• Sonuç bulunamadı

Güney-kuzey kökenli kabileler ayrımı

2. Kûfe'nin siyasî tarihi

3.1. Güney-kuzey kökenli kabileler ayrımı

Kûfe'ye yerleşen kabileler Güney kabileler ağırlıklıdır ancak şehirde Kuzey kökenli kabileler de vardır. Bu kabile çeşitliliğinin şehrin sosyal yapısı yanında ekonomik ve siyasî düzenini de etkilediği görülmektedir. Dûrî, bu çeşitliliğin olumlu etkisinin Yemenli kabilelerin medeniyet birikimlerinin, şehrin gelişmesine katkı sağlaması olduğu kanısındadır. Bu kabileler Medeni açıdan kabilevî örflerini uzun zaman korumuşlardır ve Fıkıh, Arapça ilimleri ve Tarih ilimlerine önemli bir katkı sağlamışlar, böylece Kûfe ve Basra'nın ilmî düzeyde hatırı sayılır bir konuma gelmesine hizmet etmişlerdir.136 Dûrî, ilk etapta Arapların kabilevî hayat tarzıyla devlet/ümmet şuuru arasında bir çatışma yaşadıklarını tespit etmektedir:

… İslamî ilke ve yönlendirmelerle kabilevî mefhumlar arasında, yeni ve dinamik olanla eski ve durgun olan arasında, kabile kavramıyla ümmet/devlet kavramı ve bunlara ilişkin tavır ve meydan okuyuşlar arasında genel hayatta bir karşılaşmanın ve cepheleşmenin olduğudur. Bu karşılaşmaya dikkat edilmeden ilk dönem İslam Tarihi'nde birçok olay ve gelişmenin anlaşılması mümkün değildir.

İslam öncesi daha çok kabilenin kendi içinde veya komşu kabileler arasında küçük çaplı dayanışma şeklinde ortaya çıkan kabile asabiyetinin büyük grup çatışmasına dönüşmüştür. Bu dönüşüm Kûfe'de etkili olan Kaysî-Adnanî çatışmasını anlamak açısından önemlidir. Dûrî dönüşümü şu sözlerle açıklamaktadır:

…Emevî dönemindeki kabile çatışması İslâm öncesi su, toprak ve öç savaşları çatışmasından farklıydı. Kabile asabiyeti şimdi, sosyal ve iktisadî gelişmeler sonucunda kabile iç dayanışmasının sarsıldığı bir anda, otorite ve devlet içinde nüfuz kazanma çatışmasına dönüşmüştü. İşte bu durum, daha önce bulunmayan ve Emevî döneminde ortaya çıkan büyük kabile gruplaşmalarını açıklar.

Montgomery Watt, Kuzey ve Güney Araplarının olaylar karşısında birbirinden farkı tutum sergilemesinde onların ait oldukları geleneğin etkisi olabileceği görüşündedir. Buna göre Yemenli Güney kabileler merkezî bir otoritenin hakimiyetinden gelmişlerdir ve karizmatik lidere itaat eğilimindedirler. Kuzey kabileler

27

ise kabile üyelerinin eşitliğini savunuyorlardı ve tek kişilik bir otorite yerine kabile otoritesini kabul etmişlerdi. Watt, sıkıntı anlarında geleneğin bu izlerinin farkında olmadan insanları (Güney kabileler için) ehliyetine bakmaksızın karizmatik bir lider aramaya veyahut (Kuzey Arapları için ise) karizmatik bir cemaate mensubiyet arayışına girerler ya da bunu oluşturmaya ittiğini söylemektedir.137

Kabile asabiyetinin siyasete açık yansımaları olmuştur. Örneğin Irak Yemenîlerinin Hucr hadisesinde sergilediği destek veren ancak diğer yandan çekinen ikircikli tavrı Hz. Ali döneminde de görmek mümkündür. Onların bu kararsızlıkları Hz. Ali'yi ve onu savunanları zor durumda bırakmıştır. Bir taraftan Hz. Ali'yi desteklerken diğer yandan bunu Kureyş'in iç problemi olarak görmeleri Irak'taki Hz. Ali taraftarlarını zayıflatmıştır.138

Kabile faktörünün siyasî tercihlerde de etkili olduğu söylenebilir. Şiî harekete destek verenlerin daha çok Yemen kökenli Güney Araplar'ından olması ve Harici hareketlerin takipçilerinin Kuzey kökenli kabilelere mensup olması dikkat çekicidir. Bu durum siyasi hareketlerde kabile faktörünün etkisinin küçümsenemeyeceğini göstermektedir.139

Arap kabilelerinde hakim olan asabiyeti yönetme konusunda yöneticiler farklı yöntemler benimsemişlerdir. Muaviye halifeliği boyunca Emevîlik görüntüsünü en aza indirmeye çalışmıştır. Bu stratejisini vali olarak tayin ettiği isimlerde de sürdürmüştür. Ordu komutanları ve valileri yalnız Emevî soyundan seçmemiş, diğer kabilelere de yönetimde yer vermiştir.140 Hz. Ali ise Ensar-Haşimoğulları-Irak Yemenîleri üçlüsünü merkeze alan bir yönetim benimsemiştir. Ancak başta Kureyş'i çekemeyen Yemenî kabileler zamanla bu tutumlarını bütün Kuzey/Adnânî kabilelere teşmil etmişlerdir. Bu durum Hz. Ali taraftarları arasında ve Kûfe'de ayrılıkların baş göstermesine neden olmuştur.141

Kabilelerle ilgili değinilmesi gereken diğer bir husus da İslam öncesi ayrılıkların İslamiyet sonrası ilişkileri etkilemesidir. Örneğin cahiliye döneminde Becîle kabilesinden birinin Kelb mensubu biri tarafından öldürülmesiyle çıkan çatışma hali,

137 Watt, Teşekkül Dönemi, s. 56. 138 Apak, Asabiyet, s. 198.

139 Watt, Teşekkül Dönemi, s. 53-55. 140 Apak, Asabiyet, s. 188.

28

Becîle'nin Haşimîler'in yanında, Kelb'in ise Emevîler safında yer almasıyla İslam'dan sonra devam etmiştir. Sıffîn Savaşı'nda Hz. Ali'yi desteklemişlerdir.142 Yine bu türden ilişkilere bir örnek de Ezd kabilesiyle Has'am kabilesidir.143 İki kabile arasında cahiliye döneminde savaşlar meydana gelmiştir. Daha sonra Kûfe'ye yerleşen bu kabilelerden Ezd'in, Hz. Ali ve takipçilerini desteklemesi ve Has'am'ın Muaviye taraftarı olmasından hareketle cahiliye dönemi siyasî tercihlerinin İslam sonrası tavırları etkilediği söylenebilir.144 Emevi destekçisi Kelb kabilesiyle Haşimî taraftarı Himyer arasındaki cahiliye döneminde yaşanan düşmanlığın etkili olması muhtemeldir.145 Benzer bir durum Kinde ve Esed kabileleri arasında da yaşanmıştır. Esed kabilesi Emevîlerin en büyük destekçilerinden olurken Kindeliler kimi zaman Emevîleri desteklemiş bazen de İbnü'l Eş'as gibi Emevî düşmanlarının yanında yer almışlardır.146

Kabileler, Kûfe'ye atanan yöneticilere de müdahale etmişlerdir. Nitekim Hemdan kabilesinin Muaviye'nin ölümünden sonra yaşanan çekişmede Kûfe valisi seçilmek üzere olan Ömer b. Sa'd b. Ebî Vakkâs'ı istememesi sonucu Âmir b. Mes'ud vali olmuştur.147

Bazı kabileler Emevî düşmanlığyla meşhur olmuşlardır. Bunlardan biri de Kûfe'nin itibarlı kabilelerinden Mezhîc'tir. Hz. Ali-Muaviye çatışmasında Hz. Ali'yi desteklemişler, Muhtâr es-Sekafî'nin ordusunda savaşmışlarıdır. Özellikle Mezhîc'in kollarından neha' kabilesi Hz. Osman döneminden itibaren Emevî karşıtı hareketlere destek vermişlerdir. Nitekim Hz. Osman'ı kuşatanlar arasında kabile reisi Malik el-Eşter de vardır. Malik daha sonra da Emevî karşıtı tavrını sürdürmüştür. Muhtâr es-Sekafî'nin Kûfe'ye hakim olabilmesi de Neha' kabilesinin desteğini almasıyla mümkün olmuştur.148

Kûfe valilerinin birkaç istisna dışında tamamının Kuzey Araplarından seçilmiş olması bunun bilinçli bir strateji olduğu izlenimi uyandırmaktadır.149

142 Becîle kabilesi hakkında detaylı bilgi için bknz. Mustafa Fayda, "Becîle", DİA, V, 287.

143 Ezd hakkında detaylı bilgi için bknz. Hüseyin Algül, "Ezd", DİA, XII, 46- 47; Has'am hakkında detaylı

bilgi için bknz. Hüseyin Algül, "Has'am", DİA, XVI, 281, 282.

144 Söylemez, Kûfe, s. 116, 117.

145 Söylemez, Kûfe, s. 125. Himyerîler hakkında detaylı bilgi için bknz. Hüseyin Algül, "Himyerîler",

DİA, XVIII, 62, 63.

146 Söylemez, Kûfe, s. 128. 147 Söylemez, Kûfe, s. 122.

148 Söylemez, Kûfe, s. 134; kabile hakkında detaylı bilgi için bknz. İbrahim Sarıçam, "Neha'", DİA,

XXXII, 535.

29