• Sonuç bulunamadı

FIKHU’L-VAKIANIN HÜKMÜ

Belgede Abdu l-mun im Mustafa (sayfa 167-171)

Dinin Tamamına Gereken Önemin Verilmesi

FIKHU’L-VAKIANIN HÜKMÜ

Fıkhu’l-vakıanın şer’iliği ve önemi üzerinde durduktan sonra, geriye bunu tahsil etmenin vacip olan işlerden mi, yoksa mendub olan işlerden mi olduğunu açıklamak kalmaktadır.

Bu konuda şunları söyleyebiliriz: Vakıayı kavramak için gerekli olan ilmin tahsili kısımlara ayrılır. Vacip olan, mendub olan ve mübah olan kısımları olduğu gibi, günah ve haram olan kısımları da vardır.

1- Tahsil Edilmesi Vacip Olan Kısım: Bu kısım, aki-de ile ilgili olan herşeyi kapsar. Tahsil edilmesi, akiaki-de ve Tev-hid’in selameti için gereklidir. İnsanlar arasında yayılmış olan modern şirk türleri ve günümüzde Allahu Teala dışında kendisine ibadet edilen sözde ilahların öğrenilmesi ve bunların hakikatleri-nin bilinmesi bu kabildendir. İlmin bu türünün tahsili, Müslüman-ların tamamı üzerine vaciptir. Çünkü bu ilmin tahsil edilmemesi halinde, Allahu Teala’nın bağışlamayacağı büyük şirke düşülebilir ve kişi bunun farkında bile olmayabilir. Veya dostluğu ve yardımı hak eden bir Müslümana dostlukta ve yardımda bulunulduğu zannı ile tağuta dostlukta ve yardımda bulunulabilir. Şüphesiz ki bu tehlikenin giderilmesi vaciptir. Bunun giderilmesi ise, Allahu Teala dışında kendisine ibadette bulunulan tağutların ve onların şirk ve küfür kanatlarının hakikatlerinin bilinmesi ile mümkün olur. Kişi tağut hakkında cahil olduğu halde, tağutu inkar görevini nasıl yerine getirebilir ki?.. Vacibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir. İlmin bu türü, Allahu Teala’nın şu sözlerinde belirtilen ilmin kapsamına dahildir: “Bil ki, Allah’tan başka ilah yoktur.”1 “Andolsun ki biz, ‘Allah’a kulluk edin ve ‘tağut’tan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber

1 47 Muhammed/19

168

www.islamibelgeler.com

derdik.”1 Tağuttan kaçınmak, ancak onu bilmek ve özelliklerini ve çeşitlerini kavramak ile gerçekleşir.

İlmin bu yönünün ihmal edilmesinin bir sonucu olarak, Müslümanlardan bir çoğu, farkında bile olmadan şirke düşmekte-dir. Bu kimseler, kendilerinin doğru bir akide üzerinde olduklarını ve şirkten en ufak bir ayrıntının dahi Tevhid’lerine karışmadığını zannetmektedirler. Bunun da ötesinde, kendilerinin Taifetu’l-Mansura olduğunu söylemekten de geri durmazlar.

Bu söylediklerimizin en büyük delili, Müslümanların önde gelenleri olarak kabul edilen bazı kişilerin, halkın Allahu Teala ile birlikte başka ilahlar da edinmesi anlayışı üzere kurulmuş olan, kanun belirleme ve buna benzer en özel uluhiyyet hususiyetleri konusunda Allahu Teala’ya denkler koşmayı içeren demokrasi çağrısında bulunmasıdır.2

Aynı kişiler daha önceleri ise, sosyalizmin, laik kavmiyetçi-liğin, putperest milliyetçiliğin ve Allahu Teala dışında kendisine ibadet edilen diğer bir çok putun davetçiliğini yaptılar. Günümüz-de dahi buna çağıran, dostluk ve düşmanlığı bu temel üzerine kuran, insanlar arasında bunun yayılmasına çalışan nice insanlar bulunmaktadır… Bu tür kişiler, bütün bu yaptıklarına rağmen hala kendilerini Müslümanlardan saymakta ve iyi işler yaptıklarını zannetmektedirler.

“Vacibin ancak kendisiyle tamamlandığı şey de vaciptir”

kaidesi gereği, bilinmesi, bir vacibin yerine getirilmesine sebep niteliğinde olan şeyin öğrenilmesi de vaciptir ve bu kısma dahil-dir. Misal olarak Müslümanların birbirlerine yardımda bulunmala-rı ve değerlerine yapılan saldıbulunmala-rılara karşı birbirlerini savunmalabulunmala-rı

1 16 Nahl/36

2 “Hukmü’l-İslam fi’d-Demokratiyye ve’t-Teaddudiyye el-Hızbiyye” isimli kitabımıza bakınız. O kitabımızda, demokrasi adındaki bu yeni dinin kanun koyma düzeni ve akidevi sapkınlıklarının ayrıntılarını ele aldık.

169

www.islamibelgeler.com

vaciptir. Ancak bu vacibin yerine getirilmesi, Müslümanlar üzerin-de dönen oyunların, yapılan zulüm ve katliamların bilinmesi ile mümkündür. Dolayısıyla bu bilgi, bir vacibin yerine getirilmesine sebep niteliğindedir.

Sünnette ise Rasulullah’tan Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu rivayetler bulunmaktadır: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez ve düşman karşısında onu yalnız bırakmaz.”1 Yani, onu savunmaya ve yardımda bulunmaya koşabilecek güce sahip olduğu halde, onu zulme, işkenceye ve yokluğa terketmez..!

Enes’ten Radıyallahu Anhu şöyle rivayet edilmektedir:

“Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: ‘Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et.’ Bunun üzerine ‘Maz-lumsa yardım ederim, ama zalime nasıl yardım ederim?’ diye soruldu. Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi:

‘Onu zulümden alıkoyarsın, bu da ona yardımdır.”2

“Kim kardeşinin ırzını müdafaa ederse, kıyamet günü Al-lah, onun yüzünden ateşi çevirir.”3

“Kim bir mü’mini bir münafığa karşı himaye ederse, Allah da onun için, kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir.”4

“Mü’min mü’minin aynasıdır, mü’min mü’minin kardeşi-dir. Onun kaybından5 kaçar ve onu arkasından6 kuşatır.”7

“Kim, bir Müslümanı ırzı ve değerleri çiğnenen bir yerde yardımsız bırakırsa, Allah da onu öyle bir durumda yardımsız

1 Müttefekun Aleyhi

2 Müttefekun Aleyhi

3 Ahmed ve Tirmizi rivayet etmiştir. Sahihu’l-Cami: 6262.

4 Sahih-u Sünen-i Ebi Davud: 4086.

5 Yani, kardeşinin rızık sebebine engel olmaktan uzak durur.

6 Yani, yokluğunda, onun ailesini, kendisini ve malını korur.

7 Sahih-u Sünen-i Ebi Davud: 4110.

170

www.islamibelgeler.com

bırakır. Kim, bir Müslümana ırzı ve değerleri çiğnenen bir yerde yardımda bulunursa, Allah da ona öyle bir durumda yardım eder.”1 Müslümanın, kardeşine yardım etmesinin ve onun değer-lerini korumasının vacip olduğuna delalet eden buna benzer bir çok delil bulunmaktadır.

Kendimize sormamız gereken soru şudur: Müslümanların vakıalarından ve onlara karşı girişilen zulümden habersiz olmamız ve Müslümanların haberleri ve durumlarını öğrenmenin boşa vakit geçirmek olduğunu düşünmemiz halinde, vacip olan, Müslümanın Müslümana yardım emrini nasıl yerine getirebiliriz..?

Vakıayı kavramanın vacip olan kısmına giren bu bölüm ile ilgili bir çok mesele vardır. Bunlardan bazıları ümmetin tamamı-nın üzerine vacip iken, bazıları ümmetin içerisinden sadece bir kısmın üzerine vaciptir. Bazıları ise ümmetin tamamı üzerine vacip olmakla birlikte, ümmet içerisinden bir topluluğun bu vacibi yerine getirmesi halinde diğer Müslümanların üzerinden düşer.

Ayrıntılı bir şekilde bu ayrıma giren bütün türleri incelemek ister-sek, konumuz olan, “Taifetu’l-Mansura’nın özellikleri” bahsinin dışına çıkmış oluruz.

2- Tahsil Edilmesi Mendup Olan Kısım: Askeri, ikti-sadi, sanayi ve buna benzer bir takım dünyevi faydaları içeren ilimler konusunda ümmet içerisinde yeterliliğin sağlanmasından sonra bu ilimler ile uğraşılması mendub hükmünde olur. Ancak bu konuda yeterlilik sağlanamaz ise, bu ilimlerin tahsil edilmesi vacip hükmünde olur. Allahu Teala en doğrusunu bilir...

1 Ahmed ve Ebu Davud rivayet etmişlerdir. Sahihu’l-Cami: 5690.

171

www.islamibelgeler.com

3- Tahsil Edilmesi Günah ve Haram Olan Kısım:

Bizzat haram türünden olan veya harama ya da günaha sebep olan ve iyiliği engelleyen bütün işler bu kısma dahildir. Bunlar, bu konuda sınırlandırılamayacak kadar çoktur… Özellikle günümüz-de, kişiyi Allahu Teala’dan ve dininden uzaklaştıran şeytanın oyun ve araçları artmıştır… Bu işlerin kötülüklerini ortaya çıkarma ve ümmeti sakındırma gibi bir niyeti ve durumu olmayan kişinin, bu işler ile uğraşmasının günah olduğu ve bu sebeple kendisinin büyük bir tehlikeye düştüğü konusunda şüphe yoktur. Kişinin, kötülüklerini ortaya çıkarmak ve ümmeti sakındırmak maksadı ile şeriatın izin verdiği ölçüde bu tür işleri tanıması ise günah değildir, aksine övülen ameller arasındadır.

4- Tahsil Edilmesi Mübah Olan Kısım: Yukarıda an-latılanların dışında kalan ve vacip, mendup veya haram hükmün-de olmayan her şey bu kısma dahildir.

Belgede Abdu l-mun im Mustafa (sayfa 167-171)