• Sonuç bulunamadı

ALTINCI ÖZELLİK İlim

Belgede Abdu l-mun im Mustafa (sayfa 190-194)

Taifetu’l-Mansura’nın en önemli özelliklerinden birisi de

“İlim”dir. Onlar, din ve dünya işlerinde alimdirler. Çünkü yukarı-da anılan diğer sıfatlara sahip olan kimselerin alim olması gere-kir… Bu, Taifetu’l-Mansura’nın bütün fertlerinin alim olması, ilim ve ilmin tahsili ile meşhur olması ve her bir ferdin, ilim ve ilmin tahsili konusunda eşit seviyede olması manasında değildir. Olma-sı gereken şey; onların, ilmiyle amel eden rabbani alimlerden saflarını ayırmamalarıdır. Zira, iyiliği emir ve kötülüğü yasaklama, Allah yolunda cihad, dinin açığa çıkması ve üstün olması, bid’at değil ittiba ehlinden olmak gibi görevlerin yürütülmesi, ilmiyle amel eden alimler veya en azından, amacı gerçekleştirebilecek kadar şer’i ilme sahip olan kişiler ile mümkün olur. Bir şeyin cahili, o şeyi kaybeden gibidir ve dolayısıyla da o şeyi bir başka-sına vermesinin imkanı yoktur.

Allahu Teala şöyle buyurur: “Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir ümmet (topluluk) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.”1

Dahhak, “Ümmet” kelimesinin tefsirinde şöyle der: “On-lar, sahabenin ve ravilerin önde gelenleri, yani mücahidler ve alimlerdir.”2

Kurtubi, şöyle der: “Bunun anlamı, bütün insanların alim olması değil, yöneticilerin alim olmasının gerektiğidir.”3

Yine Allahu Teala şöyle buyurur: “Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde

1 3 Al-i İmran/104

2 Tefsir-u İbn-i Kesir: 1/398.

3 Tefsir-u İbn-i Kesir: 4/165.

191

www.islamibelgeler.com

lar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşek-lik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever.”1 Bu, Taifetu’l-Mansura’nın özelliğidir. Hasan şöyle der:

Ayette geçen “Ribbiyyun” dan kasıt, sabırlı alimlerdir.”2

Dolayısıyla bu, Taifetu’l-Mansura’nın fertlerinin tamamı alim olmasa da, saflarında ilmi ile amel eden alimlerin mutlaka bulunmasının gerektiğine delalet etmektedir.

İbn-i Teymiyye Rahimehullah şöyle der: “Vacip olan dave-tin gereklerinin ve buna benzer diğer yükümlülüklerinin yerine getirilebilmesi için bir takım şartlara uyulması gerekir. Şu hadiste belirtildiği gibi: “İyiliği emreden ve kötülüğü yasaklayan kimsenin, emrettiği ve yasakladığı şeyde fakih; emrettiği ve yasakladığı şeyde samimi, emrettiği ve yasakladığı şeyde sabırlı olması gere-kir.”

Fıkıh, emretmeden önce iyiliği bilmek ve yasaklamadan önce kötülüğü reddetmek için; samimiyet, emretme ve yasaklama esnasında amaca en kısa yoldan ulaşmak için ve sabır ise, iyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama görevi yerine getirildikten sonra gelen eziyetlere tahammül edebilmek için gereklidir. Zira kişinin maruz kaldığı eziyetlerin çoğu bu görevi yerine getirmesi sebebiy-le meydana gelir.”3

Taifetu’l-Mansura’nın bu özelliğini açıklamaktan kastımız, okuyucunun ilim ve ilim tahsili konusunda ve özellikle de ilmin en iyi ve en şerefli kısmı olan “La İlahe İllallah” Tevhidi’nin şehadeti, bu şehadetin gerektirdikleri ve bu şehadeti bozan haller ile ilgili ilme Taifetu’l-Mansura’nın vermiş olduğu önemi kavramasıdır.

Zira ilmin bu kısmı, ilk olarak öğrenilmesi ve ilk olarak da öğretil-mesi gereken kısımdır.

1 3 Al-i İmran/146

2 Tefsiru’l-Kurtubi: 4/230.

3 İbn-i Teymiyye, Mecmuu’l-Fetava: 15/167.

192

www.islamibelgeler.com

Allahu Teala şöyle buyurur: “Bil ki, Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur.”1 “La İlahe İllallah” ilminin tahsili ise, onun anlamını kavramak ve bununla birlikte onun gerektirdikleri ve onu bozan halleri de bilmek ile olur. Allahu Teala şöyle buyurur: “Andolsun ki biz, ‘Allah’a kulluk edin ve ‘tağut’tan sakının’ diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.”2 “O halde kim

‘tağut’u inkar edip Allah’a iman ederse, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir.”3

Sahih-i Müslim’de, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kim Allahu Teala’yı birler ve onun dışında ibadet edilenleri inkar ederse, malı ve kanı haram olur; hesabı ise Allah’a kalmıştır.” Diğer bir rivayette ise şöyle geçer: “Kim La İlahe İllallah der ve Allahu Teala’dan başka ibadet edilen şeyleri red ederse, malını ve canını korumuş olur. Ancak İslam’ın hakkı müstesna. Hesabı ise Allah’a aittir.” Hadisten anlaşılmaktadır ki, Allahu Teala’yı birlemesine veya “La İlahe İllallah” demesine rağmen, Allahu Teala’nın dışında kendisine ibadet edilen her şeyi inkar etmediği sürece kişinin mal ve kan dokunulmazlığı geçerli sayılmaz. 4

1 47 Muhammed/19

2 16 Nahl/36

3 2 Bakara/256

4 Bu, “La İlahe İllallah” sözüyle İslam’a girilmediği ve bu sözün gereklerini ve şartlarını yerine getirmedikçe şehadetin fayda vermeyeceği anlamına gelmez. Dil ile Tevhid’i ikrar etmek, kişiyi İslam’a sokar, ona fayda verir ve değerlerini koruma altına alır… Ancak bu kelimeyi söylemesine rağmen, bu kelimeyi bozan durumlardan herhangi birini izhar eder ve şer’i muteber bir özre de sahip olmazsa, mücerred olarak bu kelimeyi ikrar etmesi ona fayda vermez ve değerle-rini de koruma altına almaz. Kişi, İslam dairesinden çıkışına sebep olan durumu idrak eder, bunu terkeder ve bundan tevbe ederse, yeniden İslam dairesine girer ve bu kelime ona fayda verir. “Tekfirin Kuralları” ve “La İlahe İllallah’ın Şartları”

isimli kitaplarımızda bu konuyu inceledik ve delillerini aktardık.

193

www.islamibelgeler.com

Bu yüce ilmin üstünlüğünün delillerinden biri de, Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, Muaz’ı Radıyallahu Anhu Yemen’e gönderdiği sırada söylediği şu sözleridir: “Sen, ehl-i kitap olan bir kavme gidiyorsun. Onları ilk olarak çağıracağın şey, Allah’a ibadet (başka bir rivayette ise Allah’tan başka ilah olma-dığına şehadet) etmek olsun. Bu meselede onlar sana itaat eder-lerse, onlara Allah’ın, her gece ve gündüzde beş vakit namazı farz kıldığını haber ver...”

Cündeb bin Abdullah’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

“Biz erginlik çağına yaklaşmış bir grup genç, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraberdik. Kur’an’ı öğrenmezden önce imanı öğrendik. Sonra da Kur’an’ı öğrendik. Kur’an sayesinde imanımız arttı.”1

Buradan, bu yüce ilmi öğrenmekten geri duran ve önce-likler arasında en sonuncu sıraya bırakan kişilerin düştükleri hataları anlaşılmaktadır. Bu hata onları, sahabe ve tabiinin imanı gibi bir imana sahip olmak için çalışmak yerine, acizlerin imanı üzere kalmaya sevkeder.

İyiliği emretme ve kötülüğü yasaklama ve Allah yolunda cihad görevleri de, ilme ve ilmin tahsil edilmesine önem vermeyi gerektirmektedir. Zira ancak bu şekilde yükümlülükler ve şer’i vacipler en iyi bir şekilde ve tam olarak yerine getirilebilir.

SÖZÜN ÖZÜ

İlim ve özellikle de Tevhid ilmi, Taifetu’l-Mansura’nın özelliklerindendir. Bu taifenin fertlerinden bazılarının, dinin bazı meseleleri hakkında cahil olması ihtimali bulunsa da; Tevhid, Tevhid’in gerektirdikleri ve Tevhid’i bozan durumlar konusunda onlardan birinin bile cahil olması düşünülemez...

1 Sahihu Sünen-i İbn-i Mace: 170.

194

www.islamibelgeler.com

YEDİNCİ ÖZELLİK

Belgede Abdu l-mun im Mustafa (sayfa 190-194)