• Sonuç bulunamadı

Günümüz Sanatının Kavgası: “This is Art” ve “This is not Art”

Bir sanat yapıtıyla karşılaşma muhatabında -bu sanat mıdır, değil midir- sorusunu uyandırıyorsa çağdaş sanatla karşı karşıyayız desek yanlış olur mu? Sanat eserini sanat eseri yapan, üzerine verilmiş olan “bu sanattır” yargısını/damgasını taşıyıp taşımaması ile ilgili hale gelmiştir. Bir yargının konulmasında meselenin yargı mercii ile ilgili oluşundan muhatap karşı atakla -Bunu Ben de Yaparım- misillemesinde bulunabilir. Cevap ise gecikmez; -Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz?-

2009 tarihli Bunu Ben de Yaparım-Modern Sanat Kullanma Kılavuzu girişinde kitabın maksadı şu şekilde açıklanır:

Unutmayın: Sanat kişisel mutluluğun ya da gerçek hayatın yerini alamaz. Bizim en önemli ilkemiz şu: Az olsun öz olsun. Kötü sanattan ve manasız popüler etkinliklerden vicdan azabı duymadan uzak durmayı öğrenin, çünkü bunları görmek zorunda değilsiniz. Bizim size tavsiyemiz, sıkı bir sanat diyeti yapın.279

2012 tarihli diğer kitap Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz-Açıklamalı Modern Sanat’ın girişinde şu bilgilere yer verilir:

Bu kitapta geçen sanatçıların çoğu içinde yaşadıkları kültürleri ve toplumları yansıtıyorlar. Toplumsal çoğulculuk, manevi yaşam ve günlük yaşam arasındaki içsel çatışmalar, tüketim kültürü ve artan sorumlulukların etkileri gibi temel meseleleri araştırıyorlar. Sonuç her zaman keyif verici olmadığı gibi yapıtlarında sıklıkla rahatsız edici gerçekleri veya çözümü mümkün olmayan çelişkileri gün yüzüne çıkartıyorlar.280

279 Christian Saehrendt-Steen T. Kittl, Bunu Ben de Yaparım (Modern Sanat Kullanma Kılavuzu), çev. Zehra Aksu Yılmazer, İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2012, s. 16.

280 Susie Hodge, Beş Yaşındaki Çocuk Bunu Neden Yapamaz (Açıklamalı Modern Sanat), çev. Firdevs Candil Çulcu ve Gökçe Metin, İstanbul: Hayalperest Yayınları, 2013, s. 9.

169

Bu gün yüzüne çıkarmada sanatçıların, karşılaştıkları eleştiriyi hak etmedikleri üzerinden yazılmış kitap, şu iddiada bulunuyor: “Burada yer alan sanat yapıtlarının bazıları kolaylıkla kopyalanabilir olsalar da hiçbirinin beş yaşında bir çocuk tarafından planlanıp hayata geçirilmesi mümkün değildir.”281

İki kitabın başlıkları bile bugünün sanat dünyasındaki tartışmayı özetlemektedir. Bir şeyin güzel olup olmadığı üzerine verilen yargının yerini, bir şeyin sanat olup olmadığı üzerine verilen yargının doğruluğu tartışması almıştır. Bizim bir pisuarı Marcel Duchamp’ın çeşmesi olarak algılamamızı sağlayan, modern estetik yargının dönüşümü iledir. Bir şeyin sanat olarak kabulü, reddedilenler sergilerini düşünürsek daha evvel de sorun olmuştu. Ya alışılagelmedik bir teknik ile geleneksel formların dışına çıkma ya da alışılmadık bir konu ile içeriksel yenilikler buna sebepti. Sanat üzerine konsensüslerin bozulduğu durumlarla sıklıkla karşılaşıldı. Ve bu durumlarda savunu genellikle eserin beğeni yargısını hak etmediği üzerindendi.

Thierry De Duve, Kant After Duchamp isimli kitabında bu meseleye eğilir, sanatın bugünkü haline ilişkin izahında yaşanan kafa karışıklıklarında Kant’tan yardım alır. Kitabının “Critique of The Modern Aesthetic Judgment” bölümünde Kant’ın beğeni yargısına dair antinomisinin bugünün sanatında içerilen ikirciklerle benzeşmesine dikkati çeker. Güzelden söz edilmeyen bugünün ortamı için güzeli odağına alan Kant’ı referans alır. De Duve, Kant’ın yeniden okuması yapıldığında “bu sanattır” ifadesinin beğeni yargısı olarak kalmasa da hâlâ estetik bir yargı içerdiğine dikkati çeker. Beğeni antinomisini dile getirdiği satırlarla koşutluk içerisinde, güzel yerine sanat kelimesini geçirerek, tez ve antitezlerini şu şekilde formüle eder:

Tez. “Bu sanattır.” ifadesi kavramlar üzerine temellenmez. Antitez. “Bu sanattır.” ifadesi kavramlar üzerine temellenir. Daha genel bir ifade ile;

Tez. Sanat bir kavram değildir. Antitez. Sanat bir kavramdır.282

281 Hodge, Beş Yaşındaki Çocuk, s. 9.

170

De Duve bu formülasyonda tez kısmına Greenberg ve onun formalizmini, antitez kısmına ise Kosuth ve onun kavramsalcılığını yerleştirir. Kendi zamanlarında karşıtlaşan bu iki görüş Kantçı bir formülasyon içine yerleştirildiklerinde birbirlerinin karşıtı olmaktan çıkarlar. Hatırlayalım, Kant beğeni çatışkısını ele aldığı bölümde ikisi arasında bir çelişki yoktur şeklinde bir çözüme ulaşmıştı. Çatışkının çözümü duyu ötesi belirsiz bir kavrama götürmüştü bizi. Ve yine hatırlayalım duyu ötesinde olan ise idrakin bir kavramı değil aklın ideası idi ki karşımıza estetik ideleri bulup çıkaran bir yetenek olarak deha çıkmıştı. Hoşlanma ve hoşlanmamaya dayalı bir beğeni yargısı öznel bir prensibe dayalı olmasına rağmen evrensel bir paylaşılırlığa sensus communis’e dayanıyordu ama beğeni kavramı ile ilişkisi içinde geçerlilik kazanarak sağlanıyordu bu evrensellik.

De Duve, güzel ve sanat kelimeleri arasında yer değiştirmenin bizi nereye götüreceğinden devam eder. Ona göre ortak duyu olarak farz edilen şey duyu aracılığıyla sanatı yargılamanın yetisi (the faculty of judging art by dint of feeling) haline gelip tüm kadın ve erkekler için geçerli olur. Hazır nesne/Ready made’de de görüldüğü üzere bu yeti duyu aracılığıyla sanat yapma yetisi haline gelir. Onu yapmak ve yargılamak arasındaki farklılıklar ortadan kalkar. Nesneyi seçer ve ona sanat der, izleyici de sanatçının yargısını tekrar eder. Ve deneyimsiz olan herkesin bu yargıda bulunması mümkündür.283

De Duve, Duchamp sonrası Kant okuması yaptığımızda “bu güzeldir” yargısı ile “bu sanattır” yargısının yer değiştirmesi ile sanat kelimesinin yaratıcılık ve beğeni ile birleştiğini ve her ikisinin de açıklanamaz estetik yargı ve gösterilemez rasyonel idea ile ilgili olduğunu söyler. Açıklanamazlık teorik olarak kanıtlanamayacağına, gösterilemezlik ise duyusal olamayacağına vurgudur.Bu vurgular Greenberg ve Kosuth da başkalaşır ve tez ile antitez çelişkisi aydınlığa kavuşur. Greenberg estetik ile sanatsal deneyimin çakışmasını “yeni sanatı ileriye götürmek için teorik anlamda büyük bir hizmet” olarak değerlendiğinde, kavramsal belirsizliğin sanat olan ile olmayanı ayırmasında, estetik ideanın veya sanatın ifade edilebilir olduğuna inanıyordu. Kosuth ise sanat eserini, onun “sanat fikri” ile tanımladığında, eserin biçimsel olarak

171

sunulmasının kaçınılmazlığında rasyonel ideanın yani sanatın gösterilebilir olduğuna inanıyordu. Bu tersine çevirmelerle birbirlerine yakınsanırlar.284

Diğer yandan De Duve her insanın kanıtlanamasa da estetik ideaya sahip oluşuna dikkat çeker, bunun önemini hiyerarşi ötesini işaret etmesinde bulur. Bu durum kanıtlanamaz ama varsayılmalıdır. Estetik ideaya sahip olmak da bunu bulup çıkarıcı bir yaratıcı yeteneğe, dehaya sahip olunmasını akli olarak gerektirir.285 Bu da sanatı

yargılamada “bu güzeldir” yerine geçirdiğimiz “bu sanattır” ifadesinin yargılayanların prototipinin değişmesi ve demokratikleşmenin sonucu aldığı yeni kulvara işaret eder. Beğeni ve yeteneğin her insanda olduğu ön kabulü ile sanatın kendisi konu edilmeye başlanır. Beğeni yerine iğrenme, yetenek yerine saçmanın geçtiği örnekler ise durumu değiştirmez.

Çatışkının çözümünü De Duve şu şekilde ortaya koyar:

Tez. “Bu sanattır.” ifadesi sanat kavramına dayanmaz; estetik/sanatsal duyguya dayanır.

Antitez. “Bu sanattır.” ifadesinin sanat kavramı olduğu varsayılır; aynı zamanda estetik/sanatsal idea olarak varsayılır.

Tezde geçen “kavram” kelimesi teorik olarak ortaya konulmuş belirli bir kavram olmalıdır; “duygu” kelimesi, içerisinde tiksinme ve saçmalığı barındıran sanat sevgisi ile alakalı olan tüm duygulara işaret eder. Antitezde ise “kavram” kelimesi belirli bir anlayış kavramına değil ama belirli olmayan aklın ideasını ifade eder. Bu durum “açıklanamaz” olduğu için teorik olarak kanıtlanamaz, ve “gösterilemez” olduğu için ampirik olarak ifade edilemez. Fakat benzerlik yoluyla “Bu sanattır.” ifadesindeki “bu” ile kast edilen herhangi bir nesne ele alınarak örneklendirme yapılabilir. “Bu” yerine beğendiğin bir sanat eserini koyabilirsin ve herhangi bir ilkeyi, beğendiğin sanat düşüncesini onaylayabilirsin. Eğer benimsediğin ilke sabitse ve belirli bir sanat görüşünü elde ettiğini düşünüyorsan; net bir sanat fikrin olacak ama bu başkasının muhalefetine açık olacaktır. Eğer ilken tek bir beğeni üzerineyse, sanat anlayışın/fikrin belirsiz ve kişisel/belirli örneklere uygulanabiliyorsa; seninle aynı beğeniyi paylaşmayan bu tarz bir sanatın beğeninin konusu olmadığını düşünen insanların muhalefetiyle karşılaşabilirsin.286

284 De Duve, Kant After Duchamp, s. 314-5. 285 De Duve, Kant After Duchamp, s. 316. 286 De Duve, Kant After Duchamp, s. 321.

172

De Duve, “bu” yerine koymak istediği pek çok sanat eseri olsa da Duchamp’ın

Fountain eserini en iyi örnek olarak düşündüğünü söyler. Bu eseri sanat olarak

adlandırdığında, belirsizliği savunan modern ve avangart sanat anlayışlarının da onaylanmış olduğunu düşünür. Tez ve antitez ona göre, Kant’a ve Duchamp’a uygunluk göstermesi ile bir uyum içerisinde ve de Kant ve Duchamp isimleriyle şekillenmiş modern kültür alanıyla örtüşmektedir. Postmodern ise modernle sarmalında aynı meseleleri devralır. Postmodern “bu sanattır” ifadesinin bireyselliğine odaklanır, zaten bu yargı bireysel eserler için geçerlidir. Kişi ikna oluşuna bağlı olarak kişisel koleksiyonunu oluşturur. İkna inanç ile ilişkili olup yargıda bulunmak için bir temel teşkil etmese de yargının doğrudan sonucudur. De Duve bu minvalde Duchamp’ın

Fountain eserini ikna edici bulur ve şöyle söyler: “Bu eserin örnek oluşunun değeri

estetiğin ötesinde olup sembolik olarak etik kabul edilir ve öyle olmalıdır da.”287

Bu suretle yargının öne çıkışı ve eserin arka plana sürülüşünde söyleyeceklerimize Duchamp’tan devam etmek kaçınılmaz. Kavramsal Sanatın zeminini Kant’la ilişkilendireceğimiz aşamada, “bu güzeldir” yargısının sanatı sanat yapan yargı olmaktan çekilişinin ve artık sadece “bu sanattır” yargısının yeterli olmasının ilk prototipi olan Duchamp’ın radikal ve provokatif sanatsal girişimleriyle yapmak istediğinin ne olduğuna eğileceğiz. Özellikle 1917 tarihli Fountain etrafında yaşanan tartışmalar ışığında Kant’ın etkilerine odaklanacağız. Greenberg’de form ve bunun üzerine kurulu beğeni öncelikliyken, Danto beğeninin tedavülden kalktığı, yaratıcı fikrin-dehanın öne çıktığı, sanatın kuramını yazmıştı. İkisi de Hegelci bir yaklaşımı benimsemesine rağmen artık eser kategorisi sallantıya uğramaya başlamıştı. Bakılan şeyin haddi zatında bir resim yüzeyi oluşuna vurgudan yani Manet’den ve modern sanattan; nesnenin kendisini sanat ilan edişine yani çağdaş sanata geçiş yapılır. Sallantıya giren eser kategorisinin tam yıkımı için Duchamp sahnededir.

173