• Sonuç bulunamadı

Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık olarak bilinen belli çağlar geçiren insanlar için bu çağlar arasında net bir sınır yoktur. Birbirine çok yakın süreçlerdir, bir önceki çağın etkisi altında oluşur ve bir sonraki çağı da etkiler. Aycan (2005), “çocukluk; gençliği, gençlik; olgunluğu yaratır. Bu çağların birinden diğerine geçiş, sadece bireyin bedensel durumu ile ilgili olmayıp, ruhsal, toplumsal, ekonomik ve kültürel etkenlerin rol oynadığı bir oluşum ve gelişimdir” demektedir.

Gençlik, çocukluktan yetişkinliğe kadar olan geçiş dönemi olan gençlik çağı hayatın en önemli ve en kritik dönemlerinden birisidir. Doğumla başlar insan gelişimi, çocukluk ve gençlik döneminde hızlanarak sürer ve yetişkinliğe adım atılan zamanla da yavaşlamaya başlar ( Köknel, 1970: 3, akt: Yazıcı, 2003: 9). Gençlik üzerine yapılan tanımların bazıları gençleri yaş kategorileri açısından, bazıları ise gençlik döneminin özelliklerine göre ele aldığı düşünülürse, yaş aralığına göre yapılan tanımla gençlik; kimilerine göre 12-25, kimilerine göre 15-29, kimilerine göre ise 18 yaşında başlayıp 35 yaşına kadar uzanan bir dönemi kapsamaktadır (Armağan, 2004: 14). Dönemin özelliklerine göre yapılan tanımla gençlik; çocukluk ile yetişkinlik arasındaki dönemdir.

Gençlik kavramı, farklı açılardan farklı perspektiflerde yorumlanmaktadır. Bu tanımlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

Birleşmiş Milletler‟ in (BM), 1985 yılında Uluslararası Gençlik Yılı kapsamındaki hazırlıklar dâhilinde yaptığı ve Genel Kurul tarafından da kabul edilen tanıma göre gençlik, istatistikî olarak 15- 24 yaşları arasındaki gruptur. BM, karşılaştıkları sosyolojik, psikolojik ve sağlıkla ilgili sorunların farklı olabileceğinden yola çıkarak, bu kategori içinde yer alan iki farklı grubun varlığına işaret etmektedir:

1. Ergenler (13-19 yaş grubu)

2. Genç Yetişkinler (20-24 yaş grubu).

UNESCO‟da BM‟nin tanımında olduğu gibi gençlik çağını 15-25 yaşları arasında kabul etmektedir. Birleşmiş Milletler Örgütü 12-24 arasında ki kişileri genç olarak kabul etmekte ve bu yaşlar arasındaki dönemi gençlik çağı olarak adlandırmaktadır. Ülkemizde gençlik çağı kızlarda 10-12 erkeklerde 12-24 yaş dilimleri

arasında yer alan büluğ öncesi dönemi ile başlar. Bu dönemi gençlik çağını oluşturan büluğ dönemi ( ergenlik dönemi) izler ve yirmi yaşından itibaren yetişkinlik dönemine adım atılır ( Aktuna, 1986: 27).

Milli Eğitim Bakanlığına göre gençlik, "büluğ çağına erme sebebi ile biyo- psikolojik bakımdan çocukluğun sonu ile toplum hayatında sorumluluk alma yaşı olan, 12-24 yaş grubu arasında kalan yaş dönemidir (DPT Raporu 1983).

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM)‟ne göre ise genç, yine 12-24 yaş arasındaki gruptur ve bu grup, Gençlik Merkezlerinin bağlı olduğu Gençlik Hizmetleri Dairesi Başkanlığı (GHDB) tarafından sunulan imkânlardan faydalanan grubu da belirlemektedir.

Avrupa Birliği (AB)‟nin yürüttüğü “Gençlik Üzerine Beyaz Kitap” çalışmaları nedeniyle, gençliğe yönelik bir tanım yapma meselesi Avrupa gençlik araştırmaları ve politikalarının da gündeminde yer almaktaydı. AB, adı geçen kitapta gençliği, 15-25 yaş arasındaki grup olarak tanımlamaktadır.

2001 yılında Lizbon‟da yapılan AB konferansında (Emrealp, 2011)da aynı konu tartışılmış ve gençliği tanımlamaya yönelik var olan yaklaşımların demografik ya da etkinlik bağlantılı özelliklere dayandığı sonucuna varılmıştır. Birinci tanımlama, demografik, gençleri bir toplumdaki belirli bir yaş grubu olarak alan daha resmi/formal bir tanımdır. İkinci tanımlamada ise, etkinlik-bağlantılı, belirli bir yaş sınırlaması bulunmamakta ve gençliği kendi alt-sistemi içinde benzer tür etkinlikleri, yaşam tarzını ve gençlere atfedilen kültürü paylaşan bir alt-grup olarak tanımlamaktadır. Yani aslında Gençlik kavramının tanımı biyolojik, psikolojik ve toplumsal gelişme ölçü alınarak yapıldığı takdirde, biyolojik-psikolojik ve sosyal gelişmelerin her zaman eşzamanlı olmaması nedeniyle gençlik çağının başlangıcı ve bitişi konusunda da net bir sonuca ulaşılamamaktadır.

Sosyoloji ve sosyal psikoloji kuramlarında gençlik genellikle dinamizm, değişim ve yenilenme kavramlarıyla birlikte anılır. Bu yüzden, “gençliği kazananlar geleceği kazanırlar” sözü hemen her kesimce genel kabul görür. Bundan dolayı da her sınıf gençliğe özel önem gösterir, onlara dair bir dizi politika oluşturur ve devreye sokar. Bu

politikalar gencin çeşitli sosyal sınıf ve katmanlar içindeki safını belirlemesine hizmet eder.

Gelecekte toplum içerisinde söz sahibi olabilecek gençlerin eğitiminin önemine inanan Türkiye dünya ülkeleri içerisinde en çok genç nüfusa sahip olan ülkelerin başında gelmektedir. TUİK‟in yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye‟deki toplam nüfusun %17,25‟ini 15-24 yaş grubu gençler oluşturmaktadır (TUİK, 2009). 15-64 yaş grubunda bulunan çalışma çağındaki nüfus, toplam nüfusun % 67,2‟sini oluşturmaktadır. Ülkemiz nüfusunun % 25,6‟sı 0-14 yaş grubunda, % 7,2‟si ise 65 ve daha yukarı yaş grubunda bulunmaktadır (TUİK, 2010).

Türkiye nüfusunun 1/3'ü 15-24 yaş arasındadır ve yaklaşık 20 milyondur Okullaşma, kültür, spor ve işsizlik bakımından veriler düşüktür. Ulusal düzeyde gençlik için üç fon bulunmaktadır:

1. Gençlik Programı Fonu,

2. Hayata Artı Fonu, "Hayata Artı" Gençlik Programı, gençlerin çevre sorunlarına yönelik çözümler üreten projeler geliştirmelerine, bir başka deyişle "Hayata Artı" katacak gençlik girişimlerinin önünün açılmasına katkı sağlıyor.

3. Gençlik Hizmetleri Dairesi Fonu. http://www.hayataarti.org/ (16/04/2011).

Devletle gençlik arasında Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlıkları bağlantı kurar. Yazıcı (2003: 13) Türk Üniversite Gençliği adındaki araştırmasında şöyle demektedir:

Türkiye‟de ve gelişmemiş birçok ülkede 9-10-12 yaşları üretime ve çalışmaya başlanılan yaşlardır. Bu yaş dilimini gençlik çağı olarak almak mümkün değildir. Çünkü bu yaşta üretime katılmak normal bir faaliyet olarak kabul edilmez. Bütün bu nedenlerden dolayı uluslararası çalışmalarda ortak bir nokta bulmak amacıyla Birleşmiş Milletler‟in faal nüfusun alt sınırı olarak kabul ettiği 15 yaş gençliğin başlama sınırı olarak kabul edilmiştir. Kabul edilen üst sınır ise 24-25 yaştır. Gençlik yaş sınırları ve tanımı ne olursa olsun, çocukluk ile yetişkinlik (olgunluk) çağları arasındaki geçiş dönemidir.

Dar gelirli ailelerde çocuklar 12 yaşında çalışmaya başlamaktadır. Bu yaşlarda eğitim dışında kalan gençliğin çalışma yaşamında iş güvencesi de yoktur. Aile içinde

kuşak çatışması, çevre ile uyumsuzluk, kötü alışkanlıklar, sistemin yetersizliklerinin gençliğin önünü kesmesiyle oluşan umutsuzluk genel sorunlardır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Gen%C3%A7lik (01.05.2011)

Gençlik dönemi insan yaşamının en güzel, en mutlu ve en güçlü dönemleri olurken, aynı zamanda birer kriz ya da bunalım dönemleridir. Aslında her değişim bir durumdan ötekine geçiş ile eski alışkanlıklardan sıyrılıp yeni koşullara uyma zorunluluğunu getirdiğinden, kendine göre bir zorluk taşımakta, dolayısıyla bir kriz ya da bunalım dönemi olarak adlandırılabilmektedir. Buna göre, gençlikten orta yaşa, orta yaştan yaşlılığa, öğrencilikten iş yaşamına, iş yaşamından emekliliğe, bekârlıktan evliliğe ve yine evlilikten bekârlığa yahut dulluğa geçişlerin her biri de kendine göre birer kriz ve bunalım dönemleridir. Ancak, gerek biyolojik, gerekse sosyal bakımdan en önemli bir değişiklik sayılan ergenlik ve gençlik dönemleri bunların arasında daha bir belirginlik taşır. İşte belki de bu yüzden yıllar boyunca ergenlik ve ilk gençlik dönemleri halk arasında oldukça şatafatlı sözlerle belirlenmiş "buhran çağı", "delikanlılık", "ateşli gençlik", "kabına sığmazlık" gibi deyimler hep bu dönemi anlatmada kullanılmıştır. Dikkat edilirse, bu kullanım bir yandan özenme ve hasret, bir yandan da kıskançlık taşımaktadır. Fransızların bir deyişi olan "gençlik bile bilseydi, ihtiyarlık yapabilseydi" sözünde, ihtiyarlığın bilgisizliği vurgulanmakta ve bu gibi deyimlerin hep daha yaşlı kuşaklar tarafından yaratıldığı da göz önüne alındığında, yaşlıların sanki umutsuzluklarının acısını gençliğin deneyimsizliğini vurgulayarak kendilerini daha üstün görmek yoluyla çıkardıkları düşünülebilir http://www.psikolojikdanisma.net/ergenlik.htm, (24/02/2011).

Gençliğin bir toplum için değerini ve ülke geleceği açısından rolünü bilen Atatürk: “Gençler! Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil!.. Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yaşatacak ve yükseltecek olan sizsiniz.” diyerek bu büyük mirası gençlere emanet etmiştir. Geleceği kuracak, biçimlendirecek ve yönetecek kişilerin de gençler olduğunu belirtmiştir. Diğer taraftan gençlere: “Gençliği yetiştiriniz onlara ilim ve irfanın müspet fikrini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.” (Genel Kurmay Başkanlığı, 1988: 338) diyerek Türk toplumuna gençliğe nasıl davranmaları gerektiği konusunda hedef göstermiştir.

“Gencin yetişmesi ve sağlam bir kişilik kazanması için imkanlar seferber edilmesi gerekmektedir. Kendi gençliğine yatırım yaparak, onları ruh, zihin ve beden olarak zinde yetiştirme imkanına kavuşan toplumlar kendi geleceklerine yatırım yapmış olurlar” (Şener, 1997: 31). Gençliğin toplum içindeki rolüne katkıda bulunmak amacıyla çeşitli branşlarda etkinlikler düzenleyen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün konuya verdiği önemde göz ardı edilmemelidir.

http://yayim.meb.gov.tr/dergiler/167/index3-mahiroglu.htm (26/02/2011)

Benzer Belgeler