• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: YABANILAŞMA KAVRAMI, KAPSAMI VE TEMEL

1.4. Yabancılaşma Boyutları

1.4.1. Güçsüzlük ( Powerlessness )

Yabancılaşma birçok araştırmacı tarafından güçsüzlükle ilgili deneyim ya da güçsüzlüğün bir durumu olarak tanımlanmaktadır (Barakat, 1969:9).Güçsüzlük kavramı farklı disiplinlerde (sosyoloji, siyaset bilimi, psikoloji, sosyal psikoloji) birçok

25

araştırmacı tarafından birçok teorik ve deneysel çalışmalarda ele alınmıştır (Levinson, 1979). Sosyologların yansıra siyasi bilim adamları ve psikologlar “kişisel ve sosyal kontrol”e temel bir ilgi duymaktadır. Bu durum yabancılaşmanın güçsüzlük boyutunun daha yoğun bir şekilde incelenmesinin nedenini açıklamaktadır (Seeman, 1975:94). Deneysel ve teorik çalışmaların birçoğu ise Hegelyan ve Marksist güçsüzlük kavramına dayanmaktadır. Hegel ve Marx yabancılaşmayı insanın kendi yarattıkları ve araçlar tarafından kontrol edilmesini ifade eden güçsüzlük olarak tanımlamaktadır (Barakat, 1969:1).

Seeman (1959) yabancılaşma durumunun en temel öğesi olan bireyin, büyük toplumsal kurumlar karşısında duyduğu çok yönlü “güçsüzlük” boyutundan bahsetmektedir. Yabancılaşmanın boyutları arasında yer alan güçsüzlük duygusunun kökleri ise kapitalist toplumdaki işçinin durumuna yönelik Marksist bakış açısına dayanır ve bu bakış açısına göre işçi iktidar girişimciler tarafından yetki ve karar araçlarının mal edinilmesi düzeyinde yabancılaşma yaşamaktadır (Seeman, 1959:784). Güçsüzlük boyutunun bu bakış açısına dayandığını belirten Seeman (1959) kavramı sosyo-psikolojik bakış açısı ile ele alırken Nelson ve O’Donohue (2006:10) yabancılaşmanın bu türünün bireyin kendini gerçekleştirmeyi başaramaması ve benlik saygı ihtiyaçlarını karşılayamaması gibi duyguları içeren psikolojik terimlerle yorumlanabileceğini belirtmiştir. Pearlin (1962:314)’e göre ise yabancılaşma sübjektif olarak deneyimlenmiş güçsüzlük duygusudur.

Seeman (1959:784)’a göre yabancılaşmanın bu boyutu “bireyin kendi ürünü ile üretim sürecinde kullandığı araçların sonuçları” üzerinde denetimden yoksun olması, arzu ettiği sonuçların ya da desteğin oluşumunu kendi davranışıyla belirleyemeyen bireylerin durumunu tanımlamaktadır. Seeman’ın güçsüzlük kavramına yönelik tanımlaması ile aynı yönde Blanuer (1964) ve Shepard (1973) işe yabancılaşmış işgörenleri örgütte özgürlük ve denetimden yoksunluk duygusuna sahip olanlar olarak tanımlarken Yeniçeri (2009:142) ise güçsüzlük boyutunu bireyin kendi davranışının istediği sonuçları elde edemeyeceğine ya da aradığı desteği bulamayacağına ilişkin olumsuz algılamalarından, beklentisinden kaynaklanan bir duyguyu ifade ettiğini belirtmiştir.

Bacharach ve Aiken (1979:860)’e göre güçsüzlüğün iki boyutu vardır. Bu boyutlardan ilki işgörenin iş sürecinde özgürce hareket edebilme derecesini ifade ederken ikinci

26

boyut ise işgörenin örgütsel karar alma sürecindeki etkinliğini ifade etmektedir. İlk boyut işgörenin çalışma yoğunluğu üzerinde denetim ve işyerindeki iletişim özgürlüğüne bağlı olarak değişiklik göstermektedir. İkinci boyut ise işgörenin stratejik yönetimsel kararlardaki ve çalışma şartları ile doğrudan ilişkili politikaların alınmasındaki etkinliğine göre değişmektedir. Kanungo (1992:417)’un ifadesiyle bireyler çevrenin fiziksel ve sosyal talepleri ile baş edemeyeceğine inandığı zaman kendisini güçsüz hissederler.

Dolan (1971:1085-1086)’a göre güçsüzlük, çalışanın tam olarak üzerinde hiç kontrole sahip olmadığı üretim hattı sürecini içeren doğrudan doğruya çalışma ortamlarından herhangibirşey ile ilişkili iken daha geniş boyutta ise bireylerin bir kurum ya da güç eliti tarafından (bunların eylemleri sıradan insanların etkisinin ötesindedir) kontrol edildiğini algıladığı toplumun ekonomik ve siyasal süreci ile ilişkilidir. Bu anlamda güçsüzlük arzu edilen davranışları gerçekleştirmede algılanan çaresizliği yansıttığı için birey üstelik mantıksal olarak içinde bulunduğu acizlik durumunun duygusal alana ve diğer alanlara da yayılacağını zannedebilir ve birey öfkesini açık bir davranışla ifade edememektedir ve bunun yerine örtük bir şekilde başkaları aracılığıyla yansıtır (Manderscheid vd., 1975:94).

Güçsüzlük boyutu tanımlamasına bireysel özgürlük ve kontrol kavramlarını dahil eden Seeman (1959) ve diğer araştırmacılar gibi Blauner (1964:16) endüstriyel güçsüzlüğün en az dört durumundan bahsederken bazı kavramlara vurgu yapmaktadır. Bunları ise

• Üretim araçlarına, süreçlerine ve tamamlanmış ürünün kendisine sahip olamama

• Genel yönetim politikalarını etkilemede yetersizlik

• Çalışma koşulları üzerinde denetimden yoksunluk

• Doğrudan doğruya yaptığı iş süreci üzerinde denetim olanağından yoksun olma olarak tanımlamıştır ve Blanuer (1964)’ göre güçsüzlük türündeki yabancılaşma bu dört durumdan kaynaklanmaktadır.

Bu bağlamda ise Mottaz (1981:519)’a göre güçsüzlük boyutu çalışma koşulları ile ilişkili görülmektedir. Bu açıdan kavram çalışanın görev aktiviteleri (iş faaliyetleri) üzerinde denetimden ve işinde kendi kendini yönetmeden yoksunluk durumunu ifade

27

etmektedir (Blauner, 1964; Mottaz, 1981). Blanuer (1964) ve Shepard (1973) güçsüzlüğü işgörenin işyerinde işi üzerinde denetimden, özerklikten yoksun olması olarak tanımlamıştır. Wilson (2004:74) da Blauner, Mottaz, Shepard ile aynı yönde güçsüzlük duygusunu denetim, özerklik ve katılım odağında tanımlamış ve güçsüzlük duygusunun işgörenin iş aktiviteleri üzerinde denetimden, özerklikten ve katılımdan yoksunluğu ifade ettiğini belirtmiştir.

Schacht (1994:89) ise Seeman ve diğer araştırmacıların amacının güçsüzlüğü sonlu insanın doğal bir sonucu ve böylece insani durumun evrensel ve kaçınılmaz elde edilen bir durum olduğunu sunmak olmadığını ifade etmiştir. Marx ise yabancılaşma terimini objektif çalışma koşullarına vurgu yapmak için kullanırken, daha sonraki çoğu bilim adamı tarafından terim, çalışanın davranışlarına vurgu yapmak için kullanılmıştır (Peterson, 1965: 84).

Middleton (1963:973), “yabancılaşma, ırk ve eğitim” adlı çalışmasında yabancılaşma türleri ve bu türlerin herbiri ile ilişkili tutum ifadelerini açıklarken, güçsüzlük için tutum ifadesini “benim bugün yüzleştiğimiz önemli problemlerin çoğu hakkında yapabileceğim çok şey yok” olarak belirtmiştir. İşyerindeki koşullar yabancılaşmanın güçsüzlük boyutuna katkı sağlayabilir. Örneğin, işyerinde bir işgören kendilerine bir

şeye sahip olma ve yapma hakkı verildiğini ve daha sonra bu durumun tam aksine başka

şeyler yaptıklarını hissedebilir. Bu durum işin kendisine ya da örgüte yönelik yabancılaşma duygusuna sebep olabilir (DiPietro ve Pizam, 2008: 23). Barakat (1969:4) sosyo-normatif yapı düzeyinde yabancılaşmanın kaynakları arasında aşırı kontrol ifadesi olarak güçsüzlüğe yer vermiştir. Yazar aşırı kontrolü, bireylerin üyesi oldukları topluma ya da sosyal sistemlere onları aşırı entegre etmenin ve bu sistemlerde onlara şekil vermenin bir ifadesi olarak ya da daha anlaşılır bir şekilde aşırı bürokratikleşme açısından tanımlamış ve aşırı kontrol ile ilgili örnekler arasında güçsüzlük ifadelerine ve kişiliksizleştirilen ilişkilere yer vermektedir.

Chandler (1986:29)’a göre güç, bilgi, kaynaklar, destek ve iş eylemlerine erişim olarak tanımlanır. Bu bileşenler örgütsel güç kaynaklarıdır. Bunlar var olduğu zaman çalışanlara işin yapılabilmesinde kaynakları harekete geçirebilmesini sağlar. Eğer bu güç kaynakları olmazsa çalışan denetlenen, katı, otoriter bir çevrede güçsüzlük duygusunu deneyimler. Çalışanların güçsüzlük duygusu yaşamalarının bir sebebi bilgi

28

akışının çok yönlü, aşağıdan yukarıya çift yönlü olmamasından kaynaklanmaktadır. Yazar çalışanların pozisyonlarının bilgi ile güçleneceğini ve bilgi akışının sağlanmadığı örgütlerde çalışanların güçlü davranışlar sergileyemeyeceğini belirtmiştir. Çalışanlar tarafından güçsüzlük duygusunun yaşanmasının ikinci sebebi ise çalışanların işin yapılması için gereken kaynak, para ve personel desteğinden yoksun olmasıdır. Çalışanların işleri için gerekli olan kaynak ve materyallere erişime sahip olması gerekir. Kırtasiyecilik miktarı yönetilebilir olmalıdır. Personel kaynaklarının yeterli olması gerekir. Personel kaynakları olmaksızın ve yeterli personel desteği olmaksızın, çalışanlar güçsüzlüğü deneyimler ve üretken olmayan davranışlar sergilemeye başlar (Chandler, 1986:29-30).

Chandler (1986:30-31)’in güç bileşenleri arasında belirttiği destek ise geri bildirimden rehberliğe ve doğrudan devreden asistanlık boyutundadır. Geribildirim çalışanların iyi yaptıkları ya da bir iyileştirmede bulundukları işler hakkında personele yönelik belirli bilgilerden oluşur. İş imkanları, daha iyi eğitim, problem-çözme öğütleri hakkında bilgi özellikle etkili bir iş çevresi yaratmada gereklidir. Çalışanın işini yapma sürecinde doğru insanlara ve materyallere erişim kazanmada yaşanan bir kriz durumunda çalışana yapılan doğrudan ya da dolaylı yardım desteğin bir bileşenidir. Destek bileşenleri çalışanların kendilerini güçlü hissetmelerini ve örgütsel amaçları karşılamak için kendilerini adamalarını sağlar. Destek bileşenlerinin olmadığı bir durumda ise çalışanlar kendilerini izole olmuş ve irtibatı kesilmiş hissedebilir. Bu duruma davranışşal cevap ise örgütsel amaçlara bağlı olmama olarak şekillenir (Chandler, 1986).

Blanuer (1964) çalışanların güçsüzlük duygusunu yaşamamaları için çalışanın yetkilendirilmesi, işi üzerinde denetim ve özgürlüğün sağlanması gerektiğini ifade etmiştir. Yazara göre özgürlük bireyi basit bir şekilde tepkili bir obje yapan otoriteden kendisini uzaklaştırmasını sağlayan bir durumdur ve böylece zorlayıcı makine sürecinden uzaklaşma becerisi ve alternatif iş imkanlarının varlığı işi bırakma fırsatını ifade eden sosyo-fiziksel anlamda hareket imkanını içerirken, denetim ise özürlüğe göre daha pozitiftir ve işveren ya da makine sistemi gibi otoriter kuvvetler üzerinde kendi kendini yöneten bir özne olduğunu ileri sürme ve bunu göstermeyi ifade etmektedir.

Sonuç olarak belirtilebilir ki yabancılaşmanın güçsüzlük boyutuna ilişkin tanımlamalar bireyin işi üzerinde denetimden, özerklikten yoksunluk temelinde kendisinin istediği

29

sonuçları elde etmede etkin ve yetkin olamaması neticesinde yaşanılan bir duygu olduğu yönünde yapılmaktadır.