• Sonuç bulunamadı

Farabi’nin ‘İdeal Devlet’i ve Nizamü’l-Mülk

BÖLÜM 3. SELÇUKLULAR, NİZAMÜ’L-MÜLK VE SİYASAL DİN

3.5. Siyasetname’ye Yakından Bakış

3.5.3. Farabi’nin ‘İdeal Devlet’i ve Nizamü’l-Mülk

İslam dünyasının “altın çağı” olarak bilinen 8-11. yüz yıllar arasındaki dönem, Doğu’da felsefenin öne çıktığı, fizik, mantık, tıp, matematik ve gökbilim (astoromi) gibi bilim dallarının geliştidiği akılcı bir çağdır. Buu dönemin Eşarilik gibi gelenekçi ve selefi mezhepler karşısında bilime ve akla görece daha fazla öncelik veren Mutezile mezhabi ve Batıni akımların da geliştiği bir çağ olması dikkat çekicidir. İşte bu dönemde yaşayan Türk-İslam filozofu Farabi (870-950), Nizamü’l-Mülk ve İmam Gazali’den yaklayık 150 yıl önce, devlet felsefesi üzerinde çalışmış ve ideal devletin nasıl olması gerektiği

121

konusunda eserler vermiş büyük bir alimdir. Frabi, bugünkü Kazakistan’ın sınırları içinde bulunan Fârâb (sonraki adı Otrar) kentinin yakınlarındaki Vesiç’te doğmuş, Suriye’nin Şam kentinde ölmüştür. Batı’da AlFarabius ve Abunaser gibi isimlerle tanınmıştır.

Tam adı Ebu Nasr al-Farabi olan filozofun, klasik Grek felsefesi konusunda derin ve kapsamlı bir bilgiye sahip olduğu anlaşılmaktadır. Felsefeci, gökbilimci, mantıkçı ve müzisyendir. Farabi, klasik Grek felsefesi, özellikle Yunan siyaset felsefesi ile İslam arasında bağ kurmaya ve uzlaştırlmaya çalışmıştır. Farabi’nin, Aristolesçi-Platoncu siyaset felsefesi ile İslam arasında bir sentez oluşturma çabası ve bu amaçla verdiği eserler, kendisinden sonra gelen devlet yöneticisi) (siyasetçi) ve filozofları da derinden etkilemiştir. Platon’un ‘Devlet’ ve ‘Yasalar’ kitaplarında geliştirdiği “ideal toplum” anlayışı ile İslam’ın vaaz ettiği siyasal görüşler arasında büyük bir yakınlık bulunduğunu düşünen Farabi, tam adı “İdeal Devlet Yurttaşlarının Görüşlerinin Ana İlkeleri” olan temel ve en önemli eserinde, bu konudaki görüşlerini sistematize etmeye çalışmıştır. Ortaçağ’da Batı’da da çok ünlenen bu kitap, kısaca “İdeal Devlet” adıyla bilinmektedir (Farabi, 2019).

Platon gibi Farabi de Tanrı’yı nihai yasa koyucu olarak kabul eder. Bunu, iyi bir siyasal sistem ve rejimin kurulması için gerekli şart sayar. Ancak, Farabi İslam’ı akılcı bir yoruma tabi tutar ve dinin gerçek anlamda anlaşılması için onun felsefi olarak kavranması gerektiği görüşünü savunur. Farabi’ye göre felsefe; İslam’ı, “en üstün, en doğru, en mükemmel” şekilde anlama biçimi ve seviyesidir. Antik dönem Grek felsefecilerini ve mantıkçılarını da bu anlamda yol gösterici olarak kabul eden Farabi, “aydınlanmış inanç” anlayışının parlak bir temsilcisidir.. Eserlerini Arapça ve Fasça yazan filozof, İslam dünyasının Platon’u diye kabul edilir.

İdeal Devlet’i Arapça aslından Türkçe’ye çeviren Prof. Dr. Ahmet Arslan, Platon gibi Farabi’nin de, “doğru bir şekilde anlaşılan din” ile “gerçek felsefe” arasında bir çelişki ve çatışma bulunmadığı görüşünde olduğunu belirtiyor. Aslan, Farabi’nin “doğru inanç” ile bilim arasında çatışma olmayacağı görüşünde olduğunu da ifde ediyor. Ahmet Aslan şöyle devam ediyor:

“Farabi’yi, onun özelliğini tekşil eden felsefe ile din, akıl ve inancın birbiriyle telif edilebileceği, hatta onların bir ve aynı hakikate ulaşma ve onu ifade etmenin iki ayrı tarzı olduğu ana görüşüne götürmüş olmalıdır. Gerçekten de Farabi’nin tüm düşünce sistemini yöneten iki temel inancı ya da postulate mevcuttur. Bunlar bilindiği gibi; (1) gerçek filozoflar arasında ciddi görüş farklılıklarının

122

olmayacağı, (2) doğru bir şekilde anlaşılan dinle gerçek felsefe arasında bir çatışma olmayacağıdır” (Arslan, 2019: s.VI, Sunuş).

İslam’ı akılcı bir persfektiften yorumlama ve onu felsefe, dolayısıyla bilim ile uzalatırmak için çalışan Farabi, 33 bölümden oluşan ‘İdeal Devlet’ kitabında ise, adaletli, erdemli, dayanışmacı bir devlet ve toplum düzeniinin nasıl olması gerektiğini anlatır. Farabi, “mükemmel toplumu” ve “erdemli toplum yöneticisinin hasletlerini” şöyle anlatır:

“Mükemmel toplumlar büyük, orta ve küçük olmak üzere üç çeşittir: Büyük toplum, oturulabilir dünyanın bütününde bütün milletlerin bir araya gelmesidir. Orta toplum, oturulabilir dünyanın bir parçasında tek bir milletin bir araya gelmesidir. Küçük toplum, bir milletin oturduğu topraklar üzerinde tek bir şehir halkının bir araya gelmesidir. (…) En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilkin, ancak şehirde ulaşılabilir, şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz. (…) Erdemli, mükemmel şehir, bütün organları canlı varlığın hayatını tam kılmak ve onu bu canlı durumda tutmak için birbirleriyle yardımlaşan tam ve sağlıklı bir bedene benzer. (…)”

“Erdemli şehir yöneticisi, rastgele bulunmuş herhangi bir insan olamaz. Çünkü yöneticilik iki şeyle olur: a) O insan, yaradılışı ve tabiatı gereği yöneticiliğe istidatlı olmalıdır, b) O insan, yöneticilikle ilgili iradi meleke ve tutumları kazanmış olmalıdır. (…) İşte bu kişi, kendi üzerinde başka bir insanın hükmünün bulunmadığı hakim kişidir. O önderdir (imam), erdemli şehrin birinci başkanıdır, erdemli milletin hükümdarıdır, oturulan dünyanın tümünün hükümdarıdır” (Farabi, 2019: s.97-108).

Farabi, bu değerlendirmenin ardından, “erdemli toplumun yöneticisinin haslatleri” diye ifade ettiği özellikleri sayar. Ona göre, erdemli toplumun yöneticisinin (parişahın, sultanın, başkanın) yukarıda saydığı iki doğal özelliğinin yanı sıra ayrıca 12 özelliği daha olmalıdır. Bunlar; beden ve ruh sağlığı, anlama yeteneği, bilgili ve zeki olması, güçlü bir hafızasının bulunması, düşüncelerini iyi ifade etme ve güzel konuşma yeteneğine sahip olması, bilgi edinme ve öğrenmeyi severek yapması, kendini geliştirmenin zorluklarına katlanması, doğruluğu ve doğru insanları sevmesi, zevk peşinde koşmaması, altın ve mücevher gibi zenginliklere itibar etmekesi gibi özelliklerdir (Farabi, 2019: s.107-108).

İslam dünyasına 10. yüzyıldan itibaren hakim olmaya başlayan tutuculuk, sonraki bölümlerde ayrıntılarıyla ele alacağımız akılcılık ve felsefeden kopuş, diğer bir ifade ile içine girilen kendine özgü Ortaçağ, Farabi ve İbn Sina gibi filozof ve bilim insanlarının

123 kaderini de derinden etkileyecektir.

İmam Gazali başta olmak üzere, İslam’da yorum (içtihad) kapısını kapatan alimler tarafından “kafir” ilan edilmesi nedeniyle, Farabi’nin ‘İdeal Devlet’ kitabında geliştirdiği görüşler ve siyaset felsefesi, kendisinden sonra gelen devlet yöneticileri tarafından neredeyse bin yıl boyunca dikkate alınmaz. Kitapları medreselerde okutulmaz. Örneğin; Nizamü’l-Mülk, ‘Siyasetname’ kitabında, kendi çalışmasından yaklaşık 150 yıl önce yazılmış ve daha o dönemde ünlenmiş bir eser olmasına karşın, Farabi’nin ‘İdeal Devlet’ eserinden hiç söz etmez. İslam kültür havzasında yazılan bu kitaptan habersiz olması düşünülemeyecek Nizamü’l-Mülk, Farabi ile aynı konuda yazmasına karşın, ‘İdeal Devlet’ kitabına dolaylı şekilde bile olsa atıf yapmaz.

İmam Gazali tarafından 11. yüzyılda “kafir” ilan edilen Farabi’nin eserleri, Batı’da 18. yüzyıla kadar okullarda (üniversitelerde) ders olarak okutuldu. İslam dünyasında ise, 20. yüzyıla kadar yasaklı olan Farabi’nin kiapları, ancak Cumhuriyet devriminden sonra Türkiye’de ve 1960’lı yıllarda da Beyrut ve Kahire’de yayınlanabildi. İlk Türkçe ve Arapça yayınlar, ağırlıklı olarak Fransızca ve İngilizce baskılarından çevrilerek yapılabildi.