• Sonuç bulunamadı

Geçiş Dönemi ve Ortaklığın Fırtınalı Yılları

2. BÖLÜM AVRUPA BİRLİĞİ ve AVRUPA BİRLİĞİ-TÜRKİYE SÜRECİ

2.2 Tarihsel Açıdan Türkiye ve AB İlişkileri

2.3.4 Geçiş Dönemi ve Ortaklığın Fırtınalı Yılları

Topluluk entegrasyonda derinleşirken Türkiye’nin gerçek arzularına cevap vermekten uzaklaşan Ankara Antlaşması’nın gözden geçirilmesi şart olmuş, Demirel ve Çağlayangil 16 Mayıs 1967’de Brüksel’de yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında AET’na bir çağrıda bulunup Geçiş Döneminin başlamasını talep etmişler, AET ise Türkiye’nin bu kararını basit bir şekilde Ankara Antlaşmasının maddelerini hatırlatmakla yetinir.201 Ankara Antlaşması’nın ekli geçici protokolün 1. maddesi

“Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden dört yıl sonra, Ortaklık Konseyi, Türkiye'nin ekonomik durumunu göz önünde bulundurarak, Anlaşmanın 4 üncü maddesinde gözetilen geçiş döneminin gerçekleşme şartları, usulleri, sıra ve süreleri ile ilgili hükümlerini bir Katma Protokol ile tespit edip edemeyeceğini inceler.

Katma Protokol Âkit Taraflarca imzalanacak ve her birinde uyulması gereken anayasa usullerinin tamamlanmasından sonra yürürlüğe girecektir.”202

Buna rağmen Ankara’nın yoğun baskılarına karşı çıkmak istemeyen Topluluk 1968 Aralık ayında yapılan bir Ortaklık Konseyi toplantısında Geçiş Döneminin şartlarına yönelik müzakerelerin başlatılmasına karar verir ve bu süreç DPT-Dışişleri Bakanlığı rekabetini başlatır.203 “Avrupa Topluluğu Komisyonundan uzmanlar heyeti gelmiş ve beş yıl içinde Türkiye'nin yapısının ne düzeye geldiğine bakmıştır. Yedi kişiden oluşan bir uzmanlar heyeti 68 sonlarında Türkiye'ye geliyor ve Türk ekonomisini incelemeye alıyor. Bakıyorlar, görüşmeler yapıyor ve dönüyorlar.

Raporlarını Brüksel'deki Komisyona veriyorlar. Rapor fevkalade olumlu; demişlerdir ki Türk ekonomisi iyi durumdadır ve karşılıklı yükümlülükleri üstlenmeye hazır bir hale geldi.”204 1969 seçimleri istikrar yerine daha çok kaos getirir. Bu da ister istemez memnuniyetsizlerin sayısını arttırmış, sonuçta zaman zaman halkın da desteği bulunarak önce hükümet sonra rejimle ilgili tartışmalar başlatılmıştı. Bütün bunlara

201 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 112-122

202 http://ekutup.dpt.gov.tr/ab/antlasma/aa-kp.pdf

203 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 123

204 Haluk GÜNUGUR “Türkiye-AB İlişkileri Tarihçesi”, Avrupa Birliği El Kitabı (Der. M. ÖZDEMİR – S. ALTINIŞIK.), T.C. Merkez Bankası Yayınları, Ankara 1996, s. 180

rağmen Demirel hükümeti ve Dışişleri Bakanlığı 1969 yılında başlatılan müzakerelere devam etmesini bilmiş ve “23 Kasım 1970’de Türkiye ile AT arasında Katma Protokol Brüksel’de”205 imzalanmıştı. 1971 yılında Katma Protokolü ve ekleri onaylanmak üzere Meclise gönderen hükümet 12 Mart 1971 muhtırası ile Ordunun siyasete el koyması ile yıkılmış ve Ordunun talepleri doğrultusunda Nihat Erim hükümeti kurulmuştu. İktidara gelen Erim hükümeti de dış politika konusunda mevcut durumu devam ettirmiş ve 5 temmuz 1971’de Mecliste yapılan oylamada Katma Protokol 151 “evet”, 65 “hayır”, 7

“geçersiz” ve 218 “katılmayan” ile Senatoda ise 107 “evet”, 25 “hayır”, 2 “geçersiz” ve 48 “katılmayan” ile kabul edilerek 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe girdi.206 30 Haziran 1973’de I. Genişleme Anlaşması (Tamamlayıcı Protokol) Ankara’da imzalandı.

1970’li yılların başlarında Topluluk istisnalar dışında Türkiye’den ithal ettiği sanayi malları üzerindeki gümrük ve benzeri malları kaldırmış, tarım ürünleri ithalatını serbestleştirmiştir. Türkiye’de topluluktan ithal ettiği mallara 12 yıllık listede %10, 22 yıllık listede %5 olmak üzere indirimli tarifeler uygulamaya başlamış ortak gümrük tarifesini uygulama yönünde hiçbir adım atmamıştı.207 Ne varki Türkiye’nin en çok rekabet ettiği kumaş, kilim, pamuk ipliği gibi ürünlerin anlaşma dışı tutulmasını sağlayan 2. madde ile topluluğun tekstildeki çıkarları korunmuştur.208

1970’li yıllarda sadece 10 yıl içerisinde MSP ve MHP’nin çoğunlukla katıldıkları 14 hükümet kurulmuş ve dağılmıştı. Bu 14 hükümet de AT konusunda değişik görüşlere sahipti. 1973 ve 1977 seçimlerinde AT konusu meydanlarda konuşulan en önemli konulardan birisi olmuştu. 209

Türkiye’nin ekonomisi sadece bu politik istikrarsızlıktan dolayı değil 1974 Kıbrıs müdahalesi sonucunda Amerikan ambargosu nedeniylede olumsuz olarak etkilenmişti.

Ancak AT’nun

 1971 de uygulamaya koyduğu genelleştirilmiş referanslar sistemi, Topluluğun Türkiye’ye tanıdığı ödünlerin değerini düşürmüştü. Türkiye

205 http://ekutup.dpt.gov.tr/ab 14.02.2004

206 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 156-161

207 Cihan DURA-Hayriye ATİK, Avrupa Birliği Gümrük Birliği ve Türkiye, Nobel Yayınları, Ankara 2003, s. 354

208 Christopher BREWİN, Türkiye ve Avrupa Birliği, Bülent Gökay edit., Türkiye Avrupa’nın Neresinde, Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s. 52

209 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 166

100’den fazla azgelişmiş ülkenin Topluluğa ayrıcalıklı ihracat yapmasını sağlayan bu sistemden yararlandırılmamış.

 1972-1973’de EFTA ile gerçekleştirdiği serbest ticaret bölgesinden Türkiye zarar görmüş.

 Lome Antlaşması ve Akdeniz ülkeleriyle yaptığı antlaşmalar yoluyla üçüncü ülkelere tanıdığı ticari kolaylıklar, Türkiye’ye tanıdığı ayrıcalıkların önemini yitirmesine neden olmuş.

 Ortak Gümrük Tarifesi’nin (GATT çerçevesindeki görüşmeler sonucunda)

%6 oranına kadar düşürülmesi Türkiye’nin yükümlülüklerini ağırlaştırmış.

 Türkiye’nin Toplulukla yaptığı ticarette dış açığı büyümüş. 210 Uygulamaları ile Türk ekonomisi ayrı bir zarara uğramıştı.

20 Ocak 1976 yılında yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında Türkiye ile Topluluk arasında ortaya çıkan sorunların bazılarına kısmi olarak çözülmüş ise de, Topluluktan gümrük indirim takvimine ilişkin olarak kabul edilebilir bir teklif alamayan Türkiye Katma Protokolün 60. maddesi çerçevesinde 25 Aralık 1976 tarihinde tek taraflı bir karar ile tüm yükümlülüklerini dondurmuş ve böylece 1 Ocak 1976 yılına kadar yerine getirdiği gümrük indirimlerini 1977 ve 1978 yıllarında yapmayacağını ve ertelediğini açıklamıştır. 31 Aralık 1977 tarihinde ikinci Milliyetçi Cephe iktidarı yapılan gen soru ile düşmüş ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 5 ocak 1978’de hükümet kurma görevini CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e vermiş, 17 Ocak 1978’de 218 red oyuna karşılık 229 oyla hükümeti kurulmuştu.211

Ecevit Hükümeti ilişkileri dondurma kararı aldığında AT’ndan herhangi bir tepki gelmemişti. Ancak bu arada Türkiye bütün kapıları kapamış değildi. Eylül 1978’de Komisyona bir rapor sunarak gümrük birliği ile ilgili sürecin devam ettirilmesi için ihtiyaç hissettiği konulara ilişkin detaylı bir biçimde AT’na bildirdi. Topluluğun bu önerilere cevap vermesi 5 ay sürmüş ve verilen cevap Türk Hükümeti tarafından çok sınırlı ve pazarlık için bile esnek bulunmadı. Aslında AT Türkiye’ye ilgisiz kalıyor, Ecevit hükümeti de başka alternatifler bulmaya çalışıyordu.212

210 Cihan DURA-Hayriye ATİK, Avrupa Birliği Gümrük Birliği ve Türkiye, Nobel Yayınları, Ankara 2003, s. 354

211 Rıdvan KARLUK, Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Yayınları, İstanbul, 2002, s. 469

212 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 180-181

1979 yılında İran Şah’ının devrilmesi, Rusya’nın Afganistan’a girmesi Türkiye’nin konumu tekrar sorgulanır hale gelmişti. O dönemdeki AT-Türkiye ilişkilerinde Guadaloup zirvesi bir dönüm noktası sayılır. Bu toplantıdan sonra AT komisyonu harekete geçmiş ve Konsey’e “Topluluk Türkiye’yi özellikle ticari konular ve orta dönemli finansal yardımlar başta olmak üzere elinden gelen her türlü imkânla desteklemelidir” tavsiyesinde bulunmuştu. Bu çerçevede Brüksel Türkiye’nin ekonomik ve politik sorunlarını iyileştirme amacıyla bir finansal paket hazırlamış, bu da 30 Haziran 1980 tarihinde yapılan Ortaklık Konseyi toplantısında IV. Mali Protokol adı altında kabul edilmiştir.

1979 yılı Kasımında Demirel Hükümeti göreve başlayacak ve Dışişleri Bakanlığına ateşli bir AT yanlısı deneyimli bürokrat Hayrettin Erkmen atanacaktır.

Erkmen kendinden önceki hükümetler döneminde fazlaca önem verilmeyen bir konuya Topluluğun Genişleme konusuna önem vermekteydi. Atina 1975 yılında tam üyelik için AT’na başvurduğunda vakit kaybetmeksizin Türkiye’de başvurmalı ve Yunan Vagonuna asılarak o yol açık tutulmalıydı. Erkmen Yunan faktörünü mümkün olan en iyi şartlarda izole edebilmek ve bu genişlemeyi de kaçırmamak için tam üyelik için acilen başvuruda bulunulması ve üyelik müzakerelerinin de hemen başlatılmasını istiyordu.213 Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararları ile dışa açılma ve uluslar arası ekonomiye entegre olma politikası, Topluluk ile birleşmeyi güçleştiren engelleri ortadan kaldırmış, dört yıllık bir aradan sonra 5 Şubat 1980’de yapılan ortaklık konseyi toplantısı sonucunda ilk defa Türkiye’nin AT’na katılmasından söz edilmiş ve 6 Şubat 1980’de Dışişleri Bakanı Erkmen Türkiye’nin yılsonuna doğru tam üyelik başvurusunda bulunacağını açıklamıştır.214 John Palmer’a göre 5 Şubat 1980’de yapılan Ortaklık Konseyi toplantısı, AB Bakanlarının Türkiye ile dost kalma endişesi ve Türkiye’nin tam üyelik başvurusunu desteklemekteki isteksizlikleri arasında bir çırpınma örneğiydi.215 Ancak hakkında verilen gensorulara mağlup olan Erkmen 6 Eylül 1980’de istifa mektubunu verecekti. Ülkenin politik durumu zaten belirsizdi ve 6 Eylül 1980’de Konya’da düzenlenen miting darbe için son damla olmuş, ordu 1 hafta sonra 12 Eylül

213 Şaban H. ÇALIŞ, Kimlik Arayışı Politik Aktörler ve Değişim, Nobel Yayınları, Ankara-2004, s. 187-189

214 Rıdvan KARLUK, Avrupa Birliği ve Türkiye, Beta Yayınları, İstanbul, 2002, s. 471

215 Mehmet UĞUR “Türkiye’nin Üyeliği Yerine Gümrük Birliğimi”, Türkiye Avrupa’nın Neresinde (Edit. Bülent Gökay), Ayraç Yayınevi, Ankara 1997, s. 30

1980’de iktidara el koymuştu.216