• Sonuç bulunamadı

Araştırmanın Yöntemi, Kapsamı, Sınırlılıkları ve Alanı

Sosyal bilimlerde araştırmanın hedefi, fen bilimlerinin aksine kanıtlar bulmak değildir. Göç kavramının fertlerin hayatlarını nasıl etkilediği, değiştirdiği, bu bireylerin hangi süreçleri yaşadığı ve yeni yerdeki hayatlarına bu deneyimlerinin nasıl yansıdığı araştırılırken kanıtlar değil kesitler sunulması ve ayrıntıları ortaya konan kişisel deneyimlerin yorumlanması, göç alanındaki niteliksel araştırmaların özünü oluşturmaktadır.148 Nicel araştırmalarda ise elde edilen bilgiler çoğunlukla tanımlayıcı özellikte olurken bu bilgiler, makro düzeyde göçün eğilim ve örüntülerini, göçün belirleyicilerini ve göçün sonuçlarını kapsamakta; sayısal verilerle göçün boyutu, göçmenlerin profili (yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durumu, çocuk sayısı gibi) konusunda bilgiler sunmaktadır. Oysa 1990’lı yıllardan bu yana göç deneyimlerinin öznel gerçeğini ortaya koymaya çalışan niteliksel araştırma desenleri (görüşmeler, katılımcı gözlemler, sözlü tarih, vb.) göçü birçok boyutuyla ele almaya çalışmaktadır. Bu açıdan göçmenlerin eylemlerini ve daha büyük sosyal yapılarla ilişkilerini katılımcı bir biçimde incelemek, yani araştırma sahasında uzun süreler boyunca bulunmak ve gözlemler yaparak, enformel görüşmelerle bireyleri araştırmaya dahil ederek çalışmak;

148 Zira nitel araştırmanın tarihsel kökeni beşeri bilimler, Sosyoloji, Antropoloji ve değerlendirmeye

onların göç hikayelerini, yeni ikametgahlarını ve yerleşim sürecini, bu süreçte karşılaştıkları zorlukları ve faydalandıkları destekleri, göç ağlarını, göçün sosyal hayatlarına etkisini ve yeni kültürlere entegre olma gibi birçok konuda bilgi toplamasını sağlamaktadır (Kümbetoğlu, 2015: 59-61).

Gerçekten de “Nitel araştırma; mecazi anlamda incecik iplik, birçok renk, farklı doku

ve çeşitli malzemelerin karışımından oluşan girift bir kumaşa benzer. Bu kumaş kolay veya basit bir şekilde açıklanamaz. Kumaşın dokunduğu tezgâh gibi, genel varsayımlar ve yorumlayıcı çatı, nitel araştırmayı bir arada tutar” (Creswell, 2013: 42). Bu araştırmada da tercih edilen nitel araştırma yöntemi; çay üreticileri, Gürcü işçiler ve aracılar ile sınır ekonomisinin getirdiği fırsatlar, sınır nüfusunun sosyal yapısı, kültürel yakınlıklar, ülkeler arasındaki politik ilişkiler, vb. birçok unsuru kapsayan bir kumaştır. Öte yandan Bryman’ın (1988: 94) çalışmasında görüldüğü gibi nitel araştırma yönteminin nicel araştırma yönteminden kimi farkları; araştırmacı ile özne (katılımcı) arasındaki ilişkinin yakın olması, araştırma stratejisinin yapılandırılmamış olması, bulguların kapsamının ideografik (tekil) olması, verilerin doğasının zengin ve derin olması, teori/kavram ile araştırma arasında “ortaya çıkarma” ilişkisinin bulunmasıdır. Bunlara ek olarak Sarantakos (1993: 15) nitel araştırmada; tümdengelimli değil, tümevarımsal bir teori mantığı taşındığını, teori inşasının yönünün gerçeklikten başladığını, analitik (kuram geliştirme) veya örnek genellemelerine imkan tanıdığını belirtmektedir. Bahsi geçen farklılıklar, nitel araştırmanın nicel araştırma karşısında güçlü ve zayıf yönlerine de ışık tutmaktadır. Sarantakos’un (1993: 51) belirttiği gibi bu zayıf yönler, onun doğasıyla doğrudan ilişkili olup değerlendirmenin pozitivist önyargılarını yansıtmasına dayanmaktadır (Tablo 10).

Tablo 10. Nitel Araştırma Yönteminin Güçlü ve Zayıf Yönleri

Güçlü Yönleri a) Davranışı doğal ortamında izleme

-Veriye erişimin çok daha zengin kanallarla gerçekleştirilmesi b) Anlayış derinliği

-Katılımcının dünyasını derinlemesine araştırma c) Esnek tasarım

-Yapılandırılmamış/Yarı yapılandırılmış veri toplama tekniklerinin “sürpriz” bilgilere erişimi de kapsaması

-Grup içerisinde bulunan/yaşayan araştırmacının saha çalışması başlamadan önce dikkate bile alınmayan olayları ve koşulları deneyimlemesi ve anlayabilmesi

Zayıf Yönleri/Sorunları a) Araştırma tasarımının etik uygunluğu

-Zararlı bilgilerin tespiti ve bunları koruma güçlüğü

-Özellikle katılımcı gözlemlerde araştırmacının grubun bir parçası haline gelmesi

-Katılımcılarla sıkı kişisel ilişkiler kurulması b) Tarafsızlık ve önyargı problemleri

-Nesnelliği yitirebilme ihtimali: Aşırı-özdeşleşme

-Örneklem seçiminin, evreni temsil etme riskleri: Genelleme c) Güvenilirlik sorunları149

-Benzersiz bir olayda tek bir araştırmacıya güven: öznellik -Esnek tasarımın anlamsız bilgi üretme ihtimalinin bulunması d) Diğer

-Hassas konularda (etnik, dinsel, cinsel tutum, madde bağımlılığı, vb.) katılımcı görüşmelerde araştırmacının sağlık riski taşıması -Doğası itibariyle çok zaman alması

Kaynak: Chadwick, B.A., Bahr, H.M. and Albrecht, S.L. (1984), Social Science Research Methods, Englewood Cliffs, NJ.; Prentice-Hall, 211-215’ten faydalanılarak oluşturulmuştur.150

Bu çalışmada ele alınan nitel araştırma yöntemi ile veriye erişim kanallarının zenginliğinden, esnekliğinden ve derinliğinden sıkça faydalanılmıştır. Farklı bölgelerde (işçi evi, çay tarlaları, işçi toplanma yeri, işçilerin vakit geçirdiği mekânlar) farklı olaylara (çay toplama, çay temizleme, işçi-işveren pazarlığı) ilişkin olarak gözlemler ve görüşmeler yapılmıştır. Araştırma hedefinin açıkça ifade edilmesiyle de güven ilişkisi kurulan ve kendi doğal ortamlarında görüşülen katılımcıların araştırmaya en etkin şekilde katkıda bulunması sağlanmıştır. Aynı zamanda Chadwick, vd.’nin (1984: 212) belirttiği gibi nicel araştırmadaki yapılandırılmış veri toplama tekniğinin “sorulmayan sorulara cevap vermeyeceği” gerçeği, nitel araştırma yöntemi ile aşılarak araştırmacının da beklemediği sürpriz sonuçları ortaya çıkarmayı sağlamıştır.

149 Nicel veri toplamada güvenilirlik önemli bir konu iken nitel araştırmacılar tarafından bu durum

genellikle sorunsal olarak tanımlanmamıştır. Kimi ressamların bir dağı resmettikleri tablolarının hepsinin "doğru" ve aynı zamanda “farklı” olabileceği gibi, belirli bir grubun farklı açıklamalarının gözlemciler arasında yanlı ya da yanlış olmaksızın farklılık gösterebileceğini belirtmektedirler (Chadwick, vd. 1984: 215).

150 Nitel araştırma sürecinde yaşanan sorunları etik sorunlar; zaman, enerji ve para sorunları; araştırma

tekniklerinden kaynaklanan sorunlar; veri işleme ve değerlendirme aşamasındaki sorunlar ile raporlamada karşılaşılan sorunlar olarak da ele almak mümkündür (Kümbetoğlu, 2008).

Öte yandan nicel araştırma nomotetik (yasa koyucu) yapısı itibariyle “ne kadar” sorusu ile genellemeleri amaçlarken nitel araştırmacı temsili bilinmeyen/muhtemelen bilinmeyecek olan spesifik bir sahada çalışır. Dolayısıyla genellenebilirlik konusunda nitel araştırmaya yöneltilen eleştiriler ışığında bu çalışmada yer alan örneklemin evreni yansıtma riskinin olduğu belirtilmelidir. Nitel araştırmanın zayıf yönlerinden biri olarak belirtilen “çok zaman harcama” ve “araştırmacının nesnelliğini kaybetmesi” risklerini (Tablo 10) aşmak açısından araştırma 2016 yılı çay hasat dönemleri içerisinde tamamlanmıştır. Bununla birlikte araştırmacı mümkün olduğunca araştırma örneklemlerini (işçi-işveren) tarihsel olarak ayırmamaya ve görüşmelerini eşanlı yürütmeye çalışmıştır.151 Böylece araştırmacı ne işçilerin ne de işverenlerin etkisinde kalmamayı da hedeflemiştir.

Araştırmanın alanını Artvin ilinin çay tarımıyla bilinen ilçelerindeki (Kemalpaşa, Hopa, Arhavi, Borçka) mevsimlik Gürcü göçmen işçiler ile onların işverenleri olan çay üreticileri oluşturmaktadır. Araştırmacı, bu araştırmanın asıl saha çalışmasına başlamadan önceki yaz mevsiminin sonlarında (Ağustos-Eylül 2015) Hopa’da Gürcü göçmenlerin nerede ve ne zamanlarda yoğunlukta bulunduklarını anlamak açısından gözlemlerde bulundu. Araştırmacı çay hasadında ve inşaat işlerinde çalışan göçmen işçilerin “viyadük altı” (bu yer 2016’ya kadar Gürcü Pazarı adıyla da anılıyordu) denen yerde toplandıklarını gözlemledi. Bunun ardından çay hasadı sezonunun sonlarında, 20 Eylül 2015’te, bölgede sık şekilde gözlemlediği, lokanta- restoran, vb.de tuvalet bekçiliği işi yürüten Gürcü kadın işçilerden birisi ile yapılandırılmamış derinlemesine mülakat yaparak iletişime geçti. Görüşme, bu katılımcının Türkçe konuşmayı bilmesi dolayısıyla çevirmene gerek olmaksızın katılımcının işyerinde gerçekleştirilmiştir. Gürcistan işgücü piyasasına ve sosyo- ekonomik yaşantısına dair temel özellikler ile Türkiye’deki durumunun karşılaştırılmasını sağlayacak verimli bilgiler elde edilen bu görüşmeden; çay işçileri ile ilgili yapılacak görüşmelere ilişkin yarı yapılandırılmış soru formunun (Ek-1) hazırlanmasında, araştırma problematiğinin ve yönteminin belirlenmesinde yararlanılmıştır.

Gözlemler ve ön saha çalışmasının ardından çay sezonunun tekrar gelmesine kadar geçen süreçte, Gürcü ve Türk araştırmacıların makaleleri ile birlikte uluslararası veya bölgesel kuruluşların raporlarıyla genelde Gürcü göçünün, spesifik olarak da

151 İşçi görüşmeleri 10.08.2016-04.09.2016 arasında gerçekleştirilmişken işveren görüşmeleri 30.06.2016-

Gürcülerin mevsimlik tarım göçüne dair literatür taraması yapılmıştır. Türkiye’deki Gürcü göçünün çoğunlukla ev-eksenli çalışan kadın işgücüne; mevsimlik göçün ise çoğunlukla Kürt veya Suriye sorunuyla gündeme gelen Suriye kökenli mevsimlik işçilere dayandığı için literatürdeki kısırlıklar göze çarpmıştır.

Literatür taramasının ardından çay sezonu geldiğinde Gürcü çay işçileri ve yerli çay üreticileri ile gözlemlerle152 birlikte görüşmeler153 yapılmaya başlanmıştır. Görüşmeler, 30 Haziran 2016 ve 10 Eylül 2016 tarihleri arasında 10 tanesi çay tarlası sahibi; 9 tanesi Gürcü çay işçisi olmak üzere toplam 19 katılımcı ile derinlemesine mülakat154 şeklinde gerçekleştirilmiş ve görüşmelerde yarı yapılandırılmış soru formları (Ek-1 ve Ek-2) ile kullanılmıştır. Verilen yanıtlara ve mülakatın durumuna göre sorular çeşitlendirilmiştir. Örneklem seçiminde temel teknik, kartopu tekniği olsa da çay üreticilerinin bir kısmı araştırmacı tarafından tanınan ve araştırma amacını kabullenmede hızlı bir refleks gösteren katılımcılar olduğundan araştırmaya onlarla başlanmıştır. Bu katılımcılar aracılığıyla hem yeni çay üreticilerine hem de kimi işçilere erişilmiştir. İşçilerin önemli bir bölümüne ise Gürcü çevirmenin aracılığıyla işçilerin tercih ettiği bir çay ocağı ve viyadük altı denen yerde erişilmiştir. Çay ocağında

152 Gözlem tekniğinin en önemli avantajı, ilk elden veri derlemektir. Bununla birlikte gözlem sayesinde

araştırmacının öngöremediği anlık oluş ve değişmeleri veya farklı boyutları görebilmek olasıdır. Öte yandan gözlem yapmak kolaydır, güven konusunda diğer tekniklere göre en az derecede sorun yaşanmaktadır. Gözlemin zorluk ve sınırlılıkları ise görünür olanın bilgisini sunmasına dayanmaktadır. Niçin sorusuna cevap vermemesi, araştırmacının konuyla ilgili kontrolünün olmaması gibi hususlar gözlemin temel sorun alanlarını teşkil ederken gözlem sahasında uzun vakitler harcamak, araştırmacının sahada kabulünü kolaylaştıran bir unsur olarak kabul edilmektedir (Kümbetoğlu, 2008: 132-134). Bu araştırmada da pilot çalışmalardan itibaren işçi evi, çay tarlası, işçilerin toplandığı ve vakit geçirdiği yerlerde (işçi pazarı ve kıraathane gibi) uzunca süreler vakit geçirilmiş ve gözlemin eksiklikleri yapılan görüşmelerle en aza indirilmeye çalışılmıştır.

153 Nicel araştırma yöntemlerinde tercih edilen anketlerin aksine görüşmeler, sosyal hayatın farklı

yönlerine dokunabilmekte ve genellikle farklı soruları içermektedir. Anketler bir seçim sonucunu tahmin etmeyi ve sonuçlarını topluma genellemeyi arzu etmektedir. Elbette görüşmeler de genellemelere varabilmektedir; ancak görüşmelerin esas amacı anlayabilmektir. Örneğin “İnsanlar bu politikaya niçin

karşı durmaktadır?”. Bu farklılığa uygun olarak anketör, genellikle daha geniş bir kitleye ulaşmaktaysa

da görüşmeci amaca yönelik örnekleme veya yargısal örnekleme gibi tekniklerle genellikle belli bir birikimi, deneyimi veya özellikleri olan bir kitleye ulaşmaktadır. Geniş kitleler, toplanmak istenen veriler ve zaman kısıtı dolayısıyla anketlerin soruları görüşmelere nazaran kısa olmak zorundadır. Dolayısıyla anketler, “Seçimlerde kime oy vereceksiniz?” gibi sorularla doğrudan, ama düşük çıkarımlı veriler elde ederken görüşme soruları “Siyasi bir makam için bir adayın hangi özellikleri sizin ona güven duymanızı

sağlayacaktır?” veya “Farklı ırklardan kişilerle kişisel ilişkileriniz nasıldır?” gibi karmaşık sorularla

kapsamlı veriler elde etmektedir (Vogt, vd. 2012: 33-34).

154 Derinlemesine görüşmeler, katılımcılardan ayrıntılı ve derinlemesine elde edilebilecek bilgiler

sunmasına rağmen Kümbetoğlu’nun (2008: 102-108) belirttiği gibi araştırmacının üslubu-iletişim becerisi, katılımcı karşısında güç ilişkisi kurma çabası ve baskı kurma isteği, bilgilendirilmiş rızaya aykırı davranma gibi kimi etik hususları dolayısıyla hassas bir konumdadır. Bu araştırmada katılımcılarla yapılan görüşmelerde konunun yasal anlamda düzensizliği de içermesi dolayısıyla etik konulara özellikle dikkat edilmiştir. Katılımcılarla yapılan görüşmelerden önce araştırmanın amacı doğrudan anlatılmış, kimliklerinin gizli tutulacağı belirtilerek gerekli güven ortamı sağlanarak görüşmelerin eksiksiz ve daha verimli akışı açısından da katılımcıların rızasıyla ses kayıtları alınmıştır. Katılımcılar üzerinde sağlanan güven sayesinde hiçbir katılımcı soruları cevaplamaktan çekinmemiştir.

görüşme yapılan işçiler aracılığıyla da diğer işçilere ulaşılmış ve evlerine konuk olunarak derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Bu mülakatların tamamı Hopa’da gerçekleştirilmiş olup Artvin ili dışında, Rize ve Trabzon’dan da birer çay üreticisi katılımcı ile o iller hakkında da önemli bilgiler toplanmıştır. Görüşme yapılan çaylık sahiplerinin seçiminde dikkat edilen iki önemli husus bulunmaktadır. Birincisi, çaylık sahiplerinin sınıra uzaklığı bakımından farklı köylerden (örneğin Sarp ve Kazimiye köyleri sınıra çok yakınken Esenkıyı köyü ortalarda yer almakta, Koyuncular köyü ise Hopa ilçesinin denize ve sınıra en uzak köylerinden biridir) olmalarına özen gösterilmesidir. İkincisi ise bu tarla sahiplerinin Gürcü göçüne dair bilgili olduğu düşünülen yerli bireylerden olmasına önem verilmiştir. Böylece araştırmacı farklı köylerdeki deneyimlerden faydalanarak geniş çapta bilgi toplamış, hatta Rize ve Trabzon’daki örnekler ile iller arasındaki kimi farklılıkları görmüş ve aynı konularda işçi-işveren arasındaki ikilemler hakkında veriler toplamıştır.

Görüşmeler, çaylık sahiplerinin çalıştıkları işyerlerinde gerçekleştirilmişken işçilerle yapılan görüşmeler dört ayrı yerde tamamlanmıştır. Çoğunlukla Gürcü işçilerin vakit geçirdiği bir çay ocağında (2 işçi); ikincisi işçilerin daveti üzerine hanelerinde (2 işçi); üçüncüsü viyadük altında (eski adıyla Rus pazarı, Gürcü pazarı denen işçi toplanma yerinde) (4 işçi) ve sonuncusu Gürcü işçilerin çoğunlukla ev kiraladıkları Sundura Mahallesi’ndeki bir parkta (1 işçi) yapılmıştır. İlk işçiye erişim, Gürcüce ve Türkçe bilen Gürcü tercüman aracılığıyla sağlanmıştır. Onun ardından kalan işçilerin 7’sine kartopu tekniğiyle ulaşılmışken en son görüşülen işçiye ise işveren katılımcılardan biri aracılığıyla ulaşılmıştır. Kartopu örnekleme tekniği, araştırma sorununa önemli bilgiler sunabilecek bireylere erişimde kolaylık sağlamasıyla avantajlıdır (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 122). Aynı zamanda kartopu tekniği ile erişilen işçilere, kendilerini tanıyan birilerinin aracılığıyla ulaşıldığı için görüşmelerin güven ilişkisi içerisinde ve daha rahat katılım sağlanması sağlanmıştır. Öte yandan Kümbetoğlu’nun (2008: 99) belirttiği gibi kartopu tekniğine yöneltilen eleştirilerin en başında yalnızca belli bir grup ya da kişiye ulaşma riski gelmektedir. Dolayısıyla örneklemin evreni yansıtmama ihtimali eleştirilmektedir.

Görüşmeler 30 dakika ile 120 dakika arasında sürmüştür. Araştırmacı, işçilerle yapılan görüşmeleri işverenlerle yapılan görüşmelere göre kısa tutmak zorunda kalmıştır. Çünkü başta viyadük altındaki ve mahalledeki işçiler olmak üzere, çay hasadı döneminde her an iş gelmesini bekleyen veya ülkelerine dönüp bir an önce geri gelmeyi arzulayan işçilerle görüşme ayarlamak ve uzun sürelerle tutmak zorlayıcı olmuştur.

Hatta viyadük altındaki çay ocağında yapılan bir görüşme esnasında Borçka’da odun işiyle ilgili olmak üzere vize sorunu olmayan işçilere iki ay boyunca elektrikli testereyle odun kesme ve taşıma işi teklifiyle gelen bir işverene kendilerinin çay işçileri olduklarını, o işleri yapacak işçilerin karşıya geleceklerini söyleyerek işi reddettiklerine tanık olunmuştur. İşçilerin “karşı” diye belirttiği yer, çay işçilerinin beklediği yerin yaklaşık 20 metre ötesindeki geniş bir kaldırımdır. Araştırmacının izleyen günlerdeki gözlemleri kaldırım üzerinde bekleyen buradaki işçilerin de çay işçileri kadar kalabalık bir grup oldukları, inşaat ve taşımacılık gibi işlerde çalıştıkları; hatta çay işçilerinin aksine yılın önemli bir bölümünde orada iş bekledikleri yönündedir.

Araştırma açısından yaşanan diğer bir önemli zorluk 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe girişimidir. Darbe girişiminin yansıması olarak sınır kapılarında yaşanan kontrollerin sıklaşması, vb. nedenlerle saha çalışmasına bir süre ara verilmiştir.

Öte yandan çay hasadına uzak olan araştırmacı, saha çalışması esnasında elde ettiği özellikle ücret, vd. bulguların literatür taramasındaki birçok mevsimlik göçmenlik verileriyle anlamlı düzeyde farklılık içermesi dolayısıyla işi anlamlandırmak açısından sınıra oldukça yakın olan Kazimiye Köyüne 16 Ağustos 2016 tarihinde sabah erken saatlerde çay bitkisinin temizlenmesi işine ilişkin olarak tarla sahibi, eşi ve bir arkadaşları ile gidip işin ağırlığını birinci elden deneyimlemiştir (Ek-3).

Araştırmada nitel araştırma yöntemine uygun şekilde gözlem ve görüşmelerle toplanan veriler betimsel/betimleyici bakış açısıyla analiz edilmiştir.155 Açıklamanın aksine betimlemenin, Punch’ın (2005: 16) ve Yıldırım ve Şimşek’in (2016: 238) belirttiği gibi olayın nasıl ya da niçin olduğuna değil, ne olduğuna odaklanması bu yöntemin hem tanımı hem eleştirisi niteliğindedir. Ancak betimleyici çalışmaların değerli olduğu üç önemli örnek bulunmaktadır. İlki yeni bir araştırma alanı açılıp açıklayıcı çalışmalar hedeflendiğinde; ikincisi karmaşık sosyal süreçlerin dikkatli şekilde ele alınması; üçüncüsü etnografik çalışmaların amacının genellikle betimleme olmasıdır (Punch, 2005: 16).

155 Betimsel analiz, görüşme verilerinin özgün biçimlerine sadık kalarak, katılımcıların ifadelerinden

doğrudan alıntılar yaparak betimsel bir yaklaşımla verileri analiz eder. Mülakatların çözümlenmelerinde kelimelere, ifadelere, kullanılan dile, diyalog yapısına ve özelliklerine, sembolik anlatım ve benzetmelere dayanarak tanımlayıcı analiz yürütebilir (Kümbetoğlu, 2008: 154). Elde edilen veriler, sistematik ve açık bir şekilde betimlendikten sonra gerekli açıklamalar ve yorumlar yapılır, sebep-sonuç ilişkileri irdelenir ve kimi sonuçlara ulaşılır. İlişkilendirilen temaların anlamlandırılması ve tahminlerde bulunulması yorumun diğer bir boyutunu oluşturur. Kısaca bir çerçeve oluşturulur, veriler işlenir, bulgular tamamlanır ve en nihayetinde yorumlanır (Yıldırım ve Şimşek, 2016: 239-240).