• Sonuç bulunamadı

Faaliyet gösterilen sektörler/pazarlar ve ortaklığın bu sektörlerdeki/pazarlardaki yeri ile avantaj ve dezavantajları hakkında bilgi:

2. RİSK FAKTÖRLERİ

3.4. Faaliyet Hakkında Bilgiler

3.4.2. Faaliyet gösterilen sektörler/pazarlar ve ortaklığın bu sektörlerdeki/pazarlardaki yeri ile avantaj ve dezavantajları hakkında bilgi:

Türkiye Ekonomisi ve Gayrimenkul Sektörü

2001 ekonomik krizinden sonra alınan ekonomik tedbirler ve uygulanan IMF destekli ekonomik program sonucunda Türkiye ekonomisi istikrarlı bir büyüme trendine girmiştir.

2008 yılına kadar süren zaman zarfında siyasi istikrar sağlanmış, enflasyon tek haneli rakamlara inmiş ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) hızlı bir büyüme trendine girmiştir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2002 ile 2008 arasında geçen süre zarfında GSYH 230 milyardan 742 milyar ABD$’na çıkmıştır. Söz konusu artış yıllık yaklaşık %6 olarak gözlenmiştir. TÜİK, 2009 yılı için GSYH’yi 618 milyar ABD$ olarak açıklamıştır.

Gerçekleşen hızlı ekonomik büyümenin sonucunda Türkiye’ye yabancı yatırımcı ilgisi artmıştır. Hazine Müsteşarlığı’nın açıkladığı verilere göre 2000 yılında 1 milyar ABD$’nın altında gerçekleşen doğrudan yabancı yatırımı (FDI) 2007 yılında rekor bir seviye olan 22 milyar ABD$’na ulaşmıştır. 2008 ve 2009 yıllarında ise doğrudan yabancı yatırımı sırası ile 18,3 ve 7,6 milyar ABD$ olarak gerçekleşmiştir.

Ekonomideki iyileşme, iç politikada tek parti hükümeti ve Türkiye ile Avrupa Topluluğu arasında başlayan üyelik görüşmeleri, birçok yerli ve yabancı yatırımcının Türkiye gayrimenkul piyasasına olan ilgisinin artmasına neden olmuştur. Türkiye’nin gelişen alt yapısı, eski ve Avrupa Standartları’nın altındaki gayrimenkul stoğu bir çok yatırımcıyı cezbetmektedir.

2008 başında Türkiye’de çıkarılan Mortgage Yasasının etkisi ile konut sektöründe büyümenin artarak devam etmesi beklenmekteydi. Ancak sektöre olan ilgi 2008 yılının ikinci yarısında A.B.D. merkezli olarak başlayan sub-prime mortgage krizi etkisi ile azalmaya başlamıştır.

Dünyada başlayan likidite sıkıntısının etkisi ile önemli küresel bankalar ve finans kurumları zor duruma düşmüş ve Lehman Brothers’ın iflası ile kredi sistemi tamamen kilitlenmiştir.

Kriz hızla dünyaya yayılmış, borsalarda önemli düşüşler gözlenmiş ve küresel talep önemli ölçüde düşmüştür.

Türkiye’de de talepteki azalma benzer şekilde hissedilmiştir. Türkiye ekonomisinde 27 çeyrek boyunca gözlenen büyüme trendi 2008 son çeyreğindeki %6,5 küçülme ile son bulmuştur.

Ekonomik küçülme 2009 boyunca da devam etmiştir. TÜİK, 2009 yılında GSYH’da gerçekleşen küçülmeyi %4,7 olarak açıklamıştır.

Türkiye, güçlü bankacılık sistemi ve özellikle konut sektöründe düşük borçluluk oranının etkisi ile krizden birçok gelişmekte olan ülkeye göre daha az etkilenmiştir. 2001 krizi sonrasında Türkiye’de bankacılık sistemi köklü bir şekilde yapılandırılmış ve sistemi düzenlemekten ve denetlemekten sorumlu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) kurulmuş olması, bankacılık sisteminin sağlam temeller ile büyümesine ve krizler karşısında dayanıklı olmasını sağlamıştır. Gelişmiş ülkelerde %50 civarında bulunan konut kredilerinin GSYH’ya oranı Türkiye’de sadece %5 civarındadır. Söz konusu durum, Türkiye ekonomisi üzerinde likidite krizinin etkilerinin ve gayrimenkul sektöründe tasfiye satışlarının sınırlı olmasına neden olmuştur.

TASLAKTIR

Diğer merkez bankaları gibi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da ekonomik canlanma amacıyla gösterge faiz oranlarını düşürmüştür. 2008 Temmuz ayında %16,75 seviyesinde bulunan kısa vadeli gösterge faiz oranı kademeli olarak 2009 Kasım ayında

%6,50’ye gerilemiştir. TCMB, enflasyon baskısının da sınırlı kalması sebebiyle ekonomik büyümeyi artırmak amacıyla uzun süre faizleri sabit tutabileceğini belirtmiş olup, 2010 Mayıs ayı itibariyle bu seviye korunmaktadır.

Ekonomik canlanmanın başlamış olması ve faiz oranlarının düşük seviyelerde seyretmesi nedeniyle kısa vadede gayrimenkul sektöründe olumlu bir havanın oluşması beklenmektedir.

Mortgage yasasının da yarattığı etki ile yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye gayrimenkul sektörüne ilgilerinin artarak devam etmesi, ekonomik büyüme sayesinde de inşaat sektörünün hızla toparlanması beklenmektedir.

Lojistik Sektörü

TÜİK verilerine göre Türkiye lojistik sektörü, Türkiye’nin 742 milyar ABD$’lık GSYH’sı ve 330 milyar ABD$’lık dış ticaret hacmi için taşımacılık, depolama ve tedarik zincir yönetimi hizmeti vermektedir. TÜİK verilerine göre 2008 yılı itibariyle Türkiye ekonomisi içinde taşımacılık, depolama ve haberleşme sektörlerinin büyüklüğü 110 milyar ABD$’dır. Krizin de etkisi ile 2009 yılında söz konusu sektörlerin toplam büyüklüğü 82 milyar ABD$ olarak gerçekleşmiştir. 2010 yılında hızlı büyümesi beklenen sektörün hacminin 100 milyar ABD$’na ulaşacağı tahmin edilmektedir.

Ulaştırma, Depolama ve İletişim Sektör Büyüklüğü (2002-2010)

Kaynak: TÜİK, Ak Yatırım tahmini

Türk lojistik sektörü incelendiği zaman çok rekabetçi bir yapıya sahip olduğu ve sektörde çok sayıda küçük firmanın faaliyet gösterdiği görülmektedir. Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD) verilerine göre, Türkiye genelinde uluslararası lojistik operasyonu bulunan 1.414 firma bulunmaktadır.

Sektörün bir başka önemli özelliği de Türkiye’deki birçok üretim ve pazarlama şirketinin lojistik ihtiyacını kısmen veya tamamen kendi iç birimleri ile karşılamasıdır. ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde şirketlerin lojistik hizmetlerini dışkaynak kullanımı ile tedarik etme oranları %80 seviyelerinde iken lojistik hizmetlerinde dışkaynak kullanımının henüz yeni

TASLAKTIR

40

olduğu Türkiye’de bu oranın %30 seviyesinde olduğu tahmin edilmektedir. Dışkaynak kullanımı oranındaki artış seyrinin sektörün büyümesini tetikleyecek en önemli etken olması beklenmektedir. Bu potansiyel, lojistik sektöründe faaliyet gösteren birçok yerli ve yabancı yatırımcıyı cezbetmesini sağlamaktadır. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ulusal yatırım fonlarından InvestAD’nin Ekol Lojistik’i ve önemli küresel lojistik şirketlerinden Ceva Lojistik’in Varan Kargo’yu satın alması, bu ilgiyi teyit etmektedir.

Türkiye’de lojistik sektörü, karayolu taşımacılığındaki yoğunluk ile diğer ülkelerden oldukça farklı bir görünüm sergilemektedir. Ayrıca, taşımacılıkta faaliyet gösteren çok sayıda firma olmasına rağmen, entegre lojistik hizmetleri ise oldukça sınırlı sayıda firma tarafından sağlanmaktadır. Türk lojistik firmalarının verdikleri hizmetlerin toplam ciro içindeki paylarının UTİKAD tahminlerine göre taşımacılıkta %75, depolama ve antrepo hizmetlerinde

%20 ve gümrükleme faaliyetlerinde %5 olarak gerçekleştiği düşünülmektedir.

Türk Lojistik Şirketlerinin Sağladığı Hizmetlerin Cirodaki Payı

Kaynak: UTİKAD

Türkiye’deki firmaların lojistik hizmetlerinde dışkaynak kullanım oranlarını artırmaları ve entegre lojistik hizmetleri talep etmeleri durumunda birçok yabancı oyuncunun sektöre girmesi ve hızlı bir konsolidasyon yaşanması beklenmektedir.

Depolama

Türkiye’de sanayileşmenin en çok görüldüğü İstanbul, Kocaeli, Bursa, İzmir, Ankara ve Adana, depolama tesislerinin de en fazla geliştiği iller olmuştur. Ağırlıklı olarak niteliksiz yapılarda faaliyet gösteren ve doğrudan mal sahipleri tarafından kendi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla işletilen depolama alanlarının 2005 yılına kadar sektörün ihtiyacını karşılamaya çalıştığı gözlemlenmiştir. Son yıllarda ise artan nitelikli depo ihtiyacı çerçevesinde, depo yatırımlarında yabancı yatırımcıların da ilgisi ile hareketlenme yaşanmaya başlamıştır.

Özellikle 2006-2008 döneminde Prologis (ABD) ve Goodman (Avustralya) gibi büyük lojistik firmalarının Türkiye’de daha aktif yer alma eğilimleri artmıştır. Ancak Türkiye’de özellikle büyükşehirlerin yakınlarında depo yatırımı gerçekleştirmeye uygun büyüklükte ve fiyatta arsa bulma konusunda yaşanan sıkıntılar başta olmak üzere, yaşanan çeşitli bürokratik engeller yüzünden yabancı yatırımcıların depolama yatırımlarına başlamalarında gecikmeler yaşanmış ve 2008 sonunda etkisini gösteren küresel kriz nedeniyle sektördeki yabancı yatırımları ertelenmiştir.

TASLAKTIR

Önemli küresel gayrimenkul araştırma kuruluşlarından DTZ, Türkiye genelinde toplam depolama alanını 5 milyon metrekare ve İstanbul il sınırları içindeki depo alanını 2,44 milyon metrekare olarak tahmin etmektedir. DTZ, mevcut depo stoğunun önemli bir kısmının eski oluşu ve altyapı eksiklikleri sebebiyle Avrupa standartlarında olmadığını belirtmektedir. DTZ, İstanbul’da lojistik firmaları tarafından kullanılan yaklaşık 1,5 milyon metrekare depo alanının bulunduğunu tahmin etmektedir. Yine DTZ’ye göre söz konusu stoğun sadece %30’u modern standartlarda A sınıfı olarak sayılmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği standartlarını uygulamaya başlaması ile önümüzdeki 5 yıl içinde önemli miktarda A sınıfı modern depo ihtiyacının oluşması beklenmektedir.

Sektörün kapasitesine bakıldığında ise A sınıfı depolarda mevcut boşluk oranının Anadolu Yakasında %20, Avrupa Yakasında ise %10 düzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.

İstanbul’da Avrupa Yakasındaki Hadımköy, Beylikdüzü, Güneşli, Yenibosna, İkitelli ve Ayazağa, Anadolu Yakasındaki Sancaktepe, Dudullu, Ümraniye, Kartal, Pendik, Kurtköy ve Tuzla ile Kocaeli’deki Gebze, depolama alanlarının yapımı için özellikle tercih edilen bölgeler olarak öne çıkmaktadır.

Türkiye’de lojistik köylerinin oluşturulması konusunda hem Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) gibi devlet kurumları, hem de özel sektör çalışmaya başlamıştır.

Lojistik köyleri; lojistik ve taşımacılık şirketleri ile ilgili resmi kurumların da içinde yer aldığı, her türlü ulaştırma moduna etkin bağlantıları olan, depolama, bakım-onarım, yükleme-boşaltma, elleçleme, tartı, yükleri bölme, birleştirme, paketleme ve benzeri faaliyetleri gerçekleştirme imkanları olan ve taşıma modları arasında düşük maliyetli, hızlı ve güvenli aktarma alanı ve donanımlarına sahip bölgelerdir. Sektörde gerek multimodal taşımacılığın gelişimi, gerekse depolama hizmetlerine ivme kazandırması açısından lojistik köyler büyük önem taşımaktadır.

TCDD tarafından sürdürülen lojistik köyler projesi ile Organize Sanayi Bölgelerine yakın ve yük potansiyeli yüksek olan 12 merkezde toplam 400 milyon TL olarak öngörülen yatırım bütçesi ile lojistik köy kurulması planlanmaktadır.

Öte yandan, TCDD haricinde de lojistik köy yatırımlarına yönelik projeler sürdürülmektedir.

Ancak bu projeler çoğunlukla demiryolu taşımacılığında TCDD işletmesinin tekel olması nedeni ile demiryolu haricindeki deniz, kara ve havayollarının kullanımına yönelik projeler olarak öne çıkmaktadır. Uluslararası Nakliyeciler Derneği’nin (UND) Hadımköy de, Roder’in

TASLAKTIR

42

ise Ankara’da lojistik köy projeleri olduğu, özel sektörün ise Manisa, Köseköy, Hadımköy, Çorlu, Eskişehir, Kurtköy ve Edirne’de lojistik köy projelerinin olduğu bilinmektedir.

İstanbul Çevresindeki Önemli Lojistik Depo Bölgeleri

DTZ’nin açıkladığı verilere göre, modern ve nitelikli endüstriyel yapı olarak nitelenen depolama alanlarındaki kiralar metrekare bazında İstanbul’un Anadolu yakasında 4-6 ABD$/ay ve Avrupa yakasında 4-7 ABD$/ay seviyelerinde seyretmektedir. Antrepo alanları için metrekare başına kira ortalaması da aylık 7 ABD$ olarak öngörülmektedir. DTZ’nin açıkladığı verilere göre kiraların varlık değerine oranı (yield) İstanbul’da depolar için binanın konumu ve yaşına bağlı olarak %9 ile %10,5 arasında değişmektedir.

İstanbul’a yakınlığı, önemli karayollarının birleşim noktasında bulunması ve küresel ölçekte büyük sanayi kuruluşlarına ev sahipliği yapması nedeni ile Kocaeli de depoculukta öne çıkmaktadır. DTZ’nin açıkladığı verilere göre, Kocaeli Çayırova’da depo kiraları metrekare başına aylık 4 ile 6 ABD$ arasında seyretmektedir.

Depolama Konusunda Beklentiler

DTZ, lojistik sektöründe büyüme oranının Türkiye’nin GSYH’sına ve dış ticaret hacmine bağlı olduğunu belirtmektedir. Dünyanın önemli ekonomi araştırma kuruluşlarından Oxford Economics, açıklanan Dünya Bankası ve OECD verilerine göre Türkiye ekonomisinin 2010 ile 2014 arasında ortalama yıllık %6,4 büyüyeceğini tahmin etmektedir. Sektördeki firmaların beklentisi söz konusu büyümenin lojistik sektörüne de benzer oranda yansıyacağı yönündedir.

DTZ, söz konusu GYSH büyümesi ile Türkiye’de önümüzdeki iki yıl içinde yıllık 400 bin metrekare depo ihtiyacının oluşacağını tahmin etmektedir.

Orta ve uzun vadede arzın yetersiz olması nedeni ile nitelikli depolama alanlarında kiraların artması, buna bağlı olarak yatırımların yeniden ivme kazanması beklenmektedir. Türkiye piyasasına giren yabancı şirketlerin de etkisi ile halen %30 seviyesinde olduğu tahmin edilen lojistik ihtiyaçlarının dışkaynak kullanımı ile tedarik edilme oranının hızla büyüyerek gelişmiş ülkelerde gözlenen %80 seviyesine doğru yaklaşması beklenmektedir. Söz konusu artışın

TASLAKTIR

lojistik sektörünü büyüteceği ve yabancı lojistik firmalarının piyasaya girmesini hızlandıracağı da düşünülmektedir. Avrupa Topluluğu ile gerçekleştirilen üyelik görüşmelerinin de etkisiyle, standartlara uymayan mevcut depo stoğunun hızla yenilenmesi beklenmektedir. Özellikle önümüzdeki 5 yıl içinde, lojistik sektöründeki mevcut önemli oyuncuların (Reysaş, Ekol, Borusan, Balnak, Horoz, Omsan gibi) depoculuk faaliyetlerini büyütmesi ve yabancı gayrimenkul yatırım şirketlerinin depo geliştirme konusunda aktif hale gelmesi beklenmektedir.

Reysaş GYO’nun Sektörde Konumlandırılması

Özellikle depoculuk alanında kullanıma dönük gayrimenkullere yatırım yapan Reysaş GYO, yüksek kalitede ve standartlarda depo kiralamak isteyen müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlamaktadır. Reysaş GYO’nun depoculuk sektöründe beklenen gelişmelerin de ışığında, önemli bir oyuncu kimliğini sürdürmesi beklenmektedir.

Reysaş GYO’nun sahibi olduğu depoların önemli bir kısmı Reysaş Lojistik’e kiralanmış olup, Reysaş Lojistik de bu depoları entegre lojistik hizmeti verdiği müşterilerine kiralamaktadır.

Avrupa Standartlarına göre fındığın belli sıcaklık dereceleri arasında havalandırılarak saklanması gerekmektedir. Aksi takdirde fındıkta sağlığa zararlı bir madde olan aflatoksin oluşmaktadır. Reysaş GYO, Reysaş Lojistik’e Avrupa Standartlarında fındık saklanabilmesi amacıyla toplam 145.000 ton kapasiteli 11 adet özel depo kiralamıştır. Söz konusu depolar, Reysaş Lojistik tarafından alt kiralama yoluyla TMO’ya kiralanmıştır. DTZ, Türkiye’de Reysaş GYO dışında yabancı bir çikolata üreticisinin yaklaşık 40.000 ton kapasiteli standartlara uygun fındık deposu olduğunu tahmin etmektedir. Türkiye’nin TMO tarafından açıklanan yıllık fındık üretimi 850.000 tondur ve TMO’nun önümüzdeki birkaç yıl içinde depolama kapasitesini 100.000 ton daha artırabileceği öngürülmektedir. Reysaş GYO, fındık depolanması konusunda lider konumunu sürdürmeyi planlamaktadır.

Reysaş GYO, Adana’da tamamlanmış olan ve Ankara’da büyük ölçüde tamamlanmış olan toplam iki adet depo için CarrefourSA ile kira sözleşmesi imzalamıştır. Söz konusu sözleşmeler 5 yıl süreli olduğu için Reysaş GYO’ya uzun vadeli gelir getirme potansiyeli taşımaktadır.

Reysaş GYO gelecekteki yatırımlarında da aynı şekilde müşterilerine özel depolar yapıp uzun süreli kira sözleşmeleri ile istikrarlı gelir sağlamayı hedeflemektedir.

GYO Sektörü Hakkında Genel Bilgi

Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları (GYO), Sermaye Piyasası mevzuatına tabii kuruluşlardır.

GYO’ların kuruluş ve faaliyetleri Gayrimenkul Yatırım Ortaklıklarına İlişkin Esaslar Tebliği (Seri VI, No: 11) ile düzenlenmiştir. Söz konusu tebliğ kapsamında kurulan GYO’lar, kuruluş ile ilgili olarak Sermaye Piyasası Kurulu’na başvurmak zorundadır. GYO’lar kuruluşlarının ticaret siciline tescilini takip eden3 ay içinde çıkarılmış sermayelerinin en az %25’ni temsil eden paylarının halka arz edilmesi ve tüm paylarının kayda alınaması talebiyle SPK’ya başvurmak zorundadır. Tebliğ ayrıca, GYO’ların yatırım yapacakları ve portföylerine dahil edebilecekleri varlıklar konusunda kısıtlamalar getirmekte, belli aralıklar ile halka açıklanması gereken bilgileri (finansal tablolar ve portföy tablosu gibi) düzenlemektedir.

GYO’lar şeffaf ve kurumlar vergisinden muaf bir yapı içinde küçük yatırımcılarına büyük gayrimenkul projelerine veya gayrimenkullere yatırım imkanı sağlamaktadır.

TASLAKTIR

44

İMKB’de İşlem Gören Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) 15 adet GYO işlem görmektedir. İMKB’de işlem gören GYO’lar: Akmerkez, Alarko, Atakule, Doğuş GE, EGS, İş, Nurol, Özderici, Pera, Sağlam, Sinpaş, TSKB, Vakıf, Yapı Kredi Koray ve Y&Y GYO’dur.

Şirket

Alarko GYO Aralık 1996 116

Vakıf GYO Aralık 1996 50

EGS GYO Mart 1998 13

Doğuş-GE GYO Nisan 1998 80

Yapı Kredi Koray GYO Haziran 1998 50

Nurol GYO Aralık 1999 23

Y&Y GYO Aralık 1999 39

İş GYO Aralık 1999 512

Atakule GYO Şubat 2002 70

Akmerkez GYO Nisan 2005 486

Pera GYO MKYO'ndan dönüştürüldü: Eylül 2006 42

Sağlam GYO Şubat 2007 32

Sinpaş GYO Mayıs 2007 586

Özderici GYO Faktoring şirketinden dönüştürüldü: Mart 2008 26

TSKB GYO Nisan 2010 93

Kaynak: İMKB (hisse fiyatı), TCMB (döviz kuru)

İMKB’de işlem gören GYO’ların önemli bir kısmı (13 adedi) 2007 ve öncesinde halka arz edilmiştir. Son üç yıl içinde halka açılan tek GYO, Nisan 2010’da halka arzı gerçekleştirilen TSKB GYO’dur. Özderici GYO ise 2008 yılında İMKB’de işlem gören Öz Finans Faktoring’in GYO’ya dönüştürülmesi ile oluşturulmuştur.

31 Mart 2010 itibariyle açıklanan portföy tablolarına göre İMKB’de işlem gören 15 GYO’nun toplam portföy değeri 3,3 milyar ABD$’dır. Toplam portföyün yaklaşık 400 milyon ABD$

menkul kıymet ve iştiraklerden, 528 milyon ABD$ arsa, 525 milyon ABD$ konut, 588 milyon ABD$ ofis, otel ve turizm ve 1,2 milyar ABD$ perakende tipinde gayrimenkullerden oluşmuştur. Portföy içinde ticari ve endüstriyel gayrimenkullerin toplam değeri ise sadece 86 milyon ABD$’dır. 15 GYO’nun hiç birinde lojistik depo tipinde gayrimenkul bulunmamaktadır.

Kıymet Arsa Konut Ofis Otel ve

Turrizm Perakende Ticari ve Endüstriyel

TASLAKTIR

Sektöre Yönelik Beklentiler

Türkiye, gelişmekte olan ekonomisi, TÜİK verilerine göre 28,5 yaş ortalamasına sahip genç nüfusu, %1.45 olan hızlı nüfus artışı ile gayrimenkul sektöründe yerli ve yabancı yatırımcılara önemli fırsatlar sunmaktadır. Özellikle mevcut stoğun eski olduğu ve talebi karşılayamadığı ülkemizde gayrimenkul sektöründe önemli bir büyüme potansiyeli vardır.

Türkiye’de kurumsal şeffaf gayrimenkul yatırım araçlarındaki eksiklik ve yabancı ülkelerdeki gayrimenkul yatırım ortaklığı sektörü ile karşılaştırıldığında sektörün küçük kalması yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisini artırmaktadır.

Özellikle 2010 yılında planlanan GYO halka arzlarının tamamlanması ile İMKB’de işlem görmekte olan GYO sayısının büyüyeceği ve sağlanan likidite ve sektör büyüklüğü ile bir çok yerli ve yabancı yatırımcının İMKB’de işlem gören GYO’lara yatırım yapacağı beklenmektedir.

Azalan faiz oranları ve artan yatırımcı ilgisi sektörün daha da büyümesine olanak sağlayacağı düşünülmektedir.

3.4.3. Son üç yıl ve ilgili ara dönem itibariyle ortaklığın net ciro tutarının faaliyet alanına