• Sonuç bulunamadı

Genel Olarak

Belgede Yasak deliller ve insan onuru (sayfa 107-110)

B. Delil Değerlendirme Yasakları

1. Genel Olarak

Delilleri değerlendirme yetkisine sahip kişilerin, delilleri ispat amacıyla kullanmalarına getirilen sınırlamalara, delil değerlendirme yasağı adı verilir. Delil elde etme yasağında delilin elde edilmesine getirilen sınırlamalar, dolayısıyla da bu sınırlamaların dışına çıkılmamasını emreden yasak söz konusuyken, delil değerlendirme yasağında, hem getirilen sınırlamalara uyulmadan elde edilen delillerin kullanılıp kullanılamayacağı veya ne dereceye kadar kullanabileceği, hem de elde edilmesinde herhangi bir sorun bulunmayan delilin değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorunu açıklığa kavuşturulmaktadır.277

Delil değerlendirme yasağının hangi hallerde söz konusu olacağı, delilin elde edilmesi kuralına her aykırılığın yasak kapsamına girip girmeyeceği tartışmalıdır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bir çok maddesinde elde edilen delillerin kullanılıp kullanılmayacağına ilişkin özel düzenlemeler bulunmaktadır. CMK m.52/4, 75/1, 76/1 ve 4, 80/2, 81/2, 130/2, 135/2, 137/3, 139/6, 140/4,148/4, 210/2 bu niteliktedir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun bazı maddelerinde ise delil elde etme yasağına ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. CMK m.135/2 ve 7, 126, 148 gibi maddeler bu kapsama dahil olmaktadırlar. Ancak bu şekilde açıkça düzenlenmiş bulunmayan durumlarda, delil elde etme şartlarına uyulmaması, elde edilen delilin değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorununu ortaya çıkarmaktadır.

CMK m.217/2 ile delil elde edilmesi ve değerlendirilmesi yasağına ilişkin genel bir düzenleme getirmiştir. Buna göre, ‘yüklenen suç, ancak hukuka uygun bir

276

Roxin 273 vd.; Akbulut 12. 277 Akbulut 13.

şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilebilir.’ Hükmün karşıt anlamından, suçun

hukuka aykırı bir şekilde elde edilmiş delille ispat edilemeyeceği sonucu çıkmaktadır. Nitekim CMK m.289’a göre, hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması, hükmün hukuka kesin aykırı olması sonucunu doğurur. CMUK ise, aynı durumu m. 254/2’ de şu şekilde düzenlemekteydi; ‘Soruşturma ve

kovuşturma makamlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.’

Bunun dışında, Anayasa madde 38 ile konu şu şekilde düzenlenmiştir;

‘Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.’ Delil

yasaklarına ilişkin bu düzenlemenin Anayasa’ da yer almasının önemli sonuçları bulunmaktadır.278

Anayasa’ da bu düzenlemenin yer alması ile birlikte artık sadece ceza yargılaması açısından değil, tüm yargılamalar açısından hüküm ifade edecektir.

CMUK m.254/2, sadece soruşturma ve kovuşturma makamlarına ilişkin olarak düzenlenmişti ancak Anayasa, herkesi bağladığından, bundan böyle özel kişilerin elde ettikleri delillerde bu kapsamda değerlendirilecektir.

CMUK ve CMK bu konuda ‘delil’ ifadesi kullanırken, Anayasa, ‘bulgu’ terimini kullanmaktadır, bu nedenle henüz delil niteliği kazanmış tüm iz ve eserlerle belirtiler de artık bu kapsamda ele alınacaktır.

CMUK ve CMK ‘Hukuka uygun/aykırı şekilde elde edilen/edilmiş deliller...’ derken, Anayasa ‘Kanuna aykırı olarak elde edilmiş ...’ ifadesini kullanmıştır. Hukuka aykırılık, ‘haklara aykırılık’ demektir. Burada uygun olan düzenleme CMK’ da ki düzenleme olmaktadır. Zira, Anayasa hükmüne göre, delil elde edilirken yapılacak şekli bir aykırılık, hiç bir hak ihlali söz konusu olmadığı halde, elde edilen delili delil olmaktan çıkaracaktır.

278 Öztürk, Erdem (2007) 483 vd.

CMUK m.254/2’ ye göre, hukuka aykırı olarak elde edilen delil hükme esas alınamamakta ancak başka işlemlerde, örneğin, yakalamaya, tutuklamaya esas alınabiliyordu. CMK düzenlemesi ile artık kanuna aykırı delil, hiç bir ispat işleminde kullanılamayacaktır.

Anayasa ve CMK düzenlemeleri, delil yasakları konusunda iddia ve savunma makamları arasında bir ayrım yapmamıştır. Bu durumda, hukuka aykırı olarak elde edilen ve ancak sanığın beraat etmesini sağlayacak deliller de ceza muhakemesinde kullanılamayacaktır. Ayrıca bu düzenlemeler ile delil yasakları soruşturma ve kovuşturma evresinin her aşamasında dikkate alınacaktır.

Bu açıklamalardan sonra, kanuna aykırılık/ hukuka aykırılık tartışmasına biraz daha yer vermek niyetindeyiz. Öğretide, belirttiğimiz üzere, bu konuda bir çok farklı görüş ileri sürülmekte, bazı yazarlar, kanuna aykırı olarak elde edilen delillerin kullanılamayacağını, bunların temel hak ve özgürlüğü ihlal etmiş olup olmadığının önemsiz olduğu belirtmektedirler.279

Benzer şekilde görüş bildiren diğer yazarlar, kurallara aykırılığın yeterli olduğunu, norma aykırılığın hak ihlal edip etmediğinin aranmasının doğru olmadığını, nitekim usul kurallarına uymamanın da bir hak ihlali olduğunu belirtmektedirler.280

Aynı şekilde, bir takım yazar ise, hukuka aykırılığın büyük-küçük, önemli- önemsiz, maddi-şekli diye ayrıma tabi tutulmasının kabul edilemez olduğunu ileri sürmektedirler.281

Aynı yönde, başka yazarlar ise, CMK m.217/2’nin hukuka aykırı delilin hiç bir şekilde kullanılmamasını öngördüğünü belirtmektedirler.282

279 Özbek, Kanbur, Bacaksız, Doğan 411. 280 Koca (Değerlendirme Yasağı) 224. 281 Ünver (İspat) 132 vd.; Şen 138 vd. 282

Zeki Hafızoğulları, “Hukuka Aykırı Surette Elde Edilen Deliller Meselesi,” Yeni Türkiye, Yargı

Buna karşılık, her kural ihlalinin hukuka aykırılığı doğurmayacağını belirten ve bizim de kabul ettiğimiz görüşü savunan yazarlara göre, hak ihlali yoksa hukuka aykırılıktan söz edilemez.283

Bazı yazarlar, normun koruduğu hukuki menfaat zedelenmemişse, hukuka aykırılığın söz konusu olmayacağını, ancak delilin kullanılmasını tümden yasaklayan bir norm varsa, bu delilin kullanılmaması gerektiğini savunmaktadırlar.284

Son olarak, aynı yönde görüş belirten, bazı yazarlar ise, sırf basit aykırılıklar yüzünden son derece önemli deliller dikkate alınmadığı için, beraat kararları verileceğini ve bununda sonucunda hukuk devletinin gereği olan adalet ve güvenliğin sağlanamaz olacağını ifade etmektedirler.285

Bizim de kabul ettiğimiz görüş doğrultusunda, belirtmek gerekir ki, değerlendirme yasağının mutlak olarak anlaşılması sonucunda ağır neticeler doğacaktır. Basit şekil aykırılıklarının, mutlak bozma sebebi sayılması, son derece önemli delilleri kullanılmaz duruma sokacak ve davalar beraatle sonuçlanacaktır. Basit şekli aykırılıklar yüzünden cezalandırılamayan failler toplum içinde rahatça gezebilecek ve bu toplumun güvenliğini tehlikeye atacaktır. Böyle bir uygulama, hukuk devleti ilkesinin üç ana unsuru olan; insan haklarının uygulamada gerçekleştirilmesi, adaletin sağlanması, güvenliğin temin edilmesi ilkelerinin ihlal edilmesi sonucunu doğuracaktır.

Belgede Yasak deliller ve insan onuru (sayfa 107-110)