• Sonuç bulunamadı

1. ULUSLARARASI POLİTİK EKONOMİ

1.4. Ana Akım Uluslararası Politik Ekonomi Kuramları

1.4.1. Realizm

1.4.1.2. Güç ve Güç Dengesi

Güç, klasik realistler için en önemli amaç olarak görünürken, yapısal realistler için bazen amaç, çoğunluklaysa araç olarak tarif edilmiştir.118 Realizmde güvenlik ile güç arasında doğrudan bir bağ vardır ve devlet, ulusal gücü kadar ulusal güvenliğini sağlayabilmektedir; çünkü uluslararası sistemde “kendi kendine yardım sistemi”119 kuruludur.120 Bir diğer deyişle, devlet için, diğer her devlet potansiyel bir tehdit oluşturduğu ve onları dizginleyebilecek bir üst otorite bulunmadığı için devletin yaşamını sürdürebilmesinin en önemli koşulu güce bağlanmıştır.121 Kendi kendine yardım sistemi, devletleri algıladıkları tehditler için eyleme geçmeye (veya seferber etmeye) sorumlu tutmuş ve uluslararası durumlarını nesnel şekilde görmelerini gerektirmiştir.122 Bu durum, anarşik yapının bir sonucudur. İlişkilerdeki güvensizlik durumu, bu sistemin oluşmasını sağlamıştır ve güvenlik ikileminin bir yansıması gibi yorumlanabilir.

İşbölümü sonucu ortaya çıkan uzmanlaşma, tarafların farklı oranlarda yararına olsa da, kazancının bir kısmını ileride diğer tarafın zararına kullanabilme olasılığı, kimin daha çok kazanç sağladığı, ileriye dönük kaygılar bu bağlamda işbirliği için risk olarak kabul edilmiştir.123 Diğer yandan kendi kendine yardım sistemi, devletleri, güç dengelerini oluşturma yönünde teşvik edici bir özelliğe sahip olarak kabul edilmiştir.124 Bu bağlamda, devletlerin anarşik uluslararası alanda duydukları güvensizliğin, yine kendilerini kısıtlı bir işbirliğine yönlendirdiği sonucuna ulaşılmıştır. İttifaklarda da tarafların genellikle ortak ilgilerinin diğer devletlerden korku olduğunu savunan yapısal realizm, anarşik bir ortamda her şeye

118 Davut Ateş, a.g.e., s. 194.

119 Türkçe yazında İngilizce’den alındığı gibi “self – help” şeklinde belirtildiği gibi, “kendine –

yardım” ve “kendi kendine yeterlilik” şeklinde de ifade edilmiştir.

120 Zerrin Ayşe Öztürk, “Uluslararası İlişkilerde Güvenliği Yeniden Düşünmek: Geleneksel ve

Alternatif Yaklaşımlar”, Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri 2: Uluslararası İlişkilerde

Eleştirel Yaklaşımlar, Derleyen: Tayyar Arı, Dora, Bursa 2014, s. 152.

121 John J. Mearsheimer, “Structural Realism”, International Relations Theories: Discipline and

Diversity, Derleyenler: Tim Dunne, Milja Kurki, Steve Smith, Oxford University Press, Oxford 2006,

s. 74.

122 Brian Rathbun, a.g.m., s. 306. 123 Kenneth N. Waltz, a.g.e., ss. 132-133. 124 Kenneth N. Waltz, a.g.e., s. 149.

karşın barışın kırılgan olduğunu savunmuştur.125 Yani sistem içindeki tehdit olan devlete veya devletlere karşı, başka devlet veya devletlerle ittifak yapılması tespit edilmiştir.126 Yapısal realizm için işbirliğini sürdürmenin zorluğu, devletlerin kazançlarını rekabetçi ve güvensiz bir ortamda artırmaya çalışmasına bağlanmıştır.127 Güvensizlik koşulunun ise, işbirliğinin veya ittifakın bitirilmesi veya başkasıyla yapılabilmesi yönünde bir zemin oluşturduğu savunulabilir. Bu noktadan hareketle, uluslararası alanda iki kutbun birbirini dengeleme konusunda daha verimli olacağı, daha fazla kutbun belirmesi durumunda kutuplar arası ittifakların görülebileceği düşüncesi ortaya çıkmıştır.128 Özetle, devletler karşı güç ve tehdide karşı onu dengeleme eğilimindedir ve uluslararası politikalarda birbirlerinden işlevsel olarak ayrılmazlar.129 Son olarak ABD’nin 1980’li yıllarda Afganistan’da desteklediği gruplara karşı 2000’de farklı bir tutum sergilemesi ya da SSCB’ye karşı 1972’de Çin ile işbirliği yapılması örneklerinde olduğu gibi akışkan ittifak örnekleri bulunmaktadır ve bu da ittifakların güvenlik ikilemini arttırdığına işarettir.130

Ayrıca devlet kapasitesiyle askeri kapasite genellikle birlikte anılmıştır.131 Böylelikle, askeri gücü artıran devletlerin uluslararası politika belirleyiciliği olduğu, kendi çıkarlarını savunabileceği ve kendini koruyabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Güç kullanımıysa, yeteneklerin, başkasının davranışını kimi yönlerden değiştirmesi yönünde tanımlanmıştır.132 Güç dengesizliği, bir devletin bir başkasına dayatma gücü olmadığı şeklinde tarif edilmiş, gücün eşit dağılmadığı bir durum olarak yorumlanmıştır.133 Güç dengesi konusunda realizm tehditlerin algılanmasına

125 Kenneth N. Waltz, “The Origins of War in Neorealist Theory”, The Journal of Interdisciplinary

History, Cilt: 18, Sayı: 4, Bahar 1988, ss. 620-621.

126 Latif Pınar, “Neorealizm Bağlamında Türk Dış Politikası (1945-1965)”, Uluslararası İlişkilerde

Güvenlik Kuramları ve Sorunlarına Temel Yaklaşımlar, Derleyenler: Sibel Turan, Nergiz Özkural

Köroğlu, Transnational Press London, 2017, s. 23.

127 John Baylis, “Uluslararası İlişkilerde Güvenlik Kavramı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt: 5, Sayı: 18,

Yaz 2008, s. 75.

128 Kenneth N. Waltz, a.g.e., s. 203.

129 Paul Schroeder, “Historical Reality vs. Neo-Realist Theory”, International Security, Cilt: 19, Sayı:

1, Yaz 1994, s. 111.

130 Joshua S. Goldstein – Jon C. Pevehouse, Uluslararası İlişkiler, Çeviren: Haluk Özdemir, 2. Baskı,

BB101, 2017, Ankara, s. 107.

131 Sibel Turan, “Neorealist Kuram Bağlamında Ukrayna Krizi’nin Değerlendirilmesi”, Uluslararası

İlişkilerde Teoriden Pratiğe Güncel Yaklaşımlar, Derleyenler: Sibel Turan, Nergiz Özkural Köroğlu,

Dora, Bursa 2015, s. 19.

132 Kenneth N. Waltz, a.g.e., s. 239. 133 Davut Ateş, a.g.e., s. 367.

odaklanırken, yapısal realizm anarşik sistemin içinde olduğunu savunmuştur.134 Yapısal realizm, güç dengesizliğinin hem zayıf, hem de güçlü devletler için bir tehdit olduğunu ileri sürüp devletler arasındaki eşitsizliğin bitirilemeyeceğini savunmuş ve şu sonuca ulaşmıştır:

“Devletlerin eşitsizliği, her ne kadar bir garanti sunmasa da, en

azından barış ve istikrarı mümkün kılar”135

Kısacası büyük devletler arasındaki güç dengesi, uluslararası sistemde barışı sağlayan temel olarak kabul edilmiştir.136 Güç dengesinin çıkış noktası ise, 1643 ve 1715 yılları arasında Fransa Kralı olan 14. Louis’in yayılmacı dış politikasına karşı diğer devletlerin oluşturduğu denge olmuştur.137

Güç dengesinin çıkış noktası ve barış üstündeki etkisine ilişkin yorumlar, başlı başına devleti sistem içinde öne çıkarmıştır. Sistem içinde uluslararası hukuk ve örgütlere özel bir önem vermediği ifade edilen Hans Morgenthau’nun görüşü kısaca şöyle tarif edilmiştir:

“(…) uluslararası politikada kendi ulusal çıkarını maksimum seviyeye getirmeyi, güç elde etmeyi, elde ettiği gücü de korumayı ve artırmayı amaçlayan ve rasyonel hareket ettiği varsayılan devleti birincil aktör olarak gören realizm (…)”138

Yapısal realizmin bakışı da güç ve güvenlik konusunda klasik realizmden çok uzak değildir. Kenneth Waltz’un bununla ilgili görüşü şöyledir:

“(…) Bazı devletler her an kuvvet kullanabileceklerinden, bütün devletler bunu yapmaya hazır olmalıdır. (…) Devletler arasında doğa durumu savaş hâlidir. Burada kastedilen, savaşların durmadan meydana gelmesi değil, kuvvet kullanıp kullanmayacağına her devletin tek başına

134 Sibel Turan, a.g.m., s. 22.

135 Kenneth N. Waltz, a.g.e., ss. 166-167. 136 Davut Ateş, a.g.e., s. 63.

137 Oral Sander, Siyasi Tarih: İlkçağlardan…, s. 101.

138 Özgün Erler Bayır, “Uluslararası İlişkilerde Neorealist Ekolden Neoklasik Realist Ekole”,

Uluslararası İlişkilerde Teoriden Pratiğe Güncel Yaklaşımlar, Derleyenler: Sibel Turan, Nergiz

karar vermesiyle savaşın her an çıkabileceğidir. (…) çatışan tarafları yöneten ve yönlendiren bir siyasal karar biriminin yokluğunda kuvvet kullanımının her zaman önleneceği umudunu gerçekçi bir biçimde beslemek mümkün değildir.”139

Neoklasik realizm ise, uluslararası sistemin anarşik yapısıyla ilişkilendirdiği güvenlik konusunu, ülkelerin sahip olduğu maddi güçle birlikte anmış ve bunun dış politikayı etkilediğini savunarak, gücü artan ülkenin sınırları dışında da nüfuz elde etme arayışına gideceğini savunmuştur.140 Bu noktada iç politikaların, uluslararası ilişkilerde belirleyici bir rolü olduğu anlamı çıkartılmıştır. Neoklasik realizm, yapısal realizmden farklı olarak “anarşik uluslararası sistemde hayatta kalmak (…) için

takip ettikleri yol ve (…) çabaları dahili dengeleme ve harici dengeleme”141 şeklinde sınıflandırmıştır.

Güç edinimi genel olarak saldırgan ve savunmacı şeklinde ikiye ayrılmıştır. Savunmacı ve saldırgan şeklinde oluşan ayrım, güç miktarının yeterliliği konusundaki anlaşmazlıktan kaynaklanmıştır.142 Saldırgan olanlara göre yaşamını sürdürmeyi garanti altına almak isteyen devletler, gücünü en üst noktaya çekmeye odaklanmalıdır; ancak savunmacılar için zaten bir devlet fazlasıyla güçlendiğinde dengeleme kendisini gösterecek ve gerekirse ona karşı koalisyonlar kurulacaktır.143 Yani bir diğer ifadeyle savunmacı realistler, sistemi oluşturan devletlerin kendi aralarında içsel bir dengenin olduğunu savunmaktadır.144 Saldırgan realizmde gerçek anlamda işbirliğine kesinlikle inanılmaz ve ayrıca her ülke birbiri için tehdit oluşturduğundan, ittifak kurulabilmesi de olanaksızdır.145 Onlara göre “en güçlü olan

139 Kenneth N. Waltz, a.g.e., s. 129.

140 Gideon Rose, “Neoclassical Realism and Theories of Foreign Policy”, World Politics, Cilt: 51,

Sayı: 1, Ekim 1998, s. 152.

141 Eyüp Ersoy, a.g.m., s. 179.

142 Şerife Gözde Yirmibeşoğlu - Fatma Cande Yaşar Dinçer, “Uluslararası Ticaret Bağlamında Klasik

Realizm, Neo-Realizm ve Neo-Liberalizm”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı: 3, 2018, s. 121.

143 John J. Mearsheimer, “Structural…”, s. 75.

144 Göktürk Tüysüzoğlu, “Savunmacı Realizm ve Saldırgan Realizm Bağlamında Karadeniz

Havzası’ndaki Çatışma Gerçekliğinin Değerlendirilmesi”, Avrasya Etüdleri, Cilt: 44, Sayı: 2, 2013, s. 69.

145 Shiping Tang, “From Offensive to Defensive Realism: A Social Evolutionary Interpretation of

China’s Security Strategy”, China's Ascent: Power, Security, and the Future of International Politics, Derleyenler: Robert S. Ross, Zhu Feng, Cornell University Press, New York 2008, s. 150.

devletler kendi çıkarlarını koruyabilir ve siyasal varlıklarını garanti”146 altında tutabilir. Yapısal realistler gibi, neoklasik realistler içinde de saldırgan ve savunmacı ayrışması bulunmuştur. Buna göre, ittifakların dayanıklılığı gibi uluslararası sonuçları inceleyen yapısalcılar da, dış ekonomi politikası gibi devletlerin dışsal davranışını inceleyen neoklasikler de uluslararası sistemin “kesin şartlar altında genişlemeyi teşvik ettiği” ya da “her zaman genişlemeyi teşvik ettiği” görüşü üstüne saldırgan ya da savunmacı olarak ayrışmıştır.147

Uluslararası örgütler ve ittifaklar, realizme göre devletlerin güçlerini kullanabilmek için kullandıkları araçlar olarak tarif edilmiştir.148 Bu tip örgütlerin büyük devletlerce kurulmasındaki bir diğer neden ise, ekonomik çıkarlara dayandırılmış ve daha güçsüz olan devletlerle ilişkilendirilmiştir.149 Liberal yaklaşımda olduğu gibi uluslararası örgütler, sivil toplum kuruluşları, çokuluslu şirketler doğrudan birer uluslararası siyaset aktörü kabul edilmemiş; ancak devlet için birer araç olarak yorumlanmıştır. Örneğin çokuluslu şirketlerin etkinlikleri farklı devletlerce yönlendirilmeye çalışılsa da, çoğunluğu ABD merkezli olduğu için, bu girişimde ABD yönetiminin etkisi daha yüksek kabul edilmiştir.150 Bir diğer ifadeyle çokuluslu şirketler, merkezlerinin bulunduğu devletin siyasal yönetimince daha kolay yönlendirilebileceğinden, başlı başına bir uluslararası aktör kabul edilmemiştir. Devletler için birer araç olarak kabul edilen ve başka uluslararası ilişkiler kuramlarınca aktör olarak görülen noktalara, ileriki bölümlerde yer verilmiştir.