• Sonuç bulunamadı

A. ABD’nin Terörizmi Tanımlama Sorunu

B. 11 Eylül Öncesinde ABD’nin Uluslararası Terörizmle Mücadele

11 Eylül Saldırıları’ndan önce, ABD’nin uluslararası terörizmle mücadele politikaları genel bir çerçevede değerlendirildiğinde, terörizmin hiçbir zaman uluslararası politikada belirleyici bir unsur olmadığı söylenebilir.29

Soğuk Savaş Dönemi’nde Amerikan toplumu tarafından terörizm, ABD toprakları dışında diğer ülkelerde gerçekleşen olaylar olarak algılanmıştır. Bu nedenle çoğu Amerikalı, ülkesinin dışarıda gerçekleşen terörist saldırılardan muaf olduğunu düşünmüştür.30 Bunun en önemli nedenlerinden biri, Soğuk Savaş Dönemi’ndeki ABD ve SSCB arasındaki nükleer denge stratejisi ve bu dengenin bozulmasından doğacak büyük tehdidin terörizm tehdidini gölgede bırakmasıdır.31 Diğer bir neden ise, ABD’nin 11 Eylül 2001 tarihine kadar bu büyüklükte, etkili ve bu kadar kayıp verdiği bir terörist saldırıyı kendi topraklarında yaşamamış olmasıdır.

11 Eylül Saldırıları öncesinde dünyadaki terör olaylarını takip etmiş olan ABD, çoğu zaman yaşanan bu terörist saldırılara sadece seyirci kalmakla yetinmiştir. Terörizmi devletlerin iç meselesi olarak gören ve bu nedenle terörizme maruz kalan devletlerin işbirliği taleplerine sıcak bakmayan ABD, bu yöndeki girişimleri devletlerin iç meselelerine müdahale olarak nitelendirmiştir.

Diğer yandan ABD, terörizmle mücadelede yalnız başına hareket etmek durumunda kalan devletlerin uyguladıkları terörizmle mücadele politikalarını insan hakları ve demokrasiyi ihlal ettiği gerekçesiyle sert bir şekilde eleştirmekten geri durmamıştır. Üstelik müdahaleci doktrininin bir sonucu olarak, bu ihlalleri gerekçe göstererek devletlerin iç ve dış politikalarına müdahale eden ABD, bu tavrıyla zaman zaman devletlerin terörizmle mücadele politikalarını büyük ölçüde zayıflatmıştır. En

29 ÖZEREN, Süleyman ve CİNOĞLU, Hüseyin: “Terörizm ve Amerika …”, s. 165.

30 KALIC, Sean N.: “Combating A Modern Hydra Al Qaeda and the Global War on Terrorism”, Combat Studies Institute Press Fort Leavenworth, Kansas-2005, s. 3.

yakın müttefiklerinden biri olarak nitelendirdiği Türkiye’nin PKK ile mücadele sürecindeki tavrı, ABD’nin bu tutumunun en somut örneğini oluşturmaktadır.

1980’li yıllardan beri PKK terör örgütü ile yoğun bir mücadele veren Türkiye’nin NATO’nun 5. maddesi kapsamında ortak savunma mekanizmasından yararlanma isteğine tepkisiz kalan ABD, PKK terörünü Türkiye’nin kendi başına halletmesi gereken bir iç mesele olarak nitelendirmiştir. Diğer yandan, PKK’yı desteklediğini açıkça ilan eden Suriye’nin 1998’de BM Güvenlik Konseyi’ne üye seçilmesi sürecinde veto yetkisini kullanmayan ABD32, bu tavrıyla 11 Eylül Saldırıları öncesi dönemde terörizmle mücadelede ne kadar tepkisiz olduğunu göstermiştir.

ABD’nin 11 Eylül öncesi ve sonrası terörle mücadele politikalarının belki de en önemli ortak yanı, uğradığı saldırıdan daha büyük çapta misillemelerle cevap vermesidir. Silahlı kuvvetlerin önleyici veya karşılık verici bir silah olarak kullanılması, ABD’nin terörle mücadele anlayışının temel felsefelerinden birisidir. Bu anlamda terörle mücadele amaçlı kurulan ilk askeri birlikler 1977 yılında kurulan “Delta Gücü”dür.33 Daha sonra Delta Gücü’ne ek olarak, Ortak Özel Operasyon Kumandası ve Reagan başkanlığı döneminde terörle mücadele amacıyla askeri anlamda en özellikli birim olarak Özel Operasyonlar Gücü adında başka birlikler de kurulmuştur.34

ABD’nin karşı terör eylemlerinden biri, 5 Nisan 1986 tarihinde, Batı Berlin’de

“La Belle” isimli bir gece kulübüne yapılan saldırıdan sonra gerçekleşmiştir. 35 İki ABD askeri ve bir Türk’ün öldüğü, 77’si Amerikalı 230 kişinin yaralandığı terörist saldırısından on gün sonra, ABD saldırıdan sorumlu tuttuğu Libya’ya karşı “El

Dorado Kanyon” isimli hava operasyonunu başlatmıştır. Birçok askeri hedefin ağır

32 YAMAN, Didem: “11 Eylül Sonrasında ABD: Algılamalar, Psikolojik Yansımalar, Yasal Düzenlemeler”, Uluslararası Hukuk ve Politika Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 1-2, 2005, s. 117-142.

33 ÖZEREN, Süleyman ve CİNOĞLU, Hüseyin: “ Terörizm ve Amerika …”, s. 179.

34 ABD’nin Askeri Kuvvet Kullanımına dayalı Reagan Dönemi Terörizmle Mücadele Politikaları hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: DOBSON, Christopher and PAYNE, Ronald: Counterattack: The West’s Battle Against The Terrorists, New York- 1982, s. 51-75.

35 BYERS, M. (Çev. Hasret Dikici BİLGİN): Soykırımdan Son Kırıma: Savaş Hukuku, Detay Yayıncılık, İstanbul- 2007, s. 84

tahribata uğratıldığı operasyonda, Libya lideri Muhammer Kaddafi’nin evlatlık kızının da aralarında bulunduğu 37 kişi ölmüş, 93 kişi yaralanmıştır.36

ABD Trablusgarp’a yapılan saldırının yasal bir meşru müdafaa eylemi olduğunu iddia etmiştir.37 Ancak ABD’nin bu iddiası uluslararası alanda önemli ölçüde reddedilmiş; çok sayıda hükümet, Libya’ya yapılan saldırının meşru müdafaanın “gereklilik ve ölçülülük” ilkelerini karşılayıp karşılamadığı konusundaki şüphelerini dile getirmişlerdir. Bunun en açık kanıtı ise, her ikisi de ABD’nin NATO müttefiki olan Fransa ve İspanya’nın, söz konusu saldırı için Amerikan bombardıman uçaklarına kendi hava sahalarını kullanmasına izin vermemiş olmasıdır.38

Yine 1998 yılında Tanzanya ve Kenya’daki Amerikan Büyükelçiliklerine yapılan saldırıların ardından ABD, cruise füzeleri ile Afganistan’daki Khowst kasabası etrafındaki eğitim kamplarına ve Sudan’daki Hartum dolaylarında kurulmuş olan ilaç tesislerine saldırılar yaparak misillemelerde bulunmuştur. ABD’li yetkililer El- Şifa adındaki ilaç tesislerinde kitle imha silahları üretildiğinden ve Bin Ladin tarafından finanse edildiğinden şüphelendiklerini belirtmişlerdir. Ancak daha sonra ne kitle imha silahlarına ne de söz konusu ilaç tesislerinin Bin Ladin ile ilgisi olduğuna dair bir kanıt tespit edilememiştir.39

Amerikan Hükümeti Libya ve Sudan’a karşı düzenlediği bu saldırıları da yine karşı terör ve terörizme karşı meşru müdafaa ilkeleri temelinde haklı göstermeye çalışmıştır. Ancak bu defa uluslararası tepkileri azaltmak için erkenden davranmayı tercih eden Amerikan Yönetimi, bu yönde müttefikleri İngiltere, Fransa ve Almanya’nın desteğini almıştır. Buna karşılık operasyon sırasında hava sahası izinsiz kullanılan ve kendi topraklarına cruise füzesi düşen Pakistan başta olmak üzere İran, Irak, Libya, Rusya ve Küba ise saldırıyı kınamışlardır. BM Güvenlik Konseyi’nin

36 BYERS, Michael: Soykırımdan …, s. 84; TAŞDEMİR, Fatma: Uluslararası Terörizme …, s.123. 37 BYERS, Michael: Soykırımdan …, s. 85.

38 BYERS, Michael: Soykırımdan …, s. 85. 39 CLARK, Wesley, Modern Savaşları …, s. 141.

gündemine bile gelmeyen bu operasyona BM’nin tepkisi ise, BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın diplomatik dille ifade ettiği “endişe”sinden ibaret olmuştur.40

C. 11 Eylül Öncesi Terörizmle Mücadele Politikaları Kapsamındaki Yasal