• Sonuç bulunamadı

2.6. Şamanizm’de Tanrılar ve Ruhlar

2.6.1. Gökyüzü Tanrı ve Ruhları

“Tanrısal ikametgâhları; katlara ayrılmış göklerdedir. Başka bir deyimle gökler; büyük tanrılarla iyi ruhların, perilerin ve meleklerin kâinat çapında bir apartmanı halindedir” (Uraz, 1994, s. 87).

İfade edildiği gibi İyi ruhlar ve Tanrılar gökyüzünde tasvir edilirken, kötü ruhlar ve kötülük tanrıları (Erlik gibi) tasvir edilmektedir. Günümüzde de etkisini sürdüren bu gelenekte bir insanı iyilik beklediğinde göğe bakarken, Tanrı’ya yakarırken, göklerden medet umarken görmek ya da bir fenalık ve olumsuz bir durumda yer ile, toprak altı ile bir gönderimde bulunurken görmek mümkündür.

Şaman ile ilgili kaynaklara göre Ülgen’in oğulları ve kızları, Yayık, Suyla, Karlık, Utkuuçı gibi ruhlar gökyüzünün ruhlarıdır. Yayık, Suyla, Karlık ve Utkuuçı gökyüzünde olduğu için iyiliği iyi ruhları temsil ettiği düşünülmektedir Çünkü iyilik tasviri gök ile ilgilidir (Dalkıran, 2010, s. 14).

Gök Tanrı: Eski Türklerin ve Moğolların önceki inançları gök ve ilah olarak kabul ettikleri Gök Tanrı olarak bilinmektedir. Gök için kullanılan kavram Gök Tanrıyı ifade için kullanılmıştır (Şener, 2010, s. 60).

Gök Tanrı, başlangıçta doğa tanrıcılık gereği “Gökyüzü” ile özdeşleştiriliyordu; daha sonraları insan tanrıcılık gereği “Gökyüzü” büyütülmüş bir insan olarak algılanmaya başladı. Giderek büyütülmüş insan olarak tasarımlanan “Gökyüzü” nün Güneş’le simgelenen küçültülmüş bir ilk örneği olarak insan biçimli, insan davranışlı, insan dilli, tanrılar aşamasında en üstte bulunan Gök Tanrı yaratıldı; “Gökyüzü” onun kutsal ülkesi oldu (Korkmaz, 2003, s. 72).

Gökyüzü insanların erişemeyeceği yer olduğundan gökyüzünü seçmişlerdir. Bir insan gökyüzüne ulaşırsa o alelade bir insan olmaktan çıkar. Gök Tanrı veya gökte ki tanrılar bu düşünüş ile ortaya çıkmıştır. Gök Tanrı ifadesi de sadece eski Türkler’ de değil, hemen hemen her toplumda bu şekilde algılanmıştır.

Eliade’ye göre; Gök Tanrı ve Gökteki Tanrılar fikrinin başlamasının en önemli nedenlerinden olan insanların ulaşamayacağı yer olduğundan kaynaklanmaktadır. Şamanlarda göğe yükselme ise çeşitli yollarla olduğu söylenmektedir. Bu yollardan birinin şaman ağaçlarını basamak olarak kullanma olduğu söylenmektedir. Gökyüzüne çıkan kişi ise artık normal bir insan

olmaktan çıkmıştır. Bu ulaşılmaz yerlere çıkan kişilerin ise şaman kişiler olduğu ifade edilmektedir (Çoruhlu, 2011, s. 20).

Gökyüzü başkalaşmayan, eskimeyen, ölümsüz bir yer olarak bilinmektedir. Bu yüzden gökyüzü insanların güveneceği yerdir. İnsanoğlu ölümlü, Tanrı ebedidir, ölümsüzdür.

“Gök Tanrı’nın özelliklerinden söz etmek gerekirse şunlar söylenebilir: Tanrı, tüm evreni kaplayan, devasa olan, değişmeyen, ezeli ve ebedi olandır. Bu sebeple de güven verir. Değişen şey insana güven telkin etmemektedir. O, tektir, eşi benzeri yoktur” (Arpacı, 2012, s. 81). Gök Tanrı inancı literatüre göre genel tapım konusu olmuştur. Çin kaynaklarında yılın belli günlerinde, gerek başarı kazandırdığı gerekse insanları kötülüklerden koruduğu için Türklerin Gök Tanrı’ya kurbanlar sundukları belirtilmektedir.

Çin kaynaklarına bakıldığında imparatorlukların kurulduğu zamanlarda gök tanrı inancı genel bir kült olarak sayılmıştır. Göktürk yazıtlarına göre hakanları tahta çıkaran, Türklere zafer kazandıran, felaketlerden koruyan Türk tanrısı Gök Tanrıdır (Çoruhlu, 2011, s. 21).

Şamanizm etkisinde kalan yahut Şamanist toplumlarda bahsedilen bu inanış ve inanış etkilerinden de anlaşılacağı üzere; Gök Tanrı, değişen sorgulamalar ve düşüncelere göre evrilmiştir. Şamanizm’i inanç geçişlerinden ya da değişen koşullardan bağımsız olarak etki alanını korumayı başaran bir inanç sistemi olarak tanımlamak mümkündür.

Güneş ve Ay Ruhları: Tan terimi Eski Türk yazıt ve Türk lehçelerinde güneşin doğduğu yer olarak bilinmektedir. Tanrı terimi ise tan terimi ile yakın ilişkilidir. Tanrı terimi güneşi çağıran ve evrene hükmeden anlamındadır (Çoruhlu, 2011, s. 25).

“Eski Türklerde görülen güneş, ay ve yıldız kültlerinin, Gök Tanrı kültüyle ilişkisi çok erken dönemlerde aranabilir (Çoruhlu, 2011, s. 24-25).

Şamanizm’de güneş ve ay kültü önemlidir. Güneş, ay ve yıldız kültü, Göktanrı kültüyle de yakından ilişkilidir. Günümüzde ise bu kültlerin Yakutlarda ve Anadolu Türklerinde olduğu söylenmektedir. Güneş ve ay kültünü yaşayan diğer kavimlerinde Orta Asya ‘da olduğu varsayılmaktadır.

“Orta Asya kavimlerinde güneş ve ay kültü bulunduğu eski çağlardan beri malumdur. Altaylılara göre güneş, ana, ay atadır. Güneşi yerde ateş temsil eder. Yakut masallarından anlaşıldığına göre büyük kahramanlar güneş ve ayın himayesi altında bulunurlardı (İnan, 2000, s. 29).

Rivayetlere göre güneş ve ay kültünde insanları kötü ruhlardan korumak için kötü ruhlarla cenk ettiği bilinmektedir. Bu yüzden şamanların kötü ruhlardan korunmak için kıyafetlerinde güneş ve ay kültünü temsil eden demir ve gümüşten halkalar astıkları bilinmektedir.

“Yakutlara göre güneş ve ay iki kardeştir. Her ikisi de tanrıdır. Bazı kahramanlar ay ve güneşin lütfiyle türemişlerdir. Şaman cübbesinde ve külahında güneş efendinin, sembolü olarak, demirden veya gümüşten halkalar bulunur (İnan, 2000, s. 29).

Güneş ve ay kültü gerek Altaylarda gerek Yakutlarda, Tunguzlarda ve Çuvaşlarda önemlidir. Güneş ve ay tutulmasının her kavime göre farklı sebepleri ve korunma çabaları olduğu da söylenmektedir.

“Altay Şaman’ın göğe çıkarken altıncı katta; “Ay Baba’yı, yedinci katta ise, “Güneş Ana”yı selamladığı söylenir. Ay tutulması olayını Yakutlar ayın küçülmesi olarak yorumlarlar. Nedeninin ise, efsanevi ayılarla, kurtların ayı yemesine bağlarlar (Şener, 2010, s. 63).”

Kısacası güneş ve ay kültü koruyucu gücü, bereketi temsil eden ilk göksel kültler olduğuna inanılan varoluşun ilk tohumları olarak bilinen tanrılardır.

Ülgen: Altay Şamanistlerinin en büyük tanrı olarak kabul ettiği Ülgenin Kızagan ve Mergen adında oğulları olduğu bilinmektedir (İnan, 2000, s. 31).

“Göktürk’ler, Ülgen (Ogan) yahut (Gök Tanrı), Yakut’lar (UluToy’un), Altaylılar bazen de (Gergiday) demişlerdir. Şaman dualarında Ülgen’e Akayaz, Ayazkan adları da verilmektedir. Ülgen göklerin de tanrısıdır” (Uraz, 1994, s. 71).

En büyük ilah olarak görülen Ülgen, Güney Altay Şamanistlerince Kuday, Kuzey Batı Moğolistan’da Kayrakan, Yakutlar’da Ulu Toy, Yahut’larda ise Gök Tanrı olarak bilinmektedir. Ülgen’in yedi kattan ibaret olan göğün en üst katında karısı ile birlikte yaşadığı ifade edilmektedir. Ülgen’in dokuz kız çocuğu olduğunu ve oğullarının sayısının tam belli olmasa bile rivayetlerde yedi ile dokuz tane oğlu olduğu belirtilmektedir. Ülgen’in oğullarından olan Kızagan ve Mergen adında da iki oğlu da babası Ülgen’in hizmetinde olduğu söylenebilir. Altay Türklerine göre, Ülgen’in 7 veya 9 oğlu olduğu bilinmektedir. Oğulları; Karşıt, Pura Kan, Yajıl Kan, Burca Kan, Karakuş, Paktı Kan, Er Kandır. 7 kattan oluşan göğün en üst katında tanrı Ülgen ve karısı oturduğu söylenmektedir. Göğün diğer katlarında ise oğulları ve yardımcı olarak gönderdiği ruhlar bulunduğu söylenmektedir (Radloff, 2012, s. 151-152).

Altaylarda, Ülgen’e yapılan adakların aynısını Ülgen’in oğullarının kendilerini koruduğu inancı ile Ülgen’in oğullarının ruhlarına da yapıldığı söylenmektedir. Ülgen’in yüce, büyük, ulu olan adını da Altaylar sahip çıktığı bilinmektedir.

“Ülgen, büyük ve iyi tanrı adı olarak ancak Altaylılarda muhafaza edilmiştir” (İnan, 2000, s. 31-32).

Ülgen ulu ve iyilik tanrısı olarak bilinmektedir. Bunun içinde göğün en üstünde yaşadığı bilinen Ülgen’e ulaşmak için ise bazı engelleri aşmak gerekmektedir. Bunu da sadece şaman olmuş bir erkek yapabilmektedir. Şaman olmuş bir erkek bile belli bir seviyeye yani Demirkazık yıldızına kadar çıkıp geri dönmek zorundadır.

“Bir iyilik ilahı olan Ülgen ay, güneş ve yıldızlardan yukarıda yaşar. Bazı tasavvurlarda onun göğün yedinci, dokuzuncu ya da on altıncı katında oturduğu belirtilmektedir” (Çoruhlu, 2011, s. 30).

Şekil 7. Altaylı şamanın tanrı Ülgen’e ulaşmak için izlediği yol . “Türk Mitolojisinin Ana Hatları”. Çoruhlu, Y., 2011, İstanbul: Kabalcı, s. 31. kaynağından alınmıştır.

Kısaca literatürde Ülgen, eşi ve çok sayıda çocuğu olan göğün en üst katında yaşayan kainatı oradan yürüten iyilik tanrısıdır. İnsanlar ise Ülgen’e çocuklarına ve yardımcı ruhlarına yılın belli dönemlerinde adaklar kurban etmişlerdir. Yardımcı ruhlar da insanlar ile Ülgen’in arasında aracılık yapıp insanlara yol gösterici olmuşlardır. Bu yardımcı ruhların adları ise Yayık, Suyla, Karlık ve Utkuçı’dır.

“Ülgen’in hizmetinde başka ruhlarda vardır. Bunlardan Yayık, Suyla, Karlık, Utkuçı denilenleri iyi tanrılar panteonunda ileri gelen ruhlardır” (İnan, 1972, s. 33).

Yayık: Yayık; insanları kötü ruhlardan koruyan insanlar ile ülgen arasında aracılık yapan yardımcı ruh olarak bilinmektedir.

Yayık, insanlar ile Ülgen arasında aracılık yapar. İnsanları kötü ruhlardan koruduğu söylenmiştir. Yapılan ritüellerde verilen kurbanın göğe Ülgen’e çıkarılmasında yardımcı olduğu bilinmektedir (İnan, 1972, s. 33-34).

Çoruhlu’ ya göre, Bu durum tartışılmalıdır; çünkü göğe çıkmasında yardımcı olacak başka ruhlarında olduğunu söylemektedir. Göğe çıkışında Yayık olmadan da olabileceği belirtilmektedir (Çoruhlu, 2011, s. 32).

Bazı araştırmacılara göre şaman Ülgen’e kurban götürürken Yayık himayesinde gider. Yayık olmadan şamanın göğe çıkamayacağını savunulmaktadır. Bazılarına göre de bir diğer konu Yayık olmasa bile şamanın göğe çıkmasında yardımcı olacak başka tanrı ve ruhlarında olduğu savunulmuştur.

Altaylılar, önem verilen Yayık ruhu adına ilkbaharda davarların ve kısrakların ilk sağılan sütü ile bulguru karıştırıp lapa yaparak Yayık’a saçı (kurban) sunmaktadırlar. Bu yapılan törene “yayık kaldırma” denilmektedir. Yapılan bu merasimde gelecek yıl için lütuf ve ihsan temenni edilmektedir. Ayrıca bu törenin yapılış zaman ve yöntemi, Türk kültüründe baharın gelişinin kutlandığı “nevruz bayramı” ile ilişkili olduğunu da göstermektedir (Dalkıran, 2010, s. 16).

Türklerde inanç sisteminin gündelik hayat ile bütünleşik olduğunu gün içerisinde tükettiği ürünlerde de görebiliriz; baharın gelişini kutladıkları sürece rastgelen, Ülgen’in yardımcı ruhu olan Yayık’tan adını alan törensel yemeği de bu grupta değerlendirilmiştir.

Suyla: Suyla; Yayık’ın Ülgen’e kurbanı götürürken ona yardımcı olan, şamanı yolda kötü ruhlardan koruyan ruhun adıdır.

Suyla adı verilen ruh insanları korur ve yerde bulunur. Gözleri otuz günlük mesafeden görür, at gözlerine benzer. Ay ve güneşin kırıntılarından yaratılmış Suyla’nın görevi insanların hayatında vukua gelecek değişiklikleri haber vermek ve insanları gözaltında bulundurmaktadır. Ayin esnasında şaman göklere yahut yer altına giderken Suyla şamana yolda hücum edecek kötü ruhları kovar, Yayık ile beraber kurbanın canını göklere götürür (İnan, 1972, s. 34).

Suyla, ay ve güneşin parçalarından meydana gelmiştir. Uzağı iyi gördüğü için bu ruha “At gözlü kartal” da denmektedir. Yayık’ın Ülgen’e kurbanı götürürken ona yardımcı olan, şamanı yolda kötü ruhlardan koruyan ruhun adıdır.

Altaylılara göre Suyla insanların hayatını değerlendirmesinde etkisi büyüktür. İnsanların hayatında gerçekleşecek değişikleri haber verir (Çoruhlu, 2011, s. 34).

Karlık: “Suyla ile birlikte görünen ve onunkine benzer görevi olan bir ruhtur. İşareti büyük olasılıkla dumandır; çünkü Anohin’in derlemesine göre onun adına, çadırın tepesindeki açıklıktan ocakta bulunan ateş üzerine duman çıkması için su serpilir” (Çoruhlu, 2011, s. 34). Ülgen’in yardımcı ruhlarından olan Karlık’ı gündelik hayatta ateşten çıkan dumanın da temsil ettiği belirtilmektedir.

Utkuçı: Utkuçi denilen ruh Ülgen’e yakın göğün üst katlarında yer alan ruhtur. Utkuçi kamın ritüellerden sonra Ülgen’e sunulan kurbanı demir kazık (altın kazık) denilen yerin yakınlarında Suyla görüşüp kamın isteklerini tanrı Ülgen’e söylemektir (İnan, 1972, s. 34).

Tanrı, ruh ve önemli kişilerin şaman erk hayvanlarının üzerine binerek yeryüzüne inerken ve çıkarken onlara eşlik eder (Çoruhlu, 2011, s. 33).

Ülgen’in yeryüzündeki temsilcisi şaman ile olan ilişkisini sağlayanlardan olan Suyla, Karlık ve Yayık göğe yükselme ritüeline eşlik etmekle ve korumakla yükümlüdürler. Ve bunlarında son katmanda Ülgen ile olan iletişimlerini sağlayan son aracı da Utkuçi’dir.

Benzer Belgeler