• Sonuç bulunamadı

Gelir Dağılımının Yarattığı Toplumsal Sorunlar

2.1. Küreselleşmenin Getirdiği Toplumsal Sorunlar

2.1.1. Küreselleşme ve Neoliberalizmin Getirdiği Toplumsal Sorunlar Nelerdir?

2.1.1.5. Gelir Dağılımının Yarattığı Toplumsal Sorunlar

Küreselleşme sayesinde ortak zenginliğin yaratılmasına karşın bu zenginliğin paylaşılmaması dünyanın bir kısmında yoksulluğa neden olmaktadır. "Köylülerin topraksızlaştırılması, zengin ülkelerin geçmişine aittir... Dünya Bankası'nın yaptığı bir çalışmaya göre, Afrikalı çiftçilerin ürettiği varlığın yaklaşık yarısına kentler el koyar."135 Zengin ülkeler; yoksul ülkelerin toprak, hammadde ve işgücünü kullanarak zenginleşirken diğer ülkelerle paylaşmadıkları için onların yoksul kalmasına ya da yoksullaşmasına yol açmaktadırlar. Dünyanın zenginliği herkese belki de yetebilecekken, güçlü ülkeler, küreselleşmenin araçlarını kullanarak bu zenginliği kendilerine almakta, bu durum diğer ülkelerin yoksullaşmasına yol açmaktadır. Yoksulluk; gelir dağılımında adalet sorununun doğurduğu en önemli

134 George, Ritzer, 2011a, a.g.e., s.316

135 Daniel, Cohen, Dünyanın Zenginliği Ulusların Fakirliği, Çev.Dilek Hattatoğlu, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000, s.16-17

79 toplumsal sorunlardan biridir. "Objektif Yoksulluk-Subjektif Yoksulluk, Gelir Yoksulluğu-İnsani Yoksulluk, Kentsel Yoksulluk-Kırsal Yoksulluk"136 gibi türleri de bulunan yoksulluğun, Mutlak ve Göreli Yoksulluk türleri üzerinde duracağız:

Mutlak yoksulluk, fizyolojik olarak hayatta kalabilmenin asgari sınırıdır. Çünkü mutlak yoksulluk; bireyin gelir ve tüketim harcaması bakımından sahip olduğu maddi güce bakılarak tanımlanmaktadır... Göreli yoksulluk ise, açlık sınırının üzerinde ancak, ortalama yaşam standardının altında bir yaşam sürdüren kişi, göreli yoksul sayılmaktadır.137

Yoksulluk hakkındaki değerlendirmeden önce yoksulluğun kader olmadığının vurgulanması gereklidir. Bunu gerekli kılan; yoksulluğun nedenlerinin iki başlık altında değerlendirilebilmesinin yanı sıra, bunlardan biri incelenen ülkeye, döneme ve yoksul gruba bağlı olarak ağırlık kazanıyor olsa da, iki nedenin etkileşiminin yoksulluğu doğuruyor olmasıdır:

Yoksulluğun nedenleri, yoksulluğu, kişilerin yetenekleri, sorumluluk ve disiplin anlayışı, tutumluluk derecesi ve gösterdikleri çaba gibi kendi kişisel özellikleriyle ilişkilendiren ve yoksulları 'yoksulluğun hem kurbanı ve hem de nedeni' olarak gören yaklaşımla, yoksulluğu, yoksulların dışında, başta ekonomi politikaları olmak üzere, düşük ücretler, yetersiz eğitim ve istihdam olanakları ve ayrımcılık gibi yoksulların kendi denetimleri dışındaki 'yapısal' etmenlerle ve bütünüyle sosyoekonomik sistemle ilişkilendiren yaklaşım olarak iki başlık altında değerlendirilebilir.138

Belki de daha yoğun karşılaşılan sonuç; bu ikisinin bileşiminden kaynaklanandır. Ancak bunlardan hangisi olursa olsun getirdiği olumsuzlukları kader olarak değerlendirmek, doğru bir değerlendirme olmayacaktır.

Bireyden kaynaklanan nedenlerin çözümü daha zor gibi görünmekle birlikte, asıl zor olan ikincisinin neden olmaktan çıkarılmasıdır. Çünkü bireyden kaynaklanan nedenleri; etkili bir eğitimle, sağlıklı sosyal politikalarla, neden olmaktan çıkarılamasa bile kontrol altına almak mümkündür. Yoksulluğun kendisi kader değilse de varlığı, doğurduğu (ya da doğuracağı) sonuçlarla, insanlığın sonunu getirebilecek güce ulaşabilir. Burada kastedilen; suç oranlarının artması, açlık, terör

136 Seda, Topgül, "Türkiye'de Yoksulluk ve Yoksulluğun Kadınlaşması", C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, sayı:1, 2013, s.279-282

137 Mehmet Karakaş, "Küresel Yoksulluğun Öteki Yüzü: Yeni Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma", AKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 2010, s.10

138 Fikret, Şenses, a.g.e., s.145-146

80 gibi insanlığı tehdit eden olumsuzlukların tek nedeni olmasa da başlıca nedenleri arasında yoksulluğun bulunmasıdır. Yoksulların potansiyel suçlu olarak görülmesi doğru bir yaklaşım olmamakla birlikte, suç işlemeye ve suça itilmeye uygun bir kategori olduğu kabul edilmelidir. Bireysel eğilimlerden ayrı değerlendirmenin gerektiği bu durum, bir kişinin yoksulluk durumunda suç işleme eğiliminin artabileceğini vurgulamaktadır. Yoksulluk kişinin kendinden de kaynaklansa, bir üst bölümde belirttiğimiz gibi günlük bir dolar geliri olan insanın suç işlemesi, çok uzak bir olasılık olmasa gerek.

İkinci nedeni çözümlemek, bireyden kaynaklanan nedenleri çözümlemekten daha kolay gibi görünse de daha zordur. Daha kolay görünmesi; yapısal, toplumsal olması ve politikalardan kaynaklanmasıdır. Yapıyı değiştirmek, toplumu düzeltmek, yasaları değiştirmek daha kolay görünür. İşte asıl zor olan budur. Çünkü bunları değiştirerek yoksulluğu ortadan kaldırabilmek için önce hem değiştirmeyi isteyen hem de buna gücü olan (siyasi, ekonomik ve toplumsal) insanların bulunması gereklidir. Burada çok ince bir çizgi karşımıza çıkmaktadır: Dünya nüfusunun yarısına yaklaşan sayıda insanın yoksulluğunu, kıyaslanamayacak kadar az sayıda insanın ortadan kaldırmayı isteyip istememesi. Bu çizgi içerisinde trajik-ironik birçok unsur taşımaktadır. Çok az sayıda insanın maddi varlığının; yoksulların çalışmasından oluştuğu gibi, dünyadaki yoksulluğu bitirebilecek olması bunlardan sadece biri ve belki de en çarpıcı olanıdır. Buradan hareketle, neo-liberal politikaların tüm ülkelere zenginlik getireceği iddiasına karşın küresel yoksulluğa nasıl yol açtığını gözlemek mümkündür: Her ne kadar serbest piyasa ekonomisine atfedilen

"kendiliğinden düzenleme kapasitesinin" yoksulluğu sona erdireceği iddia edilse de;

neo-liberal politikalar nedeniyle sosyal harcamalarda ve sosyal devlet uygulamalarında sınırlamalar yapılması sonucu, dünyanın bir bölümünde yaşanan üretim artışı ve zenginleşmenin karşısında artan yoksullukla birlikte açlık, eğitimsizlik ve bunların uzantısı olarak ortaya çıkan şiddet olayları ve savaşlar daha büyük sorunları oluşturmaktadır.139

139 Didem, Gürses, "Türkiye'de Yoksulluk ve Yoksullukla Mücadele Politikaları", Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2007 s.60-61

81 Kapitalizm ve neo-liberal politikaların, bugün dünyanın birçok ülkesinde yaşanan yoksulluğun, şiddet olayları ile savaşların nedeni olduğu anlaşılmaktadır.

Çünkü küreselleşme ile birlikte bu politikaların hemen hemen tüm dünyada uygulanması sonucunda; gelir dağılımı bozulmuş, özelleştirmeler nedeniyle işsizlik artmış, bu da yoksulluğun artmasına, açlık, eğitimsizlik ve savaşlara yol açmıştır.

Diğer bir çelişkili durum; küresel yoksulluk verilerinin manipüle edilmesidir:

Dünya Bankası'nın küresel yoksulluk konusunda bir referans haline gelen önemli bir çalışmasında, 'üst yoksulluk sınırı', keyfi bir şekilde, kişi başına yılda 370 ABD Doları olarak belirleniyor. Tek tek ülkelerdeki kişi başına günlük gelirleri 1 ABD Dolarını aşan nüfus grupları keyfi bir şekilde 'yoksul olmayanlar' olarak tanımlanıyor.140

Bizim de bazı bölümlerde kullandığımız, yoksulluk konusunda referans haline gelen Dünya Bankası Raporları, üstte belirtildiği gibi dünyadaki yoksullukla ilgili durumu çarpıtıyor olsa da, rakamlar bu haliyle bile olumsuzlukları açıkça göstermektedir. Günlük geliri 1 ABD Dolarının altında olanları yoksul olarak belirlediğinizde, arada yaşam standardı bakımından hiç fark bulunmamasına karşın, günlük geliri 2 ABD Doları olanlar yoksul gruba dahil edilmemiş olmaktadır. Bu da sorunu olduğundan daha iyi durumda göstererek gerçeklerin gizlenmesine yol açmaktadır. Raporun verilerine dayanarak değerlendirme yapıldığında dünya nüfusunun beşte biri, çarpıtma yapıldığını düşünerek değerlendirildiğine dünya nüfusunun üçte biri yoksul görülmektedir. Her ikisi de yeterince olumsuz ve sıkıntılı bir durumun varlığını işaret etmektedir. Bu olumsuzluğu ifade eden önemli kavramlardan biri de sınıf altı ya da sosyal dışlanmadır: "Sosyal dışlanma, eşitsizliklerin büyümesi ve nüfusun bir bölümünde yükselen sosyal ve ekonomik güvenlik açığının dönüşümü sonucunda ortaya çıkan sosyal uyum kaybı anlamına gelmektedir."141

Geçmişteki yoksulluktan farklı olarak "yeni yoksulluk" durumunda insanlar artık eşitsizliklerin yol açtığı "sosyal dışlanma" ile yoksulluktan çok daha zor kurtulmakta, küreselleşme ve daha çok neoliberal politikalar nedeniyle aradaki farklar çok daha fazla düzeylere yükselmektedir. Chossudovsky bu uçurumu gözler

140 Michel, Chossudovsky, Yoksulluğun Küreselleşmesi, Çev. Neşenur Domaniç, Çiviyazıları, İstanbul, 1999, s.49

141Byrne'den akt. Mehmet Karakaş, a.g.e., s.10

82 önüne sermek üzere; "Paris’te yaşayan bir orta sınıf ailenin gelirinin, Güney Doğu Asya’da kırsal kesimde yaşayan bir ailenin gelirinin yüz katını aşması, New Yorklu bir avukatın bir saatlik gelirinin Filipinli bir köylünün iki yıllık gelirine denk düşmesi"142, gibi örnekleri vermektedir.

Aslında bu konuda ülkeler arasındaki ve bu ülkelerin kendi içindeki gelir farklılıklarından daha önemli bir sorun; yoksulluğu yaşayan insanların bu durumdan kurtulmaya olan inançlarının da giderek zayıflıyor olmasıdır. Eşitsizlikleri ortaya koyan veriler başta Dünya Bankası ve IMF gibi küresel kuruluşlar tarafından yayınlamakta ve bu veriler değerlendirildiğinde yoksulluğun sona erecek gibi görülmediği anlaşılmaktadır. Bu da özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın geleceklerinden büyük umutsuzluk duymalarına neden olmaktadır.143

Bu umutsuzluk; belki birçok gelişmekte olan ülkede umuda dönüşebilir, ancak Afrika, umudun neredeyse hiç yeşermediği topraklar olmuştur. Birçok kez değişik yıllardaki yayınlarına başvurduğumuz, Dünya Bankası'nın 2003 yılında yayınlanan Dünya Gelişme Rapor'unda; diğer ülkelerin gelirlerinin Afrika'nın gelirine oranı ile ilgili aşağıdaki verilere ulaşılmıştır:

Tablo 4. Diğer Bölgelerin Kişi Başına Ortalama Gelirlerinin Afrika’ya Oranı144

1973 1990 1998 2001

Batı Avrupa 8 12 13 15

ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda 12 16 19 17

Japonya 8 14 15 17

Asya 1 2 2 2

Latin Amerika, Karayipler 3 4 4 4

Doğu Avrupa, Rusya Federasyonu 4 5 3 4

Afrika 1 1 1 1

Dünya 3 4 4 5

142Michel, Chossudovsky'den akt. Fikret, Şenses, a.g.e., s.20

143 Ahmet, Selamoğlu, "Yoğunlaşan Sosyal Sorunlarıyla Küreselleşme", Bozkurt, Veysel, Küreselleşmenin İnsani Yüzü, iç., Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s.38

144 Hasan Ejder, Temiz, "Küreselleşmenin Sosyal Boyutlar ve Türkiye Açısından Etkileri", Münir Tireli, Küreselleşme ve Yoksulluk: Birleşmiş Milletler (UNDP) ve Dünya Bankası Göstergeleri Işığında Bir Analiz, Sosyal Yardım Uzmanlık Tezi, iç., Ankara, 2009, s.65

83 Tabloda da görüldüğü gibi, verisi bulunan 30 yıl içinde dünyanın tüm ülkelerinin gelirleri, Afrika'nın gelirlerinin kat kat üzerinde bulunmaktadır. Diğer bölgelerin sürekli gerisinde kaldığı gibi, dünya ortalamasının da her geçen yıl altında kalmaya devam etmektedir. Yoksulluk; dünyanın az gelişmiş-gelişmiş tüm bölgelerinde görülmesine karşın, Afrika'nın bu durumu, bu kıtayı gözden çıkarılmış, diğer bir ifadeyle toplum-dışı ya da sınıf altı görülen insanlardan oluşan bir yer olarak düşündürmektedir. Belki de kaynaklarının azlığı, çoğunlukla çöl arazilerinden oluşması, bu durumu haklı çıkaracak özellikleridir.