• Sonuç bulunamadı

Gestalt Ekolünün (Gestalt Psychology) Gelişimi

Psikolojinin kuruluşunun ardından Wundt’un görüşlerine, Amerika çıkışlı İşlevselci ve Davranışçı ekoller tepki göstermişlerdir. Yapısalcılığı eleştiren bir diğer ekol olan Gestalt Psikolojisi, Almanya’da Davranışçılıkla eş zamanlı olarak Almanya’da ortaya çıkmıştır. Bilincin parçalara ayrılarak değil; bir bütün halinde incelenmesi gerektiğini savunan Gestalt psikologları, Psikoloji’nin konusunun bilinç olması gerektiğine ilişkin görüşleriyle Yapısalcı ve İşlevselcilerle ortak payda da buluşmaktadırlar. Bununla birlikte, ikisi de Yapısalcılık’a karşı ve aynı dönemlerde ortaya çıkmış akımlar olmasına rağmen Davranışçılık ile Gestalt Psikolojisi arasında benzer bir yöneliş bulunmamaktadır. Gestalt psikologları bir bütünün onu oluşturan parçaların toplamından daha fazlası olduğu fikri ile yola çıkmışlardır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, tamalgı öğretisiyle Wundt’un bu gerçeği zaten kabul etmiş olmasıdır. Ancak Wundt ile Gestaltçılar arasındaki fark, daha çok psikolojik bir metot olarak bilinci öğelerine ayırıp ayırmama konusunda ortaya çıkmıştır.403 Bu ekolün üç önemli kurucusu, Max Wertheimer (1880-1943), Wolfgang Köhler (1887-1967) ve Kurt Koffka (1886-1941) şeklinde sıralanmaktadır.404

Wertheimer ve iş arkadaşları, bilişsel süreçlerin organizasyonunu ortaya çıkarmaya çalışmışlar; yaklaşımlarına “Gestalt Psikolojisi” adını vermişlerdir. Almanca bir kelime olan “Gestalt”, “tek form” veya “tüm şekil” olarak tanımlanabilir.405 Wertheimer, deneysel olarak doğruluğu kanıtlanan bir olayın, temelde duyumlar dizisinden farklı olduğunu ileri sürmüş ve bu görüşüne, “phi fenomeni” (phi phenomenon) adını vermiştir. Wertheimer’in “Experimentelle Studien über das Sehen von Bewegung” (Hareket Algısının Deneysel Çalışmaları, 1912) makalesi, Gestalt Psikoloji Ekolü’nün başlangıcı olarak kabul edilmiştir. O, hareketin, birbiri ardından gelen parçalar olarak değil; farklı bir bütünsel algı olduğunu savunmuştur.406

Diğer ekollerde olduğu gibi bilim dalları arasındaki etkileşim, Gestalt Psikolojisi’nde de kendini göstermiştir. Örneğin fizik alanında güçlü bir alt yapısı olan Köhler, bu alanda yaşanan gelişmeleri Psikoloji ile birleştirmiştir. O dönemde fizik, maddenin atomlarından ziyade “güç alanları” ile ilgilenmeye başlamıştır. Bu alanların ise

403 Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, s. 458-459. 404 Roediger, Psychology, s. 9.

405 Carlson, Psychology, s. 23. 406 Schultz, age, s. 465.

atomların birleşimi olan maddenin ötesinde yeni yapısal varlıklar olduğu görüşü hız kazanmıştır. Psikolojinin, fiziğin bir çeşit uygulaması olduğunu düşünen Köhler de bilinci bir bütün olarak ele alarak Gestalt Psikolojisi’nde etkili bir isim olmuştur.407 Sözü edilen “alan” kavramı, bütün Gestalt Psikolojisi’nin anahtar terimi niteliğindedir.408

Gestalt Psikolojisi’nin öncülerinden olan Koffka, Principles of Gestalt

Psychology (Gestalt Psikolojisinin Temel İlkeleri, 1935) isimli eserinde bu ekolün amacını alan kavramı çerçevesinde şu şekilde açıklamıştır:

“Gestalt Psikolojisinin amacı, davranışı, psiko-fiziksel alanla olan nedensel bağlantısı içerisinde ele almaktır. Bu genel program, daha somut hale getirilmelidir. Psiko-fiziksel alanın düzenlendiğini söyleyebiliriz. Her şeyden önce bu alan, ego ve çevre şeklinde iki kutbun olduğunu göstermektedir. İkinci olarak ise, her iki kutup da kendine has bir yapıya sahiptir. Bu durumda çevre, duyumlardan oluşan bir mozaik olmadığı gibi büyük bir karışıklık ya da muğlak bir toplu birlik de değildir. Daha ziyade çevre, birbirinden ayrı nesne ve olayların belli bir sayıda birleşmesinden oluşmuştur. Aynı şekilde Ego da, dürtü veya içgüdülerin toplamından oluşmuş değildir. Bu kavramı layıkıyla tanımlamak için, bütün kompleksliğiyle kişilik kavramını ortaya koymak gerekir.”409

Gestalt psikologları genellikle, kendilerinden önceki girişimlerin algıyı ve diğer davranış türlerini açıklarken bunları parçalayarak bütünü görmede hataya düştükleri için basitleştirilmiş bir çaba olduğunu iddia etmişlerdir.410 Gestalt Psikolojisi başlangıçta Yapısalcılık’a karşı bir hareket olarak ortaya çıkmış olsa da ilerleyen dönemlerde Davranışçılık ekolünün görüşlerini de kabul etmemiş ve çeşitli şekillerde Davranışçılık ile tartışmıştır. Gestalt psikologları, davranışçıları -Yapısalcıların bilinçli deneyimlere yaptıkları gibi- davranışları duyumlara ayırarak inceledikleri için eleştirmişlerdir. Davranışçılar ise, Gestaltçıların terimleri, Yapısalcı ve İşlevselcilerin kullandıkları terimler gibi bilince dayalı olduğundan dolayı muğlak olduğunu ileri sürmüşlerdir.411 Gestalt ekolünün Davranışçılık ekolüyle uyuşmadığı bir nokta da içebakış yöntemine yaklaşım tarzlarıdır. Bu yöntemin bilimsellikten uzak olduğunu savunan davranışçıların aksine Gestalt psikologları, “fenomenoloji” adı altında yürütülen bir tür serbest içebakış

407 Schultz, Modern Psikoloji Tarihi, s. 463.

408 Richards, Psikolojiyi Yerli Yerine Oturtmak, s. 123.

409 Koffka, K. Principles of Gestalt Psychology, A Harbinger Book, New York 1963, s. 67. 410 Wittig, Introduction to Psychology, s. 5.

yöntemi geliştirmişler; deneğin bir nesne ya da olayı nasıl gördüğünü ve kendisi için ne anlam ifade ettiğini araştırmışlardır.412

Psikolojik süreçlerde algının taşıdığı önem, Gestalt psikologlarını, öğrenme, hafıza, düşünme ve problem çözme gibi konular üzerine yoğunlaştırmıştır. Bilişsel kuram biçimleri olan bu yorumlar, son dönemlerde gelişen Bilişsel Psikoloji’ye zemin oluşturmuştur.413 Wertheimer, Koffka ve Köhler’in büyük bir uyum içinde ileri sürdükleri Gestalt Psikolojisi, bu kuramı devam ettirecek kişilerin yokluğu nedeniyle 1967’de Köhler’in vefatı ile son bulmuştur.414 Bazı psikologlar bunun sebebini şu şekilde açıklamışlardır: Gestalt psikologları, algılama ve problem çözmede ilginç ve önemli yaklaşımlar ortaya atmış olmalarına rağmen bu fenomenlere getirdikleri teorik açıklamalar zamana yenik düşmüştür.415

Günümüzde Gestalt Psikolojisi varlığını sürdürmese bile onun ileri sürdüğü görüşler, modern Psikoloji’nin gelişiminde önemli izler bırakmıştır. Gestalt Psikolojisi’nin varlığını sürdürmeme sebebi, felsefesinde veya metodolojinde çok önemli eksikliklerin olması değil; ileri sürmüş olduğu fikirler ve yaklaşımlarının, Psikoloji’nin diğer alanlarına dahil edilmiş olmasıdır.416 Bununla birlikte, Gestalt psikologlarının

ısrarla vurguladıkları indirgemeciliğe karşı duruş ve “değer temelli anlama” verdikleri önem, 1940’larda Wertheimer’in yanında çalışmış olan Abraham Maslow’un önderliğinde kurulan Hümanist Psikoloji tarafından korunmuştur.417 Pek çok açıdan birbirinden oldukça farklı olan Gestaltçı ve Hümanist yaklaşım, fenomenolojiye dayanma bakımından benzerlik göstermektedir.418