• Sonuç bulunamadı

1.3. TÜKETİM TOPLUMUNU ŞEKİLLENDİREN TÜKETİM KAVRAMI VE TÜKETİM TÜRLERİ

1.3.3. Tüketim Türleri

1.3.3.3. Gösterişçi Tüketim

Çalışmanın başında, modern toplum öncesinde aristokrat sınıfın ayrıcalığını ve statüsünü göstermek için lüks kullanımının mevcut olduğunu; bu sayede toplumsal davranış kalıpları, estetik anlayışları, zevkleri ve sosyal faaliyetleri göstermede gösterişçi tüketim gerçekleştirdiklerine değinilmiştir. Fordizm ya da modernleşme ile birlikte servet sahibi olmanın getirdiği ayrıcalıklı konumun yerini mesleki ve sınıfsal farklılıklar ve bu farklılıkları dışa vuran gösterişçi tüketim almıştır. Böylece zamanla, tutumluluk, çalışkanlık gibi kavramlar önemini yitirmiştir (Kula, 2012: 512). Buna göre, gösterişçi tüketim kişinin kendisini tükettikleri vasıtasıyla başkaları ile kıyaslamasını temel alan bir tüketim türü olarak ifade edilebilir (Azizağaoğlu ve Altunışık, 2012: 35). Gösterişçi tüketim, tarih boyunca da günümüzde de servet göstergesi ya da farklılaşma aracı olarak kullanılmıştır.

Gösterişçi tüketim kavramını ilk kez 1899’da, Thorstein Veblen ‘conspicuous consumption’ çalışmasında, çalışmayan ve lüks tüketen sınıfı (aristokrat sınıf) tanımlamak için kullanmıştır. Buna göre, gösterişçi tüketim davranışı temelde sosyal statüyü işaret eden bir araçtır. Böylece, tüketim, bireylerin sosyal statüsünü gösteren bir davranış biçimi; zenginliklerinin dışavurumudur. Bireyler tüketim kalıplarını zenginliğin başkaları tarafından görüldüğü varsayımıyla şekillendirmektedir (Veblen, 2017). Bu aşamadan sonra, malın fayda değerinden gösterge değerine geçilmiştir. Dolayısıyla, güzellik, biçim ve tarz gibi değerler malın fayda değerinin önüne geçmiştir.

43

Gösterişçi tüketim konusunda Adam Smith, insanların basit kişisel faydalarının yanı sıra sosyal ve kültürel ihtiyaçlar doğrultusunda hareket edebileceklerini öne sürer. Böylece bireyler, kendilerini sosyal birer varlık olarak gördüklerinde statü ve prestij ararlar. Dolayısıyla, Smith için gösterişçi tüketim sosyal bir aktivitedir (Riesman, 1976: 114). Bu yönüyle, nesneler statü rekabetiyle bağıntılı hale gelmiştir.

Veblen, tüketim arzusunun kıskançlıkla bağlantısı üzerinde durarak, ‘gösterişçi tüketim’ ve ‘gösterişçi israf’ kavramlarını irdelemiştir (Veblen, 2017: 27-67; Odabaşı, 2017: 168-172). Çünkü, tüketim toplumunda temel dürtü, kendimizi “öteki”lere gösterme arzusudur. Gösterişçi tüketimin şekillenmesi bu dürtü ile olmaktadır. Statünün sembolik göstergesine dönüşen mallar, bireyin sosyal yaşamdaki toplumsal yerini, duygularını ve yaşam tarzlarını ifade etmelerindeki unsurlardır. Tüketim toplumunda saygınlık ve maddi güç arasındaki ilişki bireylere aktarılan kodlardandır. Böylece, bireyler, maddi güçlerini göstermek için gösterişçi tüketimden faydalanırlar (Gürer ve Gürer, 2017: 1162). Bu sayede ‘ötekiler’e göre statülerini ve kendi konumlarını belirlemiş olurlar.

Veblen’ci anlayışa göre, gösterişçi tüketimde fark edilebilir ayrımlar olmalıdır. Buna göre, modern tüketimin getirdiği standartlaşmış tüketimcilik değil, dışarıdan izleyenler tarafından rahatça ayırt edilebilecek, saygınlık olarak adlandırılabilecek ve lüks tüketimi, şaşalı bir biçimde eyleme dönüştürülecek; başka bir ifadeyle aylak sınıfa ait olacak bir tüketimi işaret etmektedir. Çünkü aylak sınıf, Veblen’in ifadesinde, saygınlık hususunda en üst sıralamadadır. Orta ve düşük sınıfın tüketimleri aylak sınıf tarafından hesaba katılmaz. Yüksek derecede organize olmuş herhangi bir cemaatteki saygınlık, nihayetinde maddi güce dayanır ve maddi gücü sergiler. Saygınlık namını sürdürmenin araçları da aylaklık ve gösterişçi tüketimdir (Veblen; 2017: 81). Dolayısıyla, gösterişçi tüketimde saygınlık veya statü temel konu olmaktadır.

Weber, statü gruplarının en önemli özelliğini; yaşam biçimleri, davranış kalıpları, tutum ve değerleri, kültürel sermayeleri ve buna bağlı olarak da tüketim edimleri açısından benzerlik göstermeleri olarak belirtir (Duman, 2018: 121-122). Buna göre, sosyal statü kalıpları hem kendi içinde bir bütün oluşturur hem de ayrıştırır. Veblen’ci gösterişçi tüketimin de yaptığı tam olarak bu ayrıştırma biçimidir.

Veblen’in ele aldığı gösterişçi tüketimde, öykündüğü rakibin servetini ve gösteriş biçimini taklit etme, rakibi geçme veya onunla benzer olma itkisi vardır. Kadın evde gösterişli bir biçimde oturarak, çalışmadan, kocasının vekili olarak kocasının zenginliğini gösterme görevi üstlenmiştir. Gösterişçi tüketimle tüketilen nesneler, ayrıcalık belirtici birer gösterge olmalıdır. Kadın ve erkek için çalışmama yani emek gücünden uzak olma durumu

44

hem kendilerinin hem de çevrelerinin gözünde bir statü simgesidir, bu nedenle önemlidir. Zaman tüketimi ve ürünlerin tüketimi sosyal alanda diğerlerine karşı mesafelerini göstermede bir araçtır (Veblen, 2017: 27-95; Odabaşı, 2017: 169).

Gösterişçi ve israfçı tüketim, sınıfsal mesafeyi derinleştirmekle birlikte, emek ve mülkün sahipliğini de gösteren bir ayrıma sahiptir. Böylece, tarihte emeğin üretimi, her zaman aşağı ve alt sınıflara içkin bir eylem olarak görülürken, emekten kaçınmak ancak emeği satın almak, parasal gücün ve dolayısıyla bu gücü elinde bulunduran orta ve üst sınıflara mahsus bir pratik olarak görülmüştür. Veblen, bu sınıfın belirleyici özelliğini tüm işe yarar çalışma pratiklerinden uzaklaşmak biçiminde değerlendirir (2005: 33-35).

Aylak sınıf için; lüks tüketim, bireylerin toplumsal konumunun, siyasal ve ekonomik gücünün en belirgin göstergesidir. Aylak sınıf için moda olan, pahalı olan ürünler gücünün göstergesidir. Bu nedenle, güzel ya da faydalı olmasından ziyade; herkesin alamayacağı pahalı, nadir ürünler tüketmek; özellikle kıyafetlerde rahatlık yerine dikkat çekicilik aranması, gösterişçi tüketimin belirgin örneğidir. Bu sayede alt sınıftan ayrışır. Dolayısıyla, pahalılık bu açıdan aylak sınıfın arkasına yaslandığı tek güvenli kapıdır. Zira, bu ona herkesten farklı yaşama olanağını sağlayacak olan çok önemli bir güçtür.

Veblen’in çalışmasına bağlı olarak, statünün doğuştan kazanıldığı kapalı toplumlarda gösterişçi tüketimin bir statü göstergesi olma özelliği taşıdığı söylenebilir. Ne var ki, statü değiştirmenin mümkün olduğu; başka bir deyişle, rekabet öğesinin söz konusu olduğu toplumlarda ise gösterişçi tüketimin yüksek statülere ulaşmada bir araç olarak kullanılmasının yanında, rekabetçi ve taklitçi olduğu görülmektedir. Üst sınıflarda aidiyeti kanıtlamanın en kolay yolu, sahip olunan değerli/lüks malların denetim gücünün sembol olarak sunulması ve tüketilmesidir. Bu üst tabakada bulunanlar, statülerini göstermek veya doğrulamak için varlıklarını ve zamanlarını genellikle ekonomik olmayan biçimlerde harcarlar (Kıray, 2005: 27).

Bourdieu (1979; akt: Tekin, 2014: 75), sosyal sınıf ve yaşam tarzı arasındaki ilişkiye dikkat çekerek; yaşam tarzlarının toplumsal açıdan nitelenen seçkinlik, avamlık gibi kavramların göstergeler sistemine dönüşen habitusların sistematik ürünleri olarak belirtir. Başka bir ifadeyle, tüketim biçimleriyle belirlenen yaşam tarzları hem farklılıklar yaratmak amacıyla bireylerin kendini göstermesini ve ifade etmesini sağlar, hem de sınıflaşmanın yeniden üretilmesine imkan verir. Dolayısıyla, gösterişçi tüketim tüketicinin yaşam tarzını gösterirken, aynı zamanda ona sosyal sınıfını belirleme imkanı da sunar.

45