• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3 NATO ÖRGÜTÜ

3.3. Görev ve Fonksiyonları

NATO’nun asli görevi, üye ülkelerin özgürlük ve güvenliklerini korumaktır.

Bu kapsamda; sözleşmenin 5’inci maddesine göre NATO, bir saldırı veya saldırı tehdidine karşı üyelerini savunmaya ve bu amaçla, bir üyesine yapılacak saldırının tüm üyelerine yapılmış varsayılacağı ilkesine dayanan bir örgüttür. Ayrıca, üyelerinin savunma alanında egemen sorumluluklar üstlenme haklarına halel getirmeksizin, müttefiklerin güvenlik hedeflerine kolektif çabalarla ulaşmalarına yardımcı olmaktadır (Understanding NATO, 2015: 4).

Organizasyonun temel fonksiyonları ise, toplu savunma, kriz yönetimi ve işbirliğine dayalı güvenlik olarak özetlenebilir. NATO, üye ülkelerinin coğrafi büyüklüklerinin çok ötesinde bir etkinliğe sahiptir. Bir yandan üyelerinin güvenliklerinin teminatı olurken, diğer taraftan, kurduğu ortaklıklar ve icra ettiği kriz yönetim harekâtlarıyla, Avrupa-Atlantik ötesinde de barış ve istikrara katkıda bulunmaktadır.

NATO’nun halen devam eden başlıca operasyonları; Afganistan’daki “Kararlı Destek Misyonu (RSM)”, Kosova Kuvveti (KFOR), Akdeniz’de “Aktif Çaba Harekatı”, Aden Körfezi ve Afrika Boynuzunda “Okyanus Kalkanı Harekatı”, Afrika Birliğine Yardım, Bosna-Hersek ve Makedonya’daki askeri misyonlardır.

68 Uluslararası örgütlerin aktör olarak kabul edilme derecesinin, sorunları çözmedeki etkinliği ve aldığı kararların yaptırım gücüne bağlı olduğu düşünüldüğünde, NATO’nun uluslararası ortamın önemli bir aktörü olduğu görülmektedir (What is NATO?, 2015).

Higgott vd. (2000), uluslararası ortamda güç ve otoritenin geleneksel olarak devletlerde olduğunu, ancak, küreselleşme ile birlikte bu kabulün fiili olarak değiştiğini ifade etmektedir. BM Güvenlik Konseyi, Avrupa Birliği, NATO, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi örgütlerin yanında uluslararası şirketler ve ekonomik birliklerin de devletin egemenlik hakkını paylaştığını söylemek mümkündür.

Uluslararası kuruluşlar, uluslararası düzeyde ortaya çıkan ve devletlerin gücünü ve kabiliyetini aşan birçok yeni soruna bir çözüm aracı olarak görülmektedirler. Diğer bir ifade ile, devletler tarafından bazı uluslararası sorunların çözümü için bir araç olarak görülmektedirler.

NATO, uluslararası organizasyonlardan sadece birisi olmakla birlikte diğerlerinden farklı, aşağıda kısaca ifade edilen bazı temel özelliklere sahiptir;

- Öncelikle BM’nin beş daimi üyesinden üçünü barındırmasıyla, başlı başına bir siyasi gücü temsil etmesi,

- Siyasi gücün ötesinde, askeri bir güvenlik organizasyonu olmasının bir sonucu olarak, BM’nin barış döneminde sahip olmadığı şekilde, dinamik ve derhal mukabele kabiliyetine sahip bir askeri kuvvete sahip olması,

- Sadece üye devletlerin coğrafi alanlarında değil, bu bölgeleri etkileyebilecek diğer coğrafyalarda da askeri harekât icra edebilmesi,

- Kriz dönemleriyle kısıtlı olmayan daimi karargâhlara sahip olması, - Üye devletlerin askeri kuvvetlerinin birlikte çalışabilirlik kabiliyetini artırarak, BM askeri harekâtlarının aksine, kısa sürede krizlere müdahale edebilecek seviyeyi muhafaza etmesi ve kıtalararası askeri harekât icra edebilme kabiliyetine sahip olması,

69 - Avrupa ve Atlantik ülkelerini bir araya getirmesi, bütün dünyayı sorumluluk sahası olarak görmesi, kar amacı gütmeyen bir güvenlik örgütü olarak üyelerinin hayati çıkarlarını korumayı amaç edinmesi.

NATO, tarihsel süreçte yerine getirdiği vazife ile, sadece üye devletler için değil, aynı zamanda, üye olmayan İsveç, Finlandiya, İsviçre gibi ülkeler için de anlam ifade etmektedir. Bu devletler, ikinci dünya savaşındaki tecrübelerden de istifadeyle savunmalarını, muhtemel bir tehdit durumunda NATO ile işbirliği yapmak üzerine kurmuşlardır. Bundan dolayı da, NATO tatbikatlarına katılım sağlamakla birlikte, hemen bütün askeri tatbikatlarını NATO ile ortak olarak icra etmek istemektedirler. Hatta, bölge dışında, İsrail’den Azerbaycan’a kadar, en azından ortak askeri anlayışa sahip olmak maksadıyla eğitim ve işbirliği faaliyetleri birlikte yürütülebilmektedir.

Avrupa Birliği de, NATO gibi, kendi bölgesi içerisinde en azından etkin bir güç olmak ve barışın teminatı ve sağlayıcısı rolünü üstlenebilmek maksadıyla askeri güç oluşturmak için adım atmış, hatta bazı bölgesel görevler de almıştır. Ancak, NATO, askeri kabiliyetleri, farklı coğrafyalarda icra ettiği barışı destekleme ve askeri harekatları dikkate alındığında, BM çatısı altındaki en büyük askeri güç olarak kendisini üye-üye olmayan bütün devletlere kabul ettirmiştir. NATO’nun bu konumu, üyesi olan ülkelere uluslararası ilişkiler ve güvenlik endişeleri açısından güven ve durum üstünlüğü kazandırmaktadır.

Devletlerin uluslararası ortamdaki faaliyetleri, çatışma ve savaş haline gelene kadar barış içerisinde, temelde ticaret üzerinde ve uluslararası hukuk sınırları içerisinde yürütülmekte denilebilir. Ancak, devletler bu faaliyetlerinin yanında devamlı olarak savunma ve taarruz kabiliyetlerini artırmaya ve askeri işbirlikleri yapmaya, yeni müttefikler kazanmaya çalışmaktadırlar. Örnek olarak Türkiye, NATO üyesi olabilmek için Kore savaşına asker göndermeyi göze almış ve bu siyasi manevrayla savaşa dahil olmakla birlikte NATO üyesi olmaya hak kazanmıştır.

İkinci dünya savaşının ardından, iki kutuplu dünya ve soğuk savaşın 1990 yılına kadar sürmesi, uluslararası ilişkiler parametrelerinin bu gerçek üzerine kurulmasına sebep olmuş, ancak, soğuk savaşın bitmesiyle bu düzenin değiştiği algısı yerleşmeye başlamıştır. Bununla birlikte, Rusya tarafından Kırım’ın işgal

70 edilmesi örneğinde görüldüğü gibi, yıllar geçtikçe, devletler açısından savunma endişelerinin büyük oranda değişmediği, daha önce ne kadar varsa, halen NATO gibi savunma örgütlerine en az o kadar ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır.

Ayrıca, özellikle güvenlik söz konusu iken, devletlerin tek başlarına değil, üyesi oldukları örgütle birlikte anıldıkları ve ona göre davranış kodları belirledikleri ve kendilerine de ona göre davranıldığı rahatça söylenebilir. Bu da, NATO üyesi bir ülkenin, bireysel olarak kendi gücü oranında değil, dahil olduğu örgütün gücünü de arkasına alarak rahat hareket edebildiğini göstermektedir.