• Sonuç bulunamadı

3. SİNEMADA MİNİMALİZM

3.1. Akım Filmlerinde Minimalist Yaklaşımlar

3.1.6. Fransız Yeni Dalgası

İkinci Dünya Savaşı‟nın sona ermesi ile yeni bir ivme kazanan sinema hareketlerinden biri olan Yeni Dalga Fransa‟da ortaya çıkmıştır. Yeni Gerçekçilik ile başlayan bu yeni dönem Yeni Dalga ile modern sinemanın kapılarını aralamıştır.

Yeni Gerçekçi İtalyan sineması, tüm dünya ülkelerine sinema alanında değişime duyulan ihtiyacı hatırlattı. Ancak bu değişim hemen gerçekleşmedi, 1958 yılının Fransa‟sını bekledi. 1950‟lerin sonlarında Fransa‟da ortaya çıkan ve ilk

modern sinema hareketi olarak nitelendirilen Yeni Dalga‟nın çıkış noktası işte bu değişim ihtiyacı oldu (Coşkun, 2003: 166).

Yeni Dalga‟nın çıkışında özellikle Bazin‟in o dönem yönetmenler üzerindeki etkileri önemli bir yer tutar.

Yeni Dalga Fransa‟da sinemaya yönelik farklı bir duruş olarak ortaya çıkmıştır. Sesli sinemanın ortaya çıkışından sonra doğan bu yönetmenler bir sinema kültürüne ve sinema mirasına sahiptiler. Claude Chabrol, François Truffaut, Jean- Luc Godard, Eric Rohmer ve Jacques Rivette 1950‟lerde Cahiers du Cinema için yazmışlar ve Andre Bazin‟in kuramlarının etkisi altında kalmışlardır (Monaco, 2001: 297).

Modern film hareketinin ilk örneklerinden biri olarak nitelendirdiği Yeni Dalga Akımını Gomery şöyle anlatıyor; “Avrupa sanat-sinemasının klasik ifadesi Fransa‟ya Nouvell Vague yani Yeni Dalga akımıyla geldi. Yönetmenler Jean-Luc Godard, François Truffaut ve Alain Resnais mesleğe 1950‟lerin başında Fransız film kuruluşuna saldıran Paris film dergisi Cahiers du Cinema‟da eleştirmen olarak işe başladılar”

(Biryıldız, 2003: 89).

Yeni dalganın oluşmasında iki önemli neden yatar. Birincisi savaştan çıkan bir toplum olarak siyasal, toplumsal ve ekonomik nedenler, diğer nedeni ise Avrupa ve Fransa Sineması‟nın Hollywood‟a karşı hızlı bir şekilde kan kaybediyor olmasıdır.

Fransız Yeni Dalgası‟nı doğuşuna neden olan sebebler arasında en önemlileri ülkede yaşanan siyasal ve toplumsal olaylardır. Ayrıca General de Gaulle‟ün sömürgelerin bağımsızlığını isteyerek solcularında desteği ile 1958 yılında Beşinci Cumhuriyet‟in başkanlığına seçilmeside önemli bir unsurdur. General De Gaulle‟ün döneminde Kültür Bakanı olan Andre Malraux‟da, Fransız Sineması‟nın gelişmesi ve toparlanması için bir takım uygulamalar getirmiştir (Coşkun, 2003:168).

1950‟lerin sonlarında televizyonun evlere girmesi, büyük bütçeli yapımların başarısız olması Fransız Sineması‟nda yeni arayışlara yol açmıştır. Daha az masrafla

film çekerek başarısızlık karşısında zararı en aza indirgemenin planlarını yapan film endüstrisinin imdadına Yeni Dalga yetişmiştir.

Godard, Truffaut, Rohmer, Rivette, Doniol Volcroze, Chabrol gibi Yeni Dalganın yönetmenleri, ünlü oyuncular yerine daha yeni, kendine özgü duruşları olan kişileri oynatmışlardır filmlerinde. Ayrıca bu sayede çekitikleri filmleri daha ucuza getirerek daha kolay pazarlanmasını da sağlamışlardır. Genel olarak küçük ekipler kuran bu yönetmenler, mekan olarak sokakları kullanarak, yıldız oyuncu tercihinden kaçınarak film çekme maliyetini düşürmeyi başarmışlardır (Coşkun, 2003: 171).

Yeni Dalga yönetmenleri Hollywood‟un yüzeyselliğinden kaçınmışlar, Roberto Rosellini‟yi örnek alarak Paris sokaklarına çıkmışlardır. Sonsuz kurgulama olanakları, kamera çalışması, ses ve mizansenle oynamayı tercih etmişlerdir. Aynı zamanda sevilen filmlerden alıntılar yapmışlardır (Megep, 2008: 12).

Yeni Dalga yönetmenleri Yeni Gerçekçilerde olduğu film çekmek için gerçek mekanları kullanmışlardı. Doğal ışık ve genelde amatör oyunculardan yararlanan yönetmenler hayatın içine girmişlerdir. Ancak Yeni Gerçeklik akımı ile ayrıştıkları bazı noktalar da vardır.

Yeni Gerçekçilerden etkilenen Yeni Dalgacılar, onlar gibi tanınmayan oyuncular, gerçek mekanlarda doğal ışık ile film çekmişlerdir. Auter sinemaya olan bağlılıktan dolayı Yeni Dalga‟nın yönetmenleri oldukça kişiseldir konuları genel olarak birey odaklıdır. Genel olarak yaşadıkları çevre ya da genç kuşağın günlük yaşantısı işlenir filmlerinde. Bireye yönelen sinemaları, toplumsal sorunları görmezlikten gelmeleri ve sıra dışı olma çabaları topluma sırt çevirmelerini beraberinde getirmiştir (Biryıldız-Erus, 2007: 24).

Yeni dalga biçim olarak Yeni Gerçekçilik ile benzerlik taşısada öykülenme biçimi farlıdır. Bireye yönelen Yeni Dalga, toplumsal olanı birey üzerinen ele alıp perdenin arkasını göz ardı etmiştir.

Atilla Dorsay, İtalyan Yeni Gerçekçiliği kadar önemli bir akım olarak görmesede Yeni Dalgan‟nın sinemaya yeni bir tarz getirdiğini ve bunun önemli olduğunu söyler. Atilla Dorsay‟a göre Yeni Dalgan‟nın yenilikleri daha çok biçime yöneliktir. Dorsay bu söylemini şöyle örnekler, Andre Bazin‟in İtalyan Yeni Gerçekçiliği için söylediği “Yeni Gerçekçilik, bir hümanizma biçimidir” sözü, Yeni Dalga için söylenemez. Dorsay‟a göre Yeni Dalga dünya sinemasında çok büyük etkiler bırakacak yenilikler getirmemiştir. İşlenişi itibari ile çok insancıl değerler oluşturacak güç ve yapıda olamamıştır. “Yaşam, daha önce işlenmemiş, ele

alınmamış yeni ve çarpıcı yönleri, düzeyleri ve kesitleriyle sinemaya yansımış, ancak bu kesitler yine de insan yaşamının en önemli kesitleri olmamıştır” (Coşkun, 2003:

197-198).

Yeni Dalgacılar, Yeni Gerçekçi filmlerdeki yaşamını adaletsizliği, kişiler arasındasındaki ilişki ve sevgi oluşturmanın olanaksızlığı gibi konuları anarşist havaya dönüştürerek bireyselleştirmiştir. Bireyselliği ön planda tutam akımın genel konuları yozlaşma, yabancılaşmadır. Yabancılaşma filmlerde topluma bir başkaldırı şekline dönüşerek bireyci bir sinema yaratmıştır. Sürekli bir kaçışın içerisine olan film kahramanları yalnızlığı ve topluma başkaldırı yolunu seçerek, gerçeklerden kaçmaktadır. Bu kaçış kahramanları yıkma eğilimine yönlendirmiştir. Yeni Dalga‟nın kapitalist sistemin buhranlı dönemlerine denk gelmesi tesadüf değildir (Öztürk, 1993: 232).

Her ne kadar Yeni Gerçekçilik kadar etkili olamamış olsa da Yeni Dalga sinemaya birçok yenilik kazandırmış ve Fransız Sineması için büyük bir miras yaratmıştır.

Yeni Dalgacıların eksileri artıları ne olursa olsun nihayetinde inkar edilemeyecek bir şey vardır ve yeni bir sinema anlayışını doğmasını sağlamışlardır. Kurgusal hareketlerdeki yenilikler özellikle ileri ve geri kesmelerde eksilikler yaratarak olayı izleyicinin kendi kafasında tamamlanmasını sağlıyorlardı. Öykü bütünlüğüne önem vermeyen Yeni Dalgacılar anlatmak istediklerinin anlaşılması için her türlü yolu denediler. Kurgu aşamasında bu anlaşılırlığın artması için gerektiğinde belgesel, haber filmi, ara yazı gibi birçok yönteme başvurmuşlardır. Kullandıkları

kamera hareketleri ve devinimleri ile anlatımı artırmanın yollarını denemişlerdir. Kullandıkları dekorda gerçekçiliği yakalamak için ya en doğal mekanlar ya da en gerçekçi dekorları kullanmışlardır (Makal, 1996: 111).

Her ne kadar İtalyan Yeni Gerçekçiliğinden farklı olarak değişik kurgu ve kamera hareketleri denemiş olsalar da minimal açıdan benzer yönleri vardır. Özellikle mekan ve dekor kullanımından kaçınmaları bunun yanında yıldız oyunculardan uzak durmaları da gerçeğe en yakını yakalamak için abartıdan uzak durmalarını sağlamıştır. Bu uzak durma da minimal bir uygulamayı getirmiş doğal mekanlar kullanılarak özel dekorlardan kaçınılmış ve gerçek olmayan oyuncular ile asgariye inmiş bir akımı yaratılmıştır.