• Sonuç bulunamadı

2.2.1. Greenhalgh ve Rosenblatt’ın İş Güvencesizliği Modeli

İş güvencesizliği teorik anlamda ilk kez Greenhalgh ve Rosenblatt tarafından araştırılmıştır. Greenhalgh ve Rosenblatt’ın iş güvencesizliği modeli beş unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurları aşağıdaki şekilde sıralamak mümkündür (Greenhalgh ve Rosenblatt, 1984, s.437):

 Kovulma ve kısa süreli işten uzaklaştırılma gibi çalışanın toplam işine olumsuz şekilde yansıyacak bir takım olaylar sonucunda algılanan tehditler birinci unsuru oluşturur.

 Çalışanın kendi ile alakalı özelliklerinden kaynaklanan nedenlerden dolayı, kısa müddetli veya sürekli olarak işini kaybetmesine sebep olacak hareketler (çeşitli öznel davranışlardan kaynaklanan sebepler) ikinci unsurdur.

 Yükselme, diğer fırsatlar ve çalışma şekillerini planlama özgürlüğünün kısıtlanması sebebiyle algılanan tehdit üçüncü unsuru oluşturmaktadır. Bu kısımda işin belli özelliklerinin kaybı (terfi, çalışma saatleri, v.b.) iş güvencesizliği algısı yönünden oldukça önemlidir fakat birçok yaklaşımda üzerinde durulmamıştır.

 Tüm bu tehdit potansiyellerinin her birinin diğeri ile buluşması dördüncü unsurdur. Diğer iki unsur bir araya geldiğinde toplam işe yönelik önemli bir tehdit ortaya çıkacaktır.

 Güçsüzlük ise beşinci unsuru oluşturur. Güçsüzlük; iş güvencesizliği algısına sebep olacak tehditlere tepki verebilme yeteneğinin güçsüzleşmesi olarak tanımlanabilir. Güçsüzlük, iş güvencesizliğindeki en önemli unsurdur. Bunun sebebi tehdit algısını şiddetlendirmesidir. Greenhalgh ve Rosenblat’ın öne sürdüğü modelde, iş güvencesizliği algısının çeşitli tanımlarının altındaki genel tema, bu kavramın öznel bir olgu olduğudur. Başka bir deyişle çalışanların iş güvencesizlikleri; iş ortamındaki algıları ve yorumları üzerine temellenmiştir. İş güvencesizliği algısı deneyimi nesnel bir tehdit olmadan da yaşanabilir (İsaoğlu, 2004, s.4).

Greenhalgh ve Rosenblatt tarafından ileri sürülen iş güvencesizliğinin kavramsal modelinde bilginin anahtar kavram olduğu belirtilmektedir. Yeterli bilginin yönetim tarafından çalışanlarla paylaşılması iş güvencesizliğini azaltmaktadır (Greenhalgh, Rosenblatt, 1984, s.440).

2.2.2. Ashford, Lee ve Bobko’nun İş Güvencesizliği Modeli

Daha önce belirtildiği gibi, Ashford, Lee ve Bobko’ya göre, iş güvencesizliği bir “algı” olarak beş unsurdan oluşmaktadır. Bu unsurlardan ilk ikisi, işin devamlılığına ilişkin tehdidin algılanan önemi ve terfi etme gibi iş özelliklerinin önemidir. İşin önemli bir özelliğini kaybetme hissi, işin daha az önemli bir özelliğini kaybetme hissiyle mukayese edildiğinde daha fazla iş güvencesizliği algısına sebep olmaktadır. Üçüncü unsur, geçici olarak işten çıkarılmak gibi, çalışanın işine negatif yönde etki etmesi beklenen, çeşitli değişikliklerle

alakalı algılanan tehdittir. Dördüncü unsur yukarıda bahsedilen değişikliklerin tamamının birey için önemidir. Son unsur ise, güçsüzlüktür. Bir başka ifadeyle çalışanın, belirtilen dört unsur ile ilgili tehditleri kontrol etmekte yaşadığı yetersizlik algısıdır (Ashford vd., 1989, s.806).

Ashford ve diğerleri (1989), Greenhalgh ve Rosenblatt’ın (1984) tanımına dayanarak beş boyutlu bir iş güvencesi ölçeği geliştirmiş ve bu ölçeğin güvenirlik ve geçerliğini iki farklı tek boyutlu ölçekle karşılaştırmalı olarak test etmişlerdir. Sözü edilen tek boyutlu ölçeklerden biri Caplan ve diğerleri (1975) tarafından geliştirilmiştir ve yalnızca çalışanın işinin ve kariyerinin ne derecede güvencede olduğuna ilişkin algısını ölçmektedir. İkinci ölçek ise Johnson, Messe ve Crano (1984) tarafından geliştirilmiştir ve iş güvencesinin olmayışının çalışanda ortaya çıkardığı duygusal tepkiler üzerine eğilmektedir. Ashford ve diğerleri (1989), çok boyutlu ölçeklerinin çeşitli değişkenlerle (örneğin; işten ayrılma niyeti, bağlılık, güven ve memnuniyet), tek boyutlu ölçeklere kıyasla istatistiksel olarak daha güçlü ilişkiler içinde olduğunu, dolayısıyla geçerliğinin desteklendiğini belirtmektedir (Aktaran: Önder ve Wasti, 2002, s.27-28).

2.2.3. Jacobson’un İş Güvencesizliği Modeli

Jacobson’a göre iş güvencesizliği sübjektif bir nitelik taşımaktadır. Çünkü aynı objektif durumda bulunan çalışanlar farklı algılamaya ve yorumlamaya sahip olduklarından farklı düzeylerde iş güvencesizliği hissetmektedirler. Güvenlik ihtiyacı daha düşük ve işlerine bağlılığı daha yüksek olan, iç kontrol odağına sahip çalışanlar, iş güvencesizliği ile baş etme stratejilerinde, güvenlik ihtiyacı yüksek ve işlerine bağlılığı düşük olan çalışanlardan daha başarılı olmaktadırlar (Wyk ve Pienaar, 2008, s.54).

Jacobson’un “risk altındaki iş” modeli, Greenhalgh ve Rosenblatt’ın algılanan iş güvencesizliğinin bilişsel bir yapı olarak kavramlaştırmasının devamı niteliğindedir. Bunun yanında Lazarus ve Folkman’ın modelini takip eden Jacobson’un modeli güçsüzlük boyutunu daha genel olarak algılanan hassasiyetin bir öğesi olarak ele almaktadır. Model, hissedilen iş güvencesizliği düzeyinin, çalışanların algıladıkları hassasiyetin ve algılanan iş kaybı sonuçlarının her ikisi tarafından belirlendiğini varsaymaktadır. Aynı örgütte belirli bireyler tarafından hissedilen iş güvencesizliği derecesindeki farklılıklar bir yandan her bireyin algıladığı şiddeti yansıtabilmektedir. Böylece Jacobson’un modeli, Greenhalgh ve Rosenblatt’ın modeli ile aynı çizgide olarak, hassas olduğunu düşünen çalışanların, iş kaybının sonucu olarak tehlikeye girebilecek her yaşam özelliğinin öznel önemini ve öznel tehlikeye girme olasılığını içeren bilişsel bir hesaplama yapacağını ileri sürmektedir (Jacobson, 1991, s.34).

Şekil 2.1. Jacobson’un Risk Altındaki İş Modeli Kaynak: Jacobson 1985’den Aktaran: Cole, 1987, s.43

İlk defa, modelinde iş güvencesizliği ile başa çıkma sürecine değinen Jacobson, başa çıkma stratejilerini “çatışmasız atalet, çatışmasız değişim, korumacı kaçınma ve ihtiyat” olarak dört biçimde incelemektedir. Çatışmasız atalet, bireyler kişisel olarak iş kaybı açısından şüpheli olduklarında veya iş kaybının yaşamlarında önemli kötü bir etkisi olduğuna inanmadıkları için iş güvencesizliği hissetmediklerinde beklenebilmektedir. Çatışmasız değişim, bireyin kendine veya örgüt çevresine veya her ikisine yönelmiş uyarlayıcı, eylem odaklı bir başa çıkma modelidir. Örneğin, birinin iş başarımını arttırarak örgüt için vazgeçilmez olmaya çalışması, kendine yönelmiş baş etme şeklidir. Örgüt çevresine yönelmiş model ise; örgüt içi ve dışı politik eylemler ile meşgul olmak anlamındadır. Korumacı kaçınma, olumsuz olsa da tehdidin gerçekliğini kabul etmeyi içermektedir. Birey, çözüm bulmak için tüm sorumluluğu yönetim, çalışan konseyi, sendika ve devlet gibi başkalarına aktarma eğiliminde olabilmektedir. Eğer değişim yönündeki eylem, güvencesizlik ile başa çıkmada muhtemelen etkili ve yararlı olarak algılanıyor ve bunun maliyeti de korumacı kaçınma ile eşit derecede yüksek görülüyorsa, bu durumda ihtiyat içeren başa çıkma davranışının korumacı kaçınma eğilimlerine baskın olması beklenebilir (Seçer, 2008, s.276- 277).

2.2.4. Sverke ve Hellgren’in İş Güvencesizliği Modeli

Sverke ve Hellgren, iş piyasasının özelliklerini, örgütün geleceğinin belirsizliğini, iş akdi türü ve örgütsel değişimi nesnel iş güvencesizliği belirleyicileri olarak ele almışlardır. Taşerona devretme veya özelleştirme söz konusu olduğunda, dışsal tehditler ortaya çıkmakta ve iş güvencesizliği daha çok nesnel bir özellik taşımaktadır (Ferrie vd., 2001, s.38).

TEHDİT EDİCİ BELİRTİLER

EYLEM İPUÇLARI Eylemin Algılanan Faydaları

Algılanan Maliyetler ve Engeller

ALGILANAN ALGILANAN HASSASİYET ŞİDDET HİSSEDİLEN İŞ GÜVENCESİZLİĞİ RİSK ALTINDAKİ İŞ TEPKİLERİ: ATALET DEĞİŞİM KAÇINMA İHTİYAT

Sverke ve Hellgren’nin (2002) geliştirdiği model iş güvencesizliğini nesnel şartlar ve öznel özellikler arasındaki etkileşimin fonksiyonu olarak, çok boyutlu bir şekilde ele almakta, çalışanların tutum ve refahı için zararlı sonuçları olabilen ve bir takım muhtemel aracı değişkenlerce sonuçların etkilenebildiği bir süreç olarak tanımlamaktadır (Sverke ve Hellgren, 2002, s.37).

.

Şekil 2.2. Sverke ve Hellgren Bütünleşmiş İş Güvencesizliği Modeli Kaynak: Sverke ve Hellgren, 2002, s.37

Sverke ve Hellgren, Greenhalgh ve Rosenblatt modelindeki gibi tehdidin algılanan şiddeti ve tehdide karşı koymak için algılanan güçsüzlük şeklinde ayrıma gitmemiştir. Bu faktörleri nesnel şartlar ile öznel özellikler içinde değerlendirmişlerdir. Tehdide karşı koymada algılanan güçsüzlük kişinin güç açığı yaşadığı alanları kapsamaktadır. Bütünleşik iş güvencesizliği modelinde, bireyin istihdam edilebilirlik özellikleri, aile sorumluluğu, işinde algıladığı kontrol düzeyi ve güvence ihtiyacı güçsüzlük algısını oluşturmaktadır (Sverke ve Hellgren, 2002, s.37).

Sverke ve Hellgren tarafından, kolaylıkla benzer başka bir iş bulabileceğine inananların, bir başka kuruma geçmeye gönüllü olanların, istihdam edilebilirliğine güvenenlerin ve kişilik özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle işini kaybetmekten endişe etmeyenlerin iş güvencesizliği kaygısının daha düşük olduğu belirtilmektedir. Buna göre, hem iş güvencesi hem de istihdam güvencesi olmayanların hissedeceği iş güvencesizliğine bağlı kaygının, daha şiddetli olacağı söylenebilir (Çakır, 2007, s.122-123).

NESNEL DURUMLAR

*İş piyasası özellikleri *Örgütsel değişim *İş akdi türü

*Örgüt için belirsizlik bir gelecek

İŞ GÜVENCESİZLİĞİ

*İş kaybı tehditleri *İşe yönelik tehditler

ARACI DEĞİŞKENLER *Bireysel farklılıklar *Adil uygulamalar *Sosyal destek ÖZNEL KARAKTERLER *İstihdam algısı *Algılanan kontrol *Ailevi sorumluk *Güvenlik ihtiyacı SONUÇ

*İyi hal durumu *İş tutumları *Örgütsel tutumlar