• Sonuç bulunamadı

Gazetecilik Eğitiminde Pratik ve Teori Derslerine Yönelik Düşünceler

5.1. Akademiye Yönelik Bulgular

5.1.5. Gazetecilik Eğitiminde Pratik ve Teori Derslerine Yönelik Düşünceler

Akademisyenlere “Gazetecilik eğitiminde pratik ve teori derslerinden hangisinin öncelikli olduğunu düşünüyorsunuz?” şeklinde bir soru yöneltilerek literatürde yer alan pratik ve teori tartışmalarına dair fikir elde edilmesi amaçlanmıştır. Cevaplar aşağıda sıralanmıştır:

Prof. Dr. Ahmet Yalçın KAYA: Böyle bir ayrım yapılmasının sıkıntılı

olduğunu düşünüyorum. Fakültede verilen eğitim her 2’sinin de olduğu, hatta teorik derslerin daha da baskın olduğu bir eğitimdir. Biz burada uygulamacı

yetiştirmiyoruz. Biz burada gazetecilik kültürüne sahip gazeteci bireyler yetiştiriyoruz. Uygulamacı dediğiniz zaman meslek yüksekokullarına gidersiniz. Onlar tamamen uygulama üzerinedir. Ama bilebildiğimiz kadarıyla şu anda daha da kötüsü meslek yüksekokullarındaki öğrenciler uygulama yapmıyorlar, hepsi teorik ders alıyor. Çünkü teorik ders vermek çok daha kolaydır. Kadro sıkıntısından dolayı da böyledir. Örneğin 100 tane öğrenciye her derste 2 haber yazdırsanız 200 haber yapar. Bunları düzelteceksiniz, önereceksiniz, öğrenciyle ilgileneceksiniz bu çok mümkün değil. Ama bu bahane değil. Pratik, teori ayrımının çok gereksiz, hatta tartışmayı bile çok gereksiz görüyorum.

Prof. Dr. Erkan YÜKSEL: Bu ikisi birbirinden ayrı olmaz. Etle tırnak gibi.

Bilgi olmadan pratik niteliksiz kalır ve gelişmez. Pratik olmadan da bilginin kütüphane rafındaki kitaptan öte bir anlamı olmaz. Hem bilginin hem de pratiğin olması ve bunların birbirini besleyerek geliştirmesi lazım. Pratikten bilgi üretilir, bilgi yeni pratiklerin doğmasına yol açar. Türkiye’nin bu tartışmaları artık aşması gerektiğine inanıyorum. Hala bu tartışma yapılmamalı. Bence daha başka şeyleri konuşmalıyız artık

Prof. Dr. Mustafa ŞEKER: Her ikisinin de gerekli olduğu kabul edilmiş bir

teamüldür. Bir meslek eğitimi verildiği için uygulamada gerekli donanımların kazandırılması en az kuramsal bilgilerin verilmesi kadar önemlidir. Sektörün daimi şikâyeti, mezun öğrencilerin uygulama konusundaki yetersizliğidir. Ancak, her fakültenin aynı anlayışta olması da gerekmez. Nitekim Türkiye’deki bazı fakülteler uygulama eğitimini öncelerken, bazıları da kuramsal ağırlıklı bir eğitim takip etmektedir.

Prof. Dr. Selda AKÇALI: Bence ikisinin de birbirini tamamladığını

söylemek daha doğru. Ama temelde iyi bir kuram çok çok önemli. Pratik onun üstüne eklenmeli ve sürekli kendini revize etmeli. İdealize edilmiş ve çok önemli sorumluluklar atfedilmiş bir formasyon için bunun şart olduğunu düşünüyorum.

Doç. Dr. Berrin KALSIN: Pratik dersler önceliklidir. Çünkü mesleğin

doğası bunu gerektirmektedir.

Doç. Dr. Onur BEKİROĞLU: Öncelikten ziyade çok iyi bir dengeleme ile

birliktelik opsiyonu bana göre daha önemli. Ancak son sınıfta kuram veya kuramla ilgili dersler koymanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, kuramı

tamamen hiçe sayma şekilde bazen bizzat hocalardan bazen de öğrencilerden gelen refleksi de doğru bulmuyorum. Dünyanın en iyi iletişim fakültelerinden olan Standford Üniversitesi’nin müfredatına açın bakın, şöyle dersler göreceksiniz: “Media CultureSociety”, “Theory of Communication”, “Perspective on AmericanJournalism”, “Media Economics”, “PoliticalPsychology”.

Dolayısıyla Türkiye’de de akademisyenler kafa kafaya verip kendi kafalarına göre müfredat üretmiyorlar. Bir başka deyişle, fakülte düzeyinde bir akademik birime gelen öğrenci elbette uygulamaları, yeni yönelimleri, fotoğrafçılığı, yazılımı öğrenecek; ama geldiği alanın bilimsel gelişimi, tarihsel süreci, ülkesinin sosyo- politik atmosferi, uluslararası ilişkiler, hukuki boyut vb. hakkında da bilgi sahibi olacak. Çünkü iletişim fakülteleri sadece teknisyen yetiştirmez.

Doç. Dr. Yusuf ÖZKIR: Aslında iki alanda önceliği farklı olan öğrencileri

ayırma ihtimalini düşünmeliyiz. Ya da sosyal bilimlerde eşit ağırlık meselesinde olduğu gibi hem teknik hem de okuma-yazma meselesine eğilimi olanları ayrı kategorilere ayırabilsek daha iyi sonuçlar çıkardı. Yani ikisi de önemli.

Dr. Öğretim Üyesi Emre Vadi BALCI: Kesinlikle teorik derslerin önemi

yadsınamaz. Fakat bunun yanında uygulamalı derslerin sayısının ya da ders saatlerinin arttırılarak, piyasa koşullarına uygun şekilde yetişmiş elemanların yetiştirilmesi gerekmektedir.

Dr. Öğretim Üyesi Enes BAL: Öncelikle gerek pratik gerekse teorik

eğitimin ikisinin de çok kıymetli olduğunu söylemek isterim. Teorik eğitim kişiye vizyon ve derinlik kazandırır. İletişim öğrencisi sadece alet kullanmaya gelen bir kişi olmamalıdır. Bu noktada ölçü öğrencinin, akademinin ve sektörün beklentilerinin bir araya getirilmesi olacaktır. Biraz daha açık belirtmem gerekirse, dört yıllık eğitimin tamamını teori ve pratik derslerin bir harmanlanmasıyla vermek yerine ilk iki yılın tüm öğrencilere ortak eğitim müfredatıyla sunulması yerinde olacaktır. İlk iki yılda hem teoriye ilişkin hem de uygulamaya ilişkin dersler ortaya konup geriye kalan son iki yılda akademik iletişim ve uygulamalı iletişim olarak ikili bir tercih öğrencilere sunulmalıdır. Öğrenciler kendi beklenti ve yeteneklerine uygun bir planlamayla 3’üncü ve 4’üncü sınıflarını daha verimli geçirebileceklerdir. Uygulamalı iletişime devam edenler, stajla birlikte yoğun bir biçimde alana hazırlanacak ve çok daha rahat iş bulabileceklerdir. Öte yandan akademik iletişim kısmında kendini değerlendiren

gençler ise yoğun bir okuma, araştırma ve dil öğrenme süreciyle akademinin beklentilerine uygun bir bilim insanı olma yolunda hızla ivme alma imkânı bulacaklardır.

Dr. Öğretim Üyesi Feryade Tokan ŞENOL: Öncelik her zaman teoridir. Ne

olduğunu anlatacağız ki nasıl olacağını öğrensin öğrenciler.

Dr. Öğretim Üyesi İnci TARI: Dengeli olmalı, %50-50 olabilir veya %60

teori, %40 pratik olabilir. Uygulamadan kopuk bir teori de uygun olmaz, işin metodolojisini bilmeden deneme yanılma yöntemi de hatalı olacaktır.

Dr. Öğretim Üyesi Mustafa İŞLİYEN: Teori ve pratik dengesi bana hep bir

kuşun kanatlarını anımsatır. Tek kanatla uçulamayacağına göre iki kanadın var olması ve dengede olması gerekir. Dolayısıyla teorik ve pratik dersler arasında öncelik olması gerektiğini düşünmüyorum.

Dr. Öğretim Üyesi Olcay UÇAK: Gazetecilik eğitiminde teorinin,

okumanın ve aynı zamanda pratik yapmanın zorunlu olduğunu düşünüyorum. Sadece pratik yapmak yeterli gelmez. Düşünce anlamında da gelişmek teorik bilgi ve sürekli okuma ile olur.

Gazetecilik eğitiminde pratik ve teori derslerinden hangisinin öncelikli olduğuna dair akademisyenler farklı görüşler ileri sürmüştür. Böyle bir ayrım yapılmasına karşı olan akademisyenler kadar, teorinin öncelikli olması gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır. Pratik eğitimi savunan akademisyenler de vardır. Ama genel olarak pratik ve teorinin dengelenmesi gerektiği, birbirini tamamladığı düşüncesi ön plandadır.

5.1.6. Geçmiş ve Günümüzde Gazetecilik Eğitimindeki Olumlu Olumsuz