• Sonuç bulunamadı

OSMANLI MUTFAĞI

2.1. Alkollü Đçecekler

2.1.3.1. Gül-‘Arak

Gül rakısı anlamındadır (Levend, 1980: 327). Şair, gülün sevgilinin misk kokulu yüzünü görüp utancıdan terlediğini, bu şekilde meydana gelen gül rakısının kendisini daha çok şaşkına uğrattığını dile getirir:

Bini salardı gül ‘arakı key ta‘accübe

Miskîn nigâr yüziyile şermsâr imiş (KBD, G. 1122/5)

2.1.4. Cur‘a (Cür‘a)

Bir yudum, bir yudumluk içki anlamındaki cür‘a, daha çok su, şarap gibi sıvıların içildikten sonra kadeh dibinde kalan son yudumunu karşılar (Onay, 2007: 88). Bu son yudum içilmez şarabın mûcidi olarak kabul gören Cem’in ruhu için yere dökülür.

Dîvân şiirinde cür‘a, can, öpücük, âb-ı hayât, kadehin gözyaşı ve canı ile teşbih içinde kullanılmıştır. Nesîmî, ibadet eden tarikat müridinin tesbih ile seccadeyi bir cur‘aya sattığını söyler:

Tesbîh ile seccâdeyi bir cur‘aya satar

Şol sâlik-i ‘abid ki bu peymâneye uğrar (ND, G. 79/5)

Kadı Burhaneddin, sevgilinin dudaklarından sunduğu bir yudumun hayattan bıkıp usanmış, aciz âşık için bir ihsan olduğunu söylerken; Ahmedî, sevgiliyle içilen içkinin bir tek yudumunun bin aklı mest ve harap ettiğini dile getirmektedir:

Bir cür‘a la‘l-i leblerün ile sunar isen

127 Kimdür anunla ber-â-ber bâde nûş iden ki anun

Cür‘asınun biri bin ‘aklı ider mest ü harâb (AD, G. 69/5)

Hızır’ın âb-ı hayâtı içerek ölümsüzlüğe kavuştuğuna inanılır. Dîvân şiirinde sevgilinin dudakları âşığa can vermesi dolayısıyla âb-ı hayâta teşbih edilmektedir. Şair, aşağıdaki beytinde ölümsüzlük suyu çeşmesine sevgilinin dudağından bir yudum damladığını, suya ölümsüzlük etkisini verenin bu cur‘a olduğunu ve Hızır’ın o kadehten içtiği için ölümsüzlüğe kavuştuğunu tasavvur etmektedir:

Hızr ol kadehden içtiğiçün kıldı câvidân

Bir cur‘a döktü çeşme-i hayvâna leblerin (ŞD, G. 98/2)

Ahmed-i Dâ‘î’nin aşağıdaki beyti de aynı minvaldedir. Halis, saf şarabın bir yudumunun Hızır’ın şerbeti olduğu, tek bir damlasının ölüleri canlandırdığı dile getirilmektedir:

Ol mey-i hâlis ki Hızrun şerbetidür cür‘ası

Kanda kim bir katre tamsa eyler ihyâ’-ı mevât (ADD, K. 12/2)

Sevgilinin dudağı şarap dolu bir kadehe benzetilir. Bûsesi ise bu kadehteki bir yudumdur. Necâtî Bey, bu kadehten sadece bir yudum istemekte, kendisini reddetmemesini, reddetmesi durumunda ağzını (bûselerin ve şarabın kaynağı olarak)

şahit göstereceğini söylemektedir:

Bûse kim bir cur‘adır câm-ı lebinden yok deme

Yok der isen şâhidim var ağzının ikrârına (NBD, G. 504/5)

Cem Sultan, “Gam meyhanesinde nasıl bir şarap içildi ki gönül bir damlasıyla ezel sarhoşu oldu” diye sorarken; Ahmed Paşa, kadehin safasını sevgilinin dudaklarından aldığını bu yüzden içki meclisinde cüra diye canını saçtığını söyler:

Ne câm içildi gam mey-hânesinde

Ki dil bir cür‘adan mest-i ezeldür (CSD, G. 70/2)

Safâ-yi aks-i lebin m’aldı ey nigâr kadeh

128

Mihrî Hatun, aşk şarabıyla sarhoşken bir de sevgilinin dudaklarının şarap sunduğunu bu dudakların bir yudumuyla hayran olduğunu söylemektedir. Hayran, esrar sarhoşu demek olup içki sarhoşluğundan bir gömlek üstündür (Pala, 2008: 199). Bu durumda şair,

sevgilinin dudaklarından alınan bir yudumun sarhoş edicilik derecesini

vurgulamaktadır:

Mest idüm ‘aşkı meyinden dahi bir bâde sunup

Cur‘a-i la‘li beni eyledi hayrân bu gice (MHD, G. 143/5)

Kadehin dibinde kalan son yudumun içilmeyip yere döküldüğü âdetinden daha önce bahsetmiştik. Mesîhî, toprağa dökülen yudumun cür‘a olmadığını bunun sevgilinin dudağı için ağlayan kadehin acı gözyaşları olduğunu söyler:

Karşu hâke dökilen cur‘a degül la‘lün içün

Aglayup yire döker acı yaşını sâgar (MD, K. 15/5)

2.1.5. Dem

Genel anlamda içki demektir. Özellikle dem çekmek ve demlenmek tabiriyle sıklıkla geçer (Levend, 1943: 326).

Âşık, feleğin zaman verdiğini, üşenmeyip kadeh sunulmasını tavsiye ederken, fırsat varken bir iki güzel vakit geçirip bir iki kadeh içki içmek ister:

Sana bu çarh dem virür üşenme sun ele câmı

Ki fursat variken hoş hoş sürelüm bir iki dem dem (AD, G. 423/9)

Kişinin yiyeceğinin gam, içeceğinin kan olmadığı sürece aşk ehlinden olamayacağı söylenmektedir. “Dem” ve “gam” kelimeleri “içki” ve “esrar” anlamlarını hatırlatacak

şekilde tevriyeli kullanılmıştır:

Gam u dem olmayınca ekl ü şürbün

Sen ehl-i ‘ışk ile hem-dem degülsin (MD, G. 190/2)

Âşığın ciğeri delik delik olup şiş takılmak suretiyle kebap olur. Âşık da yanında içki içmek ister:

129 Ger delik delik olup yüreğime sancıla şiş

Ciğer etmeğe kebâb oldu içem dem neyisem (ŞD, G. 124/4)

2.1.6. Dolu (Tolı, Tolu)

Đçki anlamında kullanılır. “Tolu” kelimesi “dolu” anlamıyla da tevriyeli

kullanılmaktadır. Âşık “her türlü dünya zevkinden ve safasından uzak durmak nereye kadar” diyerek sakiden tolu (içki) sunmasını çalgıcıdan da şenlendirici udunun nağmesini düzmesini ister:

Sâkî tolu sun niçe niçe zühd ile perhîz

Mutrib yine düz nağme-i ٔûd-ı tarab-engîz (KBD, G. 6/1)

Âşık, “Eğer yârimin hatrına içkiyi (dolu kadehi) yarım içersem onun cezasını ben çekerim. Sen kadehi dolu sun.” Sözleriyle kadehi bitiremeyip yarım bırakmanın bir suç olduğunu ve cezasını kubul ettiğini dile getirmektedir:

Yârumun yâdına ger yarım içersem toluyı

Ben çekem cürmin anun sen tolu sun sagrakı (ADD, G. 121/3)

Şair, “Güzellik meclisinde lâle saki olursa şaşılacak bir şey olur mu? Gül bahçesinde

gülen gül ona dolular içirir.” sözleriyle gül bahçesinde gülün lâleye dolu içirdiğini tahayyül etmektedir:

Bezm-i Hüsnün içre lâle sâkî olsa tan mıdur

Tolılar içüre gülistânda gül-i handân ana (MHD, K. 4/8)

Âşık, o kadar çok ağlamıştır ki gözünden kanlı yaşlar akmaktadır. Bu kanlı yaşların sevgiliden ayrı içtiği dolular olduğunu düşünen şair, sevgiliye “senden ayrı içtiğim dolular şimdi gözlerimden akıyor” demektedir:

Sensüz içdükçe Mesîhî şu kadar kan aglar

130 2.1.7. Dürd (Dürdî)

Kadehin dibinde kalan tortudur. Ahmed Paşa, kadehin dibindeki tortu içilmediği halde lalenin padişah şarabının şevkinden küpün içindeki tortuyu dahi içtiğini söylerken; Mesîhî, lale kadehi kırmızı şarapla dopdoluyken dürd içmeyenin yüreğine, suyun dert olmasını dilemiştir:

Bâde-i Şehriyâr şevkından

Yine nûş etti dürd-i denn lâle (APD, Trc. 38/5/7)

Toptolu iken sâgar-ı lâle mey-i hamrâ

Dürd içmeyenün derd ola yüregine mâ (MD, K. 16/10)

Sevgilinin derdiyle sarhoş olduğunu söyleyen âşık, şarabının tortusuyla humarını dağıtmak; hastalığına da yine sevgiliden derman umarak iyileşmek ister:

Derdiyile çü esrügem dürdiyile yazam humâr

Pes nidelüm çü hastayuz derdümüze devâ gerek (KBD, G. 14/5)

Sevgilinin arzunusun zevkini duyan kişi cân sevgisini bir kenara koyar, onun şarabının tortusunu içtikten sonra dermana güler:

Şavkunun zevkini tuyan kişi cân mihrini kor

Derdünün dürdini içen kişi dermâna güler (AD, G. 232/6)

Şair, Sevgilinin vefasını uman kişinin eziyete sabredeceğini; aşk şarabının tortusunu

içenin ancak o eziyetten safa umacağını söyler:

Şâhâ senün vefânı uman cevre sabr ider

Dürd-i şarâb-ı ‘ışk içer andan safâ umar (ADD, G. 217/3)