• Sonuç bulunamadı

1. SADIK YALSIZUÇANLAR’IN HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİGİ VE ESERLERİ

2.1. Olay Örgüsü

2.1.1. Tek Zincirli Olay Örgüsü

2.1.1.5. Gerçeği İnciten Papağan

Yalsızuçanların ‘Gerçeği İnciten Papağan’ adlı öykü kitabındaki ‘Bir Övgü Hesabı’ adlı öyküsü de tek zincirli olay örgüsüyle yazılmıştır. Yazar, dünyalık hesaplar ve övgüler peşinden koşan insanların takındığı tavrı imgesel bir dille ele alır. Ayrıca yazar bu şekilde yaşam süren insanların yaşamını eleştirir. Öykü ağaç gibi yoğun bir adamın kentin tek bankasına gidip övgü hesabı açtırması ve ölümünün sonucunda övgü hesabında bulunması gereken övgülerin yerine sövgülerin bulunmasını ve bu sövgülerin nedenlerini konu edinir. Ele aldığımız bu öykü incelediğimiz diğer öykülerden yazılış itibariyle farklı özellikler taşır. Yazar, bu öyküde diğer öykülere nazaran daha fazla imgesel kavramlara yer verir. Ayrıca yazar gerçekleşmesi mümkün olmayan olayların gerçekte varmış gibi göstermeye çalışır. Günümüz toplumunun en büyük sorunlarından biri olan yabancılaşma/ötekileşme sorunsalını yazar kendi anlatım tarzı ve teknikleriyle ele alarak okuyucusuna sunar. Yabancılaşma sorunsalı günümüz dünyasının en büyük sıkıntılarından biridir. Yazarda bu konu üzerindeki fikirlerini öykü içinde değer kattığı

karakter üzerinden okuyucuya sunar. Korkmaz ise erkin topluma/kendine yabancılaşmasını “Kişinin kendini çevreleyen şeyler dünyasında yitip gitmemesi için onun, tarihselliğini sağlayan bellek mekânlarına tutunması ve orada kurduğu kendilik bilinci ile hem uzamsal boyutta dünya ile hem de zamansal boyutta toplumsal geçmişiyle bağlantıya geçmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir.” (Korkmaz, 2008: 31) ifadeleriyle dile getirir.

Her geçen gün metalaşan dünyanın esiri olan insanlar, egolarının esiri olarak görüntünün, hızlı tüketimin ve bencilliğin yer aldığı mekânlarda boy göstermeye başlar. Bunun sonucunda gerçek ve samimi duygu anlayışını yitiren insanoğlu kendine yeni yüzler edinmeye çalışır. Edinilen yüzlere insanlar o kadar çok bağlanır ki sahip olduğu yüzünü hatırlayamaz. Bunun sonucunda ise yozlaşma ve yabancılaşma toplumların en büyük sorunu haline gelir. “Modern toplumlarda yaşamın ortak bir alanına dönüştürülmesi, insanların belirli merkez etrafında birleşmelerini sağlamıştır. Özellikle insanların yerleşim yerlerini bir yaşam alanı olarak kullanmaları, toplumun yabancılaşmasını sağlayan önemli etmenler arasında yer alır. Metalaşan insan, kendine ölü yasam alanları yaratarak, toplumun kolektif olarak değerlerini yitirmesine neden olur.” (Şahin, 2006: 266). Bu bağlamda yazar ise toplumun kolektif olarak değer yitirmesinin sonucunu öykünün başkişisi bağlamında ele alarak toplumsal bir çıkarım yapar. Bu çıkarımı da öyküde “Her fani gibi övgü hesabı olan adam da göçüp gitti dünyadan.” (Bir Övgü Hesabı, s.296) ifadeleriyle okuyucuya hissettirir.

Öykü “Bir gün ağaç gibi yoğun bir adam kentin tek bankasına geldi ve ‘Bir övgü hesabı açtırmak istiyorum’ dedi.” (Bir Övgü Hesabı, s.295) ifadesiyle başlar. Övgü hesabını açmak için görevli işleme başlar ve adam hesabın açılmasını bekler. Bu arada görevli adamın elleri ve gözlerine bakar. Adamın bir gözü kördür ve bir eli deliktir. Boyu ise mağrur bir kule gibi yükselir. İlginç bir giyim tarzı vardır. Bankanın önünde süslü bir aracı vardır. Adam normal insanlardan farklı olarak topluma ve ananeye uymayan kelimelerle konuşur. Görevli bu şekilde konuşan adamı tanıyamaz/tanımlayamaz. Sonunda adama övgü hesabı açılır ve bu âlemden göçene kadar adamın faizli vadeli hesabına övgü üstüne övgü yatırılır. Ağaç gibi yoğun adam dünyadan göçüp gittikten sonra övgü hesabı açılır ve hesabına bakılır. Adamın övgü hesabında oldukça şişkin bir sövgü bulunmaktadır. Bunun karşısında adam dehşete kapılır. Bu şekilde yazar öyküye son verir. Yazar, öyküyü kendi ağzından okuyucuya aktarır. Öykünün sadece iki yerinde diyalog bulunmaktadır. Öykünün başkişisi övgü

hesabı açtırmak isteyen ağaç gibi yoğun olan adamdır. Olayların merkezinde bulunan başkişinin kişisel özellikleri farklı bir üslûpla anlatılır. “Boyu mağrur bir kule gibi yükselmişti.” (Bir Övgü Hesabı, s.295). Öykünün vaka birimleri ise aşağıdaki gibidir:

Vaka Birimi 1: Başkişinin bir gün övgü hesabı açtırmak için bankaya gelmesi. Vaka Birimi 2: Başkişinin banka görevlisinin hesap açtığı sırada beklemesi. Vaka Birimi 3: Başkişinin fiziki yapısının banka görevlisi tarafından dikkatle incelenmesi.

Vaka Birimi 4: Banka görevlisinin bu ilginç yapılı adamı tanıyamaması ve şaşırması.

Vaka Birimi 5: Banka görevlisinin övgü hesabını açması ve başkişinin tek söz etmeden bankadan çıkıp gitmesi.

Vaka Birimi 6: Başkişinin her fani gibi ölmesi.

Vaka Birimi 7: Yıllar sonra başkişinin övgü hesabına bakılmak istenmesi ve övgü yerine oldukça şişkin bir sövgü hesabının olması sonucunda dehşete düşülmesi.

Öyküde olay örgüsü kişilerin takındıkları maskeler neticesinden özünden uzaklaşıp yabancılaşması sonucunda ortaya çıkacak durumları yansıtır. “Yabancılaşma genel anlamıyla bir yabancılık veya başkaldırıdan ayrılık, başkalarıyla sıcak ilişkiler yoksunluğu duygusu. Yabancılaşma kişinin kendi benliğine veya benliğinin çeşitli kısımlarına yönelik olabileceği gibi başkalarına da yapılabilir.” (Budak, 2003: 813). Bu yabancılaşma sonucunda toplum bireyleri tarafından tanımlanamayan bir tavır sergileyen insan ileride olumlu gördüğü birçok davranışın olumsuz olduğunu anlar. Ancak o vakitte geri dönüş imkânsızdır. Vaka başkişinin bankaya gelmesiyle başlar. Vakaların merkezinde olan başkişi vaka geçişlerini de sağlayan etkin güç konumundadır. Vaka birimlerinde aksiyon hareketini bulmak zordur. Öyleki öykü aynı aksiyon seviyesi ile başlar son ana kadar aksiyon seviyesinde değişim görülmez. Ancak yedinci vaka biriminde övgü hesabının yerine sövgü hesabının olduğunun fark edilmesiyle vaka aksiyonu yükselir. Ancak bu noktadan sonra da öykü sonlanır.

2.1.2. Çok Zincirli Olay Örgüsü