• Sonuç bulunamadı

1.6. Ahlak Gelişiminin Kuramsal Açıklaması

1.6.1. Freud ve Ahlak Gelişimi

Psikoanalitik kuramın ahlak gelişimine getirdiği yorumlar, Freud ve Erikson’un görüşlerinden oluşmaktadır.

Freud, bireyin kişilik ve ahlak gelişimini duygusal ve güdüsel bir süreç olarak ele almıştır. Freud ahlak gelişimini id, ego ve süper ego üçgeninde denge kavramına bağlamaktadır.

“İd”, kişiliğin temel sistemidir. İnsanın doğuştan itibaren sahip olduğu tüm güdülerin toplamıdır. Temel olarak, cinsellik ve saldırganlık güdülerinden oluşur. İd, zevk ilkesine göre işler ve sürekli olarak isteklerine doyum arar.

“Ego”, kişinin çevresiyle etkileşimi sonucu ortaya çıkan, kişiliğin gerçekçi ve bilinçli öğesidir. Bilinç düzeyindeki algılardan, anılardan, düşünce ve duygulardan oluşur. Ego, bilinçli zihnin örgütüdür. Bilinç düzeyindeki anılardan, algılardan düşünce ve duygulardan oluşur. Ego gerçeklik ilkesine uygun olarak işler, akıl yürütme, problem çözme ve karar verme gibi üst düzeydeki zihinsel işlevleri yürütürken, id’in gerçek dünya ile arasında bir aracı konumundadır.

Ego, bir anlamda id’in danışmanıdır, sürekli ona yol gösterir. Temel amacı ona hizmet etmektir; onu eğitmek, yüceltmek çabasında değildir. “İyi” veya “kötü” kavramlarıyla hiç ilgilenmez. Durumu uygunsa ve yapabiliyorsa İd’e “haydi yap” yeşil ışığını yakar. Herhangi bir ahlaksal tutumu yoktur. Ego, bir düşünceyi, bir alanı, bir duyguyu seçmedikçe, kişi, bunların varlığından haberdar olamaz. Son derece seçici olan ego, bir damıtma aygıtına benzer. Kendisine ulaşan ruhsal olayların pek azı, bilinç düzeyine çıkabilir. Bu nedenle, günlük yaşantılarımızın pek çoğunun farkında olmayız (Kağıtçıbaşı,1979; Gençtan,1993; Çağdaş ve Seçer, 2005).

Süperego, bir kişinin çocukluğunda ebeveynleri ile olan özdeşleşmesinin sonucu olarak kabul ettiği ve daha sonra kendi sosyal yaşantılarını temel alarak bizzat değiştirdiği değerleri ifade eder. Bir toplumun vicdanı o toplumun bireylerinin üst ben’inde yer alır ve üst benlik kişiye “bu yaptığın doğru aferin sana” ya da “bu yaptığın yanlış utan kendinden” mesajı verir. Bu yapısal analize göre toplumun kuralları süperego yoluyla kişiliğin bir parçası haline gelir. Süperego, çocuğa anne- babası tarafından aktarılan ve ödül-ceza uygulamalarıyla pekiştirilen, geleneksel ve toplumsal değerlerin içsel temsilcisidir. Kişiliğin, ahlaki yönüdür. Süperego, toplum ya da temsilcileri tarafından onaylanmış ölçütlere göre davranmak ister ve toplumsal yasakları içerir. Davranışların, ahlak kurallarına uygun olup olmadığına karar verir (Gençtan, 1993).

Süperego, çocukluk devresinde, çocuğun, büyükleri ile olan etkileşimi sonucu gelişir. Süperego “vicdan” ve “ideal benliği” içerir. İdeal benlik, çocuğun nasıl bir kimse olmak istediğine ilişkin düşünceleridir. Çocuk, ödüllendirilmek ve cezadan kaçınmak için, anne babasının onaylamadığı düşünce ve davranışları süper egonun alt sistemlerinden biri olan vicdanına yerleştirir. Bu yerleştirmeyi de, içselleştirme mekanizması ve öğrenme süreçlerinin aracılığı ile gerçekleştirir. Böylece, çocuk, başkalarının olmadığı durumlarda da, kendi kendini denetleyerek toplumun ahlak kurallarına uymaya başlar (Güngör, 2003).

Freud, ayrıca, ahlak gelişimi ile kişilik gelişimi arasında bir paralellik görür. Özellikle 3–5 yaşlar arasında görülen fallik dönem, ahlak gelişimi açısından önemlidir. Bu dönemde, çocuklar, karşı cinsten olan anne-babaya karşı aşırı düşkünlük gösterirler ve çocukla, anne-babası arasında yoğun sevgi ilişkileri başlar. Yarışma ve düşmanlık duygularını ve giderek belirginleşen özdeşimleri de içeren bu ilişkilere Freud “Oedipus kompleksi” adını vermiştir. Çocuğun, kendi cinsinden olan anne-babasıyla özdeşleşmesi, anne- babasına karşı duyduğu yoğun ilginin azalmasına ve bitmesine neden olur. Anne ya da babasına aşırı düşkün olan çocuk, kendi cinsiyetinden olan anne ya da babasını kendisine rakip olarak görür ve ona karşı olan bu olumsuz duygulardan dolayı kendini suçlu hisseder. Bu suçluluk duygusu, Freud’a göre, vicdan gelişiminin temelini oluşturur. (Kağıtçıbaşı, 1996; Güngör, 2003). Freud, bu kuram ışığında, kişilik ve ahlak gelişiminin, büyük ölçüde ilk beş

yılda tamamlandığını ve altı yaşından sonra önemli gelişmeler olmadığını öne sürmektedir (Kağıtçıbaşı, 1996).

Freud kişilik gelişiminde bilinç, bilinçaltı ve bilinçdışı kavramlarının ve bunların birbirleriyle olan etkileşimlerinin kişilik gelişimini etkilediği ve bireylerde kişilik farklılıklarını ortaya koyduğunu söyler (Arı, Üre, Yılmaz, 1999). Freud kişilik gelişiminin üzerinde özellikle durmuştur. Kişilik gelişimine paralel olarak ilerleyen ahlak gelişimi belli psikoseksüel evrelerden geçerek gerçekleşir (Kağıtçıbaşı, 1979; Çağdaş ve Seçer, 2005).

1.6.1.1. Oral Dönem

Bu dönem bebeğin ilk yaşına süt çocukluğu ve bebeklik dönemine rastlamaktadır. Bu dönemin en önemli özelliği bebeğin alıcı konumunda olması ve bir yetişkine bağımlı olmasıdır. Bu dönemde ihtiyaçları tam anlamıyla karşılanmayan bebek ileriki yaşantısında içki ve sigara bağımlılığı, fazla konuşma, ciklet çiğneme gibi ağızla ilgili aşırı davranışlar gösterebilir (Kağıtçıbaşı, 1979; Özgüven, 1997; Çağdaş ve Seçer, 2005).

1.6.1.2. Anal Dönem

Bir –üç yaş arası dönemi ifade eder. Çocuğun yürümeye, konuşmaya başladığı, kendini bağımsız olarak ifade etme çabasına giriştiği bir dönemdir. Tuvalet eğitimi bu dönemde kazandırılmaya başlanır. Çocuk tutmak ve bırakmak eylemlerinden birini seçer. Tutma ve bırakma olgusu bedenin içinde tutma ve bedenin dışına bırakma anlamlarını taşırken ben ve yabancı kavramları birbirleriyle kaynaşır. Duruma göre bu eylemlerden herhangi biri seçilir (Geçtan, 1997).

1.6.1.3. Fallik Dönem

Üç ile altı yaşlar arasına rastlayan bu dönemde çocuk artık kendi varlığının ve dış dünyanın iyice farkına varmaktadır (Özgüven, 1997). Freud ahlaki yargının bu dönemin sonuna doğru baba ile özdeşleşme sonucunda ortaya çıktığını belirtmektedir. Çocuk süper egosu yoluyla öğrendiği durumlara göre davranışlarını yönlendirmekte ve toplumsal rolleri benimsemektedir (Selçuk, 1997 ).

1.6.1.4. Gizil Dönem

Bu dönem altı ile on iki yaşlar arasını kapsamaktadır. Çocuk yavaş yavaş dış dünyaya açılır. Dış dünyayı tanımaya yönelik oyun ilgileri çocuğun ileriki yaşantısındaki rollerini belirler. Daha çok kendi cinsine ilgi duyma ve arkadaşlık etme görülür. Bu dönemde çocuğun beğenilme ve desteklenmeye ihtiyacı vardır. Aile ve okul ilişkilerinin iyi olması çocuğun gelişmesini ve olgunlaşmasını sağlar (Özgüven, 1997).

1.6.1.5. Ergenlik Dönemi

Bu dönem on bir-on üç yaşlarından erişkinlik dönemine kadar sürer. Bu dönemde çocuğun vücudunda bazı fizyolojik değişiklikler başlar ve hormonların etkisiyle cinsellik gibi dürtüler ön plana çıkar. Bu durum önceki dönemlerdeki çatışmaların yeniden ortaya çıkmasına neden olur. Genital dönem, bu çatışmalara yeni çözüm yolları aranmasını sağlar ve uygun çözümler bulunduğunda, yetişkin bir insan kimliği kazanılmış olmaktadır (Yavuzer, 1996; Çağdaş ve Seçer, 2005).