• Sonuç bulunamadı

Firmalarda Meydana Gelen Hata, Hile ve Skanda lların Önlenmesinde İç Kontrol Sisteminin Önemi

Firmaların, gerek kurum içi gerekse kurum dışı finansal tablo kullanıcılarına güvenilir, anlaşılır, karşılaştırılabilir ve ihtiyaçları karşılayacak doğrultuda hazırlanmış finansal bilgileri raporlamaları gerekmektedir. Güvenilir finansal raporlama, genel kabul gömüş muhasebe ilke ve standartlarına uygun olarak düzenlenmiş ve gerçeğe uygun görünüme sahip bilgilerin yer aldığı finansal tabloları kapsamaktadır (Erkan ve Arıcı, 2010: 30). Bu özelliklere sahip finansal tablolar ise iç kontrol ve iç kontrol doğrultusunda yapılmış denetim faaliyetlerinin iş birliği ile sağlanmaktadır.

İçinde bulunduğumuz yüzyılda sürekli yeni gelişmeler ve değişimlerle karşı karşıya kalmaktayız. Yaşadığımız bu değişim ve gelişmeler beraberinde birçok karmaşık yapıyı da getirmektedir. Şüphesiz bu karmaşa ortamından en çok nasibini alan ise işletmeler olmaktadır. Hızla ilerleyen bilgi teknolojisi, sağladığı kolaylıkların yanı sıra beraberinde bilgi kirliliğinin artmasına ve bu doğrultuda güvenilir bilgilerin elde edilmesinin de zorlaşmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda, gerek sunulan bilgilerin çeşitliliğinin artması, gerekse bu bilgilerden yararlanan ilgililerin sayısında artış olması, sunulan bilgiye duyulan ihtiyaç ve güven duygusunun artmasına zemin hazırlamıştır.

Bunlara ek olarak, muhasebe politikalarındaki esneklik ve düzenlemelerdeki eksiklik ve yetersizlikler, finansal

25 YENİ DÜNYA DÜZENİNDE YÖNETİM YAKLAŞIMLARI

tabloların farklı bir şekilde hazırlanması, sunulması ve yorumlanmasına neden olmaya başlamıştır. Özellikle bazen tepe yönetim, muhasebenin yapısındaki sistemsel eksikliklerden yararlanarak, firmanın finansal açıdan olduğundan daha farklı görünmesine neden olabilmektedir. Bu durum kimi kaynaklarda, yaratıcı muhasebe uygulamaları olarak açıklansa da, özünde hile ve hatayı barındırmaktadır (Çıtak, 2009). Bu yöntem ile finansal tablolar makyajlanarak, gerçeği yansıtmayan duruma getirilmekte olup, ilgililerin firma ile ilgili yanlış yatırım kararları vermesine sebep olabilmektedir. Başlangıçta bu durum, firmanın daha fazla yatırımcı çekmesine, piyasada saygınlık kazanmasına ve bunların sonucunda hisse senetleri fiyatlarının artmasına fırsat sağlayacaktır. Ancak bu durum, kısa vadeli bir süreci kapsamakta olup, uzun vadede firma aleyhine sonuçların meydana gelmesine sebep olabilecektir.

1980'lerden sonra Avrupa ve Amerika'da yaşanan firma skandalları, yukarıda bahsettiğim durumu özetler niteliktedir. Özellikle ABD' de, (Enron, Parmalat, Wordcolm, Xerox) gibi farklı alanlarda faaliyet gösteren dünyaca tanınmış şirketler kısa sürede, durdurulamayan büyümeleri sonucu önemli bir finansal güce kavuşmuşlardır. Ancak bu durum, 2000'li yıllar sonrası patlak vermeye başlamış olup, firmaların büyüme süreci kısa sürede iflaslarıyla son bulmuştur.

Şirketlerin iflası sonrası kamuya açıklanan finansal tablolarında, özellikle şirketlerin likidite ve karlılık oranlarında makyajlama yapıldığı, bu durum sonrası şirketlerin olmayan

26

karları var gibi gösterildiği ve denetim şirketlerinin de bu duruma göz yummasıyla birlikte, gerçek olmayan kar rakamlarının ilan edildiği anlaşılmıştır. Bu durum sonrası, firmaların hisse senetleri yükseliş göstermiştir. Yatırımcılar finansal tabloların olumlu görünümü ve sürekli yükselen hisse senetleri fiyatları nedeniyle, firmanın göstermiş olduğu finansal performans sonrası yatırımcıların beklentileri daha da artmıştır. Ancak daha sonraki süreçte, finansal tablolar düzeltilerek yeniden ilan edildiğinde firmaların, karın aksine zarar ettiği hatta büyük borç yükü altında olduğu görülmüştür. Bu durum sonrası yatırımcının elinde bulunan hisse senetlerinin değerinde, kısa sürede ani düşüşler olmuş ve değersiz hale gelmiştir. Yaşanan bu iflas olayları, ABD'de muhasebe ve denetim alanında birçok değişikliğe zemin hazırlamıştır (Bayraktar, 2007: 36-44).

Gerçekleşen iflaslar sonrası, ABD'de oluşan güvensizlik ortamının giderilmesi ve firmaların uzun dönemde varlıklarını devam ettirebilmeleri için bir takım önlemler alınmıştır. Bu önlemlerden en önemlisi, Sarbanes - Oxley kanunudur. (Özkul ve Pektekin, 2009: 60). ABD’de uygulamaya geçirilen bu yasa ile, kurumsal yönetim esasında işletmelerin hedeflerine ulaşabilmesi, finansal raporlamanın güvenilirliğini sağlamak için iç kontrol sisteminin oluşturulması ve bu sistemin etkin biçimde uygulanması zorunlu kılınmış, işletme yönetimine ve bağımsız denetçilere önemli sorumluluklar verilmiştir (Alagöz, 2008: 99). Ayrıca bu kanunda, firmada meydana gelen hile,

27 YENİ DÜNYA DÜZENİNDE YÖNETİM YAKLAŞIMLARI

hata ve skandalların nedeninin firmada etkin bir iç kontrol sisteminin olmamasından kaynaklandığı vurgulanmıştır (Gönen, 2009: 193).

Firma açısından bakıldığında, etkin olarak kurulan ve faaliyet gösteren bir iç kontrol sitemi, denetim riskini azaltacak, buna paralel olarak denetçi daha az veri üzerinde çalışacaktır. Fakat iç kontrol sistemi yeterli bulunmaz ise, denetim riski daha fazla olacaktır. Bu durum ise, denetçinin çalışma alanını artıracak dolayısı ile riski azaltmak için daha fazla kanıt toplamaya çalışacaktır (Köroğlu ve Uçma, 2006).

Tablo 3.2. Etkin ve Etkin Olmayan İç Kontrol Yapısının Finansal

Tablo Denetimine Etkileri

Etkin İç Kontrol Yapısı Etkin Olmayan İç Kontrol

Yapısı

Denetim kolaylaşır ve denetim riski azalır.

Denetim süreci zorlaşır ve bunun sonucunda denetim riski artar.

Denetim süresini azalır. Denetim süresi uzar. Denetim alanı daralır. Denetim alanı genişler.

Kaynak: Haftacı, V. (2011). Muhasebe Denetimi. Kocaeli: Umuttepe

Yayınları, 2.Baskı, s.61-62.

Tablo 3.2, etkin bir iç kontrol sisteminin varlığı ve yokluğu durumunda denetim açısından firmanın karşı karşıya kaldığı durumu özetlemektedir. Firmada etkin bir iç kontrol sisteminin olması, bağımsız denetimin kalitesinin artmasına aynı

28

zamanda denetime ayrılan zamanın azalmasına neden olacaktır. Ayrıca etkin bir iç kontrol sistemi, denetim aşamasında dikkate alınmayan kayıt ve işlemlerde hata noksanlık olma ihtimalini tespit ederek, denetimin etkinliğini artıracaktır.