• Sonuç bulunamadı

1. SADIK YALSIZUÇANLAR’IN HAYATI, EDEBÎ KİŞİLİGİ VE ESERLERİ

4.2. Sadık Yalsızuçanlar’ın Öykülerinde Anlatım Biçimleri

4.2.1. Cümle ve Sözcük Düzeyinde Dil ve Üslûp

4.2.1.1. Cümle Düzeyinde Dil ve Üslûp

Dil kişiyi dış dünyaya bağlayan ve hayata anlam kazandıran temel olgulardan biridir. İnsanlığın var olduğu süreçten bu yana sürekli gelişim içerisinde olan dil kavramı kendi içerisinde bulundurduğu birimleriyle hayata anlam katar. Dilin varlığını

keşfedememiş toplumlar yok olmaya mahkûmdur. Çünkü dil geleceğe uzanan yolda bir köprü görevi görür. Bütün bu kavramlar içerisinde dil, “bir anda, kısaca tanımlanamayacak kadar çok yönlü, insana özgü bir gerçektir.” (Aksan, 2006: 9).

Dile anlam kazandıran birimleri sözcük ve kelimelerdir. “Dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabiî bir vasıta, kendisine mahsus kanunları olan ve ancak bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda atılmış bir gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş içtimaî bir müessesedir.” (Ergin, 2007: 3). Sadık Yalsızuçanlar’da öykülerini yazarken yıllardır biriktirmiş olduğu dil havuzundaki sözcüklerden faydalanır. Bunun sonucunda ise yazar kendine has bir üslûp ve anlatım şekli kazanır. Öykü kitaplarının arka kapağında yazara ithafen söylenmiş sözler bulunur. Mustafa Kutlu yazarın üslûbuna dair şu ifadeler kullanır:

“Yalsızuçanlar, hikmetli üslubu ile tasavvufi bir söyleyiş yakalamaya çalışıyor ki, ben de uzun süredir düşünüp dururdum bunu. Zor, ama imkânsız değil.” (Kutlu, 2012: 288).Kutlunun ifadelerinden de anlaşılacağı üzere Sadık Yalsızuçanlar, öykülerinde hikmetli bir üslûp kullanır. Bu nedenle yazarı anlamak için okuyucuların belli bir seviyede olması gerekir. Yalsızuçanlar, öykülerini içinden geldiği gibi yazar. Yazdığı her öykünün içindeki bir parçaya karşılık geldiğini söyler. Sezen Kara ise yazarın üslûbu ile alakalı şu ifadelere yer verir: “Sadık Yalsızuçanlar için, dil ile mâna özdeştir. ‘Neyi söylüyorsanız öyle söylersiniz’ derken her hikâyenin bir dil ve anlam dünyası olduğunu düşünür. Hikâyelerinde sembolik şiirsel dil özellikleri görülür. Yalsızuçanlar, sıradan dil özelliklerine hayat verip, kanatlandırır, onu zengin çağrışım ve imgelerle adeta yeniden üretir.” (Kara, 2004, 91). Ancak her okuyucu ve araştırmacı yazarın üslûbuna dair aynı fikirleri taşımaz. Öyleki Kemal Aksungur’un 1999 yılında Dergâh dergisinin 108.sayısında yazarın üslûbuna dair söyledikleri dikkat çekicidir.

“Sadık Yalsızuçanlar’ın bu metinleri daha sistematik bir yoruma muhtaç. Belki, yazar açısından da yararlı sonuçlar çıkarılabilir bu analizden. Burada, şunu belirtmekle yetinelim, geleneksel olmayan bir yenilik, sadece arayıştan ibaret kalabilir. Yalsızuçanlar için bunu söylemek, yazdıklarının eleştirel bir analizi şart olduğundan acele sayılabilir.” (Aksungur, 1999: 208).

Alıntıda bulunan eleştiri 1999 yılında yapılır. 2014 yılında Sadık Yalsızuçanlar’ın öykülerinde sistematik bir yorumun olduğu ve bu öykülerle yeni bir akımın öncüsü olduğu görülür. Bu noktada Beşir Ayvazoğlu’nun yazarın öykü kitaplarının arka kapağında bulunan ifadeleri dikkat çeker:

“Yalsızuçanlar’ın hikâyelerinin temelini oluşturan masal/tasavvuf/sürrealizm üçlüsü ve metafizik arayış gerilimi, onu Türk hikâyeciliğinde yepyeni bir yerin sahibi yapıyor.” (Ayvazoğlu, 2011: 286).

Hikmetli ve tasavvufi söyleyişini Batılı âlimlerin eserlerinden edindiği bilgilerle harmanlayan yazar yeni bir öykü türü ortaya çıkarır. Yıllardır cesaret edilmeyen bu yöntemi yazar yıllar geçtikçe daha güzel bir şekilde işler. Yazarın öykülerinde şairane bir söylemin varlığının da olduğunu dile getirmek gerekir. Yazar, Ali Şîr Nevaî, Yunus Emre, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Necip Fazıl Kısakürek gibi söz ve şiir ustalarından etkilenir ve bunu da öykülerine yansıtır. Yazarın ‘Feci Bir İntihar’ adlı öyküsünde başkişinin intiharının ardından yazdığı şu dörtlük düşüncelerimizi destekler niteliktedir:

“Memleket üzgün O da üzgün ve ağlıyor Gençlik üzgün

Sende kan ağla ey ölüm meleği.” (F.B.İ., s.294)

Ayrıca yazarın ‘Seni Süt İçmeye Çağırıyorum’ adlı öyküsünde şiirsel ifadeleri yazarın şairane özelliğine kanıt niteliğindedir. Şiir dikkat çeken satırlar şu şekilde sıralanır:

“Sen benimsin Sen benim lethemsin Sen bana aitsin

Kobalt mavisi akıntılar halinde kalbime doldun Yanan anıları parçalamak ve yok etmek için

Keskin pençelerin acı veren darbelerle damarlarımda dolaşsın Çal beni, işgal et ve yine saldır

Ve tekrar ve tekrar ve tekrar

Her hakaretinle titrediğim ve yandığım için Ve, aydınlık ışığında arındırılarak

Ortaya çıkıyorum, yenilenmiş ve işlenmiş olarak Issız ve şiddetli unutkanlığın

Tatlı merhemi ve merhametinin lütfuyla” (Seni Süt İçmeye Çağırıyorum, s.327) Yukarıdaki alıntıda yazarın dizelerde çok defa ‘ve’ bağlacını kullanması, Sadık Yalsızuçanlar’ın şairlik yönünün öykülere yansımış şekli olarak görülmelidir. Ayrıca

öykülerde sıkça kullanılan ‘ve’ bağlacının kullanım amacı; öykü bünyesindeki lirizmi sürekli ayakta tutmak ve bu lirizmden kaynaklanan heyecan değerlerini diğer metin halkalarına da taşımaktır.

İncelememizin bu safhasında yazarın öykülerinin cümle düzeyinde dil ve üslûp incelemesini yapacağız. Bunu yaparken de öykü kitaplarında belirli sayfaların cümle tahlillerini yaparak ortaya koyacağız. Yazarın incelemiş olduğumuz öykü kitapları ‘Sırlı Tuğlalar’, ‘Garip’, ‘Ayan Beyan’, ‘Güzeran’, ‘Şehirleri Süsleyen Yolcu’ ve ‘Gerçeği İnciten Papağan’dır. İncelemiş olduğumuz öyküleri ‘İsim Cümlesi’, ‘Fiil Cümlesi’, ‘Soru Cümlesi’, ‘Ünlem Cümlesi’, ‘Olumsuz Cümle’, ‘Olumlu Cümle’, ‘Basit Cümle’, ‘Bileşik Cümle’, ‘Kurallı Cümle’ ve ‘Devrik Cümle’ gibi gruplara ayırdık. Bu tahlil esnasında ise öykü kitaplarının 25, 50, 75 ve 100. sayfalarındaki ilk 25 cümleyi seçerek cümleleri tahlil ettik. Aşağıda oluşturduğumuz cümle çeşitlerinin öykülerdeki oran tablosunu paylaştık.

CÜMLE ÇESİTLERİNİN ÖYKÜLERDEKİ ORAN TABLOSU

Öykülerde Cümle Biçimlerinin Oranı Sa yıla n Cümle İs im C üm le si F iil Cüml es i So ru Cüml es i Ünlem Cüml es i O lum suz Cüml e O lum lu Cüml e B as it Cüm le B ileş ik Cü mle K ura llı Cüml e Dev rik C üm le Sırlı Tuğlalar 100 32 69 0 0 2 97 91 4 71 23 Garip 100 29 63 2 0 1 80 88 1 81 13 Ayan Beyan 100 27 78 7 0 10 91 90 1 83 16 Güzeran 100 39 65 1 0 6 74 76 0 66 18 Şehirleri Süsleyen Yolcu 100 22 77 3 0 41 59 95 1 68 31 Gerçeği İnciten Papağan 100 42 52 2 0 8 87 91 1 76 7 Toplam 600 191 384 15 0 68 488 531 8 445 108 Yüzde % 100 31,8 64 2,5 0 11,3 81,3 88,5 1,3 74.1 18

Yukarıdaki tabloda cümle tahlilleri yüz cümle üzerinden yapılmıştır. Tablodaki oranlar, rakamların aynısı olup sadece altı öykü kitabındaki örnek alınan cümlelerin

genel aritmetik ortalaması alınarak öyküdeki cümle düzeylerin yüzdesi alınmıştır. ‘Sırlı Tuğlalar’ adlı öykü kitabında cümle kurgusunun %69’u fiillerden oluşurken %32’si ise isimlerden oluşur. Fiil cümlelerinin isim cümlelerine oranla daha fazla olmasının sebebi öykülerde eylem ve davranışların fazla olmasından kaynaklanır. Ancak fiil cümlelerinin isim cümlelerinden fazla olduğu tek öykü ‘Sırlı Tuğlalar’ adlı öykü değildir. Yazarın diğer öykülerinde fiil cümlesi isim cümlesine oranla daha fazladır. Fiil cümlesi ‘Gerçeği İnciten Papağan’ da %52, ‘Şehirleri Süsleyen Yolcular’da % 77, ‘Güzeran’da %65, ‘Ayan Beyan’ da %78 ve ‘Garip’te %63 olarak karşımıza çıkar. Fiil cümlelerinin bu öykülerde de yüksek oranda olması yazarın öykülerinde eylem ve hareketliliği üst düzeyde tutmasından kaynaklanır. Öykülerde eylem hareketinin yoğun olması karakterlerin öykülerdeki görevine de yansır. Sürekli eylemde bulunan karakterler kaçınılmaz bir değişim ve dönüşümün etkisinde kalırlar. Yazar, öykülerde fiil cümlelerini kısa cümlelerden oluşturur. Anlamı uzatmadan veren yazar okuyucuyu yormak istemez. Ayrıca üslûp bakımından imge yüklü cümleler kuran yazar fiil cümlelerini de uzatsaydı okuyucu zihin olarak çok yorulur ve öyküden kopmalar yaşaya bilirdi. Ayrıca yazar bazı cümlelerde birkaç fiili birbirine bağlayarak verir.

“Damı loğlarken kaymış, düşmüş, bacaklarını kırmıştı.” (Yusuf’un Rüyası. s.11).

Yukarıdaki tabloda dikkat çeken değerlerden bir tanesi de ünlem cümlesidir. Saymış olduğumuz 600 cümlenin içerisinde bir tane ünlem cümlesi bulunamadı. Yalsızuçanlar, öykülerinde çarpıcı ifadelere yer vermediği için anlatımda ünlem cümleleri kullanmaz. Yazar, öykülerde coşkulu, heyecanlı anlatım sergilemez. Bu nedenle öykülerde ünlem cümlesi aramak yanlış olur. Tabloda dikkat çeken bir diğer değer ise devrik cümlelerdir. Anlatımda özne yüklem dengesini önemsemeyen yazar devrik anlatım noktasında da dikkatli bir anlatım sergilemez. Devrik cümleler en fazla %31 ile ‘Şehirleri Süsleyen Yolcu’ adlı öyküde yer alırken en az ise %7 ile ‘Gerçeği İnciten Papağan’ adlı öyküde bulunur. Diğer öykülerde ise devrik cümle ortalaması yaklaşık olarak %20 civarındadır.

“Süt maskelerinden, yogadan, yeni araba modellerinden, semt pazarlarından, ucuz giyim fuarlarından söz ettiği Papağan.” (Gerçeği İnciten Papağan, s.253).

Tabloda kayda değer oranlardan bir tanesi de soru cümlelerinin azlığıdır. Yalsızuçanlar, öyküde soru cümlelerine çok yer vermez. Soru cümlesinin bulunduğu yerlerde de yazar anlamı güçlendirmek ve pekiştirmek için kullanır. Bu nedenle soru

cümleleri metin içerisinde art arda gelebilir. Soru cümlelerinin en çok olduğu öykü %7 oranıyla ‘Ayan Beyan’ adlı öyküdür. En an olduğu öykü ise ‘Sırlı Tuğlalar’ dır. ‘Sırlı Tuğlalar’ adlı öyküde soru cümlesine rastlanmamıştır.

“Ayna ben miydim? Ayna bensem sen neredeydin? Ben ayna isem kendimi nasıl görebilirim?” (Ayan Beyan, s.335).