• Sonuç bulunamadı

Farklı Kültürlerde Simgesel Motifler ve Simge/Sembol

Bu bölümde tarihe ışık tutan bazı boy, soy, topluluk ve devletlerin yazı, sanat, din, astroloji, tarih, mitoloji ve diğer farklı alanlarda anlamlar yükledikleri ya da yaşam alanlarında kullandıkları simgeler ve semboller hakkında bilgiler vermeye çalışacağız. Bu anlamda ön planda değerlendireceğimiz Orhun, Hitit, Mısır, Selçuklu vb. devletler/kavimler hakkında yaptığımız araştırmalarla tezimizin bu başlığına yön vermeye çalışacağız.

Simgeler, semboller ve motifler, insanlık tarihinin sosyal, kültürel, dini, mitolojik ve felsefi yanlarıyla toplumların yaşantı biçimlerini belgeler. Diğer taraftan geçmişten günümüze gelen anlamları değişse de, plastik sanatlar açısından ayırıcı

yönleri kültürel oluşumu ortaya koyması bakımından önemlidir. Bir kültürün nasıl ortaya çıktığı, nasıl yaşadığı konularında, o toplumun sanat eserlerine yani simge ve sembollerine bakmamız bile bize aydınlatıcı bilgi vereceği kanısındayız. Simgeler ve semboller farklı kültürlerde farklı anlamlar ifade edebileceği gibi kökleri yakın olan toplumlarda benzer anlamlarda da kullanıldığını görmekteyiz.

Eski toplumlarda, sıkıntılarını, sevinçlerini ve düşüncelerini sembollerle karşısındaki insana anlatmaya çalışıyordu. İlerleyen zamanlarda insanoğlu “sesi” anlamlandırdı ve doğa seslerini taklit etmeyi, ona karşı uzuvlarını kullanabilmeyi öğrendi. Sesle birlikte konuşmayı da öğrenen insanlar, iletişimi sesle kurarak hızla gelişmeye başladı. Hızla gelişen dünyalarında sembolik resimler (Şekil 2) artık yerini yazı diline bıraktı. Eski toplumlar tarafından yapılan “ilk yazıları mezar taşlarında, tapınakların duvarlarında yer alan simgesel motifler, insanlar için ve insanlar hakkında resimlerle yazılmış birer hikâye” olarak tarih sahnesinde yerini almış oldu (İlin ve Segal, 1995: 77).

Şekil-2: Çamak Bölgesinde Bulunmuş Bir Mezar Taşı ve Üzerindeki Simge ve Semboller

Kaynak: Karamağaralı, 1972: 28.

Türklerin kahramanlık destanlarında Şamanların hayvan biçimlerine geçtikleri sıkça görülmektedir. Orta Asya’da şaman kültü, totem ve astrolojiden ilham alarak işlenen simgesel figürler Şekil 3-4) daima sembolik gayelerle ortaya çıkmıştır. Bozkır

kültürüne sahip insanın hayvana metaformoz arzusu kendini takip eden düşmandan saklanma ihtiyacından doğmuştur. Şaman, kendine has bir mantık düzenindeki sihir ve tılsımın bütün güçlerinin her derde deva olduğuna inanırdı. (Yılmaz, 1999: 17).

Şekil-3: Koyun Heykeli Şeklinde Mezar Taşı

Kaynak: Karamağaralı, 1972: 288.

Şekil-4: Bayankongor Eyaletinden Bir Kaya Resminde (M.Ö. 2.-1. Y.Y.) Kurtların Geyik Avı

Hititlerin en önemli seramikleri arasında yer alan bazı damga mühürlerde simge ve sembolün kullanıldığını görmekteyiz. En yaygın olarak kullandıkları yazılarını seramik tabletler üzerine simgeler ve sembollerle yapmışlardır. Bu seramik tabletler yazılı birer belge niteliği taşımasının yanında simgesel motifler açısından önem arz etmektedir. İstanbul Arkeoloji Müzesinde Hitit devrine ait tabletler sergilenmektedir. Hititler alış-verişte akılda zor tutulacak olan borç ve alacaklarını, hangi tür hayvan ya da ne kadar tohum verdiğinin hesabını bilme zorunluğunun yanında, sadece kendilerinin değil aynı zamanda okuyanında anlayacağı kayıtlar tutmaları gerektiğini anlamışlar (Uysal, 1991: 12), kil tabletlerin üzerlerine kazıdıkları bu yazıları herkesin anlayacağı şekillerden oluşturmuşlardır.

Kuş motiflerinin Anadolu sembolizm sanatında özel bir yeri bulunmaktadır. Uğursuz sayılan baykuş, karga ve uğurlu sayılan güvercin, bülbül, kumru gibi kuşlar bu simgesel motifler dünyasında yer almaktadır. Mutluluk, sevgi, sevinç, özlem, haber beklentisi bazen de kadınla özdeşleşen kuşlar, kutsal ve gök tanrıların yönetimdedir. Kuşlar ayrıca kudret ve kuvveti de simgelemektedir. Çok tanrılı dinlerde kartal, ağaçkakan, kertenkele, yılan gibi canlılara insanları kurtaran, ateşi yeryüzüne indiren kutsal hayvanlar (Şekil 5-6) olarak bakılmaktadır (Erberk, 2002: 190).

Şekil-5: Çift Başlı Kartal, Turkuaz Sırlı, Artuklu Sarayı, Diyarbakır Müzesi

Şekil-6: Sıraltı Tekniğinde Yıldız Çinilerde Kuş Tasvirleri, Konya Karatay Müzesi

Kaynak: Arık R. ve Arık O., 2007: 364.

“Osmanlı dönemindeki "Kızıl Elma" (ulaşılmak istenen gaye, yer, şehir vs. bu bakımdan Budist mitolojideki çintemani/isteğe kavuşturan mücevher simgesini hatırlatır) miti ile de ilişkilidir. Ama tabi ki bu simgeler anlam olarak başka çeşitli şeyleri de içerir. Konumuzla ilgili olarak hükümdarın ellerinde bu türden nesneler tutması dünya hâkimiyeti kavramı ile ilgilidir” (Çoruhlu, 2006: 154).

Damgalar, mühürler, tuğralar Türk İslam sanatında gerek nesne, gerekse şekil olarak yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaşgarlı Mahmut'un büyük eserinden anladığımız kadarıyla hükümdara ait eşyalar hükümdardan başkasının kullanmaması için damgalanıyordu. Tamga kelimesini "Hakanın ve başkalarının damgası" olarak izah eden yazar tamgalık terimini de şöyle açıklıyor: "Bir kişilik sofra. Aslı "tamgalığ"

olup "damga vurulmuş" anlamındadır. Hakanlar ibriklerini, kendilerine özger olan sofralarını mühürlerler; bunlarda bir kişiye yetecek kadar yiyecek ve içecek vardır sonraları, Hakandan başkası kullanmasın diye üzerlerine damga vurulmuş; böylelikle "tamgalığ" kelimesi her küçük ibrik ve sofra için ad olmuştur". Kaşgarlı hemen sonra

yine tamgalık kelimesi için: "Hakandan başka kimsenin üzerinde yemek yememesi için

damga vurılmıya hazırlanmış sofra" açıklamasını yapmaktadır (Mahmut, 1985: 527).

Devletin ve hükümdarın simgelerinden olan nesneler birbiri ile bağlantılıdır. Bağımsızlığı da ifade eden tuğlar aynı zamanda rütbe bildiren simgelerdendir (Ögel 1984). Türk toplumlarında bayrak, sancak ve tuğ gibi alametlerin, atalar kültünden (hayvan ata-hayvan ana/ töz kültünden) doğduğu anlaşılmaktadır. Ata niteliğindeki sembollerin şekil olarak kullanılarak zamanla bayrak, sancak şekline dönüştüğü

anlaşılmaktadır. Hunlara ait Noın Ula kurganlarından çıkarılan buluntular da bizlere bunu göstermektedir (Esin, 1978: 17,19).

“Türklerin Orta Asya’dan taşıdıkları gelenekler, İslamiyet, antik kültür ve Bizans’la kaynaşarak, yepyeni bir Anadolu kültürü doğurmuştur. Bu kültürün sembolizmi dünyanın en ilginç sentezini ve zenginliğini yaratmıştır. Türk-İslam devletlerinde armalara/damgalara en yakın konu hâkimiyet timsali olarak kullanılan sembollerdir” (Özdemir, 1997: 25). Buradan anlaşılacağı üzere simge, sembol ve

damgalar günümüze dek her kültürün belirleyici unsurları arasında kendine yer edinmiş, bazen bir çadır tamgası, bazen de bir uyarı işareti olmuştur.