• Sonuç bulunamadı

FİRAVUNUN ÖFKESİ

Belgede Kur'ân-ı Kerim'e göre öfke (sayfa 180-186)

C. YÖNTEM

2.9 FİRAVUNUN ÖFKESİ

Bu başlık altında beş grup ayet-i kerimeyi incelemeye çalışacağız. Bunlardan birincisi Firavun’un aşırı kibri ve öfkesi sebebiyle doğru çıkarımlarda bulunamadığını göstermektedir. Ayet-i kerime şöyledir: “Ve ona en büyük mucizeyi gösterdi. (O ise) hemen yalanladı ve isyan

1148 ed-Duhâ 93/9–10.

1149

İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 1985, XV, 8502. 1150 Kurtubî, el-Câmiu li Ahkâmi’l-Kur’ân, 2001, XIX, 180–181.

etti. Sonra (inkâr için) olanca çabasını göstererek sırtını döndü. Derhal (adamlarını) topladı ve (onlara) bağırdı: ─ ‘Sizin en yüce rabbiniz benim.’ dedi.”1151

Bu ayet-i kerimede Firavunun aşırı derecede öfkelenmesi sonucunda ne dediğini bilemez hale geldiğini görebilmekteyiz. Kâdî (415/1025) Firavun’un ne dediğini bilmez hale gelişi hakkında şu açıklamayı yapmaktadır: “Musa’nın (a.s) asasının yılana dönüşmesiyle büyük bir yenilgiye uğrayan Firavun’un “Ben sizin en yüce rabbinizim” demesi uygun düşmez. Çünkü onun bu yenilgiden sonra aciz olduğu ve zillet içinde kaldığı görülmüştür.1152

Rabb olmuş olsaydı bu yenilgiye ne kendisi ne de adamları uğrardı.

İnceleyeceğimiz ikinci, üçüncü ve dördüncü grup ayetler sihirbazların Musa’nın (a.s) mucizelerini gördükten sonra iman etmeleri üzerine Firavun’un tepkilerini bize aktarmaktadır. “Firavun, (kızgınlık içinde) dedi ki: ─ ‘Ben size izin vermeden ona iman ettiniz ha!

Demek ki size sihri öğreten büyüğünüzmüş o! Ama şimdi (size yapacağımı görecek ve) bileceksiniz: And olsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi astıracağım!’”1153

“(Firavun) Şöyle dedi : ─ ‘Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi! Hakikat

şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.’”1154

─ “‘Mutlaka ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi

asacağım!’ Onlar da : ─ ‘Biz zaten Rabbimize döneceğiz.’ dediler. ─ ‘Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden intikam alıyorsun. Ey Rabbimiz! Bize bol bol sabır ver, Müslüman olarak canımızı al.’ dediler.”1155

Firavun, sihirbazlar Musa (a.s) ile karşılaşmaya çıkmadan önce sihirbazların Musa’yı (a.s) yeneceğini düşünüyordu. Çünkü Musa (a.s) karşılaşma yeri ve zamanını bayram günü, kuşluk vakti, meydan olarak belirlediğinde buna itiraz etmemişti. Eğer yenileceklerini düşünseydi bu zaman ve mekânı kabul etmezdi. Ayrıca sihirbazlar karşılaşmadan önce yendikleri takdirde ücret istemişlerdi, o da ücret vereceğini söylemişti. Sihirbazlar da kendilerine güveniyor karşılaşmayı kazanacaklarına inanıyorlardı ki karşılaşmaya çıkmadan önce “Firavun'un kudreti hakkı için elbette bizler galip geleceğiz.” demişlerdi.1156

Ancak iş onların düşündüğü gibi olmadı. Musa’nın (a.s) getirmiş olduğu mucize sihirbazların sihrini

1151 en-Nâziât 79/20–24. 1152

Aktaran: er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr, 1998, XXII, 476. 1153 eş-Şuarâ 26/49.

1154 Tâhâ 20/71. 1155

el-A’râf 7/124–126.

bozunca sihirbazlar anladılar ki Musa (a.s) büyü yapmıyor. Onun getirdiği hak ve gerçektir. Bunun üzerine hemen iman edip Allah’a (c.c) secde ettiler. Bu olaylar karşısında büyük bir şok geçiren Firavun öfkeyle sihirbazlara “Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle

mi?” dedi. Bu cümlede bir azarlama üslubu vardır.1157 Ardından da sihirbazları suçlayarak “Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur.” demiştir. Bununla da yetinmemiş sihirbazları imanlarından döndürebilmek için öfkeyle büyük bir tehditte bulunmuştur. “Şimdi elleriniz ile

ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece, hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.”

demiştir.

Bütün bu davranışlar, bu derece şiddetli olmasa da istediği gerçekleşmediği zaman öfkelenmiş bir insanda, gözlenebilecek şeylerdir. Müfessirlerden bir kısmı bu davranış ve tehditlerin düşünülerek, planlanarak yapılan işler olduğunu söylerken1158

bir kısım müfessirler de bunların muhakeme gücünü yitirmiş kimselerin davranışı olduğunu söylemişlerdir. Mesela İbn-i Kesîr (774/1373) Musa’nın (a.s) sihirbazlardan bir şey öğrenmesinin, sihirbazlarla neredeyse hiç bir araya gelmediğinden, mümkün olmadığını belirterek akıllı kimsenin böyle bir iddiada bulunmayacağını söylemiştir.1159

Seyyid Kutub da sarayda büyüyen Musa’nın (a.s) eğitimiyle uğraşanlar arasında bu sihirbazlardan bir kısmının bulunması ya da mabetlerde onlarla karşılaşmasının söz konusu olabileceğini ancak olayların ters yüz edilerek “Musa (a.s) sizin öğrencinizdir, sizden öğrenmiştir.” denileceği yerde “Musa (a.s) sizin büyüğünüzdür.” denmesinin şaşırtıcı olduğunu belirtmektedir.1160

Firavun'un bu azarlama, suçlama ve tehditleri karşısında sihirbazlar bir gerçeği dile getirerek ─ “Sen sadece Rabbimizin ayetleri bize geldiğinde onlara inandığımız için bizden

intikam alıyorsun.” demişlerdir.

Firavun’u bu kadar öfkelendiren ve intikam almaya yönelten şey, “Sihirleriyle sizi

yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdırlar.”

cümlesiyle Firavun’un danışmanları1161, Firavun’un kendisi1162

ve sihirbazlar1163 tarafından dile getirilen iktidarı kaybetme korkusu ve sihirbazların Allah’a (c.c) iman etmiş olmalarıdır.

1157 Zuhaylî, Tefsîru’l-Münîr, 2005, V, 42. 1158 er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr, 1998, XVII, 324–325. 1159

İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 1985, XI, 6065. 1160 Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, 1991, VIII, 402–403. 1161 el-A’râf 7/110.

1162

eş-Şuarâ 26/35. 1163 Tâhâ 20/63.

Oysa Allah’a (c.c) iman etmek azarlanmayı, suçlanmayı ve tehdit edilmeyi gerektirecek bir şey değil, tam aksine tebrik ve takdir edilmeyi gerektiren bir fazilettir.1164

Ama tacının ve tahtının tehlikede olduğunu zannedenler iman edenlere, vicdanları sızlamadan, öfke ve katı yüreklilikle korkunç zulümler ederler.1165

Nitekim sihirbazların Allah’ın (c.c) ayetlerine inanmaları, karşılaşmayı kazandıkları takdirde kendilerine ödül verecek olan Firavun’da kin, nefret ve düşmanlık duyguları oluşturmuştur. O bu duyguların etkisinde kalarak sihirbazların el ve ayaklarını çaprazlama keseceğini bununla da yetinmeyip onları hurma dallarına asacağını söylemiştir.

Sihirbazların “Bizden intikam alıyorsun.” diyerek muzari (geniş zaman) kalıbı kullanmaları inanmayanların sadece Firavun’un döneminde değil her dönem ve çağda intikam almaya devam edeceklerine işaret eder.1166

İnceleyeceğimiz beşinci gruptaki ayet-i kerimede Firavun’un İsrail oğullarına öfkesi anlatılmaktadır. Ayet-i kerime şöyledir: “(Böyle iken) kesinlikle bizi öfkelendirmişlerdir.”1167

Musa (a.s) Allah’ın (c.c) emri üzerine bir gece vakti kavmiyle birlikte Firavun’un bulunduğu şehirden çıkmıştır. Firavun ve kavmi sabah olduğunda, İsrail oğullarını oturdukları mahallede bulamayınca öfkelenerek ordu toplamak amacıyla diğer şehirlere temsilciler göndermiş, tellallar çağırtmışlardır. Tellallar halka yaptıkları duyuruda: “Şüphesiz ki İsrail oğulları, döküntü azınlıklardır. Her zaman onlardan bizi öfkelendirecek davranışlar meydana gelmektedir. Doğrusu biz, topluca tedbirli olmalıyız.” demişlerdir.1168

Ayet-i kerimeler şöyledir: “Firavun ise onları takip etmek gayesiyle, bütün şehirlere asker toplamak üzere

görevliler çıkardı. ‘Esasen bunlar çok küçük, sefil bir gruptur. Fakat bize karşı kızgın olup diş bilemektedirler. Biz de elbette uyanık, tedbirli bir topluluğuz’ diyordu.”1169

Firavun’un ordu toplamak için kullandığı üç argümandan birisi İsrail oğullarının onları öfkelendirmesidir. Müfessirler Firavun’un “Bizi öfkelendirmişlerdir.” demesinin dört nedeni olabileceğini söylemişlerdir. Bunlardan birincisi İsrail oğullarının şehirden ayrılmadan önce Mısırlılardan ödünç aldıkları takıları da yanlarında götürmeleridir. İkincisi İsrail oğullarının kölelikten kurtularak özgür olmalarıdır. Nitekim daha önce Musa (a.s) Firavun’dan İsrail oğullarını kendisiyle göndermesini istemişti.1170

Ancak İsrail oğullarının şehirden ayrılması büyük bir işgücü kaybına neden olacağından teklifi kabul edilmemiştir. Üçüncüsü İsrail

1164 Yazır, Hak Dîni Kur’ân Dili, ts., IV, 30. 1165 Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, 1991, VIII, 402–403. 1166

Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’ân Tefsiri, 2001, VII, 263-264. 1167 eş-Şuarâ 26/55.

1168 İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 1985, XI, 6067; Zuhaylî, Tefsîru’l-Münîr, 2005, X, 143. 1169

eş-Şuarâ 26/53-56 1170 eş-Şuarâ 26/17.

oğullarının Firavun’un kavmine din konusunda uymamaları ve onlara başkaldırmalarıdır. Dördüncüsü İsrail oğullarının Firavun’u ilah edinmemeleridir. Nitekim Firavun, sihirbazların da kendisini ilah kabul etmemesini kabullenememiştir.1171

İsrail oğullarının izin almaksızın çıkıp gittiklerinden ötürü de bu sözü söylemiş olabileceği ileri sürülmüştür.1172

Kur’ân-ı Kerîm’de öfke; Allah’ın (c.c) öfkesi, insanların öfkesi, meleklerin öfkesi, cehennemin ve kâinattaki diğer varlıkların öfkesi olarak dört grupta yer almaktadır. Allah’ın (c.c) öfkesinden bahsedilmesinin sebebi insanları Allah’ın (c.c) sevmediği ve insanlara zararlı olan tutum, davranış ve inançlardan uzaklaştırarak onları cenneti hak edecek insanlar haline getirmektir. Çünkü cenneti hak edemeyenler cehennemde kalacaklardır. Bu yüzden insanlar Allah’ın (c.c) azabını ve gazabını gerektirecek davranışlardan ve inançlardan uzak durmalıdırlar. Allah’ın (c.c) öfkesi O’nun adaletinin ve mazlum konumunda olan kullarına rahmetinin bir gereğidir. O kullarına hiçbir zaman zulmetmez.

Allah’ın (c.c) öfkesinden uzak durmak insanlara hem bu dünyada hem öbür dünyada menfaat sağlar. Tüm bunlara rağmen Allah’ın (c.c) azabı ve öfkesini gerektirecek bir iş yapan insana azap ve öfke bu dünyada gelebileceği gibi öbür dünyada da gelebilir. Eğer insan çok büyük bir suç işlemişse iki dünyada da Allah’ın (c.c) azabı ve öfkesiyle karşılaşabilir.

İnsanlar pek çok sebepten dolayı öfkelenebilmektedirler. Hz. Musa ve Hz. Yunus’un öfkesi Allah (c.c) içindir ve onlar küfre ve küfürde kalmakta ısrar edenlere öfkelenmişlerdir. Bahçe sahipleri, kendisine ganimetten pay verilmeyen kişi ve Firavun; sahip oldukları mal, mülk ve makamlarını kaybetmek endişesiyle öfkelenmişlerdir. Kâfirlerin mü’minlere öfkesi ise kendisi gibi düşünmeyen, yaşam şeklinin yanlışlığını ortaya koyan, çıkarlarına ters düşenlere karşı insanın öfke duymasıdır. İnsan cehennemdeki kâfirler gibi yapmış olduğu hatalardan dolayı kendine de öfkelenebilmektedir. Bazen insanlar öfke gerektirmeyen durumlara da öfkelenebilmektedirler. Mesela kız çocuğuna sahip olmak öfkelenilecek bir durum değilken yanlış düşünce ve gelenekler sebebiyle öfkelenilecek bir durum haline gelebilmiştir.

Meleklerin, cehennemin ve kâinattaki diğer varlıkların öfkelenmesinin sebebi küfür inancı ve bu inançta kalmakta ısrar etmektir. Onların öfkesi Allah (c.c) içindir ve onlar Allah’a (c.c) yakışmayan sıfatların Allah’a izafe edilmesine tahammül edememektedirler. Müslümanlar da peygamberler, melekler, cehennem ve kâinattaki diğer varlıklar gibi Allah (c.c) için öfkelenmelidir. Allah’ın (c.c) gazabından yani yasakladığı şeylerden de uzak durmalıdır. Çünkü Allah (c.c), insanın yararına olan hiç bir şeyi yasaklamamıştır. Bu yüzden

1171

er-Râzî, Tefsîr-i Kebîr, 1998, XVII, 328.

insanın yararına olan işler Allah’ın (c.c) azabını ve öfkesini gerektirmez. Allah’ın (c.c) azabını ve öfkesini gerektiren şeyler Allah’a iftira etmek (şirk), adam öldürmek, içki içmek, kumar oynamak, zina iftirasında bulunmak gibi insanın kendine ya da diğer insanlara zararlı olan davranışlardır. Müslüman bu zararlı işlerden hem uzak durmalı hem de bu zararlı işlerin yapılıyor olmasına öfkelenmelidir.

KUR’ÂN’A GÖRE ÖFKENİN YÖNETİMİ

Belgede Kur'ân-ı Kerim'e göre öfke (sayfa 180-186)