• Sonuç bulunamadı

Çerkez dansları genelde ritimli danslardır. Bunlar Kafkas insanının erkekler için savaşçı hemde eğlenceli, bayanlar için kibar ve zarif yanlarının beden diline dönüşmüş biçimleridir.

Bunlar, düğünün başlangıç ve bitiş dansı olan wuic, kafe, şeşen, zıgalet, kafe kuançe, zefago, kama v.b. danslardan bazıları olup günümüze ulaşmışlardır.

Görüşme yapılan kişilerin köyde oynanan oyunlar ile ilgili verdikleri bilgiler şu şekilde olmuştur;

Görüşme yapılan kişilerin bir tanesi eskiden beri leperuş olduğunu ifade etmiştir.

Başka da şakalaşma ağırlıklı olan bir oyundan bahsettiler: Eskiden düğünlerde oynanan bir oyunların olduğunu, biri bir ağaca çıkar, kestikleri hayvanın derisini aşağıda bekleyen atlıların arasına atar, deriyi kim kaparsa bahşişi o alarak bu ve buna benzer evvelden çok güzel oyunlar oynanır, ancak görüşme yapılan kişiler şimdi artık o oyunların bilinmediğini üzüntüyle ifade etmişlerdir.

Deriyi kapana bahşiş ya da başka bir şey verirler, bütün atlılar ilk kapanın elinden almak için üstüne çullanır deriyi çekiştirip dururlardı şeklinde ifade etmişlerdir.

Yine görüşme yapılan bir başka kişi ise, at yarışı yapıldığını, iyi atı olan önde gider, böyle çok güzel oyunların eskiden olduğunu, ama detaylarını hatırlamadıklarını ya da unuttuklarını ifade etmiştir. Daha anlatmaya devam ederek, aralarına yabancılar girmeye başladığından beri bildiklerini de unuttuklarını ifade edip, “artık Çerkezler bir arada değiliz ki”… diye devam edip, aynı zamanda üzüntülerini de dile getirmiştir.

Köydeki bir yaşlının düğününü hatırladığını kastederek düğünde at yarışı yaparlar, at yarışıyla bayrağı kapışırlardı. Bayrağı her zaman Selamet adında bu konuda ün yapmış biri alır, evin içine atla girer, merdivenleri takur tukur atla çıktığını ifade etmiştir. Deri kapma yarışması yaparlar, biri ağaca çıkıp koyun derisi ya da keçi derisini atlılara atar, atlılar deriyi kapmaya çalışırlar, kimin atı iyi koşuyorsa, deriyi kim kaparsa bahşişi o alır, şeklinde ifade etmiştir.

Köydeki başka biri için ise, eşeğe ters bindirirler, kuyruğunu eline verip, ağzına da haluj (içli ekmek) koyarlar, öyle şakalar da yapılır, bunları Çerkezlerin otantik düğün şakaları olarak paylaşmışlardır.

Önceleri mızıka ve pıkaçıçle düğünü yaparlarmış. Büyükler dans ederken herkes ayakta durur, kimse oturmaz, saygı gösterir, Çerkez düğününe yabancıları almazlar, ama şimdi onlar gelmezse olmaz olmuştur, şeklinde otantikliğin esamesinin kalmadığını ifade etmişlerdir. Eskiden birine bir şey dediklerinde, o olurdu, yani kimsenin kimseyi kırmadığını ifade etmişlerdir.

Başka bir görüşme yapılan kişi ise, herkesin düğününe giderek çok güzel düğünler yaptıklarını, ancak şimdi hiçbir şey yapamadıklarını üzüntüyle belirtmiştir. Bayram olunca oynayacağız diye çabuk bitmesin der, sabaha kadar sürsün isterler öyle güzel düğünler yaptıklarını ifade etmiştir.

Örneğin, görüşme yapılan kişilerin biri, amcalarının evinde çok güzel düğünler yaptıklarını, babaları yaşlı olduğu için onun yanında (utandıklarından) oynayamadıklarını ifade etmiştir. Çerkez geleneğinde oynayanların içinde yaşı

ilerlemiş büyük varsa, onun genç akrabaları oyun oynayanların içine girmezler, sadece uzaktan kenerda seyirci olarak bakarlar.

Amcalarının evine gidip sabaha kadar oynadıkları, eğlendikleri halde, amcalarının onlara bir şey demediğini ifade etmiş, bu vesileyle kendisini de (amcasını) minnet, şükran ve rahmet ile yad etmiştir. Çerkezlerde yakın ve uzak olsun aynı sülaleden olanlar öz kardeş gibi her zaman bir araya gelirler, akraba evliliği tabudur asla yoktur ve toplum dışlar, o nedenle akraba çocukları her zaman bir arada büyürler.

Yine görüşme yapılan başka bir kişi “Pşıvunem keişagar voh voh voriday,” şarkısını (gıbze) söylerken nefeslerinin yetmediğini ifade ederek gülümsemiştir. Temannah ile gelinleri gezdirirler, amcalar başta olmak üzere büyüklerle gelini o türkü ile götürürlermiş. Yine, bugaşelerin gelinini de o türküyle götürdüklerini, dolayısıyla eskiden buna benzer türkülerin varlığından söz etmişlerdir.

Başka bir Çerkez oyununun daha olduğunu, ama adını bilmediklerini ifade etmişlerdir. Pkaiç-Pkaçiçin eskiden ritm enstrumanı olarak kullanıldığını, lakin günümüzde adını unuttukları bir oyunun daha olduğunu ancak oynamasını bildiklerini ifade etmişlerdir. Dönerek parmak ucunda ve çok güzel oyun olduğunu, büyüklerinin kendilerine öğrettiklerini ifade etmişlerdir. Eskiden askere gidenlere eğlence-düğün (cegu) yapmak suretiyle onları hoşça uğurladıklarını ifade etmişlerdir.

Bir başka köylünün düğününde şu anda ikiside rahmetli olan iki erkek köy yaşlısının karşılıklı oynadıklarını gerisini hatırlayamadıklarını, keza, sadece tleperush vardı, başka oyun yoktu şeklinde ifade etmişlerdir.

Bir başka görüşme yapılan kişi ise babasıyla başka bir yaşlının oynadığını, bu oyunun birbirinden kaça kaça ve döne döne oynanan bir oyun olduğunu ifade etmişler, böyle şimdi oynarken oynuyorlar ya sanki biri birini dövecek gibi hareketleri vardı biri kaçar diğeri kovalar gibi idi şeklinde hatırladıklarını anlatmıştır.

Buradan da anlaşılacağı üzere köyde günümüze kadar gelen Çerkez dansı olarak tleperuş kalmış bulunmaktadır. Eskiden adları ve oynama figürleri pek de hatırlanmayan dansların olduğunu ancak günümüze ulaşmadığını anlaşılmaktadır.

Eski Çerkez düğünlerinde Tleprush dansını bütün köy bilirken günümüze geldiğimizde gerek müzisyen olarak gerekse folklor oyuncusu (dans eden) ve ritm enstrümanı kullanan insan kaynağı bakımından ciddi bir yok olma gözlemlenmektedir. Günümüzde yirmibeş yaşın altında Çerkez dansı bilen insan sayısının bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar azalmış olduğunu üzülerek ifade etmek durumundayız.

Bu köyde Çerkez kültürünün folklorik manada büyük bir yok olma noktasına geldiği açıkça gözlemlenmekte olup, değişimler hep kayıplar vererek devam ediyor, kalan bir oyun veya hatırlanan birkaç hareket olarak kalmıştır, bu da çok manidardır.

Gelin Alma (Nısaşe) ve Gelin Çıkarma Şarkıları:

Nıse gelin, Şe ise götürmek manasına gelir. Nısaşe bugünkü tam manasıyla gelin alma demektir. Çerkezlerde kız istemeden sonra genellikle günümüzdeki nişanlılık evresine dini nikah karşılık gelirmiş. Genellikle köylerde hasat zamanın bittikten sonraki sonbahar gibi ailenin büyüğü akrabalarına, arkadaşlarına köylülerine ve arkadaşlarına haber verirdi. Gelin alma olayının planlanması için toplantı-danışma yapılır, görevliler yani Thamateler seçilir, bir dissiplin ile çalışmalar eksiksiz yapılır. Gelin alıcı kafile ile de görüşülür onlara bir Thamate belirlenir, yine aynı şekilde gelin alıcı gençlerin oluşturduğu atlılara da bir Thamate şeklinde görev taksimi yapılarak her birime bir Thamate belirlenir ve Nısaşe düzenli bir çalışma ile sorunsuz bir şekilde kurallara uygun işlemler sonuçlandırılırmış.

Görüşme yapılan kişiler gelin alma şarksı ile ilgili soruya şöyle anlatıyor; Görüşme yapılan kişilerin biri direk şarkıyı söylemeye başlıyor;

Мэзэ ныкъо фэдэ - Yarım ay gibi Тинысэр ары - Bizim gelinimiz Тинысэ янэ - Gelinimizin Annesi

Джэнак1э лъэшъу - Eteği Yerden sürüklenen Джэнак1э пхъэнк1 - Eteği süpürüyor

Bu şarkıları Köyün ileri gelenlerinden birisinin annesi gelin evden çıkarken çok güzel söyler, yaşlıların yanına ayrıca götürürler, yaşlıların yanına girerken gelinin başına ellerini koyarlarmış;

Мэзэ ныкъо фэдэр - Yarım ay gibi Тинысэр ары - Bizim gelinimiz

Чэужъ 1утэу шхонч къэбыур - Çitin yanında tüfek patlatan Нысэм ятэр ары - Gelinimizin babasıdır.

Ори даи даи даи тинысэ - Voriday day day da Gelinimiz

Kızlar bir araya gelince bebeklerini gelin yaparak oynarmış. Ama şimdi hiçbir şeyin kalmadığını ifade etmişlerdir.

Оида Тинысэ - Oy Gelinimiz

Тинысэри пщыунэм къы1ешы - Gelinimiz Kayınpederin evinde

Пщыунэм къыращагъэр тинысэр ары - Kayınpeder evine getirdikleri gelinimizdir.

Оридои доооида тинысэ - Ori doy dooyda Gelinimiz

Тинысэ янэ чэужъы 1утэу къэплъэ- Gelinimizin annesi avluda bakıyor Джэхэшъо пхъэнк1эр - Yeri süpüren

Тинысэми янэр ары - Gelinimizin annesidir.

Ори доу доооои да тинысэ - Ori doy doooy da Gelinimiz

Чэужъы 1ук1эри тинысэми ятэр ары - Çitin dışındaki gelinimizin babasıdır. Ори даи доооои да тинысэ - Vori doy doooy da Gelinimiz

Мэзэ ныкъо фэдэу зафак1ом - Yarım ay gibi zefako dansına Къитщагъэри тинысэр ары ба - Aldığımız gelinimiz değilmi Ори даи даи дооооидэ тинысэ - Vori doy doooy da gelinimiz

Тинысэ, тинысэри пщыунэм къы1ещы - Gelinimiz kayınpeder evinde görünüyor.

Пщыунэми къыращагъэр тинысэр ары - Kayınpeder evine getirdikleri gelinimizdir.

Оридайда оридай - Vori doy doooy voriday Тинысэ янэ чэужъ 1ужък1э джэхашъо пхъэнк1ы. Gelinimizin annesi avluyla salonu süpürüyor

Тинысэмэ янэр арэ. Оридайда тинысэ - Gelinimiz annesiyle beraber. Voridayda gelinimiz.

Тинысэ ятэ шхонч гъэбыоу - Gelinimizin babası tüfek patlatıyor

Тинысэми ятэр арэ. Оридайда тинысэ – Gelinimizde babasıyla beraber voridayda gelinimiz

Мэзэныкъо фэдэу зэфак1ом къитщагъэри тинысэр арыба. Yarım ay gibi zafako dansına getirdiğimiz gelinimiz değilmi Оридайда тинысэ. Voridayda gelinimiz (Can, 2019).

Aynı köyden başka bir görüşme yapılan kişi ise şöyle devam ediyor gelin şarkısına:

Ори даида тинысэ ори оридаи до тинысэ - Voriday day da gelinimiz Тинысэ ятэ чэужъы уцоу - Gelinimizin babası avluda durarak

Шхонч гъэбыу оридои - Tüfek patlatıyor Тинысэ ятэр арэу - Gelinimizin babası

Ори даи даи да тинысэ - Oriday day da Gelinimiz

Тинысэ янэ джэнак1э лъэшъу - Gelinimizin annesinin eteği uzun

Джэхэшъо пхъэнк1эу тинысэ янэр ары -Yeri süpürüyor gelinimizin annesi Ори даи даи да тинысэ - Voriday day da Gelinimiz

Тинысэри пщыунэм къы1ещи - Gelinimiz kayınpeder evinde görünüyor Пщыунэм къыращэ - Kayınpeder evine getiriyorlar

Ори даи да тинысэ - Vori day day da gelinimiz (Bağ, 2018). Farklı bir görüşme yapılan kişi ise,

Vardı ama eve yaklaşınca gelini arabadan indirip temennah yapa yapa getirdiklerini ifade etmiştir.

Diğer Görüşme yapılan kişi ise, şarkıyı bildiğini ancak nefes sorunu yaşadığını ifade etmiş:

Türkü falan söyleyemediğini, nefesinin kesildiğini ama o günleri özlediğini belirtmiştir.

Genel olarak düğünlerin içinde olduklarını ifade etmişler, ancak gerek yaş dolayısıyla gerekse sağlık sorunlarından dolayı görüşme yapılanlardan sadece ikisi şarkı sözlerini hatırlayabilmiştir.

Geçmişteki Çerkez geleneklerine göre “Nısaşe” ya da gelin alma geleneğinin artık yapılmadığı gözlemlenmiştir. Maalesef günümüzde bu geleneğin artık yapılacak

alan olsun yapacak olan gençler de kalmadığı için gelin alma etkinliği yapma ortamı kalmamış bulunmaktadır.

Gerek köyün geldiği nihai durum ve gerekse Çerkez kültürü bakımından gelinen bu nokta büyük bir kayıptır. Gelin almaların Çerkez geleneklerine göre yapılmıyor olması merasimde yapılan otantik şarkıların da kaybolmasına sebep olmuştur.

Köyde ve Bölgede Yetişen Ünlü Müzisyenler:

Çerkezcede Pşını Mızıka, Pşınavo ise onu çalan müzisyen manasına gelmektedir. Pşınavo kavramına Çerkezler çok kıymet vermektedirler. Pşınavolar düğünlerin olmazsa olmazı olup, olağanüstü saygınlığa sahiptirler ve genellikle bu saygınlık her bölgede benzerlikler göstermektedir.

Görüşme yapılan kişilerin köyde o dönemde ünlü müzisyen varmıydı şeklindeki soruya verdikleri bilgiler şu şekilde olmuştur;

Görüşme yapılan kişiler mızıka diye bilinen enstrumanı güzel çalan birkaç kişi olduğunu ama en güzel çalanın başka bir köyden geldiğini anlatmışlardır:

Görüşme yapılan kişilerden biri o dönemde yaşamış en ünlü mızıkacı genci anlatırken: Mızıkacı gencin adının Remzi olduğunu, Remzi gelince: Vallahi bu büyük evi herkes yapamaz, nerede bu evin beyi, diye sorar bu ve buna benzer güzel sözlerle ev sahibini onore edici sözleri ifade ettiğini belirtmişlerdir. Herkes toplanır, pşınavo da mızıka çalar, gençler de seyrederek oturup dinlediklerini ifade etmişlerdir.

Görüşme yapılan kişilerden bir diğeri ise; iri mızıkacıyı çok misafir ettiklerini, evlerinde çok misafir olarak kaldığını ifade etmişlerdir. Gece bizde kalır, sabah karnını doyurunca başka yere giderdi, şeklinde anlatmışlardır.

Meşhur pşınavoyu, elinde mızıkasıyla arabaya bindirip İstanbul’a götürürler, onu tanıyan tanımayan Türk, Çerkez herkes tempo tutarak mızıkasını dinlerler, aynı zamandada Pşınavoyu gezdirdiklerini, Pşınavonun Çerkezlerin Netako sülalesinden olduğunu ifade etmişlerdir. Burada oturmadıklarını ve Sinopun Ayancık ilçesine bağlı Armutluyazı köyünden olduğunu ve çok iyi bir çocuk olduğunu anlatarak, köylerde

daha çok genç yaşlarda iken gelip kaldığını, biraz akli dengesinde sorun olduğunu onun için “Deli” Remzi lakabıyla dönemin en iyi pşınavosu olduğunu ama kimseye zararı dokunmadığını anlattılar. Bir diğeri de, “Güzel güzel gelir, açım der, yemeğini alır, karnını doyurur dualar ederek giderdi” şeklinde ifade etmiştir.

Elinde mızıkasıyla!

Evet mızıkasıyla. Mızıkasını hiç bırakmaz, Mızıka çalarak yollarda yürür,

Çerkezçe konuşur mızıka çalar, Şarkı;

Е-о-ой Cэфэр - Eyvah sefer Сымаджэ сыхъугъ - Hasta oldum Доктор сыфай - Doktor istiyorum

Şarkısını söyleyerek mızıka çalar, Mızıkayı tabir yerindeyse konuşturduğunu tanıyan tanımayan herkesin onu dinlediğini ifade etmiştir.

Düğünler genelde ağız ile söylenen şarkı (vored) lerle pkaçiçlerle ve mızıka ile yapılır, pkaiç ve tahtalarla da dans müziğine ritim tutulduğunu anlatmışlar, ancak görüşme yapılan kişiler başka bir enstrümandan da bahsetmemişlerdir.

Görüşme yapılan kişiler 1980 li yılların sonlarına kadar köyde müzisyenlerin olduğunu, ancak yeni Pşınavoler (mızıka çalanlar) yetişmediğini, dolayısıyla bu enstrümanı çalanında kalmadığını anlatmışlardır. İhtiyaç duyulduğu zaman başka köylerden Pşınavo davet edilmek suretiyle düğünler de Çerkez dansı oynanmaktadır.

Yeni nesil içerisinse enstruman çalanların yetişmemiş olması, Çerkez dansını bilenlerin sayılarınında düşmeye neden olmuştur. Yeni nesilden köyde kendi dansını bilen 25 yaş altı genç sayısının ise, bir elin parmağını geçmeyecek kadar az olduğu

gerçeği de kaçınılmaz bir sonuç olmuştur. Bu da folklorik açıdan da köyün ciddi bir kültürel erozyona uğradığını açıkça göstermektedir.

Kendi Düğün Hatıralarını Anlatanlar:

Görüşme yapılan kişiler kendi düğünleri ile ilgili soruya şu şekilde cevap verdiler;

Görüşme yapılan kişilerinden biri kaçtığı için babasının düğün yaptırtmadığını anlatmıştır. Elçiler göndererek kandırıldığını daha sonra kendisinin de kaçtığını ifade ederek, kaçtıktan sonra bir ay Sarıdüz adında başka bi Çerkez köyünde kaldığını, gelin almanın Sarıdüz köyünden gelin olacağı eve getirildiğini ifade etmiştir. Kendisinin kaçtığı ve babasından çekindiklerinden diledikleri gibi düğün yapamadıklarını anlatmıştır. Düğünlerinde ise, “lokma” döktüklerini anlatmıştır.

Diğer bir Görüşme yapılan kişi de kendi düğününü ile ilgili şunları paylaşmıştır:

Kendisinin de kaçtığını ve önce Vunereulerin evinde nanguaş kaldığını ifade etmiştir. Çerkezlerde Nanguaş geleneği vardır. Nanguaş kızlar kaçtığı zaman doğruca damadın evine gitmezler, düğüne kadar başka bir Çerkez aileye bırakılır, kız o evden gelin olurdu. Yanında kalınılan bu aileye nanguaş denirdi. Çerkezlerde kaçma geleneğinin eskiden çok meşhur olduğunu ifade ederek, yalnız kaçarken mutlaka yanında güvendiği birinin bulunması gerektiğini, bu nedenle kendisinin de köyden yanında güvenilir biri olmak üzere, karlı bir kış gününde babası ve abileri evdeyken bohçasını camdan atarak kaçığını ve daha sonra 15 gün Vunereulerin evinde kaldığını ve ordan gelin olduğunu ifade etmiştir. Gelin almacılar üç Çerkez kadın olarak gelir, araç olarak ise, manda arabası yapılır ve gelini onunla götürürlermiş. Nisan ayı olmasına rağmen her yerin çamur içinde olduğu halde düğünün yapıldığını anlatmıştır. Arabayı evlerinin kapısına kadar getirdiklerini, sonra kayın validenin camdan geline baktığını, gelini getirenlerin ise, kayınvalideye “Hala geline ne veriyorsun?” sorusuna kayınvalidenin şaka ile, “Geline bir oğul verdim, yeter.” diye cevapladığını, getirenlerin tekrar sormaları ve “bir oğul yetmez, bir şey daha vermelisin.” sözlerine karşılık olarak, kayınvalide de “Boynuzlu bir keçi verdim, eve girsin.” şeklinde yanıt

verdiğini anlatmışlardır. Sonra arabadan indirilip eve getirildiğini ve düğüne gelenlerin kapının önünde Çerkez düğününe başladıklarını anlatmıştır. Eskiden Çerkez gelinlerini düğünlerde saklarlar ve düğünlere katılmadıklarını kendilerininde düğününe katılmayarak saklandığını ama camdan baktığını ifade etmiştir. Sonra saat: 10-11’e kadar camdan düğünü seyrettiğini, Düğününün acele ile yapıldığını ve eşinin düğünden iki gün sonra askere gittiğini ifade etmiştir.

Yine diğer bir görüşme yapılan kişi ise şöyle devam ediyordu: Kaçıyorlardı biri birine soruyorlardı, kaçan kızı başka bir arkadaşla başka birinin evine götürürler, sonra ertesi gün babasına haber verirler, kızın bende emanet, senin istediğin gibi bundan sonraki süreci ben yönetirim derler, anlaşırlarsa anlaşıyorlardı bazen de anlaşamadıklarını oluyordu şeklinde ifade ettiler.

Diğer bir görüşme yapılan kişi ise, farklı bir konuya değindi aynı soruya: Benim evlendiğim zaman da Dağyeri Çerkezce konuşuyordu. Görüşme yapılan kişilerin yarıdan fazlası kaçarak evlendiğini ifade etmişlerdir

Eskiden köyde yapılan evliliklerin büyük bir kısmı kaçarak olur, ama düğünü Çerkez geleneklerine göre yapıldığını anlatmışlardır. Günümüzde ise, kaçma geleneği çok kalmamıştır.

Yalnız Çerkez geleneklerindeki kız kaçırmanın diğer kültürlerdeki kaçma geleneği ile arasında ciddi bir fark vardır. Çerkezlerde Kaçan kız kaçtıktan sonra düğüne kadar kaçtığı gençle görüşemez, kaçtığı ve evlenene dek oturduğu evden gelin olur. Diğer kültürlerde ise, kime kaçtıysa direk damadın evine yerleşmektedir.

Günümüz evlilikleri Çerkez geleneklerine göre yapılmaz olmuştur. Bunun yerine hâkim kültür geleneklerine göre evlilikler yapılıp aileler kurulmaktadır. Yeni nesil eski gelenekleri eğer merak ederlerse adeta masallardaki düğünleri dinler gibi dinlemektedirler.

Bu durumun yaygınlaşması, geleneklerin unutulmasına ve giderek yok olmasına yol açmaktadır.