• Sonuç bulunamadı

3. ÜNİVERSİTE YERLEŞKELERİNDE VE FAKÜLTE BİNALARINDA

3.2. Üniversite Yerleşkelerinde ve Fakülte Binalarına Sosyal Etkileşim

3.2.2. Fakülte binalarında sosyal etkileşim

Üniversite eğitiminin önemli beklentilerinden birisi, gençlerin akranları ve akademisyenler ile sosyal ilişkiler ve iletişim becerileri geliştirebilmeleridir. Sadece eğitim mekanları bu amaca hizmet edecek diye düşünülmemeli, öğrencilerin boş zamanlarını harcayacakları ve birbirleri ile etkileşimde bulunacakları mekanlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Üniversite öğrencileri öğrenen, iletişim kuran, etkileşimde bulunan, fiziksel çevrenin olanak sağladığı fırsatlardan faydalanacak şekilde aktivitelere katılan bireylerdir. Bu sebeple öğrencilerin okul ortamlarının mekansal düzenlemeleri ile ilişkili olan sosyal aktivitelerini gözlemlemek ve anlamak önem taşımaktadır.

Gençlerin gelişimi açısından çevre değerlendirildiğinde; gençlerin gelişim sürecini hızlandırmak, gençlik döneminin kişilik gelişimine etkisini arttırmak için uygun mekanlarda zaman geçirmeleri gerektiği ifade edilebilir(Versteeg, 2003). Çevre tasarımı açısından değerlendirildiğinde, meslekleriyle ilgili donanımlarını kazanmaları yanında gençlerin arkadaşlık ilişkilerinin yoğunlaştığı ve sosyal roller geliştirmeye başladıkları önemli mekanlardan biri de fakülte binalarıdır. Öğrencilerin eğitim ortamları, hem fiziksel hem de sosyal ve psikolojik açıdan önemlidir. Çünkü insanın çevreyi etkilediği gibi çevrenin de insanı etkilediği gerçeği çevresel psikolojinin temel etkileşim kurgusunu belirler (Düzenli, 2010). Bu anlamda fakülte binalarının mekansal özelliklerinin, öğrenciler üzerindeki etkileşim fırsatlarını arttırabildiğini ya da azaltabildiğini, böylece sosyalleşme seviyelerini ve diğerlerine karşı olan farkındalığı etkilediğini söylemek mümkündür (Pasalar, 2003).

Araştırmacılar öğrencilerin tüm akademik deneyimlerinin ve fakülte ortamının algısının akademik başarıları ile ilgili olduğunu söylemişlerdir. Buna ek olarak yapılan çalışmalarda üniversitenin tasarlanmış ortamının öğrencilerin hissedebileceği stres düzeyini etkileyebileceği ortaya konmuştur (McFarland ve diğ., 2008). Fakülte binaları gençler için yeni bilgiler öğrendiği ve eğitildiği bir yer olduğu kadar, insan ilişkileri ile ilgili becerilerini de geliştirecekleri bir ortamdır. Bu ortamlar sosyal etkileşim için adeta bir deney yeridir (Kulaksızoğlu, 1998).

Okul çevreleri mekansal düzenlemeleri ve diğer fiziksel nitelikleri ile hem sosyal etkileşimi hem de mahremiyeti destekleyerek bireysel kimliği ve topluluk hissini teşvik edecek, sosyal ve fiziksel çevreleri ile öğrencilerin yeteneklerinin gelişimini destekleyecek, güvenlik ve güven hislerini uyandıracak fırsatlar sağlamalıdır. Bu sebeple okul çevrelerinin farklı geçmişlere sahip her yaştaki öğrenciler için sosyal ve fiziksel çevre ile etkileşimde bulunmalarını öğrenmelerinde sosyal bir rolü bulunmaktadır. Öğrenci – öğretim üyesi ve öğrencilerin kendi aralarındaki ilişkilerin şekillenmesi, akademik düzeyde olduğu kadar sosyal düzeyde fiziki planlamayla yakından ilişkilidir (Şekil 3.5). Bilimlerin içindeki bütünlüğün ve bilimlerin birbirleri arasındaki bağın uzantısı olarak sosyal ve düşünsel bir alışveriş ortamı oluşturulması ve çeşitli yörelerden, değişik kültür ve etnik gruplardan gelen değişik yaşam düzeyinde bulunan öğrencilerin aynı potada eritilmesi ve bir kültür birliğinin oluşturulmasına planlamada özen gösterilmelidir.

Öğrencinin okulda harcadığı zamanın çoğunu öğrenmek kadar sosyalleşmeye de ayırdığını anlamak önem taşımaktadır (Pasalar, 2003). Bu sebeple fakülte binaları,

öncelikle sosyal düzenlemeler olarak öğretmeyi ve öğrenciler için, akranları ve akademisyenler ile akademik ve sosyal pratik içinde sürekli bir iletişim sayesinde etkileşim kurmasına yönelik fırsatlar yaratmayı amaçlamaktadır.

Çankaya Üniversitesi ortak alanı (web sitesi5) ODTÜ – Mimarlık Fakültesi (web sitesi 6)

Şekil 3.5. Fakülte binalarında sosyal etkileşim mekanları

Fiziksel çevrelerin bireylerin toplum içinde sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri için önde gelen bir faktör olduğu günümüzde; eğitim ortamlarının öğrenci sayısıyla paralel gelişmemesi (Kuşçu, 1990) bir sorun olarak fakülte binalarına yansımaktadır. Çok sayıda öğrencinin gün boyu vakit geçirdiği kalabalık ortamlarda gençlerin psiko-sosyal ihtiyaçlarının karşılanması oldukça güçtür (Bulut, 1996). Bu sebeple, fakülte binalarında derslik dışında program elemanları arasında yer alan sosyal etkileşim alanları, öğrencilerin ve akademik personelin ders aralarında ya da boş zamanlarında sosyal etkileşimde bulunacakları, dinlenecekleri, tek başına ya da grup halinde çalışabilecekleri mekanlar olarak ele alınmalıdırlar (Wyatt, 2003).

Fakülte binalarının yapısal, sosyal ve fonksiyonel bileşenlerden oluşan karmaşık bir sosyal organizasyon olduğunu söylemek mümkündür. Bu mekanlar, genç insanların diğerleri ile olan sosyal bağ ağını genişletebilecekleri, kendi yaşıtları ve yetişkinlerle etkileşimde bulunabilecekleri düzenlemeler içermelidirler, böylece kendilerini topluma bağlı ve ait hissetmeleri sağlanabilecektir. Ayrıca bu düzenlemelerin genç neslin başlıca ihtiyaçları (arkadaşlık, etkilenme, güvenlik, birey olabilme, farklılığa sahip olma, bir topluma ait hissetmek, macera ve yeni deneyimleri tecrübe etmek ve öğrenmek) için geliştirici yönde destekleyici olacağı da ifade edilebilmektedir.

3.3. Bölüm Değerlendirmesi

Bu araştırmaya konu olan mekan konfigürasyonları, üniversite yerleşkelerinde akademik bölgenin bir parçası olan fakülte binaları olarak belirlenmiştir. Tarihsel süreç

içinde ilk başta tek sınıf ya da tek bina ölçeğinde eğitim veren üniversite yapıları; 18. yüzyılda bilimde yaşanan gelişmeler sonucunda, bilimlerin gelişmesi, ayrı kollara bölünmesi ve her birinin kendine yeterli hale gelmesiyle birlikte yeni fakültelerin kurulması, çeşitli bölümlerin fakülteler içinden ayrılarak bağımsızlaşması ile büyük bir gelişme dönemine girmişlerdir. Bunun doğal sonucu ise, üniversitelerin fiziksel yönden büyümeleri ve genişlemeleri şeklinde ortaya çıkmış ve günümüzün kampüs kavramı doğmuştur. Bu noktadan sonra üniversiteler kentin dışında geniş alanlarda belirli sistemlere dayalı olarak kurulmaya başlanmıştır. Bu sistemler çalışmada, yaygın tip, merkezi tip, moleküler tip, şebeke, haç tipi ve lineer tip yerleşme sistemi olarak tanımlanmış ve örneklenmiştir.

Kampüs yerleşkelerinin, çok yönlü işlevlerinden birisi olan eğitim ve öğretim işlevlerinin gerçekleştiği üniversite yapılarından fakülte binaları, öğrencilerin akademik hayatlarının büyük bir kısmını geçirdikleri mekanlardır. Bir eğitim yapısı olarak fakülte binalarının mekansal konfigürasyon biçimlerini araştırmalara dayalı olarak, avlulu plan, blok plan, küme plan ve kent (karmaşık) plan olarak sınıflandırmak mümkündür. Fakülte binaları, mekan konfigürasyonu ve diğer fiziksel nitelikleri ile hem sosyal etkileşimi hem de mahremiyeti destekleyerek bireysel kimliği ve topluluk hissini teşvik edecek, sosyal ve fiziksel çevreleri ile öğrencilerin yeteneklerinin gelişimini destekleyecek ve güven hissini uyandıracak fırsatlar sağlamalıdır.

Bir fakülte binasını oluşturan mekanlar işlevlerine göre, yönetim mekanları, eğitim birimleri, araştırma mekanları, toplantı ve gösteri mekanları, sergi alanları, beslenme ve sosyalleşme mekanları, yardımcı mekanlar, dolaşım alanları vb. olarak sıralanabilmektedir. Fakülte binaları bu anlamda, yoğun program ve sirkülasyon yüklerine sahip karmaşık fonksiyonlu binalardır. Fakülte binalarında derslik dışında program elemanları arasında yer alan sosyal etkileşim alanları, öğrencilerin ve akademik personelin ders aralarında ya da boş zamanlarında sosyal etkileşimde bulunacakları, dinlenecekleri, tek başına ya da grup halinde çalışabilecekleri mekanlar olarak ele alınmalıdırlar.

Karmaşık bir sosyal organizasyon olan fakülte binaları, daha önce de ele alındığı gibi yapısal, sosyal ve fonksiyonel bileşenlerden oluşmaktadırlar. Bu mekanlar, genç insanların diğerleri ile olan sosyal bağ ağını genişletebilecekleri, kendi yaşıtları ve yetişkinlerle etkileşimde bulunabilecekleri düzenlemeleri bünyesinde barındırmalıdır, böylece gençlerin kendilerini topluma bağlı ve ait hissetmeleri sağlanabilir. Buna ek olarak bu düzenlemeler, genç neslin başlıca ihtiyaçları (arkadaşlık, etkilenme, güvenlik,

birey olabilme, farklılığa sahip olma, bir topluma ait hissetmek, macera ve yeni deneyimleri tecrübe etmek ve öğrenmek) için geliştirici yönde destekleyici niteliklere de sahiptirler.

Özet olarak üniversiteler, öğrencilerin sadece akademik eğitimle meslek kazandıkları yerler olmayıp, sosyal ve kültürel olarak da kendilerini geliştirdikleri mekanlardır. Öğrenciler, eğitim sürecinde, sosyal etkinliklere katılarak ve etkinlik düzenleyerek, sosyal grupların bir parçası olup sosyal sorumluluklar alarak toplum yaşamına katılmayı, çevre ile doğru ilişkiler kurabilmeyi öğrenirler ve toplumsal ilişkilere hazır bireyler olarak yetişirler. Tez kapsamında ele alınan bilgiler ışığında, öğrencilerin bireysel ve toplumsal gelişimlerinin, üniversitelerdeki sosyal ve kültürel etkinlik alanları ve kullanımları ile doğrudan ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Bu anlamda, “fakülte binalarının mekan konfigürasyonlarının öğrencilerin sosyal etkileşim olanaklarını doğrudan etkilediği” hipotezine dayalı olarak, belirli mekansal ilişki biçimleri dahilinde planlanan fakülte binalarında sosyal etkileşime olanak sağlayacak mekansal düzenlemelere yer verilmesinin önem taşıdığı ifade edilebilmektedir.

Tez çalışmasında bu noktaya kadar ele alınan teorik altyapı ve bu altyapıyı oluşturan bileşenlerin birbirleri ile olan ilişkileri Şekil 3.6’de özetlenmiştir.

Şekil 3 .6 . Ar aştı rm a pr ob le m in e day alı teo ri k alty ap ı