• Sonuç bulunamadı

Göçlerin Sebepleri ve Gazetenin Göçleri Engelleme Çabası

B- Liberal Fırkası ve Söylemleri

III- Göçlerin Sebepleri ve Gazetenin Göçleri Engelleme Çabası

Hilâl gazetesi, Şarkî Rumeli Vilayeti’nde yaşayan Müslümanların çektiği sıkıntıları paylaşmayı, onlara yardımcı olmayı, seslerini duyurmayı ve yol göstermeyi amaçlamış bir gazetededir. Her sayfası ve her sütunu bu amaca hizmet eden makale, yazı ve haberlerle doludur. Aynı zamanda gazetenin temel amaçlarından biride Şarkî Rumeli Vilayeti’nden Anadolu’ya doğru yapılan göçleri engellemek olmuştur. Gazeteye göre, Şarkî Rumeli Vilayeti’nin vatan toprağı olarak kalmasının yolu buradaki Müslüman nüfusun varlığını korumasına bağlıdır369

. Gazete, Şarkî Rumeli Vilayeti’nde yaşayan Müslümanlara yönelik haksızlıklara ve zulümlere geniş yer vererek, bu zulümleri bütün gücüyle duyurmaya gayret etmiştir. Anlatılan vahşetlerin gazetede kapladığı yer, oldukça büyüktür. Bahsedilen zulüm ve vahşetlere bakıldığında, Bulgarların Müslümanlara karşı acımasız şekilde davrandığı görülmektedir. Nitekim Şarkî Rumeli Vilayeti’ne ışık tutan gazetenin her sayfası buna kanıt gibidir. Gazetenin verdiği haberlere göre; Yeni Zağire’de İbrahim Ağa adında bir Müslüman eşkıyaya ekmek verdiği gibi asılsız bir

365 Hilâl, 25 Mayıs 1884, nr. 24, s.1. 366 Hilâl, 19 Ekim 1884, nr. 43, s.2. 367 Hilâl, 10 Mayıs 1885, nr. 72, s.1-2. 368 Hilâl, 11 Eylül 1885, nr. 87, s.1. 369 Hilâl, 23 Aralık 1883, nr. 2, s.1.

iddia ile tutuklanarak darp edilmiş,370

Gencali köyünde yedi Müslüman eşkıya denilerek haksız yere öldürülmüş,371

askerlik vazifesini yapan Müslümanların dini ibadetlerini yerine getirmeleri engellenmiş,372

Müslümanların ev ve işyerlerine saldırılar yapılmış373

ve arsaları yağmalanmıştır.374 Tüm bu yaşananlara valiler ve hükümetlerin sessiz kalarak gerekli tedbirleri almaması Müslümanlarda derin bir üzüntüye yol açmıştır.

Hilâl gazetesinin anlattığı bu baskı ve zulümlerden dolayı Şarkî Rumeli Vilayeti’nde yaşam, Müslümanlar için oldukça zorlaşmış ve Müslümanlar kendilerini göçe mecbur hissetmeye başlamıştır. Hilâl gazetesi Şarkî Rumeli Vilayeti’nde Müslümanların maruz kaldığı her türlü baskı ve zulmü anlatarak içinde bulundukları zor durumu kabul etmektedir. Fakat tüm bu zorluklara rağmen, Müslümanların göç etmelerine şiddetle karşı çıkmıştır. Hatta Müslümanlar adına bir özeleştiride bulunarak göçlerin başlıca sebebini şu şekilde ifade etmiştir:

“Aziz vatanımızı hüzne uğramış bahçe haline getiren Muharebe-i Ahire’nin

[93 Harbi] asariyesinden olarak kalıp ahalide köklenmiş olan fütur [bezginlik]

sebebiyle her fert istikbâlini pek mazlum bir surette müşahede etmekle ihtiyar-ı hicret ederek vatanını terke kendisini mecbur görüyor. Bu hale başlıca sebep; ahali-i İslamiyemizin ahval-i memlekete ve hükümet-i mahalliyemizin münasebet-i irtibatiyesine atf-ı nazar-ı dikkat etmemeleridir. Eğer milliyet nokta-i ictimaiyesi merkez ittihaz olunarak vilayetimize ihsan buyrulan imtiyaz-ı idare ile kavanin ve nizamattan istifadeye gayret olunsa istikbâl temin edilerek perişaniyetle hicretin önü alınmış olur. Ancak milletimizin ahval ve muamelat-ı hükümete kesb-i vukuf ve malumat edemeyişleri kendilerini her türlü istifadeden mahrum ediyor.”375

Yine gazetede yayımlanan bir yazıda, Müslümanların Şarkî Rumeli Vilayeti’nden göç etme nedenleri şu şekilde açıklanmıştır;

“Esbab-ı hicreti öğrenmek merakında bulunanlara arz-ı malumat

370 Hilâl, 16 Aralık 1883, nr. 1, s.1. 371 Hilâl, 16 Aralık 1883, nr. 1, s.2. 372 Hilâl, 8 Haziran 1884, nr. 26, s.1. 373 Hilâl, 14 Eylül 1884, nr. 39, s.3. 374 Hilâl, 15 Haziran 1884, nr. 27, s.2. 375 Hilâl, 16 Aralık 1884, nr. 1, s.1.

Rumeli Şarkî ahali-i İslamiyesini hicrete mecbur eden esbab-ı esasiyeden biride dâhil vilayette kâfe memuriyetlerin Bulgarlara münhasır bulunmasıyla İslam hukukunun bu yüzden ziyana uğraması hususudur.”376

Gazete, aynı yazının devamında İslam hukukunun ziyana uğraması hususunu Dâhilî Nizamnâme hükümlerine uyulmamasına bağlamaktadır. Buna göre, memuriyetlerin dağıtılmasında Müslümanlara haksızlık yapıldığından ve hükümet dairelerindeki iş ve işlemlerde Türkçenin kullanılmadığından şikâyet etmektedir. Ayrıca, mahkemelerde Müslümanlara yapılan haksız muamelelerin varlığından bahseden gazete mahkemelerde Bulgar vatandaşların davaları çabucak sonuçlandırılırken Müslümanların davalarının aynı hızda sonuçlandırılmadığından ve Bulgarca dışında lisan kullanılmaması ile mahkeme memurlarının genellikle Bulgarlardan oluşmasından şikâyet etmiştir. Bu durumun Müslümanların göç etme sebeplerinden olduğunu ifade eden gazete yazının sonunda ise;

“Görülüyor ki her tarafta ahali-i İslamiye’nin Nizamnâme-i Dâhilî’den istedikleri istifade pek mahdut [sınırlı] olup hak ve menfaatleri gözetilmiyor.

Bu hallere kadastro vergisi377 ve menafi sandıkları378 muamelatı ve sair bir takım kaidesizlikler ilave olunup, düşünülürse Müslümanlar niçin hicret ediyor gibi bir suale mahal kalmaz.”379

ifadeleriyle göçlerin diğer nedenlerini belirtmiş ve mevcut durumu yorumlamıştır.

Göçlerin nedenleri ile ilgili olarak Hasköy kazasından gazeteye yazılan bir mektupta ise şu ifadelere yer verilmiştir;

376 Hilâl, 10 Şubat 1884, nr. 9, s. 1-2. 377

Kadastro Vergisi: Şarkî Rumeli Müslümanlarını mağdur eden ve göç etmelerine sebep olan etkenlerden biride, kadastro vergisi olmuştur. Zira Müslümanlar, tapulu arazilerinin yaklaşık onda birinde ziraat yapabildikleri halde, vilayet idaresi, savaştan önce, üzerlerine kayıtlı arazinin tamamı oranında vergi koymuş ve böylece, Müslümanların emlaklerini yok bahasına elden çıkararak, Şarkî Rumeli’yi terk etmeleri için uğraşmıştır. Bkz. M. Aydın, Şarkî Rumeli, s. 176.

378 Menafi Sandıkları: Halk menafi sandığına borçlandırılmış, hatta borcu olmayanlar buralara kaydedilmiş veya isim benzerliğinden dolayı borç tahsis edilmeye çalışılmıştır. Pek çok yerde halkın aldığı borç paraların faizine faiz uygulanmıştır. Halkda bu borçlarını ödemek için mülklerini satmak zorunda kalmıştır. Mülksüz kalan halk ise çareyi göç etmekte aramıştır. Bkz. Hilâl, 20 Ocak 1884, nr . 6, s. 1-2; Hilâl, 23 Aralık 1883, nr. 2, s. 2; Hilâl, 27 Ocak 1884, nr. 7, s.2; Hilâl, 13 Ocak 1884, nr. 5, s.3; Hilâl, 29 Mart 1885, nr. 66, s.2; Hilâl, 11 Eylül 1885, nr. 87, s.1-2.

“Hasköy kazasına tabi Eydirli nam-ı İslam karyesi sakinelerinin şu günlerde hicrete kıyam ettikleri ve mezkûr karye arazisinin verimliliğiyle meşhur olup ahalisinin dahi çalışkan olmalarından günden güne kesb-i mamuriyet etmekte iken ahalisinin bu defa hicrete kıyamları civarda bulunan Elmalı karyesi Bulgar ahalisi tarafından gördükleri eziyetlerden ve bir taraftan Keşan ve Malkara nahiyelerinden gelen Bulgar muhacirlerin mezkûr Eydirli karyesine iskânıyla ahali-i İslamiye’nin idare ve maişetlerinin muhataraya uğramasından ileri geldiği Hasköy’den aldığımız bir mektupta yazılmıştır.”380

Gazeteye göre, göçlerin temel nedenlerinden biride Müslümanların kendi aralarında birliktelik sağlayamamalarıdır. Bu yüzden gazete, Müslümanlara birbirlerine karşı kin ve hasetten vazgeçerek İttihat fikri etrafında birleşmelerini tavsiye etmekte ve böylelikle zorlukların üstesinden gelebileceklerini ifade etmektedir381. Bu konu ile ilgili olarak gazetede yayımlanan bir yazıda:

“Bizi muhacerete mecbur eden kimdir?” sorusuna, “Yine bizim ittihat ve ittifaksızlığımız!”382

cevabı verilmiştir. Aynı yazının devamında;

“Fi’l vakıa hükümet tarafından fikir ve sefaletimiz nazar-ı dikkate alınmayarak üzerimize tahmil olunan vergiler olmakla beraber birde bazı insaniyet ve müsavatı tanımaz memurların hakkımızda reva gördükleri muamelat-ı gayr-ı meşrua tahammül olunmaz derecelerde bulunduğundan buna takat getirmeyeceğimiz derkardır.” sözleriyle Şarkî Rumeli Müslümanlarının içinde bulunduğu zor şartları

özetlemiştir.

Yazının sonunda ise, göçlerin önüne geçebilmek için Müslümanlara ittihat ile ilgili şu tavsiyelerde bulunmuştur;

“Ancak bunlar arzi [dünyevî] şeyler olup vergilerin tadil ve tenziline ve memurların ıslah ve tebdiline çare bulmak pek asan [kolay] olup esas efrad-ı milletin ittihat ve ittifak üzere bulunması şarttır.

380 Hilâl, 18 Mayıs 1884, nr. 23, s.1. 381 Hilâl, 13 Nisan 1884, nr. 18, s.1. 382 Hilâl, 16 Mart 1884, nr. 14, s. 1.

Bu fakir millet namını kaale almayıp her birilerimiz nefsimizi düşünüp yalnız kendi menfaatimizi aramakla diğerleri aleyhinde kin ve garez ibrazında devam eder isek istikbâl bizi pek ekşi bir cehre ile karşılayacaktır.

Artık gözümüzü açalım. Vakit kaybedecek zamanlarda değiliz. Şimdiye kadar uğradığımız felaketlerden kurtulalım. Bekamızı temin için istikbâli tefekkürle ittihat ve ittifak edip terakki ve medeniyete gayrette kusur etmeyelim.”383

Yine göçlerin nedenleri ile ilgili olarak gazetenin yaptığı bir diğer tespit ise, Şarkî Rumeli Müslümanlarının maarifte geri olmaları ve maarife gereken önemi vermemeleridir. Gazeteye göre, maarif, terakki ve medeniyet yolunda ilerleyerek mamuriyet ve saadet içinde yaşamanın tek yoludur. Ancak, Şarkî Rumeli Müslümanları ise maarifte ileri düzeyde olmadıkları için saadet ve mamuriyet içinde yaşayamamaktadır ve bu durumu, sadece Şarkî Rumeli Vilayeti’nin olumsuz koşullarına bağlayarak göç etme yolunu tercih etmektedirler. Hâlbuki maarifte gerekli ilerlemeyi sağlayamayan milletler nerede yaşarlarsa yaşasınlar mamuriyet ve saadete erişemezler. Gazete, bu konu ile ilgili olarak “Maarif” başlıklı bir yazı yayımlamış ve Müslümanlara şöyle seslenmiştir;

“Dünyayı gördüğümüz şu hal-i ümran ve medeniyete eriştiren bu ondoku- zuncu asırda, herkes maarifin kadir ve kıymetini anlamaya başladı. Şimdiki zamanda bütün sai ve ikdamlarını maarif cihetine hasr edip, istikbâllerinin saadet ve ikbalini yalnız o cihetten biliyorlar.

Maarif, cemiyet-i beşeriyenin rehberi makamındadır. Her maksada vasıl oluyor.

Bugün, Avrupa’nın gözlerimizi kamaştıran mamuriyeti maarifatdan müktesep bir cüzi nurani değil midir?

Muamelat-ı namı bir tarık-ı suhulet ve selamete koyan şimendüferler ve telgraflar gibi cümlesi maarif kuvvetiyle meydana gelmiş şeylerdir. Yaşadığımız şu küçük memlekette mevcut akvam ve melul-u muhtelifenin hal ve mevkileri bir kere nazar-ı tetkik ve muvazeneden geçirilse, tahsil-i ilm ve maarifata meyl ve rağbetleri ziyade olan millet hangisi ise intizam ve mamuriyetce dahi o milletin ötekilerine faik

383 Hilâl, 16 Mart 1884, nr. 14, s. 1.

bulunduğu görülür. El hâsıl maarifin fevaid ve muhsinatı kadr-ü kıymeti pak-ı âlidir.”384

Gazete, Şarkî Rumeli Vilayeti’nden Anadolu’ya doğru yapılan göçlerin

önüne geçmek için çok çaba göstermiştir. Her sayısında bu konu ile ilgili yazı, makale ve haberler yayımlayarak Müslümanları göç fikrinden vazgeçirmeye çalışmıştır. Hatta bunun için “Ahali-i İslamiye’ye Nasihat” başlığıyla yayımladığı bir yazıda, Şarkî Rumeli’deki şartların göç edecek kadar kötü olmadığını şu ifadelerle açıklamıştır;

“Ey ahali-i muhtereme!

Ecdadımızın yadigârı olan vatanımızın ne kadar mukaddes olduğunu elbette biliyorsunuz.

Şimdiye kadar bu vatanda nasıl mesut yaşadıksa bundan böyle dahi o halde yaşayacağız.

Ne gariptir ki bazılarımız aziz vatana veda ederek hicret ediyor.

Hicret ne gibi sebeplerle ihtiyar kılınmak iktiza edeceğini biliyor musunuz? Hicret, dinimize ve malımıza bir taraftan taarruz vuku bulur ise ihtiyar kılınır.

Vatanımızda ise öyle aşina hallerin icrasına ne bir cevaz-i kanuni var ne de salahiyettar bir millet!

Yani ahlak-ı milliyemize müdahale edilmiyor. Zan değil gerçeğe hükmederiz ki Hıristiyan ahali dahi dinimize müdahalede bulunamazlar. Zira kanunlarımız o gibi müdahelata müsait değildir.

Hal böyle iken niçin vatangirini bırakmak eşkarını besliyorsunuz.

Biliyorsunuz ki bizim memleketimiz Bulgaristan gibi Yunanistan gibi başlı başına idare olunur bir memleket değildir. Memleketimiz memalik-i şahanenin bir vilayet-i muhteremidir. Kavanin ve nizamatını padişahımız vazi ve tesir buyurmuştur.

384 Hilâl, 23 Aralık 1883, nr. 2, s. 1.

Vilayetimizin ihtiyacat ve istidatına göre yeniden takdir-i nizam yapılır. Bu mütalaamızı icraya hükümetimizi müsait görüyoruz.

Hele mekteplerimize edilen himmet şayan-ı takdir değil midir?

Çocuklarımız kendi lisanlarından başka sair lisan dahi öğrenmekte ve o sayede medeniyet ve terakkiyat olmaktadır.

Hal ve istikbâl mesudiyetimizi temin eden mukaddes vatanı terk etmekte mani yoktur.

… gidilecek yerlerde de saadet görülür ancak insanın doğup büyüdüğü yerdeki saadet ve rahat başkadır.

Gideceğiniz yerlerde padişahımızın yerleridir. Ya burası kimindir? Padişahımızın değil midir? Burada da padişahımızın muamelatı geçerlidir.

Biz padişahımızın efkâr-ı mülükanelerini kavanin-i seniyelerini daima nazar-ı telakkimizde tutarak kendi iştigalatımızda daim olursak vatanımız bizi hiçbir mesudiyetten mahrum etmez.

Bizim şimdilik hayırlara vesile olacak ihtar ve nasihatimiz bundan ibarettir.”385

Hilâl gazetesi ilk sayısında, “Mukaddime” başlığıyla yayımladığı yazıda göçlerin önüne geçmek için Müslümanlara şu tavsiyede bulunmuştur:

“Eğer milliyet nokta-i ictimaiyesi merkez ittihaz olunarak vilayetimize ihsan buyrulan imtiyaz-ı idare ile kavanin ve nizamattan istifadeye gayret olunsa istikbâl temin edilerek perişaniyetle hicretin önü alınmış olur. Ancak, milletimizin memleket ahvali ve muamelat-ı hükümete kesb-i vukuf ve malumat edmeyişleri kendilerini her türlü istifadeden mahrum ediyor.”386

Gazete, göçlerin önüne geçebilmek için birçok sayısında vatan sevgisinin önemine işaret eden ve “Vatan Muhabbeti” başlığını taşıyan yazılar yayımlamıştır. Yazılarda, vatanın ekmeği, suyuyla beslenildiği, havasının teneffüs edildiği ve bu yüzden anadan, babadan daha değerli olduğu belirtilmiştir. Ayıca, Peygamber

385 Hilâl, 23 Aralık 1883, nr. 2, s. 1. 386 Hilâl, 16 Aralık 1883, nr. 1, s. 1.

Efendimizin; “Vatan sevgisi imandandır” hadis-i şerifi hatırlatılarak vatanını sevmeyenlerin imanlarından şüphe edileceği vurgulanmıştır. Ayrıca, “Vatan

Muhabbeti” başlığıyla yayımlanan yazıların387

Müslümanlar üzerinde etkili olduğu şu satırlarla dile getirilmiştir:

“Edinilen istihbarata göre, bu bendimiz ahali-i İslamiye üzerinde hayli tesir ederek vatan muhabbeti geçen seneden beri hicrete hazırlanmakta olan köylülerden ekseriyetinde artık muhaceret sözü artık işitilmemekte olup herkes işi gücüyle meşgul olmaya başlamıştır.”388

Gazete, Şarkî Rumeli Müslümanlarının yaptığı göçlerle ilgili olarak verdiği bir başka haberinde:

“Ahali-i İslamiyeden bazılarının gelecek mevsim baharda hicret etmek üzere şimdiden ev ve arazilerini yok bahasına satmak teşebbüsünde bulunduklarını işitiyoruz. Kendilerinin bu fikirden feragat etmelerini ihtar ile vatanımızda medar-ı tesis olacak tarlalarımızdan başka bir şey mevcut olmadığından bunları elden çıkarmamaya gayret olunmasını temenni ederiz.”389

ifadelerini kullanmıştır.

Yine bu konu ile ilgili olarak gazeteye yazılan bir mektupta anlatılanlar ve gazetenin mektuba ilişkin yorumu şu şekildedir;

“Karacadağ nahiyesinden matbuamıza vürut eden bir mektupta, mezkûr nahiyede birkaç kır ahalisi emlak ve arazilerini satıp Anadolu cihetine hicret edeceklerini ötede beride ilan ve ifşa etmekle bütün nahiye ahali-i İslamiye’sinde terk-i vatan fikirlerini uyandırmaya cihet ve gayrette bulundukları haber veriliyor. Millettaşlarımızın bu kabilden bazı insanın efkâr-ı menfaatperestanesine kapılmayıp emlak ve tarlalarını elden çıkarmaya gayret eylememelerini tavsiye ederiz.”390

Hilâl gazetesine Çırpan kazasından gönderilen başka bir mektupta, Eskizagra sancağı Bulgarlarından, Bulgaristan’a göç etmek isteyen Bulgarların sattıkları emlakin takrirlerinin mahkemelerce kabul olunmadığı ve sattıkları emlaklerin iade ettirildiği belirtilmiştir. Arkasından, aynı uygulamanın hükümet

387 Hilâl, 6 Ocak 1884, nr. 4, s. 1. 388 Hilâl, 17 Şubat 1884, nr. 10, s. 1. 389 Hilâl, 27 Ocak 1884, nr. 7, s. 2. 390 Hilâl, 2 Mart 1884, nr. 12, s. 1.

tarafından göç etmek isteyen Müslümanlara da uygulanması istenmiştir. Bu tür tedbirler alınmadığı zaman Müslümanların göç etmesinin önüne geçilemeyeceği vurgulanmıştır. Ayrıca, bu konuda da Müslümanlar ile Bulgarlar arasında farklı davranıldığı belirtilerek, Bulgar göçlerinin önüne geçmek için tedbirler alındığı fakat aynı tedbirlerin Müslümanlar için alınmadığı ifade edilmiştir391

.

Gazete, göçleri önlemek adına, Filibe İslam Cemaati’nden göç etmek isteyen Müslümanlara dini nasihatlerde bulunmasını da istemiştir392

.

Filibe Müftüsü Abdurrahim Efendi’nin göçlerin önüne geçebilmek için Şarkî Rumeli Müslümanlarına yaptığı hitap ise gazetede aynen yayımlanmıştır. Abdurrahim Efendi hitabında Müslümanlara şöyle seslenmiştir:

“Ahalimizden bazıları vilayetimizin şimdiki halini çirkin görerek artık bu vilayette oturulmaz deyip sevgili vatanlarını bırakıp hiç tanımadıkları yerlere hicret etmek ve şunu bunu dahi ayartmak teşebbüsünde bulundukları duyuluyor. Vilayetimiz ahalisi rabıta-i tabiiyetle padişahımızın himaye-i mülükanelerinde bulunupdaima adalet-i seniyelerine müzahir olmaktadır. Vilayetimizin mamuriyetle beraber rahat geçinmeleri Nizamnâme-i Dâhilî ile temin buyrulmuş olduğundan Hıristiyan ahali hakkında her ne yapılır ise aynı surette bizim hakkımızda da yapılacaktır.

Vaka-i muharebenin [1877–1878 Osmanlı-Rus Savaşı] vücuda getirdiği adavet [düşmanlık] üzerine vilayetimizin teşkili sıralarında bazı yolsuzluklar görülmüş ise de beyan olunan nizamname o gibi yolsuzlukların bir çoğunu ortadan kaldırmaya hidmet ve hürriyetimizi yani serbesti ve rahatla yaşamamızı tesis eylemiştir.

Malumunuz olduğu üzere köylerde birkaç evin kazaen veyahut farz edelim ki kasten olsun yanmış olmasıyla bunca senelerden beri hoş geçindiğimiz Hıristiyan vatandaşlarımızın umumiyetle aleyhimizde bulunduklarına hükm olunamaz. Her millette bulunduğu gibi Bulgar ahali-i meyanında dahi kendini bilmez adamlar var

391 Hilâl, 18 Mayıs 1884, nr. 23, s. 1. 392 Hilâl, 11 Mayıs 1884, nr. 22, s. 1.

ise de kanuna mugayir hal ve hareketleri vukuunda hükümetin pençe-i mücazatına çarpılır.

İnce şeylerin künhüne akılları sarmayan bazılarımızın fikirleri bu günlerde vilayetimizde akd olunan mitingler yani cemiyetlerin müzakeratı neticesi olarak güya vilayetimizin Bulgaristan ile birleşeceğine kanıp o takımlarımız vatanımıza fena gözle bakmaya başlamıştır. Ancak bu cemiyetleri vücuda getirenler vilayetimiz Hıristiyan ahalisinin büyükleri olmayıp ağzından çıkanı kulağı duymaz takımdan ve daha doğrusu kendisine hükümetçe bir iş bulamayarak haset âleminde yaşayan güruhtan olduklarından bu kabil adamların sözleri herhalde değersiz, kaidesizdir.

Milletimiz namına olarak çıkan gazetemiz dahi bu mitinglerde söylenen sözleri hiçe sayarak bir yöne tesiri olamayacağını evvel ve ahiri beyan etmiştir. Böyle bomboş sözlerle vilayetimiz elden gider zan olunmasın. Çünkü vilayetimiz Avrupa devletlerinin karar-ı umumiyesiyle muhtariyet idaresi kazanmış. Yani hep böyle vilayet olarak idare olunması temin edilmiştir.

Hâl bu merkezde iken mesela filan malıma göz dikip elimden alacak veya şu olacak bu olacak diyerek güzelim vatanı bırakıp gitmekte mani yoktur. Mallarımız taarruz ve müdahaleden masundur.

Vatanımız bizi altı yüz seneden beri beslemiş ve türlü türlü eza ve cefamıza katlanmış iken biz şimdi onu terk eder ve inayet-i kucağından sıyrılıp gider isek himmetsizlik etmiş olmayız mı? Ve vatanımız dahi lisan-ı haliyle evlatlarım beni bırakacağınıza mahzun olmayayım lâkin ecdadınızın sinemde meftun olan mukaddes cesetlerini, kemiklerini kimlere terk edeceksiniz demez mi? İşte hepimizin merhametli validesi olan vatanımızın yürek yakıcı bu sözlerini işitip mundar olacağımıza ve gideceğimiz yerlerde buradaki rahatımızı bulamayıp kendi kendimize lanet okuyacağımıza sebat edip oturmalıyız. Malumdur ki her müşkülün bir kolayı vardır. Bu günkü günde cüzi yolsuzlukları nazarımızda büyültüp kendimizi üzmemeliyiz. Zira bunlar çok sürmeyip ortadan kalkar.

Çiftçilerimizi şikâyete mecbur kılan kadastro vergisinin yolsuzluğunu Hıristiyan ahalide anlayıp bizimle beraber feryat etmekte bulunduğundan meclis-i

kebir-i vilayetin küşadında bu vesair şeyler beyan ve istida olunarak Kadastro Nizamnamesi’nin tadili ile o yüzden çekilen meşakkatler dahi inşallah bertaraf edilir. Padişahımızın Rumeli Şarkî’den bir Müslüman’ın dahi ayrılıp gitmesine rıza-i hümayunlarının olmadığından hicret sevdasında bulunanların azimetlerine müsaade olunmamasını Sadrazam Hazretleri, Valimiz Devletlû Aleko Paşa Hazretleri’ne emir buyurmuş ve Paşa-i müşarileyhte o emri memlekete tebliğ etmiştir.

Bu halde hiç telaşa lüzum yok. İş ve gücümüzle meşgul olmalıyız. Cümlenizin selameti için Cemaat-i İslamiyemiz çalışmakta ve menafimizi mucip olacak şeyleri hükümetten istemekteyiz. Bize lazım olan {İnneme’l mü’minine ihvet}

[Müslümanlar kardeştir] hakim-i celilince ittihattır.

Size dindarane edeceğimiz nasihat bundan ibaret olup ümit ederiz ki mukteza-i İslamiyet bu nasihatimizi kabul edip artık hicret fikri ile malınızı elden çıkarmaktan vazgeçip çoluk ve çocuklarınızla mesudane bir hayat sürerek Padişahımıza duada daim olursunuz.”393

Göçlerin önüne geçebilmek için Babıâli’den Şarkî Rumeli Valiliği’ne gönderilen bir emirname gazete tarafından yayımlanmıştır. Bu emirnamede:

“Dâhil vilayette sakin ahali-i İslamiye’den muhacerete kıyam edenler nushiyet ifasıyla hicretten men edilmeleri ve nushiyet kabul etmeyip terk-i vatan fikrinde bulunanların azimetlerine ruhsat verilmemesi katiyen emir ve tembih buyrulmuştur.394

ifadeleri yer almaktadır.

Hilâl gazetesinin göç konusunda hedefi, devletin geri çekildiği topraklarda kalan Müslümanların vatanlarına sahip çıkarak topraklarını yok yere terk etmelerinin önüne geçmektir. Bu konu ile ilgili olarak yayımladığı yazılarda göç için yeterli sebep olmadığından uzun uzadıya bahsetmiştir. Müslümanların göç etmek yerine yerlerinde kalarak ilim ve maarif ile meşgul olmalarını öğütleyen gazete, böylece dünyevî saadetlerini temine çalışmaları gerektiğini belirtmiştir395

.

393 Hilâl, 13 Nisan 1884, nr. 18, s. 1. 394 Hilâl, 27 Ocak 1884, nr. 7, s. 1. 395 Hilâl, 18 Ocak 1885, nr. 56, s. 2.

SONUÇ

13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması, Ayastefanos Antlaşması ile tesis edilmiş olan Büyük Bulgaristan’dan, Şarkî Rumeli ve Makedonya’yı alarak geriye kalan toprakları, Osmanlı Devleti’ne vergi veren ve müstakilen yönetilen Bulgaristan Prensliği haline koymuştur. Makedonya, hem Bulgarların Ege Denizi’ne açılmalarına engel olmak ve hem de Osmanlı Devleti’nin Rumeli’de kalan toprakları ile irtibatını sağlamak maksadıyla Osmanlı idaresine iade edilirken, Şarkî Rumeli’de, iç işlerinde serbest, fakat askerî ve siyasî yönlerden Osmanlı idaresine bağlı bir vilayet haline getirilmiştir.

Şarkî Rumeli Vilayeti, Berlin Antlaşması’nda imzası bulunan devletlerin temsilcilerinden oluşan karma bir komisyonun hazırladığı Dâhilî Nizamnâme’ye göre ve ilgili devletlerin onayı ile Bâbıâli’nin tayini üzerine görevlendirilen

Benzer Belgeler