• Sonuç bulunamadı

“UZAK İHTİMAL” FİLMİNİN GÖSTERGEBİLİMSEL ANALİZİ

3.1.1. Göstergebilim Nedir?

İlk bakışta göstergeleri inceleyen bilim dalı olarak tanımlanmasına karşın, bugün göstergebilimin etkinlik alanı, daha farklı bir boyut kazanmıştır.

İnsanların birbiriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (sözgelimi Türkçe), davranışlar, çeşitli jestler (el kol baş hareketleri), sağır-dilsiz alfabesi, görüntüler, trafik işaretleri, bir kentin uzamsal düzenlenişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilim dilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı, bir mimarlık düzenlemesi, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın anlamlı birimlerden oluşan bir dizgedir. Gerçekleşme düzlemleri değişik olan bu dizgelerin birimleri de genelde, gösterge olarak adlandırılır (Rifat, 2000: 127). Mesela bir tablodaki bir renk öğesi ya da bir figür bir gösterge olarak değerlendirilebileceği gibi, bir yazınsal yapıtta bir kahramanın amacı ya da davranışı veya moda açısından bir bluz, bir kazak, bir etek vb. çevresindeki öbür birimlerle ilişkiye girmiş bir gösterge olarak değerlendirilebilir (Rifat, 1992: 6). Yani göstergebilim bir biçimler bilimidir. Anlamlı ve yapılı bir bütün oluşturan biçimlerin aralarında kurallı bir açılım olduğuna inanır.

19.Yüzyıl sonlarında Amerikalı mantıkçı, felsefeci Charles Sanders Peirce ile 20. Yüzyılın ilk yarısında İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure ayrı ayrı ve değişik biçimlerde göstergebilim üzerinde çalışmışlardır. Saussure, göstergebilim anlayışında dil göstergeleri üzerinde çalışırken, Peirce dil yapısına dayanan mantık kuramını geliştirmeye çalışmıştır.

Peirce’e göre, göstergebilim tüm bilgilerimize ilişkin bir biçimselleştirmeden kaynaklanır ve genel anlamıyla mantık, göstergesel biçimsel öğretinin bir başka adı, gözlemden bilimsel bilgi örneklerine götüren, soyutlama sürecidir. Peirce’e göre gösterge “bir

kimse için herhangi bir biçimde veya her hangi bir bakımdan bir şeyin yerini tutan şeydir (Vardar, 2003: 86). Peirce’ün göstergebilim anlayışında göstergenin temel özelliklerinden biri hep bir başka göstergeye göndermede bulunmasıdır. Böylelikle düşünce göstergeyi yorumlayan, bir başka düşünceye göndermede bulunan göstergedir (Kıran ve Kıran, 2006: 321-322). Pierce göstergeyi, bir kişi için herhangi bir şeyin yerini, herhangi bir bakımdan veya herhangi bir sıfatla tutan şey olarak tanımlamaktadır. Gösterge birine yöneliktir. Eşdeyişle bu kişinin zihninde eşdeğerli bir gösterge veya belki daha gelişmiş bir gösterge yaratmaktadır (Rifat, 2000: 132). Peirce, göstergenin üç görünümü (ikon, belirti ve simge) üzerinde yoğunlaşır (Berger, 1993: 12).

Tablo-1: Peirce’e Göre Göstergenin Üç Görünümü

İkon Belirti Simge

…aracılığıyla Gösterme Benzeyiş nedensel bağlantılar uzlaşımlar örnekler Resimler yontular duman/ateş belirti/hastalık sözcükler sayılar bayraklar

süreç Görebilme sonuç

çıkarma

öğrenme gerekliliği Kaynak: Berger, 1993: 12.

Ona göre, nesnesi ile doğrudan ve aralarında gerçek bir bağ içerisinde olan göstergeler belirti olarak tanımlanmaktadır (Gökçe, 2002: 61). İkon (görüntüsel gösterge), terimi geniş anlamda, bir gösterge türü olup kendisi ile gösterdiği şey arasında bir ayrım söz konusu değildir (Gürel, 2008: 21). Simge ise nesnesi ile bağlantısı uzlaşma, anlaşma ve kural sonucu olan gösterge türü olarak tanımlanır (Gökçe, 2002: 61).

Peirce’in gösterge modeli Saussure’ünkinden farklı olarak dili kültüre bağlamaktadır. Ancak bu üçlü gösterge sistemi, Saussure’ün gösterge sisteminden güçlü olmakla birlikte, birtakım sorunları da içinde barındırmaktadır.

Saussure’e göre ise; bir gösterge, bir kavram ile bir işitim imgesinin birleşimidir. Bu birleşim ayrılamaz. Gösteren ve gösterilen arasındaki ilişki rastlantısal, nedensiz ve yapaydır.

Bir kelime ile içeriği ya da bir gösteren ile gösterilen arasında mantıksal bir bağ yoktur. Bu da metinlerde anlamı bulmayı ilginç ve zor kılar (Berger, 1993: 16).

Gösterge kavram ile işitim imgesinin bileşimidir ve tamamıyla bütünü ifade etmeli, kullanılan kavram yerine gösterilen ve işitim simgesi yerine de gösterilen terimleri benimsenmelidir (Saussure, 1998: 109).

Şekil-1: Saussure’ün Gösterge ve Ağaç Simgesi Çizimi Gösterilen Gösterilen G Gösteren Gösteren Kaynak: Berger, 1993: 16.

Buradaki ağaç gerçek bir ağaç mıdır? Hayır. Bizde ağaç bilgisini çağrıştıran bir görsel araçtır. A/Ğ/A/Ç harf sıralarından oluşur. Gerçek bir ağaç yerine onu çağrıştıran görsel bir araçtır ve göstergeyi temsil eder (Belkaya, 2001: 70).

Göstergebilimin konusu her türlü göstergeler dizgesidir. Kültürel kodlardan geleneklere veya metin anlama yönelimleri göstergebilimin incelemelerinin konusu olabilir. Gösterge, gösteren- gösterilen ikilisinden oluşur. Bu ikisi arasındaki ilişki nedensiz saymacadır ve toplumsal uzlaşmaya dayanır. Gösteren, duyu organlarıyla algılanan fiziksel biçimdir. Gösterilen ise, göstereni anlamada ve yorumlamada kullandığımız zihinsel kavramdır.

Göstergebilimin amacı, bir anlamlı bütün, örneğin bir yazınsal ya da bilimsel söylem, bir görüntü, bir tiyatro gösterisi, bir müzik yapıtı vb. oluştuğu anlamsal katmanları, bir üstdil aracılığıyla dizgeleştirerek sunmaktır. Eşdeyişle anlamları değil, anlamın eklemleniş biçimini araştırmakta, anlam üretiminin süreçlerini ortaya çıkarmaya çalışmaktadır. Bu nedenle de göstergebilim içeriğin biçimine yönelik içkin ve yapısal bir anlamlama kuramıdır (Rifat, 1982: 16).

Göstergebilim farklı disiplinlerin özellikle insan bilimleri (dilbilim, insanbilim, toplumbilim) psikanaliz, felsefe ve yazın kuramı tarafından ortaya atılmış ya da geliştirilmiş yeni yaklaşım modellerini, birer kalkış noktası olarak benimseyip kendi çözümleme ve yorumlama yöntemini zaman içinde oluşturmuştur.

‘’Ağaç’’ Ağaç Kavramı

Ağaç Kavramı

Göstergebilimde anlatı biçimleri söylemek istediği şeyi doğrudan söyleyebildiği gibi, olgu süreç ve bunlardan oluşturulabilecek her türden şeyi gizleyerek de söyleyebilir. Bu gizi maskeleyerek, farklılaştırarak ve saklayarak söyleyebilmektedir. Buradan hareketle anlamlandırmaya çalışacağımız göstergeler dizgesi farklı niteliklere sahip olabilir.

Hangi düzlemde ve hangi düzeyde yaratılmış olursa olsun, aşamalı olarak karmaşıklaşan anlatıları çözümlemek, kavramak, yorumlamak, açıklamak ve eleştirmek de yeni bir üretim sürecini yaşamak, üretilmiş olan anlamları, nasıl üretildiklerini yeniden yaşayarak sınıflandırmaktır. Böylece söylediğinin ötesinde de bir şeyler ifade eden, değişik yaklaşım ve yorumlara imkân veren, anlamlı bütünler oluşturulur.

Bu kapsam yıllar öncesinde Charles Morris tarafından sembolik davranışın genel incelemesi olacak yeni bir disiplin olarak ortaya atılan göstergebilimi üç bölüme ayırır.

Birinci bölümde; kelimelerle bu kelimelerin temsil ettikleri arasındaki ilişkinin incelenmesi olarak belirtilen anlambilim bulunmaktadır. İkinci bölümde; kelimelerin diğer kelimeler ve semboller ile arasındaki ilişkinin incelenmesi olarak belirtilen syntactics (sözbilgisi) bulunmaktadır. Üçüncü bölümde ise; kelimeler ve diğer sembollerle insan davranışı arasındaki ilişkinin ve kelimelerle diğer sembollerin hareketleri etkileme şekillerinin incelenmesi olarak belirtilen edembilim (pragmatics) oluşturmaktadır (Condon, 1995: 13).

İtalyan göstergebilimci Umberto Eco ise, göstergebilimin doğal ve kendiliğinden oluşan iletişim dizgelerinden, karmaşık kültürel dizgelere kadar uzanan bir yelpaze üzerinde yer aldığı tanımını biraz daha sınırlayarak, “göstergebilim, tüm kültürel olguları iletişim süreçleri sayar ve inceler” tanımlamasını yapmaktadır (Erkman, 1987: 31). Göstergebilimciler arasında daha çok dilbilimciler, filozoflar, psikanalistler, psikologlar, sosyologlar, antropologlar, edebiyatçılar, estetikçiler, medya kuramcıları ve eğitimciler bulunmaktadır. Kendisini oluşturan gösterge ve bilim sözcüklerinden başka bir boyut içeren göstergebilim, yalnızca göstergelerin bilimsel olarak incelenmesi değil, doğrudan doğruya göstergeyle ilişkili olmayıp anlamlama ve anlamın üretilmesiyle ilgilenen bir etkinlik olarak görülmektedir. Göstergebilim, bir yapısal çözümleme (bununla ilişkili olarak yazınsal çözümleme), önce anlatım düzlemi (sözcükler, tümceler, dilbilgisel veya biçemsel özellikler) ile içerik düzlemi (metindeki anlamlar) arasında bulunan ilişkiyi incelemekte ve içerik düzlemini kavramanın yolunun anlatım düzleminden geçtiği belirtilmektedir (Rifat, 1999: 29). Göstergebilim göstergeler üzerinden hareket eder. Göstergeleri anlamlandırmaya çalışır. İşaretler (imge) görülen nesnelere yüklenen farklı anlamları ortaya çıkarır. Yani nesneler işaretler aracılığıyla farklı anlamlara bürünebilir.

Dil göstergesi bir nesne ile bir adı birleştirmemekte, bir kavramla bir işitim imgesini birleştirmektedir. İşitim imgesi salt fiziksel nitelikli olan özdeksel ses değil, sesin anlık izi ve duyuların tanıklığı yolu ile insanda oluşan tasarımdır. Bu imge duyumsaldır. Kimi zaman özdeksel olarak nitelendirilirse de, buradan yalnızca imgenin duyumsallığı ve genellikle daha soyut olan diğer çağırışım öğesinin, kavramın karşıtı olarak ele alındığı anlaşılmalıdır (Saussure, 1998: 107).

Gösterge, bütünlüğünü ve değerini (gösteren ve gösterilen değerlerini) yitirmeden çeşitli/değişik dizimlerin içinde yer alabilecek en küçük işlevsel birimdir (Erkman, 1987: 59). Bir metnin eşzamanlı incelenmesinde, öğeleri arasında varolan ilişkilere bakılır; artzamanlı incelenmesinde ise, anlatının gelişme biçimi araştırılır. Başka bir deyişle metnin eşzamanlı çözümlemesi metinde saklı çiftler halinde düzenlenmiş karşıtlıkları arar (dizisel yapı), artzamanlı çözümleme ise anlatıyı biçimlendiren olaylar zinciri (dizimsel yapı) üzerinde yoğunlaşır (Berger, 1993: 19). Dizimde seçilen birimler ise zaman akışı içinde ardı ardına dizilebilmektedir. Örneğin; sözcüklerin yan yana gelerek cümle kurması, bir filmin kurgusunda çekimlerin ard ardına dizilerek sahneleri, sahnelerin sekansları, sekansların bölümleri meydana getirmesi anlamlı bir yapı oluşturmaktadır. Ortaya çıkan bu düzene dizimin artzamanlı boyutu denmektedir (Parsa ve Parsa, 2004: 28).

İletişim amaçlı bütün aracıları, göstergeleri inceleyen, birbiriyle olan ilişkilerini araştıran, türlerini saptamaya çalışan göstergebilim, insanların oluşturduğu yaşam dizgelerini eşzamanlı ve artzamanlı boyutlarıyla incelemekte ve varmak isteği nokta belki de insanların ortak bilinçaltını çözmektir (Erkman, 1987: 11-84).