• Sonuç bulunamadı

Gürcü Göçmenlerin Türkiye’de İstihdam Biçimleri

Türkiye ve Gürcistan arasında sorunsuz bir siyasi tarih bulunmaktadır. SSCB’nin dağılmasının ardından 1991’de kurulan Ermenistan ve Azerbaycan gibi (Salomoni, 2013: 345) Gürcistan’ın da bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden birisi olan Türkiye, aynı zamanda Gürcü vatandaşların çoğunun hayatlarında ilk kez gördükleri yabancı ülkedir. Türkiye, Gürcistan için AB’ye açılan bir köprü niteliği de taşımaktadır ve Gürcistan’ın en büyük ticaret ortağı unvanını Rusya’dan devralmış; uyguladığı liberal vize politikası dolayısıyla Gürcü ziyaretçiler ve işgücü açısından da çekim merkezi olmuştur (Chkhikvadze, 2011: 2).

Gerçekten de Gürcistan ile Türkiye arasında sınır kapısının 1988’de yeniden açılması, her iki tarafta da o güne kadar görülmemiş bir hareketliliğe yol açmış; insanlar

kimi nedenlerle, ellerindeki eşyaları Hopa’ya gelip Rus pazarları95 ve bavul ticaretiyle satmıştır. Ardından eğlence sektörüyle devam edecek yeni bir ekonomik yaşam hem Hopalılar hem de sınırın diğer tarafından gelenler açısından başlamıştır (Akyüz, 2013). Yeni kurulan Gürcistan Cumhuriyeti’nin başına 1992’de Eduard Şevardnadze’nin gelişiyle birlikte Rusya’nın ülkeyi (Abazya ayrılık hareketleri) bölücü tutumu, siyasi karmaşa ortamında düzenin sağlanamaması, merkezi sosyalist ekonominin çöküşüyle yaşanan buhran Sarp Sınır Kapısı’ndan yoğun şekilde Gürcü tüccarların girişine sebep olmuştur (Beller-Hann ve Hann, 2012: 127).

Vanore ve Siegel (2015: 17) araştırmalarında, Gürcistan’ın verdiği göçe yönelik olarak; hedef ülkeleri “BDT”, “AB (27)” ve “Diğer ülkeler” şeklinde sıralamış ve 1991- 2011 yıllarını kapsayan bu analizlerinde cinsiyet ve meslek grubuna yönelik farklı bulgular edinmişlerdir. Buna göre Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu “diğer ülkeler” grubuna göç eden erkeklerin en önemli bölümü inşaat işlerinde istihdam edilmiş; bunu tarım ve imalat sektörleri yakından takip etmiştir. Kadınlarda da ev içi hizmetleri yaklaşık %35 düzeyiyle hakim sektör konumundadır. Kadınlarda tarımın payı ise oldukça azdır.96

Gürcü göçmenler hakkında değinilmesi gereken önemli bir husus Türkiye topraklarında -Artvin, Samsun, Ordu, Sakarya gibi illerde- 16. Yüzyıldan itibaren önemli bir diaspora oluşturmuş olmalarıdır. Sadunashvili’nin (2016) 1990-2012 arasında Türkiye’ye göç eden Gürcüler üzerinde Ağ Kuramı’nı test ettiği tezinde diasporanın yeni gelen göçmenler üzerinde etkisinin olup olmadığı incelenmiştir. İstanbul’daki 20 katılımcıyla gerçekleştirdiği araştırmada eski göçmenlerin, yeni göçmenlere iş ve konaklayacak yer bulmada önemli -hatta vazgeçilemez düzeyde- etkileri olduğu tespit edilmiştir. Göçün temel sebebinin işsizlik olmasıyla birlikte, liberal sınır politikasının göç hedefinin seçiminde kolaylaştırıcı bir etkisi olduğu belirtilmiştir. Vanore ve Siegel’in nicel araştırmasını destekleyecek şekilde Sadunashvili’nin bulgusu da bu göçmenlerin erkeklerde inşaat işleri (3); kadınlarda ise bebek bakıcılığı (5) ve ev hizmetleri-yaşlı bakımı (4) şeklindedir.

95 Rus Pazarı yalnızca Hopa’da kurulmamıştır. Rize’nin Fındıklı ve Pazar ilçelerinde yapılan ve 1983-

1999 yıllarını kapsayan bir çalışmada Pazar ilçesindeki Rus Pazarı’na da değinilmiştir (Beller-Hann ve Hann, 2012: 127-129). Ancak aynı çalışmada bu pazarın Rize’nin doğusundan Hopa’ya kadar olan toprakların dışına çoğunlukla çıkmadığı belirtilmiştir. Zira Gürcüler, en kısa sürede en çok dövizle ülkelerine dönmek isteyen kalabalık kafilelerden oluşmaktaydı.

96 Yapılan tespitler BDT ve AB (27) ülkelerinde erkekler açısından sırasıyla %40 ve %30 dolaylarındaki

oranlarda inşaat sektörünün egemen olduğu; kadınlarda ise BDT’de imalat, AB (27)’de hane içi hizmetler önde giden sektördür.

Hofmann (2015) Gürcistan’dan tüm hedef ülkelere yönelik olarak karma yöntem kullandığı çalışmasının bulgularını, göçmenlerin Rusya ile ilgili olan politik gelişmelerine göre değerlendirmiştir.97 Göçmenlerin en temel göç sebebinin iş bulmak olduğu, ancak kalıcı bir göçü değil, geçici bir göçü hedefledikleri tespit edilmiştir. Kadın işgücünün hedef ülkeleri daha çok “Yunanistan/Türkiye” ve “Batı Avrupa” gruplarıdır. Anket verilerinin 2006-2008’i içeren son dönemine bakıldığında tüm göçmenler98 arasında erkeklerin %52,70’i, kadınlarınsa %46,96’sı Yunanistan/Türkiye grubuna yönelmiştir. Göç nedenlerine bakıldığında ise tüm dönemlerde Yunanistan/Türkiye grubunu tercih eden erkeklerin %89,19’u ve kadınlarınsa %87,83’ü çalışmak amacıyla bu ülkeleri tercih ettiği ölçülmüştür. Bulgular hem kadınlar hem de erkekler için bu iki ülkeye yönelen göçün ciddi boyutlara ulaştığını, Rusya’da ise ciddi düşüşler olduğunu göstermektedir. Bunun sebebi Rusya’ya erişimin zorlaşmasıyla Türkiye ve Sovyet sonrası ülkelerine (özellikle Ukrayna ve Azerbaycan’a) erişimin kolaylaşmasıdır. Öte yandan Türkiye/Yunanistan görece ileri yaştaki kadınlar için cazipken Batı Avrupa ülkeleri daha gençler için caziptir. Benzer şekilde Batı Avrupa ülkelerini tercih eden kadınların en büyük oranını yükseköğrenim düzeyindeki kadınlar oluştururken bu durum diğer grupların en düşüğü şeklinde Türkiye/Yunanistan’da görülmektedir.

Sınır bölgesinde düzensiz göçmenler tek bir meslekte faaliyet yürütmemekte, birden fazla işte çalışabilmeleridir. Ulukan ve Ulukan’ın (2011a) çalışmasında görüşme yaptıkları mevsimlik Gürcü tarım işçisinin, Türkçe bildiği için tezgâhtarlık da yaptığı, oradaki işlerin de durgunlaşmasıyla beraber inşaatta çalıştığı ve çay sezonu tekrar geldiğinde hasada gittiği bulgulanmıştır. Bu açıdan bakıldığında işçilerin yürüttükleri faaliyetlerin tek tip olmadığı da düşünülebilir. Aynı araştırmacıların (2011b) Gürcü fındık işçisiyle yaptıkları görüşmede, işçinin “Türkiye’ye Ağustos ayında Sarp sınırından giriş yapıyorum. İlk olarak gördüğünüz gibi buraya Perşembe’ye (Ordu) gelip, fındık topluyoruz fındık toplama sezonu bittiğinde Kemalpaşa’da (Artvin) 2 ay kadar bir giyim dükkanında çalışıyorum orada ticaret çok olduğundan hem Gürcüce hem de Türkçe bilen birisine ihtiyaç

97 Bu dönemler üçe ayrılmaktadır. İlki 2000’den önceki dönem olup Rusya’ya vizesiz giriş imkanının

bulunduğu dönemdir. İkincisi vize zorunluluğunun getirildiği 2000-2005 dönemidir. Son dönem ise 2006- 2008 dönemini kapsayan vize almanın zorlaştırıldığı dönemdir. Araştırmacı ülke gruplarını Rusya, Rusya dışındaki eski Sovyet ülkeleri (former Sovyet Birliği), Yunanistan/Türkiye, Batı Avrupa, Diğer Ülkeler olarak 5 ayrı gruba ayırmıştır. Göçmenler hanehalkından edinilen bilgilerle mevcut (en az 3 aydır yurtdışında olan) ve geri dönen göçmenler olarak ayrılmış ve 1484 kişi ankete dahil edilmiştir.

98 Araştırmada göçmenler çeşitli gruplara göre analize dahil edilmiştir. Bunlar “İş için göç edenler”,

“eğitim amaçlı göç edenler”, “diğer sebeplerle göç edenler”, “kalıcı göçmeyi planlayanlar”, “eşe bağlı olarak göç edenler”, “önceden ayarlanan bir işe bağlı olarak göç edenler”.

oluyor. 3 ay vizesiz bulunma hakkım olduğundan bu süre dolduğunda Gürcistan’a giriş-çıkış yapıp bu sefer Rize’ye çay işine gidiyorum. Böyle 4-5 aylık yorucu bir çalışmadan sonra az da olsa aileme para götürebiliyorum” şeklindeki sözleri aynı işçinin fındık hasadı, perakende giyim ve çay işlerine katıldığını göstermektedir.

2.3.1. Mevsimlik Tarım İşleri

Gürcistan, resmi istatistiklere göre, Sovyet sonrası ülkelerdeki ortalama seviyeden üç kat daha fazla hiperenflasyona sahip olsa da bu durgunluk işsizlik seviyesini önemli ölçüde etkilememiştir. Bu durum, tarım sektörüne kayan işgücüyle açıklanmıştır. 1990'da tarım çalışanlarının payı %26 iken, 2003 yılında bu oran %51'e yükselmiştir. Bununla birlikte, böyle bir artışın başlıca nedeni, tarımda serbest meslek sahibi olarak otomatik şekilde kayıt altına alınan yüz binlerce aileye küçük arazi parselleri (1.25 ha'ya kadar) kazandıran toprak reformudur. Gerçekte, mekanizasyon eksikliği, tarımsal üretim için gübre, tohum ve diğer materyallerin olmayışı, krediye erişememe ve küçük arazilerin ağırlıklı olarak geçimlik olması nedeniyle bu topraklarda çiftçilerin çoğunluğu kendi ülkelerinden yeterli gelir elde edememiştir. Sonuç olarak, çoğu Gürcü, tarım faaliyetlerinden vazgeçip işsiz nüfusa "katılmış", diğerleri ise ülkeden göçmeyi tercih etmiştir (Salukvadze ve Meladze, 2014: 162). Öte yandan Rusya’nın Gürcistan’dan çay ithalatını durdurması, dolaylı olarak, Gürcülerin çay tarlalarını terk etmelerine zorlamış ve Türkiye’de bulunan çay tarlalarına sezonluk tarım işçisi olarak göç etmelerine sebep olmuştur (Salomoni, 2013: 356).

Tarım sektörü, çoğunlukla erkek işçilerin bulunduğu, işlerin 10-50 işçi ile yürütüldüğü ve bu süreçte aracıların rol oynadığı, sendikalaşmanın yetersiz olduğu, işçilerin konut problemlerinin yoğunluğuyla birlikte emek-yoğun bir sektör olmasının yanında tarım işleri çoğunlukla sezonluk olup işçilere düşük ücretli bir istihdam sağlamaktadır. Öte yandan sektördeki uluslararası tarım işçileri, hedef ülkelerde tarımda istihdam edilen işçileri ifade etmektedir. Ancak bunlara ilişkin kesin veriler bulunmamakla birlikte çevre ülkelerden gelişmiş ülkelerdeki birçok ticari çiftliklerdeki tarım işlerinin iç ve uluslararası göçmenler tarafından yürütüldüğü bilinmektedir (Martin, 2016: 8-12).

Sarp Sınır Kapısı’nın açıldığı 1990’lı yıllardan bu yana özellikle Doğu Karadeniz’in iki önemli tarım ürünü olan çay ve fındığın hasadında mevsimlik olarak

gelen uluslararası tarım işçisi Gürcülerin varlığı kabul edilmektedir.99 Bu işçiler, çalışkan, temiz ve ucuz emek olarak bilinmektedir. Ucuz işgücü olmalarının sebebi çalışma izinlerinin bulunmamasıyla ilgili olup bu durum işçileri aynı zamanda işverene bağımlı kılmaktadır (Ulukan ve Ulukan, 2011a). Gerçekten de Karadeniz ve Kuzeydoğu Anadolu’nun başta sınır bölgeleri olmak üzere Gürcü ve Azeri erkek göçmen işgücü, tarım ve inşaatta mevsimlik olarak istihdam edilmektedir (Salomoni, 2013: 363).

Mevsimlik tarım işlerinde çalışan Gürcü sayısına ilişkin herhangi bir veri bulunmamaktadır. Bunun sebebi çalışanların çalışma izni olmaksızın, çoğunlukla da yasal ikamet sürelerine uyarak yapıldığı için gizli kalmasından dolayı resmi verilere yansımamasıdır. Ulukan ve Ulukan’ın (2011b) belirttiği gibi özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde Sarp Sınır Kapısından giren Gürcüler, çay ve fındık tarımında dikkat çekici düzeylerde istihdam edilmektedir. Yapılan çalışmalar Gürcü göçmen işçilerin özellikle çay sektöründe egemen işgücünü oluşturduklarını, görece sınıra daha uzak illerdeki fındık sektöründe ise mevsimlik gezici yerli işçilerin ardından ikincil işgücünü oluşturduklarını göstermektedir.100

İKGV (2015: 38-39) Türkiye’de çalışmış ve Batum’a dönmüş olan 10 erkek işçiyle yaptığı görüşmede haftanın 7 gününde, günde 10 saate varan işler karşılığında bazen ücret alamadıkları, sağlıksız koşullarda çalıştıkları ve kötü yerlerde barındıkları tespit edilen işçilerin bir bölümü sağlık sorunları yaşamış olmalarına rağmen hastaneye gidememişlerdir.

2.3.1.1. Fındık Hasadı

Fındık hasadı, fındık harmanlama aşamasında ayıklama-savurma işleminde kullanılan patoz makinesi dışında emek-yoğun bir iş olup (Ulukan ve Ulukan, 2011b) aynı zamanda çocuk işçilerin (Hayata Destek Derneği, 2014: 20) ve yerli ve yabancı işgücünün yaygın katılımıyla gerçekleşmektedir. 1980’li yıllardan itibaren Karadeniz

99 Hayata Destek Derneği’nin (2014: 75) mevsimlik tarım işçiliğine yönelik kapsamlı çalışmasında Gürcü

işçilerin Konya ilinde diğer mevsimlik tarım işlerinde de çalıştığına dair nitel bir bulgusu bulunmakla birlikte Doğu Karadeniz’deki Gürcü işgücünün yanında önemsiz düzeyde ve/veya gizli kaldığı düşünülebilir.

100 Öte yandan Gürcüler, mevsimlik tarım işçisi olarak çay ve fındık üretilen (Artvin, Rize, Trabzon,

Giresun, Ordu, Samsun, Bartın, Zonguldak, Sakarya) iller dışında Ardahan, Ankara, Antalya, Adana ve Hatay gibi illerde mevsimlik tarım işlerine katılmıştır/katılmaktadır. Antalya’da narenciye, seracılık, çiçek yetiştiriciliği; Ankara ve Ardahan’da ahırda hayvan bakımı, ot biçimi ve çobanlık; Hatay’da ise narenciye, pamuk, sebze üretimi yapan Gürcülerin Adana’da geçmiş yıllarda çalıştıkları, artık çalışmadıkları belirtilmektedir (Kalkınma Atölyesi, 2016b: 76-77).

Özet bir harita için Kalkınma Atölyesi, http://www.kalkinmaatolyesi.org/v2/wp- content/uploads/2016/06/infografik.pdf adresi incelenebilir.

Bölgesi’nden dışarıya yönelen göç ile birlikte bölgenin ekonomik gelişmişliği, fındık hasat sürecinde yerel işgücü yerine bölge dışından işgücüne gereksinim doğurmuştur. Bu itibarla 1990’larda ciddi manada artış gösteren mevsimlik göç süreci fındık ürününü de kapsamıştır (Kalkınma Atölyesi, 2014: 43).

Kalkınma Atölyesi’nin (2016b: 123-124) raporunda Ordu ve Giresun101 illerinde 60 bine yakın fındık üreticisinin bulunduğu ve 50 bininin mevsimlik gezici işçi çalıştırdığı; bunların da %20-30’unun Gürcü işçiler olduğu belirtilmektedir. Bundaki temel etkenlerden birisi, etnik bakımdan Türkiye kökenli Gürcülerin bu illerde yoğun şekilde yaşamalarıdır. 5-10 kişilik gruplar halinde gelen Gürcüler, ilçe merkezlerinde kiraladıkları evlerde veya üreticinin sağladığı yerlerde konaklamakta; kadınlar fındık işinde gözde bir yerde iken erkekler çay ve inşaatta yoğunluk göstermekte; fındık hasadı sona erince çay hasadına geçmektedirler. Tarım aracılığı faaliyetlerinin Gürcü kökenlilerden de sağlandığına dair bulgular, sosyal ağların izleyen yıllarda iş bulma, aynı işe gelme gibi faydalar sağladığı yönündedir. Son 5 yıldır Gürcü işçi talebi oldukça yoğunlaşmıştır. Üreticiler tarafından bunun sebebi olarak Gürcü işçilerin disiplinli, temiz ve düzenli olmaları gösterilmektedir.

Emek-yoğun fındık hasadında, mevsimlik göçmen talebi yüksektir. 1980’lerden önce görülmeyen mevsimlik göç hareketleri, ülkedeki gelişmelere paralel olarak Karadeniz kentlerinden büyük kentlere göçün yoğunlaşmasıyla ve daralan işgücü arzına bir cevap olarak artmıştır. Öte yandan miras yoluyla toprakların bölünmesi, fındığın geçimlik hale dönüşmesi gibi sebeplerle fındığın ikincil geçim kaynağı haline gelmesiyle bu arz daralışı büyümüştür. Bunun sonucu olarak da fındık hasadını yapan üç grup söz konusu olmuştur. İlki Giresun ve civarından sağlanan yerli işçiler; diğer bölgelerden gelen mevsimlik geçici/gezici işçiler ve az da olsa özellikle Gürcü ya da Azeri yabancı göçmenler. Yabancı göçmenler, diğer iki gruba göre hasatta en düşük verime sahip olmalarının yanında en düşük geliri kazanmakta ve toplumsal uyum sorunları yaşamaktadır. Ücret konusunda 2008 yılında verimin yüksek olması nedeniyle 30-35 TL olan ücretler, 2009’da 20-25 TL’ye gerilemiş; ancak bu ücretler düzensiz göçmen olan Gürcü ve Azeri işçiler için 15-17 TL düzeylerinde tespit edilmiştir (Karaman ve Yılmaz, 2011). Diğer bir çalışmada Giresun-Ordu illerinin yerel işçilerinin

101 Türkiye’de fındık üretimi ve fındıklık alan genişliği açısından akla gelen ilk iki il Ordu ve

Giresun’dur. 2014 yılı itibariyle fındık üretim alanlarının illere göre aldıkları paylarda Ordu ve Giresun sırasıyla %33 ve %17 ile ilk iki sırayı paylaşmıştır. Bu illerin ardından Samsun, Sakarya ve Trabzon sırasıyla %13, %10, %9 dolaylarında üretim alanına sahiptir. Bu çalışmanın kapsamında çay sektörü ile geçimini sağlayan Hopa’nın içerisinde bulunduğu Artvin ili %1 dolaylarında bir üretim alanına sahiptir. http://www.ordutb.org.tr/admin/dosya/findik_uretim_alanlari.pdf (Erişim: 27.07.2017).

bu iller dışından gelen işçilerin %10-20 üstünde ücretler kazandığı bulgulanmıştır (Yıldırak, vd., 2003).102

Bakım/bahçe işlerinde tecrübeleri dolayısıyla yerli işçiler tercih edilmekte iken küçük üreticilerde bu işi hane üyeleri de üstlenebilmektedir. Hasat döneminde ise en yoğun işçi grubunu Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinden gelen mevsimlik işçiler oluşturmakta; bu grubu hasat dönemlerinin farklı olmasının da etkisiyle yerli-çevre köy/ilçelerden gelen işçiler takip etmektedir. Son grubu ise Sarp Sınır Kapısı’ndan giriş yapan Gürcü işçiler oluşturmaktadır (Ulukan ve Ulukan, 2011b). Karaman ve Yılmaz’ın (2011) bulgusunun aksine en ucuz işgücünü oluşturduğu belirlenen birinci grup işçiler, saha bulgularının farklılaştığını göstermektedir. Araştırmacıların gözlemlerine göre Gürcü işçi oranı %10-20 arasındadır. Gürcü işgücü, yerli işgücünden düşük ücretlerle istihdam edilen bir grup olarak coğrafi yakınlık ve fındık üretimi konusunda deneyimli olmaları dolayısıyla tercih edilmektedir. Yerli işçilerin aksine, Gürcü ve Doğu kökenli işçilerin temininde aracılık çok önemli bir rol oynamaktadır. Gürcüleri temin eden 4 aracının ikisiyle görüşme yapan Ulukan ve Ulukan, bu aracıların 10 yılı aşkın bir süredir bu işi yaptıklarını ve bu işte iletişim ile geniş sosyal çevrenin önemini tespit etmiştir. Hasat öncesi tarla sahiplerince ulaşılan aracılar, Gürcistan’daki bağları ile işçi ayarlamakta, minibüslerle gidip işçileri Sarp Sınır Kapısı’ndan geçirerek Perşembe’ye getirmektedir. Bir hasatta 80-120 arasında işçi getiren aracılar, işçi başına günlük 2 TL (ücretin %10’u kadar) komisyon almakta, iş bitiminde komisyonları keserek ücretleri işçilere dağıtmaktadır. Aracıların hepsi konaklama konusunda, bir kısmı Sarp’tan Perşembe’ye ulaşım konusunda yardımcı olmaktadır. Gürcülerin hemen hemen hepsi bir aracı kanalıyla Perşembe’ye gelmekte ve işler de genellikle bu aracılar sayesinde bulunmaktadır. Günlük ücretler 25-30 TL olup Doğu kökenli işçilerin az da olsa üstünde, Karadenizli işçilerin ise altındadır. Diğer mevsimlik işçilerin aksine çadırda konaklamayan Gürcü işçiler, işçi evleri ve/veya serenderleri olan işverenlerce tercih edilmektedir. Çoğunluğu Batum-Türkiye arasındaki bölgede yaşayan bu işçiler, Türkçe bilen bir ekip başı ile 10-15 kişilik gruplarla ilçeye gelmekte, günde 10 saat çalışmakta

102 Bu çalışmanın önemi, bahsi geçen araştırmada Rize ilinde çay işçilerine yönelik bulgularda yabancı

işçiliğin varlığının tespit edilmesidir. Ordu ve Giresun’da ise ilgili dönemde yabancı işgücüne dair herhangi bir bulgu bulunmamakta; hasat yerel işgücü ve gezici içgöçmenler aracılığıyla tamamlanmaktadır.

ve ülkelerinde geçimlerini sağlayamadıkları için ülkeye giriş açısından ucuz103 bir alternatif olan Türkiye’yi tercih ettiklerini belirtmektedir.

Pelek’in (2010: 52) de belirttiği gibi Ordu ili tarım alanlarına 2000’lerden itibaren Gürcü işgücü; güvencesiz ve kayıtdışı olarak mevsimlik tarım işlerinde çalışmaya başlamıştır.

Adil İşgücü Birliği (Fair Labor Association-FLA, 2012) hükumet tarafından kurulan irili ufaklı 26 çiftlik104 ve 3 ortak çadır yerleşim birimi ile 15 üreticinin malikanesinde 377 fındık işçisiyle görüşmeler yapmıştır. Amacı, Türkiye’deki fındık işçilerinin fındığın üretim, hasat, toplama konularındaki endişelerini belirlemek ve bunları öncelemek olan araştırmada mevsimlik işçilerin çalışma şartları da değerlendirilmektedir. Ordu ili genelinde yapılan çalışmanın bu araştırma açısından önemi, çiftliklerde görüşme yapılan işçilerin 14’ünün yani %3,7’sinin Gürcü fındık işçisi olmasıyla ilişkilidir. Araştırmanın yapıldığı 2 çiftlikte rastlanan Gürcü fındık işçileri, kadın ve erkekli gruplardan oluşup kendi ülkelerinde mesleğe sahip kişilerdir. Hali hazırda zaten Türkiye’de çalışan çok fazla Gürcü olduğu için bu göçmenler, kendi aralarında diğer Gürcüleri getirmek açısından aracı gibi davranmaktadır. Ayrıca bu işçiler yalnızca sırt çantalarıyla şehre gelip konaklama, yemek ve yatma hizmetlerini işverenlerden almaktadır. Hepsi izinsiz, kayıtdışı olarak çalışan Gürcülerin hepsi reşit olup araştırmanın genelinde görüldüğü gibi çocuk işçiliğine dair bulgular bulunmamaktadır. Ücret ve çalışma saatleri ise göçmen işçilerin geliş yerlerine göre tamamen farklı olup objektif kriterlerden uzak gözükmektedir. Yerli işçilerin yevmiyeleri 40 TL’nin üzerinde iken Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan gelen iç göçmenlerin yevmiyeleri 31-35 TL; Gürcülerin ise 25 TL şeklindedir. Çalışma saatlerinin 24 çiftlikte haftalık 48 saati aştığı tespit edilmiştir. Yerli göçmenler ve Gürcü göçmenlerin çalışma saatlerinin 07:00-18:00 olduğu tespit edilirken yerli işçilerin çalışma saatleriyse 08:00-17:00 şeklindedir.

Özetle, fındık hasadı özelinde farklı bölgelerde yapılan çalışmalarda Güneydoğu ve Doğu Anadolu’dan gelen gezici-geçici işçiler, Gürcü geçici işçiler ve yerli işçiler arasında ücret, vd. haklarda belli bir katmanlaşma söz konusudur denilebilir. Bu katmanlaşmada yerli işçilerin her zaman altında bulunan Gürcü işçiler, Güneydoğu ve

103 UGÖ’nün Gürcistan’ın düzensiz göç hareketlerine yönelik hazırladığı ilk raporda da Türkiye ve

Yunanistan gibi ülkelerin coğrafi yakınlık avantajıyla göç maliyetinin en düşük ülkeler olduğu belirtilmiştir (UGÖ, 2001: 20). Hofmann’ın (2012: 143) bulgusu bu durumun aynı zamanda göç kararı veren göçmen için tasarruf yokluğu yüzünden istemeyerek de olsa Türkiye’yi tercih etmesine sebep olabildiği yönündedir.

Doğu Anadolu’dan gelen işçilere göreyse kimi bölgelerde görece iyi konumda iken kimi bölgelerde kötü durumdadır.

2.3.1.2. Çay Hasadı

Hasadı; zararlı otlardan temizlenmesi, gübrelenmesi, yapraklarının toplanması ve doldurulan çuvallarla araçlara taşınıp bu araçlardan fabrikaya indirilmesi işlemleriyle tamamlanan çay, Hopa/Kemalpaşa’dan başlayarak Trabzon’un doğu bölgelerine kadar özellikle tüm sahil şeridinde hakim olan çalı tipindeki bodur bir tarım ürünüdür.105 Çayın varlığı, hasat dönemi ve ürün verimi konusunda enlem, yüksek nem ve dolayısıyla bol yağış, sıcak iklim, toprak, yükselti gibi birçok unsurun etkili olduğu bilinmektedir.106 Öte yandan olgunluk aşamasını hemen atlatan bir bitki olarak hızlıca bozulmaya başlamakta ve dolayısıyla zamanı geldiğinde hasat edilmediği takdirde verim ve kalite kaybı yaşamaktadır. Ayrıca toplanan yaş çay, çay alım yerine (ya da doğrudan fabrikaya) hemen veya aynı gün içerisinde götürülmemesi halinde de içinde toplandığı çuval veya bez kaplarda beklerken yine verim ve kilo kaybetmektedir.