• Sonuç bulunamadı

İş ahlakı göreceli olabilir mi? Evrensel iş ahlakından söz edilebilir mi? sorusuna görüşmecilerin verdiği cevaplar aşağıda özetlenmiştir

1.görüşmeci: Değerler sisteminin sabitleri ve değişkenleri vardır. Sabitleri örneğin suyun su olması gibidir. Su, H2O’dan oluşur. Ama suyun kullanım biçimi değişebilir. Banyoyu, dereye girerek veya jakuziye girerek yapabilirsin. Bunlar değişebilir. Ama suyun niteliği hiçbir zaman değişmez. Su, sudur. İş ahlakının da temel sabitleri vardır. Yalan söylememek, hile yapmamak, kandırmamak, kusuru gizlememek gibi… Prensip olarak herkes bunların yanlış olduğunu kabul eder.

2.görüşmeci: Evrensel doğrulara inanırım. Neye inanıyorum? Şimdi bu evrensel doğrular, özümseyerek, süzülerek gelmiştir. Günün koşullarına göre, zaman içerisinde birçoğu revize edilmiştir. Deneme yanılma yolu metotlarıyla nihayetinde doğrular bulanabiliyor. Ondan sonra o evrensel doğrudur diye algılanıyor. Aslında içki içmemek evrensel doğrular içindedir, ama ya gevşetiliyor ya inanılmıyor. Evrensel doğrular

108

dediklerimiz, gerçekten bir bakıma özünde dine dayanıyor, özünde insana dayanıyor. Buraya gelmiştir yani.

3.görüşmeci: Evrensel olabilir. Bu bazı ülkelerde kanunların güzelliğine ve iyi uygulanmasına göre değişebilir. Mesela bazı ülkeler için tüccarlar için “ya yapacaklar ama korkuyorlar; sistem çok kuvvetli, sistem güzel falan” denir. Bunu bende şu an bilmiyorum; adamlar hakikaten mi ahlaklı yoksa korktuklar için mi? Bu belki de bizim doğudan baktığımız zaman, onlar niye dürüst olduğunu sorguluyorken ürettiğimiz bir bahane de olabilir. Hakikaten mi öyle davranıyorlar, ben de bilmiyorum. Hakikaten çok dürüst davrandıkları oluyor… Mesela İstanbul sefahat Yahudileri. Bunlarla ilgili hiçbir kötü bir örnek görmedim. Genel manada parayla çok uğraştıkları için, faiz kullandıkları için genel bir zararları olmuş olabilir ekonomiye ama tek tek bakıldığında, olumsuz örnek göremezsin. Arkadaşlar bana muhalefet ederler bu konuda; yani Yahudiler çok çok dürüst oldukları konusunda.

4.görüşmeci: İş ahlakının evrensel nitelikte olduğunu düşünüyorum. Batılı ülkelerin ticari ahlakına baktığınızda aslında belli hassasiyetleri bizden daha fazla uyguladıkları mümkün. Onlar bunu, ahlak adına yapmıyorlar veya din adına yapmıyorlar. Ama bir insanın Müslüman olması, iş ahlakının olması anlamına gelmiyor. Müslüman olmayıp, iş ahlakı çok dürüst olan tüccarlar var. Burada birinci ana unsur, dürüstlük, sözünde durmadır. Mesela bir batılının ekonomik kuralları arasında, çek verip çeki ondan sonra ödemeyip, sonra bir daha çek verip ödememek gibi bir mekanizma yok. Ama bizde var. 5.görüşmeci: Ortak kültür havzası diyebileceğimiz semavi dinlerin yaşadığı coğrafyada yaşıyoruz. Bana göre zaten bilginin kaynağı vahiydir. Vahiyden beslene dinler ve toplumlar var. Sonuçta ortak değeri taşıyoruz. Biz Hıristiyanlığa da inanıyoruz. Hz. İsa’ya da, Hz. Musa’ya da inanıyoruz. Onların getirdiğini de inanıyoruz. Tabii ki bugün tahrif olmuşlar. Ama artık son din, İslam’dır. Onun değerleri geçerlidir. Ama onlarda, Allah’ın gönderdiği peygamber ve kitaplardır. Sonuç itibariyle yüzde yüz bir tahrif olmamıştır bu dinler. Bir takım değerler, aynen devam ediyor. Bazı noktalarda evrensellerdir. Ve bu evrenselliğin manevi temelleri vardır.

6.görüşmeci: Evrensel nitelikte olduğundan bahsedebiliriz. Küreselleşme veya globalleşme diyoruz ya, o nedir? Burada ki bir firma Çin deki bir firma ile, buradaki bir

109

firma Paraguay’daki bir firma ile ticaret yapabiliyor. Yani, daha rahat diyalog kurabiliyor, daha rahat iletişim sağlayabiliyor, gidip gelebiliyor. Dolayısıyla o firma oradan bir şey satabilir, siz de buradan bir şey alabilirsiniz. Bunların tabii olacakları bir takım uluslar arası düzenlemeler var. Bunların standartları olursa daha iyi olur.

7.görüşmeci: Evrenseldir, değişmez. Bütün toplumlar için ahlak aynıdır. Çünkü insan, her yerde insandır. İnsan fıtratı Şili’de de, Japonya’da da, Türkiye’de de aynıdır. Çünkü yaradan tektir. İnsan fıtratı gereği belli ihtiyaçları, belli yaradılış kutsiyeti vardır. Çünkü Allah’ü Teâlâ “insana ruhundan üflemiştir”. O yüzden insan kutsaldır, zaten diğer yaratıklara göre. O yüzden insan, Allah’ın elçisidir yeryüzünde. Onu temsil eder. Şimdi bir kedi veya bir köpek, en lüks evin veya villanın köpeği olsa, yıkasanız onu parfümlerseniz de, sokağa çıktığı anda gider çöplüğü eşeler. Doğası çünkü fıtratı odur. Onun için bir aşağılanma değildir. O fıtratına uygun olanı yapar. Şili’deki köpekte yapar bunu, Japonya’daki de, Türkiye’deki de… Ahlak kuralı her yerde ahlak kuralıdır. Tecavüz etmek, bütün kültürlerde suçtur. Hırsızlık bütün kültürlerde suçtur. Dürüstlük her kültürde, her dinde de böyledir. Yani amaçları dürüst insan olmaktır, ahlaklı insan olmaktır. Dolayısıyla İslam ahlakının, Amerikalıya uygun olmaması diye bir şey yok. Böyle bir şey olamaz. Çünkü o, Allah tarafından yollanan bir din. Biz böyle düşünüyoruz, böyle kabul ediyoruz. Allah insanı yaratmış, dolayısıyla fıtrata uygun ahlakı da yollayacak o. Kültüre göre ahlak değişmez. Ahlak kuralları değişmez. Ben burada temel ahlak kurallarını kastediyorum. Kendine uydurduğu kurallar değişebilir, dinden dine.

8.görüşmeci: Evrensel bir ticaret normu mutlaka oturur. Ortak değerler üzerine oturur. Farklı dinlerden veya milletlerden olması hiç önemli değil. Bir Müslüman ile Hıristiyan’ın ortak olduğu çok şirket var. İlkesel bazda oturttuğunuz zaman bazı şeyler çok rahat gidiyor. Bizim zihinlerimizde hep şu var; “acaba Müslüman gayri Müslüman ve Müslüman olmayan biriyle anlaşır mı?” anlaşır. Neden? İlke bazında anlaştığınız sürece hiçbir problem yok. Bu sadece iş hayatında değil, kültürel ve diğer alanlarda da olur. Biri Müslüman biri Protestan iş ortaklığı yapmış, bu insanlar ortak, bu insanlar yıllardır beraber çalışıyorlar, ticaret yapıyorlar. Yani düşünün, bir Alman, bir Türk’e güveniyor. Almanya’dan 5 milyon avro gönderiyor, söz ile gönderiyor, Türk de ona

110

diyor ki “ben şu tarihte ödeyecem” Kendi ararlında 15–20 yıllık ticaretten kaynaklanan bir ilkesel bir duruş var. Normalde bir Batılı bu kadar parayı kafadan göndermez. 9.görüşmeci: Ben ahlakın tek olduğuna inanıyorum. Bununda böyle olması normal.

İnsanlar eğer tek insandan halk edildiği ise ve farklı zamanlarda peygamberler gönderildiyse, genel ahlakı temeller birtakım toplumsal imtihan farklılıklarının dışında ahlakı değerlerin aynı olması lazım. Bu bir tutarlılık, değil mi? ya da ahlaki değerler eğer tutuyorsa bunun iki nedeni olabilir; 1. Ortak akıl hep aynı şeyi emrediyordur; 2. Bu bir ilahi kaynaktan besleniyordur. Yani ben burada adamı hiç tanımama rağmen Afrika’nın bilme ne yerinde, dünyanın ucunda bir insan “çalmayı” hoş görmüyorsa, bende hoş görmüyorsam ya insanların böyle ortak bir algısı vardır ya da onun dışında da sosyal bir takım kuralları, birbirine benzeyen kuralları varsa bu ilahi bir şeydir.

Görüşmecilere göre iş ahlakının evrensel nitelikte olmasının nedeni “din” olgusudur. Din olgusunun temel manada oluşturduğu bazı ahlak kurallarının, iş ahlakına evrensel nitelik kazandırdığına ifade etmektedirler. Görüşmeciler bu temel ahlak kurallarını, kimi yerde “değerler sisteminin sabitleri”, kimi yerde “tarif olan diğer dinlerden kalan ve diğer tüm dinler ile ortak olan değerler” diye tanımlamışlardır. Görüşmecilerin bazı ifadeleri şunlardır:

…Ermeni ve Hıristiyan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir arkadaşımız vardı. Ailece görüşüyoruz. Bir gün bana, “hocam anlamadığım bir şey var, siz Türk ben Ermeni, siz Müslüman ben Hıristiyan’ım. Bana, soyda ve dindarlarım içinde en yakın sizsiniz” dedi. Bende, “anlaşılmayacak ne var, Âdem ile Havva’dan kardeşim, Meryem ile İsa’dan ise din kardeşimsin” dedim. Ağlamaya başladı. Değişen değerlerimiz bunlar; Türk ile Ermeni olmak. Ortak değerimiz (sabitlerimizi kastediyor), Adem ile Havva. Geri planda buluşma noktamız var. İsa ve Meryem de, din anlamında ortağımız (1.görüşmeci). …Ahlak kuralı her yerde ahlak kuralıdır. Tecavüz etmek, bütün kültürlerde suçtur. Hırsızlık bütün kültürlerde suçtur. Dürüstlük her kültürde, her dinde de böyledir. Yani amaçları dürüst insan olmaktır, ahlaklı insan olmaktır (7.görüşmeci).

…Ama onlarda, Allah’ın gönderdiği peygamber ve kitaplardır. Sonuç itibariyle yüzde yüz bir tahrif olmamıştır bu dinler. Bir takım değerler, aynen devam ediyor. Bazı

111

noktalarda evrensellerdir. Ve bu evrenselliğin manevi temelleri vardır. Hıristiyanlar için; bir Protestan, bir Katolik ahlakından söz edilebilir tabii ki (5.görüşmeci).

Bir görüşmeci ise iş ahlakının evrensel olup olmaması din ile ilgili ilişkisinin olmadığını ifade etmiştir.

…Ama bir insanın Müslüman olması, iş ahlakının olması anlamına gelmiyor. Müslüman olmayıp, iş ahlakı çok dürüst olan tüccarlar var. Burada birinci ana unsur, dürüstlük, sözünde durmadır. Mesela bir Batılının ekonomik kuralları arasında, çek verip çeki ondan sonra ödemeyip, sonra bir daha çek verip ödememek gibi bir mekanizma yok. Ama bizde var (4.görüşmeci).

Bu ifadeler bir başka görüşmecimizin ifade ettiği; “İnsan fıtratı gereği belli ihtiyaçları, belli yaradılış kutsiyeti vardır. Çünkü Allah’ü Teâlâ “insana ruhundan üflemiştir”. O yüzden insan kutsaldır, zaten diğer yaratıklara göre...(7.görüşmeci)” ifadesi, iş ahlakında evrensel gözüken bazı değerlerin, Tanrı’nın zatının bazı özelliklerin insana geçtiği ilk yaradılışta meydana geldiği yönündedir. Yani dinlerin daha oluşmadan, Tanrı tarafından insanlara gönderilmeden, bazı özelliklerin Tanrı’nın insan yaradılışında ona verdiği, dolayısıyla herkesin bu evrensel özellikleri taşıdığını ifade etmektedirler. Görüşmecilerin “iş ahlakını” tanımlarken, “dürüstlük” kavramından da bahsetmişlerdir. Yukarıdaki açıklamaları bu bilgiyle birleştirdiğimizde “dürüstlük”, belki de ahlak ilminin “Tanrı parçacığı15” olabilir. Herkesçe ortak değer kabul edilen ve ilk aklına gelen, ama kavranamayan bir kavram.

SORU 4: İş dünyasında nasıl bir ilişki vardır? Güvene dayalı ilişkiler var mıdır?

Benzer Belgeler