• Sonuç bulunamadı

Estetik İdeler ve Estetik İdeler Yetisi Olarak Deha

3.4. Güzel ve Form

3.4.3. Estetik İdeler ve Estetik İdeler Yetisi Olarak Deha

İmgelem yetisi bir bakıma ona edimsel doğanın verdiği gereçten bir başka doğanın yaratılmasında çok güçlüdür [...] deneyimi hiç kuşkusuz her zaman andırımlı yasalara göre ama ayrıca usta daha yüksekte duran ilkelere göre onunla yeniden şekillendiririz; böylece çağrışım yasasından özgürlüğümüzü duyumsarız, ki bize bu yasaya göre doğa tarafından sağlanan gereç işlenip bütünüyle başka bir şeye, yani doğayı aşan bir şeye dönüştürülebilir. (YGE. s. 185)

Deneyimin “usta daha yüksekte duran ilkelere göre” yeniden ve yeniden şekillendirilmeye açıklığı ve Kant’ın deneyimin merkeziliğini vurgularken diğer taraftan bunu özgürlükle ilişkilendirmesi önemlidir. Bu özgürlükle ben “bir başka doğanın yaratılmasında” aktif rol oynarım. Doğadaki ya da sanattaki güzelle karşılaşmamda deneyimim üzerine düşünmemin esas olduğunu ve nesnenin güzellikle bir ilişkisinin olmadığını sadece sembolü olduğunu gördük. Daha yüksekte duran ilkeler olarak estetik ideler doğaya bakışımızda bulduğumuz, sanat eserinde ise deha tarafından konulan, anlığımızda (Gemüt) bulunan idelerdir. Deha da bu minvalde estetik idealar yetisidir. Kant, deha ile, güzeli ortaya koyana bakışını yöneltir. Kant nasıl bilirken,

115

eylerken, yargılarken hep gözünü bu faaliyetleri gerçekleştirenin, öznenin içsel mekanizmasına yöneltmişse, güzellik idealiyle karşılaştığımız sanat eserinde de merkez deha olur. Bir anlamda sanattaki güzelle karşılaşma anımızda bizimle dehanın zihinsel işlem itibarıyla yaptıklarının farkı olmadığı sonucu da çıkar. Aslında dehanın yaptığına bu şekilde baksa ‘başkası’yla karşılaşma zemini bulacak olan Kant buna yönelmez.

Kant için dehada olması gereken yetenek, yetiler arasındaki uyumun içinden estetik ideaları çıkarmaktır: “[D]eha, bilme yetilerinin özgür kullanımında bir öznenin doğa vergisi becerilerinin örnek değerindeki özgünlüğüdür” (YGE. s. 189) Örnek oluşu da “başka bir deha tarafından izlenmek” ve yine yetiler arası oyun sayesinde ruhu canlandırması içindir. Beğeni ise;

[G]enel olarak yargı yetisi gibi, dehanın disiplinidir; onun kanatlarını kırpar ve onu uygarlaştırır ya da cilalar; ama aynı zamanda ona ereksel kalabilmek için kendini nereye dek ve denli genişletebileceği konusunda yol gösterir; ve düşünceler bolluğuna duruluk ve düzen getirirken, ideaları dayanıklı kılar, onları sürekli ve evrensel bir onaya, başkaları tarafından izlemeye ve her zaman ilerlemekte olan bir kültüre yetenekli yapar. (YGE. s. 191)

Kant böylece güzel sanatlar için gerekenleri imgelem yetisi, anlak, ruh ve beğeni olarak belirlemiş olur. Kant, güzel sanatlar üzerine bölümlemeler yapar, tanımlar verir ama sanat nesnesinin ontolojisine yöneltmez bakışını. Görev icabı işbaşındadırlar sanki. Görüldüğü üzere ruhu canlandırma işlevinin dışında sanat eserleri söz konusu edilmezler.

Genel anlamda estetik idealar, kavram karşılığı bulunamadığı halde yine de birçok düşünceye yol açışlarıyla imgelem yetisinin tasarımlarına verilen addır. Bu da yaratıcılıkla ilgilidir. “Bu anlamda, imgelemin ‘yaratan’ olduğu ortaya çıkar.”192 Estetik

idealar, bir yandan deneyimin sınırlarını geçmemiz için çabalarken diğer yandan bu çabayla usun kavramlarının sergilenişine yaklaşmaya çalışarak onlara nesnel bir

116

olgusallığın görünüşünü vermek isterler. (YGE. s. 185) Estetik idea bu minvalde us ideasının karşıeşidir. Us ideaları biliyoruz ki “nesnel bir ilkeye göre bir kavram ile bağıntılanırlar, ama gene de hiçbir zaman nesnenin bir bilgisini veremezler”; estetik ideler ise “bir bilgi olamaz, çünkü bir sezgidir (imgelem yetisinin) ki, hiçbir zaman onun için yeterli bir kavram bulunamaz.” (YGE. s. 217);

Karşıeş olmaları itibarıyla rasyonel idealar için kısaca kavramsaldır, düşünülür ama temsil edilemez, estetik ideler için ise kavramsal değildir, düşünülemez ama tezahür ederler diyebiliriz. Böyle olunca kavramların görüler ile olan bağı estetik idealarda gerçekleştirilemediğinden, dolaylı yoldan sembol devreye girer.

Allen Wood şöyle bir saptama yapar: “Kant, tıpkı akıl idealarının his ötesi nesneleri telkin etmesi gibi, estetik ideaların da his ötesi nesneleri, özellikle dinsel nesneler gibi pratik bakımdan ve ahlaken anlam taşıyan nesneleri görüsel kılma, hisle yakalanabilir hale getirmek için en uygun yol olduklarını düşünmüş olabilir.”193 Bu da

güzelin ahlakın sembolü oluşunu açıklamanın bir yoludur. Temsili imkânsız his ötesi idealara, duyusal anlamda bir temsil kazandırmanın yolu anlamında sembol oluşlarıyla devrededirler. Birçok düşünceye yol açarlar ama tek bir kavramda yakalanamadıklarından sonsuz bir açıklığa sahiptirler. Bir anlamda estetik idea, bu düşünce zenginliğini “hiçbir kavram olmadan, ahenkli bir birlik oluştururcasına telkin eden bir temsildir.”194

Kant, Güzellik İdealine beğeninin kök-imgesi der. Ama bu (belirsiz bir us ideasına dayalı bir şekilde) tekil bir sergileme (darstellung) yoluyla tasarlanabilmesinden dolayı ancak hayal gücünün bir ideali olur. Çünkü kavramlar üzerine değil, sergilemeye dayanır. Belirsiz bir us ideasına dayanmanın nasıl gerçekleştiğini tam anlayamasak da tekil bir varlığın -ki tekil varlık olması ideale göndermedir- tasarımını/temsilini imler. Güzelin temsilinde güzelliğin vazgeçilmez koşulunu oluşturan biçim ve sergilenişindeki doğrulukla biz bu ideali yani beğeninin kök-imgesini yakalarız. Yalnız yakalayamadığımız, temsile gücümüzün yetmediği durumlarla da karşılaşırız. Kant’la temsile güç yetirememenin de bir imkâna

193 Wood, Kant, s. 211. 194 Wood, Kant, s. 212.

117

dönüşmesine tanık oluruz. Estetik deneyimin yeni imkânlar vadeden bu ikinci türüne Kant “Yüce” (Erhaben) adını verir.