirler (Aydın, 2005).

İnşaat sektöründe yaşanan her üç iş kazasından biri düşmeler ve yüksekten düşen cisimler sonucu oluşmaktadır. Bunların bir kısmı da amaca uygun bir şekilde yapılmayan iskelelerden kaynaklanmaktadır. İnşaat işlerinde işin niteliğine bağlı olarak, çeşitli nitelikte ve çeşitli malzemeler kullanılarak yapılan iskelelerde, iskele türüne karar vermeden önce bunlardan hangisinin daha güvenli, ekonomik ve kullanışlı olacağı konusunda ayrıntılı bir ön çalışma yapılmalıdır. Buna ilave olarak, amaca uygun belirlenen iskelelerin kurulması ve kullanımı sırasında dikkat edilecek hususların bilinmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde, özellikle iskele ekibinin bu konularda bilgilendirilmeleri için gerek uzmanların, gerekse uygulamada görev alan tecrübeli personelin görüşlerini ve birikimini inceleyen araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır (Gerek ve ark, 2011). Ayrıca dizayn ve planlama safhalarında yüksekte yapılacak çalışmaların azaltılması; boşluk ve kenarlarda uygun şekilde korkuluk kullanılması, işin uzun süreli sürdürüleceği durumlarda düşme önleyici korkulukların kalıcılığının sağlanması, seyyar merdiven kullanımı yerine yükselir çalışma platformları, insan kaldırma sepetleri, mobil iskele gibi ekipmanların kullanılması, saha düzeninin sağlanması gibi tasarımlar ve güvenlik ağları ile kişisel koruyucu donanım kullanımları tercih edilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği konularında detaylı eğitim vermek, uyarı levhaları, askıda kalabilecek çalışanlar için acil durum kurtarma sistemi oluşturulması da önleme ve düşme etkilerinin azaltılamadığı hallerde uygulanacak faaliyetler arasındadır.

Bu çalışmada Adana, Hatay ve Osmaniye illerinde faaliyet gösteren inşaat şantiyelerinde yüksekte çalışmalarda sağlık ve güvenlik önlemlerine ne düzeyde uyulduğu, bu konudaki noksanlıklar ve bunların nedenleri ile ilgili bilgi toplanmış

olup; elde edilen veriler bağlamında sektör paydaşlarının bilinçlendirilmesi yönünde öneriler geliştirilmiştir.