Bu kip Türkiye Türkçesinde görülen geçmiş zaman, Özbek Türkçesinde (anıq ötgän zämån), Kazak Türkçesinde (jedel ötken şaq), olarak adlandırılır.
Tür. -DI (-dı, -di, -du, -dü,-tı,-ti,-tu,-tü) Özb. -di
Kaz. -DI (-dı,-di,-tı,-ti)
Tablo 10 (1. Tip Geçmiş Zaman Kipi)
Türkiye Türkçesinde görülen geçmiş zaman, şu şekilde çekimlenir: Bildim, bildin, bildi, bildik, bildiniz, bildi(ler)
Geldim, geldin, geldi, geldik, geldiniz, geldi(ler)
Türkiye Türkçesi’nde bu ek kalınlık- incelik uyumuna uyar. (verdi, bildi, oldu,
yaptı)
68 Güner, Kıpçak Türkçesi, s. 211. 69 Güner, Kıpçak Türkçesi, s. 213.
70. Mustafa Uğurlu, Türkiye Türkçesinde “Bakış”, Türk Dili El Kitabı, (Ankara: Grafiker Yayınları,
2003), s. 247.
71 Boris Aleksandroviç Serebrenikov ve, Ninel Zeynalova Hacıyeva, Türk Yazı Dillerinin Karşılaştırmalı
Düz ünlülü fillerden sonra ekin düz ünlülü şekli kullanılır. (aldı, sevdi, aldı, vurdu)
Yuvarlak ünlülü fiillerden sonra ek ünlüsü yuvarlaktır. (vuruldu, okudu, gördü, soldu)
Ek tonlu ve tonsuz uyumuna uyar. (aldı, başladı, tuttu, döktü)72
Bir zaman her şeyi unutup karıncalara daldı. Ve birden aklına gelince
sıçradı. Sağa saptı. Biraz sonra da dikenlikten çıktı. (Cilt 1, s.12.)
Başını kaldırınca sakallı, avlunun ortasında, dikilmiş kalmış bir karartı
gördü. Karartı kendisine doğru bir iki adım attı durdu. Adam aldırmadı. İşine daldı. (Cilt 1, s.14)
Çocuk, ocağın soluna, duvara iyice yapıştı, büzüldü. Çocuğun kocaman bir başı vardı. (Cilt 1, s.15)
Özbek Türkçesinde görülen geçmiş zaman (Yäqın (änık) ötgän zaman) şu şekilde
çekimlenir:
Boldim, boldiᶇ, boldi, boldik, boldiᶇiz(lär) / boldiᶇlär, boldilär /bolişdi åçdim, åçding, åçdi, åçdik, åçdingiz, åçdilär,
Ek, alınlık-incelik uyumuna uymaz. Bütün fiillerden sonra ek ünlüsü incedir. (aldi, boldi)
Bütün fiillerden sonra ek ünlüsü düzdür. (aldi, boldi, tökdi)
Ek, tonlu-tonsuz uyumuna uymaz; bütün fiillerden sonra ekin d’li şekli kullanılır.73
72 Ahmet Bican Ercilasun, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Grameri, (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları,
2006), s. 1.
Bizga tanish hujra ko‘rsatilishi bilan ular shu tomonga qarab yurdilar. S.2 “Bize hücremiz gösterildiği zaman onlar bu tarafa doğru yürüdüler.”
Ular hujraga kelib kirdilar. Otabek kelguchilarni ulug‘lab qarshiladi. “Onlar odaya girdiler. Otabek gelenleri hoş karşıladı.”
— Bizni kechirasiz, bek aka, — deb Rahmat uzr aytdi, — vaqtsiz kelib sizni tinchsizladik. Otabek ularga yuqoridan joy ko‘rsatar ekan, yoqim-liq bir vaziyatda: “ Afedersiniz bey ağa. diyip özür diledi. Zamansız gelip sizi rahatsız ettik. Otabek onlara yukarıdan yer gösterdiğinde güzel bir şekilde :”
— Tinchsizlamadingizlar, bil’aks quvontirdingiz-lar,— dedi, — shahringizga birinchi martaba kelishim bo‘l-g‘ani uchun tanishsizliq, yolg‘izliq meni juda zeriktirgan edi. “Rahatsız etmediniz. Aksine sevindirdiniz dedi. Şehrinize ilk defa geldiğim için yabancılık ve yalnızlık çekmiştim.”
Shu orada hujraga bir chol kirib ul ham mehmonlar bilan so‘rashib
chiqdi. S.2 “Bu sırada odaya bir ihtiyar girip o da misafirlerle
selamlaşıp çıktı.”
Kazak Türkçesinde görülen geçmiş zaman (jedel ötken şaq) şu şekilde çekimlenir:
aştım, aştıŋ, aştıŋız, aştı, aştıq, aştıŋdar /aştıŋızdar, aştı Ek kalınlık – incelik uyumuna uyar.(aldı, bastadı, küldi) Ek ünlüsü bütün fiillerden sonra düzdür. (aldı, bildi, boldi) Ek tonlu-tonsuz uyumuna uyar. (küldi, tarttı)74
Biraq bul jastardıñ ayrılar şağı jaqındadı. (365/II) “Fakat bu gençlerin ayrılma zamanı yaklaştı.”
Arada birtalay uwaqıt ötti. (274/II) “Aradan bir hayli zaman geçti.” Osı künder bäri söndi de, bir quwıs qana öli düniye qaldı. (434) “Bugünlerde hepsi söndü, sadece içi boş ve ölü dünya kaldı.”
Qısqa tüyip aytqan jawabı: “Bıyılğı jılı şawıp qoydım. Şapqan şöpti Jigitekke berip, kişireyetin jazığım joq. Kelesi jılı söylesermiz. (60/II) “Kısaca söylediği cevabı: “Bu sene biçtim. Biçtiğim otu Jigitek’e verip küçük düşecek günahım yok. Seneye konuşuruz.”
Buzıq emes. Aytqanıñ ras! - dep, Abay men Erbol qatar qostadı. - Endeşe solardıñ tobında bolmay, ketkende birge ketpey, men ne sandalıp jürdim... dep, Bazaralı toqırap qaldı. (273/3) “Abay ve Erbol: “Bozguncu deşil. Söylediğin gerçek!” diye birlikte katıldılar. Bazaralı: “Ben de o zaman onların arasında olmayıp, gittiklerinde birlikte gitmeyip niçin avare avare dolaştım...” diye durakladı.”
Jaña at qoyamız. Onı däl osı arada sen taptıñ. Şükiman atı qalsın, şın atı “Äygerim!” Äygerim boladı! (312) “Yeni ad vereceğiz. Onu tam bu sırada sen buldun. Şükiman adı kalsın, gerçek ismi “Äygerim!” Äygerim olacak!”
Atqosşılarınıñ birewimen Satay tildesken eken: “Böjeyler Qunanbaydıñ üstinen arız aytqalı duwanğa - Qarqaralığa ketip baradı. Mına atasınıñ basına ädeyi kep, quran oqıp attandı” depti. (74/18) “Satay, seyislerinin biriyle konuşmuş: Böjeyler Qunanbay’ı şikâyet etmek için Qarqaralı bölgesine gidiyorlar. Dedesinin kabrine özellikle gelip Kur’an okuyup yola çıktı” demiş.”
Bu kipte olumsuzluk –MA- eki ile yapılır. Türkiye Türkçesi: almadı, bilmedi
“Ne oldu sana böyle," diye korkuyla sordu.” Anacık Sultan sana bir şey mi yaptı? Alim, konuşmadı, “Sözünü geri almadı mı?” s.520 Özbek Türkçesi: almadı, bilmedi
Kazak Türkçesi: almadı, bilmedi
Ne dep jatırsıñdar, estimedim. (11/1) “Ne diyorsunuz, duymadım.”
Öy, at qayda? Ögiziñ ne? Atpen nege kelmediñ? - dep edi. -At bolğanda, seniñ atıñdı äkelmedim. (175) “Hey, at nerede? Öküzün ne? Atla niye gelmedin?” demişti: “At diyorsun, senin atını getirmedim.”
-Sodan beri bir uwaqıt umıtqan emespin. -Umıtpadım deysiz, biraq, sodan beri bir kelmediñiz ğoy! -Qaytıp kelem? El jayın bilmeysiz be? Bir körüwdiñ özi zar bolmadı ma? (172) “Ondan sonra bir an bile
unutmadım. Unutmadım diyorsunuz, fakat ondan sonra hiç gelmediniz! -Nasıl gelirim? Halkın durumunu bilmiyor musunuz? Bir görmek zor olmadı mı?”
1. tip geçmiş zaman kipinin soru şekli –MI eki ile yapılır. Bütün yazı dilerinde soru eki sonda bulunur.
Türkiye Türkçesi aldı mı? verdi mi? sordu mu? geldi mi?
"Yeni bir haber geldi mi?" diye ufak tefek, cüppesinin altında yitmiş gitmiş İmama sordu. s.172.
Özbek Türkçesinde aldimi? Bildimi? Boldimi? Kördimi? Kazak Türkçesinde aldı ma? Bildi me? Aldım ba? Aldık pa? Qawmen balası, seniñ qıstawıña qondım ba? (65/II) “Qawmen’in oğlu, senin kışlağına yerleştim mi?”
Äjesi: “Nemene, qarağım? Uşındıñ ba, älde?” dep birdeñe bilgisi kelip edi. (35/42) “Ninesi: “Ne oldu, yavrum? Yoksa uçukladın mı?” diyerek bir şeyler öğrenmek istemişti.”
Tuwısqanıñnıñ bul sırın uqtıñ ba? (45/18) “Akrabanın bu sırrını anladın mı?”
Unadı ma? (151/II) “Hoşuna gitti mi?”
Biz bersek, etbawır qıl dep berippiz. Qorlıqqa berdik pe? (131) “Biz, evlât kıl diye vermişiz. Hor görülsün diye mi verdik?”