• Sonuç bulunamadı

Nasıl ki bir çocuğa toplama öğretilemeden çıkarma işlemi öğretilmezse kip ve zaman konusunun daha kolay öğretilmesi için de kılınış, görünüş ve kiplik konularından bahsedilmesi gerekir. Gramerimizde bu kavramların dil bilimindeki diğer kavramlara nazaran daha geç zamanlarda ve daha az ele alındığını görülmektedir. Acaba kılınış ve görünüş konusuna da “Türkçede yoktur” denilen diğer bazı konular gibi mi bakılmaktadır? Bunu için öncelikle bu terimlerin anlamlarını gözden geçirmeye ihtiyaç vardır.

Görünüş terimi Rusça vid sözcüğünün çevirisidir. Önceleri Rusça ve öteki Slav dillerinde, eylemin çekiminde bitmişlik ve bitmemişlik ayrımını anlatmak için kullanılıyordu (Lyons 1983, s. 281). Zamanın tersine görünüş, gösterici bir ulam değildir; eylemin cümledeki zamanına göre düzenlenmez (Lyons, 1983, s. 282).

Demirci (2015, s. 151), bazı dilcilere göre kılınış ve görünüşün aynı kategori olduğunu ifade eder.

Zaman, kip ve görünüş İngilizce yanında birçok başka dilde de kaynaşır. Bunun nedeni, bir ölçüde kimi kavramların kip, görünüş ya da sürem yönünden sınıflandırılabilmesidir. Bir ölçüde de bu dillerin anlam yönünden çözümlenmesinde açıkça zaman, kip ya da görünüş adıyla dizgisel olarak biçimbilgisi ve sözdizimi ile ilgili karşıtlıklarla yaptığımız ayrımlardan daha çok ayrım kabul etmemizin gerekli olmasıdır. Bu üç ulamdan hiç biri insan dili için temel değildir ve değişik diller sürem, kip ve görünüş kavramlarını kümeleme ya da birbirinden ayırma yönünden epeyce ayrılırlar. Bu kavramlar ancak bütün ya da parçacık kullanımı gibi düzenlerle anlatıldıkları zaman dilbilimciler bunlardan dilbilgisi kavramları olarak söz ederler (Lyons, 1983, s. 284).

Görünüş ve kılınış konularını inceleyip, Türkçede yer alması için ilk çalışma yapan Agop Dilaçar’dır. Çalışmasında kılınış ve görünüşü, Almancadaki “Aktionsart ve Aspekt” terimlerinin karşılığı olarak kullanan Dilaçar, bunların genellikle şekle bağlı olan “sayı”, “kişi”, “çatı” ve “zaman”ın yanı başında yalnız şekle bağlı olmayan iki fiil ulamı olduğunu

59

söyler. Görünüş ve kılınışın başka dillerde hangi terimlerle karşılandığını ve o vakte kadar yapılan ilgili çalışmaları anlattıktan sonra görünüşü şöyle açıklar:

“Görünüş çekime uğramış fiilin taşıdığı kavramdan süreç bakımından konuşanın özel bir başkalaşım yapmasıdır, nesnel değil özneldir; mastarda değil çekim şekillerinde bulunan bir iç anlamdır, fiil mastarının verdiği anlam türlülüğü ile deyimlerin taşıdığı özel anlamlar buna girmez. … Görünüş fiil çekiminde, konuşanın çekim kalıplarının kabul edilen anlamlandırma sınırlarının dışına çıkarak kullanışı, bu çekime fiil mastarlarında da bulunmayan özel bir renk vermesidir. Yani görünüş bir çeşit ‘şekil X anlam’ ve ‘anlam X şekil’ karşılığındadır. ‘Şekilden beklenen anlam yerine başka bir anlam çıkıyor’ demektir. Almancada ‘iç anlam’ denilen anlam. (Dilaçar, 1974, s. 161- 162)”

Aydemir (2010, s. 21), Bussman’dan (1990, s. 103) yaptığı alıntı ile görünüşü şöyle tanımlar: “Dilbilimsel bir terim olarak görünüş, fiil anlamlarının zamansal yapısını veya diğer içerik özelliklerini ifade eden ve birçok dilde morfolojik gramerleştirmiş fiil kategorisidir.”

Aydemir’e göre; özellikle Slav dillerinde hâkim olan görünüş, bitmemişlik ve bitmişlik temel ayrımına dayanır ve genelde fiillere eklenen öntakılarla gösterilir. Buna göre görünüş, birçok açıdan kılınış kavramına benzer ve çoğu zaman kılınış ve görünüş karıştırılır. “Hâlbuki kılınış, fiillerin içeriklerini belli açılardan determine eden (belirleyen) sözlüksel - anlamsal bir kategoridir ve görünüş kategorisinin aksine gramerleşmemiştir” (2010, s. 21- 22). Aydemir’in, Johanson’un (1994, 1998, 1999, 2000) Türkçe için geliştirdiği görünüş teorisindeki üç farklı görünüş perspektifine (intraterminallik, postterminallik, terminallik) dair incelemesi aşağıdaki gibi özetlenebilir: Johanson (1971, 2000) Türkiye Türkçesinde en kapsamlı kılınış sınıflamasını seçici yaklaşım (selectional theory) kuramı ile yapmıştır.

Aspekt im Türkischen adlı kitabında fiilleri üç öbekte toplayan Johanson, “Acaba fiil kök ve

gövdelerinde zaman kavramı var mı?” sorusuna cevap aramıştır. Ona göre fiil tabanları, ön sınırı vurgulayanlar, son sınırı vurgulayanlar ve sınır vurgulamayanlar olmak üzere üçe ayrılır.

1. İntraterminallik

Bir olayın başlangıç sınırından sonra ve bitiş sınırından önce, yani başlangıç ve bitiş sınırları arasında gözlemlenmesini ifade eder. Böylece olay süreç safhasında gözlemlenir. Türkçede genelde şimdiki zaman ekleri ile (X)yordu gibi geçmiş zamanda olayın bitiş sınırına ulaşılmadığını bildiren biçimler ile gösterilir.

60

GEÇMİŞ ŞİMDİ GELECEK : İntraterminallik (Ahmet yemeğini yiyordu.

Çocuk, bana doğru koşuyordu.)

Şekil 1. İntraterminallik

2. Postterminallik

Bu bakış açısı, bir olayı kritik sınırı aşıldıktan sonraki bir safhada gözlemlemeye imkân verir. Bu kritik sınır, başlangıç sınırlı ve süreçli olaylarda başlangıç sınırını, bitiş sınırlı olaylarda ise bitiş sınırı olacak şekilde kabul edilir.

Postterminal bakış açısı aşağıdaki şekilden anlaşılabilir.

GEÇMİŞ ŞİMDİ GELECEK

Kritik nokta (a): Bir el silah sesi duyduk. Kritik nokta (b): Ahmet yemeğini yedi.

Şekil 2. Postterminallik

3. Terminallik

Bir olayın ne intraterminal ne de posterminal olarak gözlemler. Bu tür bir gözlem, olayı zaman çizgisinde doğrudan ve bir tür bütün olarak yansıtmaya imkân verir. Terminal bakış açısında olayın başlangıç ve bitiş sınırları bir tarafa bırakılır ve olay sadece doğrudan ve total yansıtılır (Aydemir, 2010, s. 22-24). Terminallik de aşağıdaki şekildeki gibi gösterilebilir.

KRİTİK NOKTA(b) Olayın bitiş anı KRİTİK NOKTA (a)

Olayın başlama anı Olayın başlama anı

Olayın bitme anı

61

GEÇMİŞ ŞİMDİ GELECEK

Şekil 3. Terminallik

(İ. Ahmet Aydemir, Türkçede Zaman ve Görünüş Sistemi, 2010, s. 22-23)

Ünal; Comrie, Dahl, Yavaş ve Lyons’dan yaptığı alıntılarla görünüşün iki anlamı olduğunu belirtir: “1. Eylemin anlattığı iş, olay ya da durumun zamansal içyapısını belirtir. Bitmişlik, bitmemişlik, sürme, yinelenme, anlık olma, alışkanlık, gösterme, başlama gibi görünüş türleri düşünülür. Fakat en çok bitmişlik-bitmemişlik görünüşü ele alınır. 2. Konuşanın; eylemin çekim ögelerinde (zaman, kip, kişi-sayı, soru, olumluluk-olumsuzluk… vb.) yaptığı anlam, işlev başkalaşımıdır; öznel, kişisel nitelikli bir değiştirmedir. Fiil kiplerindeki anlam kaymaları, ‘zaman kayması’ ve ‘fonksiyon değişmesi” bu konuya dâhildir.” Ünal, Aksan (1980)’dan yaptığı alıntılarla şu örnekleri verir: “Yemek yiyordum, telefon çaldı.” Bu örnekte telefon çaldı eylemi bitmişlik, yemek yiyordum sürme (geçmişte sürme) görünüşü bildirir. “Pazara gideceğim, meyve alacağım, yıkayacağım, önünüze koyacağım, siz de

yiyeceksiniz, öyle mi? Yok öyle yağma!” örneğinde ise “Pazara gitmeyi, meyve almayı,

yıkamayı, önünüze koymayı, size yedirmeyi düşünmüyorum” anlamı vardır ve bu anlam görünüş özelliği ile ortaya çıkmaktadır (2011, s. 310). Demirci’ye göre de (2015, s. 151) dillerdeki kip ve zaman kaymaları görünüşle ilgilidir; kılınışla değildir. O, görünüşün zaman ve kip çekimlerinin yanında fiillerin gösterdikleri ekstra özellikler olduğunu söyler. Görünüşün fiilin meydana gelişinin süreklilik açısından hangi özellikler gösterdiğinin konusu olarak tanımlar. Devam eden, kesilen, başlayan, biten gibi süreyle ilgili ince ayrıntıların görünüşü ilgilendirdiğini; görünüşün doğrudan doğruya zamanı göstermediğini, zamanın içinde gerçekleşen olayın seyrini ve cereyan tarzını ifade ettiğini belirtir. Ayrıca, kılınış fiilin tabiatı ile ilgilidir. Her fiil kendi anlamı ve isteği (valensy) doğrultusunda morfolojiye ve sentaksa yön verir. Bazı fiiller başlangıç sınırı, bazıları devam, bazıları bitiş sınırı göstermektedir. Bitiş, devam ve bitiş bildiren fiiller için Karadoğan (2009, s. 10-25) aşağıdaki gibi bir tasnif oluşturmuştur:

“Son sınırı vurgulayan fiiller (+SS): Bazı fiiller gerçekleşmiş sayılabilmek için tamamen bitmiş olması gerekir. Bunlar, son sınıra vurgu yapar. “Bul-, kırıl-“ gibi fiiller son sınıra vurgu yapan fiillerdir.

62

Son Sınır

Zaman

Şekil 4. Son Sınırı Vurgulayan Fiiller

“Uyu-, otur-“ gibi fiiller ön sınıra (+ÖS) vurgu yapar. Bu gibi fiiller gerçekleşmiş sayılması için başlamış olması yeterlidir.

Ön Sınır

Zaman

Şekil 5. Ön sınırı vurgulayan fiiller

Çalış-, ye-, oyna-“ gibi dinamik veya “yaşa-, bulun-” gibi durağan fiiller sınır vurgulamazlar (-SV), sürek bildirirler.

Sürek

Zaman

Şekil 6. Sürek bildiren fiiller

(Ahmet Karadoğan, Türkiye Türkçesinde Kılınış, 2009, s. 10-25)

Buraya kadar bahsedilenlerden anlaşılıyor ki kip ve kiplik kavramları daha ziyade görünüş ile ilgilidir. Çünkü görünüş, konuşucu öznenin tutumunu da yansıtan öznel bir durumu ortaya koyarken, kılınış fiilin kendisini anlatan nesnel bir durumu ifade etmektedir.

Bu kavramların eylemin zamanı ve kipi ile ilgili doğrudan bir anlamı yok gibi görünse de aralarında, bir ek üzerinden zaman, görünüş ve kip/kiplik işlevlerinin aynı anda kodlanması gibi bir ortaklık vardır.

Uzun’a göre (1998a, s. 11) fiil zamanı yüklemin anlattığı olayın gerçek zamanda bulunduğu noktayı dilbilgisine yerleştirir. Görünüş ise olayın gerçek zaman boyutuna yerleşme biçimini gösterir. Örnekle bir olay geçmişte gerçekleşmekle geçmiş zamana ait olur; fakat bu olayın geçmişte anlık olarak mı yoksa süremde mi gerçekleştiği görünüş ile ilgilidir. Akcan‘a göre (2005, s. 9) zaman ve görünüş birbirinden ayrılmaz kavramlardır ve biri olayı iç biçiminden, öbürü (zaman) ise dışarıdan görerek birbirlerini tamamlarlar; görünüş

63

yalnızca fiil ile ilgili değil cümle içi yönlendiriciler ile ilgilidir. Zaman ve görünüş birbirine yakın iki kavram olmasına rağmen görünüş, zamandan daha ön sırada bir belirleyicidir. Görünüş ve fiil zamanı gerçek zaman ile ilgilidir. Fiil zamanı, durumların gönderme zamanına yerleşip yerleşmediğini gösterici zamandan sonra mı aynı anda mı yoksa önce mi olduğunu gösterir (Benzer, 2012, s. 36). Böylece eylem belirli bir görünüş-zamanla açığa çıkmış olur (Demir, 2008, s. 36).

Görünüş ve zaman birbirini tamamlayan iki unsurdur. Biri olmadan diğerinin bilgisi eksik kalır. Benzer’e göre de (2012, s. 56-58, 217) bu iki kavram birbirinden çok da farklı değildir; kılınış görünüşün bir çeşididir; görünüş ile kılınış kavramını karıştırmamak gerekir. Bunlardan ilki (görünüş) cümle içindeki sözlüksel yönlendiricilerin görünüş bilgisini aktarmadaki görevleriyle ilgilenirken, ikincisi (kılınış) eylemlerin mastar hâllerindeki süre ile ilgili nesnel bilgileri kapsar.

Bu bakımdan hem kılınış hem de görünüş, fiilin zamanın belirlenmesinde etkilidir. Kılınış ve görünüş gramatik zamandan bağımsız olarak bulunabilir ancak eylemin zamanı kılınış ve görünüş ilişkisinden bağımsız düşünülemez. Ayrıca kip/kiplik anlamları da zaman-görünüş- kılınış ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkar. Bölüm 3’te daha detaylı görüleceği üzere, MEB Dil ve Anlatım ders kitabında kılınış ve görünüş kavramlarına hiç değinilmemesi ancak bu konunun öneminin tam olarak bilinmemesi gerçeğiyle açıklanabilir.

Benzer Belgeler