• Sonuç bulunamadı

1.4 HALKA ARZ FİYATININ TESPİTİ VE AŞAMALARI

1.4.1 Gerçeğe Uygun Değer Kavramı

Gerçeğe uygun değer (fair value), finans literatürüne gün geçtikçe yerleşen bir kavramdır. Ancak bu kavramla tam olarak ne kastedildiği ya da bu kavramın yerine geçebilecek başka kavramların kullanımı konusunda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun kurulması ve Uluslararası Muhasebe Standartlarıyla (UMS) uyumlu Türkiye Muhasebe Standartlarının (TMS) yayımlanması ile birlikte bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Bu kapsamda, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yayımlanan muhasebe standartlarında bir taraftan kavram birlikteliğinin sağlanması, diğer taraftan da uygulamalarımıza yansıyacak Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarındaki (UFRS) teknik kavramların Türkçe karşılıklarının belirlenmesi amacıyla, akademisyenlerden oluşturulan bir komisyon tarafından UFRS'de geçen 1000'i aşkın temel muhasebe terimi üzerinde bir çeviri çalışması yapılmıştır. Buna göre standartlarda yer alan ve ingilizcesi “fair value” olan kavram Türk muhasebe literatürüne “gerçeğe uygun değer” olarak kazandırılmıştır. Pek çok TMS’nin tanımlar kısmında geçen gerçeğe uygun değer ifadesi şu şekilde açıklanmaktadır:

“Gerçeğe uygun değer, bilgili ve istekli taraflar arasında, herhangi bir ilişkiden

etkilenmeyecek şartlar altında, bir varlığın el değiştirebileceği fiyatı veya yükümlülüklerin yerine getirilmesinde esas teşkil edecek meblağı ifade eder.”

Muhasebe literatüründe firma varlık ve yükümlülüklerini değerlemede “tarihi maliyet” yaklaşımı, muhasebecilerin gerçeğe uygunluktan ziyade güvenilirliğe daha çok itibar etmeleri nedeniyle en çok kullanılan yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte, global ekonominin büyümesi, bilgi teknolojisinin hızla gelişmesi, firma varlıkları içinde maddi olmayan varlıkların oranının gün geçtikçe artması, 1960 ve 70’lerde yaşanan yüksek enflasyon dönemleri ve finansal türev ürünlerin zamanla çeşitlenmesi nedeniyle, tarihi maliyet (değer) yaklaşımı yerini firmanın gerçek durumu ve finansal performansını ortaya koyan “gerçeğe uygun değer” yaklaşımına bırakmaya başlamıştır.

Genel olarak muhasebe ve özellikle finansal muhasebenin temel amacı, firmanın durumu hakkında bilgi sağlamak suretiyle yatırımcılara ve firma hakkında karar alacak kişi ve kuruluşlara yardımcı olmaktır. Bu misyonun gerçekleşebilmesi için de muhasebeden çıkan bilginin “uygun” ve “güvenilir” olması gerekmektedir. Bir yöntemin hem uygun hem de güvenilir bilgi sunması idealdir ancak, uygulamada genelde bu pek mümkün olmamaktadır; teorik olarak biri arttığında diğeri azalır. Bu kapsamda, tarihi değer yaklaşımında güvenilirlik ön plana çıkarken, gerçeğe uygun değer yaklaşımında uygunluk öne çıkmaktadır. Tarihi değer yaklaşımının güvenilirliği “kârı bırak ama muhtemel bütün zararları dikkate al” prensibine dayanmaktadır. Burada ihtiyatlılık adına varlık ve gelirleri düşük, yükümlülük ve giderleri yüksek değerlemeye imkan verilmektedir. Bu durum değişen ekonomik şartlarda üretilen muhasebe verilerinin “uygun” ve hatta “güvenilir” bilgiler olması şansını azaltmaktadır. Açıklanan fiyatların gerçek işlem değerlerini temsil ettiği aktif piyasalarda ise güvenilirlik gerçeğe uygun değer yaklaşımının sorunu değildir (Truong ve Zijl, 2005).

Gerçeğe uygun değerin nasıl belirleneceği konusunda en kapsamlı açıklamaya yine muhasebe literatüründe rastlanmaktadır. 39 numaralı Uluslararası Muhasebe Standardında7 gerçeğe uygun değere ilişkin şu açıklamalar yer almaktadır:

Gerçeğe uygun değer tanımı; işletmenin herhangi bir tasfiye sürecine girme, faaliyetlerinde önemli bir kısıntıya gitme veya ters pozisyon sağlayan bir işlem gerçekleştirme niyet veya ihtiyacında olmaksızın işletmenin sürekliliği kavramı altında

faaliyet gösterdiği varsayımına dayanmaktadır. Bu nedenle gerçeğe uygun değer, işletmenin gerçekleştirmek istemediği bir işlem, tasfiye veya satış nedeniyle elde edeceği veya ödeyeceği bir tutar değildir.

Bir finansal aracın gerçeğe uygun değeri; a) Aktif piyasalardaki fiyat kotasyonları,

b) Aktif olmayan piyasalardaki yakın zamanlı işlemler, c) Aktif olmayan piyasalarda kullanılan değerleme teknikleri aracılığıyla belirlenebilir.

Aktif Piyasalardaki Fiyat Kotasyonları: Aktif bir piyasada oluşan fiyat kotasyonları

varlığın gerçeğe uygun değerine ilişkin en iyi kanıttır. Bir finansal araca ilişkin olağan piyasa işlemlerini yansıtan fiyat kotasyonlarının borsalar, müşteri temsilcileri (broker), üye temsilcileri (dealer), endüstri grupları veya düzenleyici otoritelerce düzenli ve hazır olarak açıklanması halinde, bu aracın aktif bir piyasada kote olduğu kabul edilmektedir. Uygun piyasa fiyat kotasyonu; elde bulundurulan bir varlık veya ihraç edilecek bir yükümlülük için güncel en iyi alış emri iken, elde bulundurulan bir yükümlük veya elde edilecek bir varlık için güncel en iyi satış emridir. Güncel en iyi alış ve en iyi satış emirlerinin bulunmaması durumunda; işlem tarihi ile bilanço tarihi arasında ekonomik koşullarda önemli bir değişiklik olmadığı sürece, en yakın zamanda gerçekleşen işlemin fiyatı gerçeğe uygun değere ilişkin bir kanıt oluşturur.

Aktif Olmayan Piyasalardaki Yakın Zamanlı İşlemler: Bir finansal aracın aktif bir piyasasının bulunmaması durumunda, gerçeğe uygun değere ilişkin en iyi kanıt; bilgili ve istekli taraflar arasında, herhangi bir ilişkiden etkilenmeyecek şartlar altında bir varlığın el değiştirebileceği fiyat veya yükümlülüklerin yerine getirilmesine esas teşkil edecek olan meblağ üzerinden gerçekleşen yakın zamanlı işlemler dikkate alınarak elde edilir. Yakın zamanlı işlemden sonra ekonomik koşulların değişmiş olması halinde, finansal aracın gerçeğe uygun değerindeki değişiklik benzer finansal araçların cari fiyat ve oranları esas alınarak belirlenir.

Aktif Olmayan Piyasalarda Kullanılan Değerleme Teknikleri: 39 numaralı

Uluslararası Muhasebe Standardı; gerçeğe uygun değerin herhangi bir şekilde belirlenememesi halinde, gerçeğe uygun değeri tahmin etmek üzere bir değerleme tekniği kullanılmasına imkan tanımaktadır. Değerleme tekniği kullanılmasının amacı, değerleme gününde serbest piyasa koşullarında gerçekleşecek olan bir işlemin fiyatının

belirlenmesidir. Bundan dolayı kullanılacak değerleme tekniği; (a) piyasa katılımcılarının fiyat belirlenirken dikkate aldıkları faktörlerin tümünü içermeli, ve (b) finansal araçların fiyatlanmasında kullanılan genel kabul görmüş yöntemler ile tutarlı olmalıdır. Bu çerçevede, işletmelerce uygun değerleme tekniklerinin belirlenmesi ve bu tekniklerin geçerliliklerinin gerçek işlemlere ilişkin fiyatlar kullanılarak test edilmesi gerekir. Örneğin, değerlemeye konu olan bir finansal aracın serbest piyasa koşullarında alım-satımı yapıldığında, değerleme tekniğiyle belirlenen alış veya satış bedelinin gerçeğe uygun değerine eşit bir tutarla sonuçlanması beklenir.

Finansal piyasalarda iyi tasarlanmış değerleme tekniklerinin; büyük ölçüde aynı nitelikli diğer bir finansal aracın cari piyasa değerine yapılan referansı, iskonto edilmiş nakit akışları analizini ve opsiyon fiyatlama modellerini içermesi gerekir. Bir finansal aracın fiyatlanmasında piyasa katılımcıları tarafından yoğun bir şekilde kullanılan bir değerleme tekniğinin bulunması ve bu tekniğin gerçek piyasa işlemlerinden elde edilen fiyatlara ilişkin güvenilir tahminler sağlamakta kanıtlanmış olması durumunda; 39 numaralı Uluslararası Muhasebe Standardı, işletmeleri bu tekniği kullanmakla yükümlü tutmuştur.

Değerleme tekniklerinin uygulanmasında kullanılan tahmin ve varsayımların, piyasa katılımcıları tarafından bir finansal aracın fiyatı belirlenirken kullanılan tahmin ve varsayımlar hakkındaki mevcut bilgilerle tutarlı olması gerekir. İskonto edilmiş nakit akışları analizi kullanılırken; borçlunun kredi derecelendirmesi, sözleşme ile belirlenen faiz haddinin sabit olduğu kalan süre, anapara geri ödemelerine ilişkin kalan süre ve ödemenin yapılacağı para birimi dahil olmak üzere, büyük ölçüde aynı vade ve özelliklere sahip finansal araçların getiri oranına eşit bir iskonto oranının kullanılması gerekir.