• Sonuç bulunamadı

2. TÜRKİYE – İSRAİL İLİŞKİLERİ

3.6. Filistin ve Kudüs

Filistin ve Kudüs konuları genellikle birlikte anılıyor ya da kimi zaman bir isim diğerinin yerine kullanılıyor olsa da aralarında anlam yükleme ve yorumlama açısından farklar vardır. Bunlardan vurgulanması gereken, Filistin konusunda bölge sakinlerinin ön planda tutulduğu ve bireysel haklarının güvence altına alınması olmuştur. Diğer yandan Kudüs ise bölge insanlarından öte, üç büyük dinin inananlarınca ortak olarak kutsal kabul edilen bir yerdir. Buna bağlı olarak tek bir dinin merkeziymiş gibi gösterilmemesi ve buraya farklı dinlerden olanların seyahat ve ibadet haklarının tam anlamıyla yerine getirilmesine dönük zemin oluşturulması gereği yönünde söylemler oluşturulmuştur. Kısacası Filistin konusu toplumsal ve siyasal bir zeminde ele alınırken, Kudüs konusu toplumsal, siyasal ve dinsel bir zemin üstünde gelişmiştir. Tüm bunlara ek olarak Filistin’in sınırları, bağımsızlığı ve Kudüs’ün siyasal durumu birbirleriyle de ilişkilidir, iç içe geçmiş bir durumdadır.

Filistin direnişine dönük İsrail’in tutumu genel olarak benzer ayrıntılardan oluşan politikaları beraberinde getirmiştir. Örneğin 1967’deki silahlı direnişe dönük olarak toplu cezalandırma ve direnişin olduğu kentin yıkılması emri dönemin İsrail Savunma Bakanı Moshe Dayan tarafından verilmiştir.820 İsrail’in söz konusu coğrafyaya ilgisinde temel aldığı nokta tarihsel süreçte belirmiş olup toprakların vaat edilen ve inançlarınca kutsal kabul edilen topraklar olduğudur; ancak Araplar, Yahudilerin sonradan geldiği, nüfus özellikleri gözetildiğinde toprakların onlara ait olamayacağı tezini savunmaktadır.821 Aslında iki toplum arasındaki çatışma ve savaşların çıkış noktası olarak bu ayrışma görünmektedir; ama bölgenin diğer Arap

818 Gabriel Sheffer, “Loyalty and Criticism in the Relations between World Jewry and Israel”, Israel

Studies, Cilt: 17, Sayı: 2, Yaz 2012, s. 78.

819 Gabriel Sheffer, a.g.m., ss. 81-82. 820 Zafer Balpınar, a.g.e., s. 94.

ülkeleriyle İsrail arasında gerçekleşen savaşların nedeni olarak bu durum başlı başına belirleyici olmamıştır. Filistinli göçmenler konusunda 1948’den günümüze uzanan ve taraflar arasında uzlaşının sağlanamadığı bir sorun bulunmaktadır. Filistinli mültecilerin İsrail’e dönüşü, İsrail tarafından bir güvenlik riski olarak kabul görmektedir.822 Nüfus yapısının Yahudiler aleyhine değişebileceği bir olasılık bulunduğundan, ayrı ayrı sınırlar içinde yaşanılması beklenmektedir. 2018’de İsrail parlamentosunca görüşülen, devletin dinsel ve etnik bir kimliğe kavuşturulmasına dönük yapılan çalışmalarda da bu olasılığın etkisi olduğu düşünülebilir.

Kudüs ve Filistin konusunda Türkiye, yerel aktörlerle ilişkilerini uzun süredir devam ettirmiştir. 2000’li yılların başına dek FKÖ önemli bir aktör olarak görünmüştür. 1967 Altı Gün Savaşı’nı takip eden süreçte FKÖ’nün Filistin’i temsil eden bir yapı olması sonucu, İsrail’le ikili ilişkilerde FKÖ’de bir etken olmuştur.823 2005’te kabul edilen Kahire Bildirisi, Yaser Arafat’ın sürekli geri çevirdiği HAMAS’ın siyasal sürece eklenmesini sağlamış ve izleyen yıl yapılan seçimlerde seçmenin tutumu El-Fetih karşısında bir seçenek olan HAMAS’a yönelmiştir.824 HAMAS’ın siyasal bir aktör olarak yerini alması, izleyen süre içinde üçüncü tarafların genelinin ve İsrail’in tepkisine neden olmuş, siyasal, ekonomik ve askeri sorunlar tekrar baş göstermiştir.825 İsrail’in Filistinlilere dönük sert politikalarının HAMAS ve benzeri köktenci grupların elini güçlendirdiği ve İsrail açısından daha güvenli bir alan yaratamadığı görüşü de belirlenmiştir.826

2000’li yıllarda Türkiye’nin İsrail’e olan politikalarının belirleyicileri arasında İsrail’in Araplarla ve Filistin’le olan ilişkisiyle ABD’nin Ortadoğu politikası ve Türkiye seçmeni gösterilmiş, Türkiye - Filistin ilişkileri ayrıca Türkiye - İsrail ilişkileri şeklinde yorumlanmıştır.827 Türkiye’nin bu yıllarda Ortadoğu’ya dönük politikalarının daha etkin olmaya başlaması, bölgedeki farklı gelişmelerin etkisiyle ülkeler üstündeki etkinliğini artırmasına olanak tanımıştır.828 Ayrıca Türkiye – İsrail

822 Zafer Balpınar, a.g.e., s. 466. 823 Gencer Özcan, a.g.e, s. 28. 824 Peter Mansfield, a.g.e., s. 588. 825 Peter Mansfield, a.g.e., s. 589.

826 Walt, Stephen M. – Mearsheimer, John, a.g.e., s. 75. 827 Burak Gümüş, a.g.m., s. 82.

ilişkilerinde belirleyiciliği olan ve daha önce bahsedilen Araplarla ilgili gelişmeler gibi, Filistin özelinde de bazı yol ayrımları yaşanmıştır. Özellikle ASALA ve PKK terör örgütlerine bağlı teröristlerin FKÖ ya da ona yakın grupların kamplarında eğitilmesi önemli bir ayrıntıdır.

Bölgede Filistin’in varlığı ve getirmiş olduğu Batı Şeria ve Gazze Şeridi gibi konular özel bir konumdayken, Kudüs konusu da ayrı bir konum oluşturmuştur. BM Genel Kurulu, Kasım 1947’de şehrin kendi himayesinde ayrı bir yapıya sahip olmasını öngörmüş, 1967’de şehir İsrail denetimi altına girince her şey değişmiş ve Yahudi yerleşimleri günümüze dek artmıştır.829 Eski Şehir, 1948 ile 1967 arasında Ürdün’ün egemenliğinde olmuş ve bu süreçte “Tüm milliyetlerden Yahudilere ve tüm

dinlerden İsraillilere giriş”830 izni verilmemiştir. 2009’da Dünya Ekonomik Forumu’nda yaşananlar ve ardından gerçekleşen Mavi Marmara Olayı, bir dönüm noktası olarak yorumlanmaya uygun bulunmuştur. On yıl kadar önce birbirlerinin en güçlü bölgesel müttefiki olan831 iki devlet peşi sıra yaşanan olaylar sonucu yol ayrımına girmiştir. Bu yol ayrımını pekiştiren olayların en azından birini de Kudüs oluşturmuştur.

İsrail, başkent olarak Kudüs’ü belirlemiştir; ancak bu durum BM üyelerinin çoğu tarafından kabul edilmemiştir. İsrail’de, 1990’lı yıllarda olası görünen barış çalışmaları sürecinde bile, Kudüs’le ilgili yeni düzenlemelere karşı durulacağı görülmüştür.832 ABD, 1995 Kudüs Büyükelçilik Yasası ile kısaca her egemen ulusun uluslararası hukuk ve geleneğe göre kendi başkentini belirleyebileceğini ve 1950’den beri şehrin başkent olduğunu belirlemiş ve ABD başkanı tarafından büyükelçiliğin Kudüs’e taşınabileceği sonucuna ulaşmıştır.833 Sunulan bu sonuç yıllarca ertelenmiş ve ancak 2017’de tekrar söyleme kazandırılmıştır. 2018’de de eyleme dökülmüştür.

829 BM Enformasyon Merkezi, Onikinci Bölüm Kudüs’ün Statüsü,

http://www.unicankara.org.tr/filistin/12.html, (12.02.2018)

830 Bernard Lewis, Tarih Notları…, s. 255.

831 Ali Balcı - Tuncay Kardaş, “The Changing Dynamics of Turkey’s Relations with Israel: An

Analysis of ‘Securitization’”, Insight Turkey, Cilt: 14, Sayı: 2, 2012, s. 100.

832 Zafer Balpınar, a.g.e., s. 471.

833 U.S. Federal Legislative Information, Jerusalem Embassy Act of 1995 (Public Law 104-45), 1995