• Sonuç bulunamadı

AİHM Kararlarında Delil Yasakları

Belgede Yasak deliller ve insan onuru (sayfa 87-91)

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde delillerin sunulması, kabulü ya da değerlendirilmesi konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle, AİHM, ulusal mahkemeye sunulan delilleri değerlendirmemekte, delillerin kabul edilip edilmemesini iç hukuk kurallarına, değerlendirilmelerini ise ulusal mahkemelere bırakmaktadır.224 222 İnankul 66. 223 İnankul 66-67.

AİHM, mahkemeye sunulan delillerin ulusal yasaya göre değerlendirilmesinin ilke olarak, ulusal mahkemeye ait olduğunu, kendi yetkisinin bu konuda bulunmadığını Barbero, Messegue ve Jabardo/İspanya kararında (6.12.1988) açıklamıştır. Buna karşılık, AİHM, delil sunulurken, yargılamanın adil yargılama kurallarına uygun bir biçimde, AİHS’nin 6. maddesine uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleme yetkisinin bulunduğunu belirtmiştir. Hukuka aykırı şekilde elde edilmiş deliller, yargılama şayet bir bütün olarak adil ise, bu durumda değerlendirilebilir. Her ne kadar AİHM, hukuka aykırı bir şekilde elde edilen bir delilin hüküm verilirken kullanılmasını tek başına 6. maddeye aykırılık oluşturmayacağını kabul etse de, hukuka aykırı delilin elde edilmesiyle beraber kişinin hak ve özgürlüğüne verilen zarar ile, hukuka aykırı şekilde elde edilen delilin kullanılmasındaki kamu menfaatini karşılaştırdığı ve korunması gereken üstün değere göre karar verdiği de görülmektedir.

AİHM, özel yaşamın gizliliğinin ihlali durumunda, yani AİHS’nin 8. maddesine aykırı şekilde elde edilen delillerin hükme esas alınması konusunda somut olaylara göre farklı kararlar vermektedir. Bu şekilde, elde edilen delillerin AİHS’nin 6. maddesinde yazılı adil yargılanma güvencelerini yerine getirmesi durumunda kullanılacağını kabul etmektedir.

Bu bölümde, konuyla ilgili olarak, AİHM’nin vermiş olduğu önemli birkaç karara göz atmak gerekmektedir.

-Schenk/İsveç Davasında (12.7.1988), Schenk hakkında karısını öldürmek için kiralık katil tutmak iddiasıyla dava açılır. Ele geçirilen delil ise katil ile Schenk’ in karısının İsveç makamlarına vermiş oldukları, Schenk ile katil arasında geçen konuşmaların kaydedildiği ses bandıdır. Schenk isteği dışında özel konuşmalarının kaydedildiğini ileri sürerek, Sözleşmenin 8. maddesinin ihlal edildiğini öne sürmüştür. AİHM, bant kaydının hukuka aykırı bir şekilde ele geçirildiğini kabul etmiş, ancak 8. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. AİHM’ ne göre, dayanılan tek delil ses bandı değildir ve adam öldürmek ağır bir hukuk ihlalidir, özel hayatın korunması ise daha hafif bir hukuk ihlalidir, bu yüzden bu delilin kullanılması kamu menfaatidir, diyerek ihlal olunan haklar hiyerarşi normunu ortaya

koymuştur. Bu karar ile ‘AİHS m.8’ e aykırılık olsa bile, m.6 ‘ ya aykırılık

oluşmayabilir’ içtihadı oluşmuştur.

-Khan/İngiltere Davasında ise (12.5.2000), uyuşturucu soruşturması ile ilgili olarak, polisler Khan’ın evine gizlice kayıt cihazı yerleştirmişler ve bu işlem sırasında eve maddi zarar vermişlerdir. Khan, bunun üzerine ses kaydının AİHS m.6 ve m.8’ e aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Khan, ses kaydının gerçek olmadığını ileri sürmemiş, sadece hukuka aykırı bir şekilde elde edildiğini belirtmiştir. Bu dava görülürken İngiltere’ de hukuka aykırı deliller konusunda hiç bir iç hukuk düzenlemesi bulunmamaktaydı. AİHM, kararında m.8’ in ihlal edildiğini ancak m.6’nın ihlal edilmediğine karar verdi. AİHM, Khan’ın hukuka aykırı olarak elde edilmiş olsa da ses kaydının gerçek olmadığını ileri sürmediğini ve bu delilin sanığın suçluluğunu ispat ettiği için yargılamanın adil olduğunu, bu nedenle m.6’nın ihlal edilmediği yönünde görüş bildirmiştir.

-Saunders/İngiltere Davasında (17.12.1996), İngiltere Sanayi Bakanlığı, iki şirket evliliği yapmış, bira fabrikası müdürü olan Saunders’ dan bu birleşme hakkında bilgi istemiştir. İngiliz hukukuna göre, bu bilgilerin verilmesi zorunludur ve müeyyideye bağlanmıştır. Bunun üzerine, verilen bilgiler ışığında Savcı, Saunders hakkında soruşturma başlatmıştır. Saunders m.6’nın ihlal edildiğini öne sürerek AİHM’ ne başvuruda bulunmuştur. AİHM kararında, ‘Kimse kendi aleyhine delil vermeye zorlanamaz’ kuralı ile cebir ile elde edilen delilin kullanılmasını ve yapılan işlemlerin suçsuzluk karinesini ihlal ettiği gerekçesiyle Sözleşmenin 6. maddesinin ihlal edildiği yönünde karar vermiştir.

-AİHM’ nin Türkiye ile ilgili vermiş olduğu önemli birkaç karara değinmeden önce belirtmek gerekir ki, AİHM, delillerin taktiri bakımından ulusal mahkemelere geniş bir taktir yetkisi tanımakla beraber, adil yargılanma yönünden iki konuda buna sınırlama getirmiştir. Bunlardan ilki, AİHS’nde ki bazı hakların ihlali yoluyla elde edilen delilin yasak delil sayılmasıdır (Söylemez/Türkiye davası; Örs ve diğerleri/Türkiye davası). Diğeri ise, istinabe yoluyla tanık dinlenmesinde, silahların eşitliği ilkesine uyulmaksızın alınan tanık beyanlarına karşı, davaya bakan mahkemede sadece itiraz etme hakkının tanınmasının yeterli sayılmamasıdır. (Sadak ve diğerleri/Türkiye; Menteş/Türkiye davası)

AİHM, ulusal hukuk uyarınca, hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delillerin yargılamada kullanılması durumunda, adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna varmaktadır. Birtakım ihlaller bakımından, buna dayalı olarak elde edilen delillerin kullanılması durumunda, (Örneğin, işkence) AİHS m.6’nın ihlal edildiği sonucuna varmakta, ancak bazı ihlaller bakımından hukuka aykırı olarak elde edilmiş delilin içeriğinin güvenilirliği sınanarak doğruluğu ortaya konulmuş ve sanığa da hukuka aykırı delile karşı koyma imkanı tanınmışsa, yargılamanın tamamıyla adil olma niteliğini yitirmediğine karar vermektedir.225

-Örs ve Diğerleri/Türkiye Davasında (20.6.2006), başvurucuların yargılanması esnasında polisler hakkında açılmış bir soruşturma olmasına ve işkencenin varlığını gösteren doktor raporlarının mevcudiyetine rağmen başvurucuları yargılayan DGM, bu şekilde gözaltında alınan delilleri kabul ederek hükmün kurulması aşamasında kullanmış ve mahkumiyete karar vermiştir. Bu kararı verirken sadece bu delillere dayanmadığını başkaca delillerinde var olduğunu belirtmiştir. Fakat AİHM, her ne olursa olsun müdafii yardımından yoksun ve iradeye etki edecek derecede bir işkence altında alınan ifadenin dosya kapsamında olmasının bile, Sözleşmenin 6. maddesi, adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunu vurgulamıştır.

-Söylemez/Türkiye Davasında (21.9.2006), ‘Sözleşmenin kabul ettiği sistem

içinde uzun zamandan beri işkence, insanlık dışı muamele ve kötü muamele yasağı, demokratik toplumların temel değerlerinden birini oluşturur. Bu hak mutlak bir hak olup, bu hakka hiç bir koşulda istisna getirilemez. Bu nedenle 3. maddenin ihlali yoluyla elde edilen hiçbir ikrar sanık aleyhine delil olarak kullanılamaz. 3. maddenin ihlali yoluyla elde edilen bir delil bu bakımından hiç bir geçerliliğe sahip değildir.’ şeklinde karar vermiştir.226

- AI HM, Menteş/Türkiye (6.2.2007) kararında, (aynı yönde bkn. Sadak/Türkiye davası), istinabe yoluyla alınan ifadelerle ilgili olarak, başvurana, bu

225 Demirbaş 280.

226 Durmuş Tezcan, “AİHM Kararları Işığında Adil Yargılanma Hakkı Bakımından Delillerin Değeri”, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’ e Armağan. (Ankara: Türk Ceza Hukuku Derneği Yayınları, C.2, 2008) 1222.

ifadelere itiraz etme imkanı tanınmasının, bir duruşmanın ya da doğrudan ifade alınmasının yerine geçmesinin mümkün olmadığını açıklamıştır. Bu durumda, başvuranın suçlu olup olmadığının tespit edilmesi hususunda, dava konusu ifadelerin karar verme aşamasında ne kadar etkili olduğu konusunda spekülasyon yapmadan AI HM, DGM’nin, başvuranın suçlu olduğu yönündeki kararının yalnızca yakalama tutanağına, ifadesi alınan kişilerin beyanlarına ve başvuranın gözaltında bulunduğu sırada hazırlanan ifadesine dayandığını tespit etmiştir. Bu bağlamda, AİHM, isnat edilen suçun önemi ve verilen cezaya rağmen, dosyada yer alan unsurlardan hareketle, ulusal mahkemelerin, bu türden ifadelerin davanın hakkaniyete uygun olarak görülmesi hususuna ne gibi etkileri olacağı ile ilgili olarak inceleme yapmadıklarını belirtmiştir. Bu nedenlerle ve dava koşulları dikkate alındığında AI HM, başvuranın hakkaniyete uygun olarak yargılanmaması sebebiyle, savunma haklarının bir takım sınırlamalara tabi tutulduğuna kanaat getirmiş ve AİHS’nin 6. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

-AİHM, başkaca kararlarında, suçun işlenmesi için polisin çaba göstermesini, azmettirmesini ve provokatör kullanmasını da 6. maddenin ihlali olarak kabul etmiştir.227

Ayrıca AİHM, saç, alkol, ses ve DNA örneklerinin alınmasının kişinin kendi aleyhine delil vermesi olarak kabul edilemeyeceğinin, hatta rıza dışı olsa bile hakim kararıyla makul bir cebirle bu örneklerin alınabileceğini, ancak mahrem yerlerden alınacak örneklerde kişinin rızasının gerektiğini belirtmiştir.

Belgede Yasak deliller ve insan onuru (sayfa 87-91)