• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: HAKASLARDA YA AYI , KÜLTÜREL VE SOSYAL HAYAT

3.4. Evlilik ve Kad n

Bir boyun üyeleri birbirleriyle karde (ab ya) say rlar. Hakaslarda belirli ekzogami normlar vard r. Baba taraf ndan olan akrabal k ili kileri s bir ekilde takip edilir. Akrabal k terminolojisine göre akrabalar anne ve baba taraf ndan, kar ve koca taraf ndan, büyük ve küçük olmak üzere kesin bir ekilde ayr rlar. Ayn boydan olanlar aras nda evlili e izin verilmez ve boy ekzogami gelene ine uyulur (pir söök h s al spas).

Bu boy normlar na uymayan sürgünle hatta ölümle kar kar ya kal r. Örne in, Borajul nehri vâdisinde (Orconikidzev bölgesi) Mun çathan ta (Keder da ) bulunur. Ekzogami gelene ine uymad klar için genç bir çift burada öldürülmü tür. Soy isimlerinin olu mas ve yay lmas ndan sonra boy ekzogami kurallar y lmaya ba lan r. Gelenek kanununa göre 19.yüzy lda ayn boydan veya baba taraf ndan yedinci göbe e kadar kan ba bulunmad hâlde ayn soydan gelen ki iler aras nda evlili e izin verilir. Hakaslar yedi ku ak boyunca kan n de mesi (han al shan) gerekti ine inan rlar. 20.yüzy n ba lar na do ru evlilik yasa be inci göbe e kadar inmi tir (Butanaev, 2002: 38). Hakaslarda evlilik k z kaç larak yap rd . Ba k paras ise daha sonra ödenirdi. K z ve erkek kaçacaklar günü kendileri kararla rlard . K z kaç ld ktan sonra k n babas bir grup atl toplayarak pe lerinden giderdi. Onlar erke in ane ve babas k z ve ekmekle kar lar: “Biz suçluyuz, h rs zl k yapt k. Art k sizin çocu unuz bizim çocu umuzdur. Ba zd size aittir” derlerdi. K n r zas onayland ktan sonra ba k paras konu ulurdu. Ba k paras al nd ktan sonra k n akrabalar aras nda pay edilir, onlar da “inçi” denilen k n çeyizine katk da bulunurlard . Ba k i inden sonra damattan “at çabaa” (at teri) bah i istenir, bu para da takibe kat lanlar aras nda payla rd . Kaç rmadan bir ay sonra ise dü ün yap r, toyda k zlar saçlar iki örgü yaparlard . Günümüzde saç k sa olanlar yapay saç örgüleri takarlar (Deliömero lu, 1997: 1583).

Dü ünlerde gelin ve damat, gözleri kapal iken birbirlerine iki portakal n yar yedirirler. Bu gelenek, evlilikleri boyunca hayat payla p birle eceklerinin bir göstergesidir. Tüm köy halk n kat ld ziyafet ve toy yap r. Damat evinin bir odas gelin için süslenir. Gelin ipekli kuma lar ve tüllerle bezeli odaya getirilerek, görümceleri taraf ndan saçlar iki taraftan atkuyru u yap r. “Saçon ç n açt ” denilen bu âdet, gelinin o günden sonra iki ki i olarak ya am na devam edece ini simgelemektedir. Dü ün süresince kazanlarda pi en pilav, çorba ve et, salatalar, meyveler, çay, araka ve votka sunulur (Kalafat, 2004: 126–127).

Halk n varl kl k sm aras nda “söök nand rii” (boya geri dönme) ad verilen düal boy evlili i yayg nd r. Bu evlenme ekli, kuzenlerin aras nda evlili in tercih edildi i avunkulata gelene ine ba r. Örne in, e er H rg s boyundan bir k z Pürüt boyundan bir delikanl yla evlendiyse, bu k n k tekrar H rg s boyundan bir erkekle evlenmek

zorundad r. Böylece ba ka bir boya giden kad nlar n mensup olduklar boya dönü leri sa lanm olur. “Söök nand rii” gelene ine göre anne taraf akrabalar yla evlilikler te vik edilir. Hakaslarda iki tür kuzen evlili i vard r: annenin a abeyinin veya erkek karde inin k yla (tay çeenilig) ve annenin k z karde inin k yla (pöle al shan ). ki erkek karde in ba ka bir boydan iki k z karde le evlenmeleri yani çapraz evlilikler ve

lerin de toku edilmesi yasakt r (Butanaev, 2002: 41–42).

En eski evlilik ekillerinden birisi de falamingo (h sh h) hediye etme gelene iyle ba r. Hakas topraklar üzerinden baharda ve sonbaharda nadir olarak uçan bir flamingoyu vuran erkek, istedi i k zla evlenebilir. Falamingoya k rm ipekten bir yafet giydirirler, boynuna da k rm ipek bir al ba larlar ve sevdikleri k n evine giderler. K n ailesi flamingoyu kabul edip kar nda k zlar vermek zorundad r. Ba k da al nmaz. E er k zlar vermezlerse Hakas inan lar na göre “h sh h” ku u bu evi lanetler ve k zlar ölür. Bu gelenekte L. P. Potapov’un tahminine göre totemcilikle bir ilgisi olmayan “lanetleyici” ku kültürünün izleri görülmektedir. Fakat 19.yüzy lda flamingo hediye etme gelene i sadece efsane olup, uygulanmam r (Butanaev, 2001: 42).

Hakaslarda avunkulukta gelene ine göre day n âile içerisinde özel bir yeri vard r. Bu durum ayn zamanda anne taraf ile olan il kilerin izlerini ta r. Day , ye en için sayg de erdir. Day n ise ye eni için üslenmesi gereken sorumluluklar vard r. Ye eninin do umunda ona birkaç büyük ba hayvan hediye etmeli, ilk be ini haz rlamal , saç ilk kez kendisi kesmeli ve ye eninin vasîsi kabul etmelidir. Ye en ise evlenirken day için “par aa” ad verilen bir hediye haz rlmak zorundad r. Bu iri bir hayvan n arka bölümünden olu ur. Day bunu kendi aal na götürür ve misafirlerine ikram eder (Butanaev, 2001: 44).

Hakaslarda aile içerisinde baban n hâkimiyeti hissedilir. Baban n emirleri itiraz etmeden yerine getirilir. Evli o lanlar evden ayr lana kadar ayn çiftlikte ya arlar. Babalar onlara kendi çad n kuzeyinde ayr bir çad r kurmak zorundad r. Hakas geleneklerine göre her ailenin ayr evi olmal r. Baban n çadr na “ulu ib” (büyük ev), evli o ullar n çad na “kiçig ib” (küçük ev) denir. Küçük evin oca ndaki ate , büyük evden al nan korlarla yak r. Baba evinden ayr lmayan çocuklar n çad ayn bahçede bulunur, hayvanlar ortakt r ve babalar n damgas ta rlar, bu daylar ayn ambarda durur,

yeme içme ve çal malar ortakt r. Evli o lun evden ayr lmas na “aal n s arar a” (aaldan ç karmak) denir. Baba, hayvan ve maldan olu an miras (ülüs) pay o luna verir. Çiftlikten ayr ren baban n akrabalar (yani ayn boydan olanlar) irihayvan hediye ederler. Bu tür hediyeler ödünç (haro) olarak verilir. Zamanla genç aile de onlara hayvan hediye etmek zorundad r (Butanaev, 2001: 42).

Hakaslar aras nda “hald h” denilen bir gelenek vard r. Kocas ölen genç dul e i, bir y l sonra genç kay nbiraderiyle evlendirirler. Gömme esnas nda akrabalar, ölen ki inin yerini almak zorunda olan genç karde lerden birini ça rlar. “Hald h” ad verilen bu karde e raz olup olmad sorulmaz. Bu durumlarda “hayat yar da b rak lmamal ” derler. Son anma merasiminde akrabalar dul e in çad na genç kay nbirader getirirler.

er delikanl raz olmazsa onu cezaland r ve zorla evlendirirler. Geleneklere göre delikanl s rt na eyer ve heybe yükler. Eline dizgin, balta ve tüfek al r. Kay nbirader çad ra girdi inde eyeri yata a koyar, tüfekle bacaya ate eder. Böylece a abeyinin ölümüne sebep olan kötü ruhlar kovmu olur. Yengesiyle evlenmeye raz oldu u için “hald h” ödül olarak bir at al r, eyer ve dizginleri de bu at için getirir. Bu gelenek sayesinde ölen ki inin ailesinin maddi durumu korunmu olur ve en önemlisi çocuklar kendi boylar içinde yeti mi olur. Yengesi (nige) ya land nda “hald h” ikinci e olarak onun k z karde ini (past ) alma hakk na sahiptir. 19. yüzy lda baz Hakas kad nlar buna benzer boy geleneklerine kar gelmeye ba lam r1 (Butanaev, 2001: 43).

Türk kad nlar n ortak özelli i olarak kabul edilen iffetlilik Altay kad nlar için de geçerlidir. Radloff, Altay Türklerinde hiçbir kad n kocas na ihanet etmedi ini, çok nadir rastlanan bir ihanet olay nda en a r cezalar n uyguland belirtir (Seymen,

1

Örne in, 1863 y nda F. N. Adayakova Minusinsk bölge müdürüne dilekçe vermi tir: “Kocam Pyötr Adayakov’un ölümünden sonra annesiyle birlikte 4 aydan fazla ya ad m. Daha sonra onun, beni eski geleneklere göre henüz çocuk ya ta olan di er o luyla (kocam n öz karde iyle) evlendirmek istedi ini duydum. Bir de onun kay npederi (benim ise dedem say lan) Andrey Adayakov’dan hakaretler duymaya ba lad m. Bu kanun d hayattan ve Andrey Adayakov’un hakaretlerinden kurtulmak için onlar n yan ndan kaçt m ve geçici i çi olarak çal maya ba lad m. Kay nvalidem Yelena Adayakova ve dede, beni kendileriyle ya amaya ve öz kay nbiraderimle evlenmeye ki ben buna kar m, zorlamalar için yönetime ba vurmu lar. Kargin boy ba kan ile anla arak, onlar n yard olmadan, tamamen kendi kazand m, bütün mal varl m olan 25 rubleyi ald lar ve onlarda böyle bir kanunun oldu unu, yönetiminde bildi ini söyleyerek beni zorla kay nbiraderimle evlenmeye ve ya amaya mecbur ediyorlar. er onunla ya amazsam benden ald klar mal varl klar d nda, s rf kay nbiraderimle evlenmedi im için 30 rubleden fazla para cezas istiyorlar ve dahas cezaland racaklar konusunda tehdit ediyorlar...” (Butanaev, 2002: 43).

1980: 9–10). Seymen’in konu ile ilgili sözleri öyledir (1980,10): “Türk rk n bireyleri her eyini di er bir Türk ile bölü mek ister, bu bölü meden zevk al r. Fakat evde ini asla. Bu yüce milletimizin en belirgin özelliklerinden biridir”

z evlendikten sonra “Haz nas” gelene ine uygun olarak kocas n boyundan olan erkeklerle yüz yüze gelmekten kaç r. Bu gelene e göre kad n kay npederinin ve kocas n bütün ya akrabalar n ad do rudan söylemez, onlarla konu maz, tokala maz, onlara s rt dönmez, onlar n kar na ba örtüsü olmadan, yüzü aç k ve ayakkab z ç kamaz, çad n erkeklere ait k sm na özellikle de “tör” ad verilen kutsal bölmeye giremez. Gelin kay npederinin çad na giderken mutlaka biraz çal ç rp götürür ve onlar a ac n önüne b rak r. Kay npederine bir eyler verece i zaman gelin bunu üçüncü bir ki i arac yla yapar. Aralar ndaki diyalog bu ekilde gerçekle ir. “Haz nas” gelene i erkek taraf n ya akrabalar na kar gösterilen derin sayg n ifadesidir. Di er taraftan bu gelenek ataerkil artlar alt nda ayn kandan olanlar n evlenmelerini yasaklamak ve engellemek için do mu tur (Butanaev, 2001: 45).

Kocas n ölümünden sonra bir y l boyunca dul evlenmez. Dul yeniden evlendi inde ikinci kocas n ailesi ilk kay npederine ölen ruhun an na “haraz ” denilen bir at hediye eder. Gelenek kanunlar na göre, küçük ya ta çocuklar olan bir baba ölürse, bütün mal varl o ullar ndan biri büyüyene kadar dul e ine kal r. Evlendikten sonra ul tam bir aile reisi olur, evlenen k z karde leri için ba k al r, onlara çeyiz verir, küçük erkek karde lerini evlendirir ve onlara ayr ev açar (Butanaev, 2001,45–46).

3.5.Do um

Hakaslar çok çocukluydular ve baz atasözlerinden1 de anla laca gibi bu durum sürekli te vik edilirdi. Günlük ya ant da normal olan baz eyleri hamile kad nlar n yapmas sak ncal yd . Örne in, hamile bir kad n köpek tekmelemesiyle, çocu unun rt nda lekeler olabilece ine inan rlard (Butanaev, 1995: 35–36). amanizmin bir uzant olan bu inançlar bugün bile Anadolu Türkleri aras nda görülmektedir. Ya kad nlar n hamile gelin veya k zlar çirkin varl klara bakmamalar konusunda s k s k

1

uyard klar görülür. Onlar böylece do acak çocuklar n bu çirkin varl klara benzemesini önlemeye çal maktad r.

Do um vakti geldi inde kad nlar, çad r içine yerle tirilmi olan aka aca tutunarak dizlerinde do um yapard .(a.g.e: 36). Asl nda di er Altay boylar nda ve K rg zlarda da do um yakla nda oban n kad nlar lohusan n çad nda toplan r, tecrübeli bir ebe (ineci) do umu yapt rd . Bu esnada çad n orta yerine bir direk yerle tirilir, ona bir urgan ba lan r, bu urgan n ucu duvara ba lan p lohusan n koltuklar n alt ndan geçirilirdi ( nan, 1972: 169).

Çocuk do duktan sonra ebe çocu u al r ve me imenin ç kmas beklerdi. Me ime kmadan göbek kesilmezdi. Göbek ba erkek ise b çakla, k z ise makasla kesilirdi. Hakaslar göbek ba mutlaka yumu ak bir eye koyup keserler, bu yüzden onlar n ruhlar n yumu ak olaca na inan rlard (Butanaev, 1995: 36).Buna benzer inan lar hâlâ ya amaktad r. Anadolu’da göbek ba n at ld yere önem verilir. Mesela; ba bir okul bahçesine at rsa çocu un okumu olaca na inan r.

Hakaslarda çocu un do um vaktine de dikkat edilirdi. Çocuk ay yenisi döneminde (ay nooz ) do arsa mutlu, ay eskisinde do arsa (ay irgeze) mutsuz olacak, dolunayda do arsa ömrü uzun olacak, iki ay aras nda ise (ay aras ) ba ar olacak diye inan rd . Do umdan sonra üçüncü gününde me imenin dü mesinin kutlamas “kentoyu” yap rd . Do um s ras nda lohusan n destek ald aka aç sayg ile çad rdan ç kar r ve me ime törenle gömülürdü (Butanaev, 2001: 36).

Hakaslar n do um gelenekleri de di er Altay halklar n gelenekleri ile hemen hemen ayn r. Altayl larda da bir kad n do um yapaca zaman kom u kad nlar evin içinde toplan r, erkekler d ar da kal rd . Evin d nda bulunan erkekler, kad n a tutup ba rmaya ba lad zaman korkunç bir gürültü kopararak evin etraf nda ko maya ba larlar ve bu s rada tüfek atarlar. Bu durum çocuk do uncaya kadar devam eder. Radloff, erkeklerin bu vazifesinin civardaki kötü ruhlar kovmakla bir ilgisi olabilece ini dü ünür (Radloff, 1986: 173–174).

Çocu un ismi do umdan üç ay sonra yap lan “pala toyu” töreninde verilirdi. Hakaslar n kendine özgü ad verme usulleri vard . Ölen insanlar n isimlerini vermekten mümkün oldu unca sak rlard . Bilinen her kelimeyi isim olarak kullanabilirlerdi. Çocuklar

etnik ba klar na göre isimlendirirlerdi: Hooray (eski isimlenme), Tadar ( imdiki zaman isimlenmesi), Saat (Sibirya Tatar ), Soyan (Tuval ). simler bazen sosyal durumu da tan tabilirdi: Kistim (vassal uru u), Hatlar (alt n madenlerinde çal an i çi), knes (kabile muhtar ). Bazen de do um yeri ile ilgili isimler verilirdi: Mendol (mendol rmakta do mu olan), Saim (zaimkada do mu ), Hana (at abras nda do mu )1. Hakas-lar n Hristiyanl kla tan mas ndan sonra Rus isimleri kullan lm ancak bunHakas-lar yerli dilde de ikli e u ram r: Apanas(Afanasiy), Arkas (Arkadiy), Kebris (Çavril), Oyla (Olga), Obdo (Yevdokiya) gibi (Butanaev, 1995: 36).

Ölen bir çocu un ard ndan do an karde ine kötü isim takma âdeti Altay halklar nda görülmektedir. Do umdan sonra eve ilk gelen ki inin ad - ki bu Rus olsa bile- veya patla (balta), m lt k (tüfek) gibi a zdan ilk ç kan kelimeler bile isim olarak konulabilirdi (Radloff, 1986: 174).

3.6.Cenaze

Hakaslar ölülerini ekilmi arazilerden ve yol üzerlerinden uzakta yüksek yerlere defnederlerdi. Mezar kazma i lemi cenazenin gömülece i sabah ba lar ve mezar derin kaz lmazd . Cenaze ö le vakti evden ç kar rd . Mezar parmakl hiçbir zaman yap lmaz. Çünkü böyle bir durumda her y l toprak için vergi vermeleri gerekirdi. Bunun nda ise parmakl kla kilitlenen ruhun kendi ad na verilen yemek ve ayine kat lamayaca na inan rd (Butanaev, 1995: 36).

Belt rlar ölülerini Müslümanlar gibi y karlar, erkek cenazeyi erkekler, kad n cenazeyi de kad nlar y kard . Ölüyü ate in yan na koyarlar y kad ktan sonra giydirirler ve beyaz keçeye sararak kö eye korlard . Bir grup insan tabutu yapar, haz r olunca da bir tarafa atarak “Tanr bundan sonra bu gibi i leri bize rast getirmesin” derlerdi. Ölü tabuta konduktan sonra bir gün evinde bekletilirdi. Ölüyü ç kar rken ayaklar önde ç kar r, ya bir kad n eline bir kap al p at üzerine konulmu ölüyü üç defa doland ktan sonra “kut’umuz2 gitmesin, kuruy! diyerek ba r ve ölüye süt serperdi. Ölü mezara

1

Altay ve Yenisey Türklerinin destanlar na göre, öyle bir devir olmu ki s radan insanlar n özel isimleri olmam , yaln z kabilesinin ad ta r. Gerçek ad için kahramanl k göstermek gerekti ( nan, 1972: 173)

2

amanist Türk boylar ndan Yakutlar ruh-can mefhumunu t n, kut ve sür kelimeleriyle ifade ederler.”Kut” baz izahlara göre toprak, rüzgâr ve anakut denilen üç unsurdan mürekkeptir ( nan, 1972: 176).

konulduktan sonra at n dizginleri ölünün eline verilir “at al” denir, at öldürüp ölü ile beraber gömerlerdi ( nan, 1972: 184).

Belt rlar’n defin rivayetlerine göre süt çocu u olan kad n ölüleri, tabuta koyup dört direk üzerine yerle tirirler ve çocu unu da yan na b rak rlard1. Bu durum meme çocuklar beslemenin zor olmas ile ilgili idi. Belt rlar, ölüyü gömdükten sonra ölünün dul e i saçlar da r, yar keser ve ancak cenazenin yedinci gününden sonra saçlar örebilirdi. Ölünün kar ve çocuklar yedi gün ci er yemez böylece ölünün ci erlerinin a mayaca na inan rlard ( nan,1972: 185–187). Dul kad nlar n ölen kocalar için söylemi oldu u mersiyelerden biri öyledir:

Kahraman m hayatta iken Alt n yakal ipek kürk giyerdim Fakat o öldükten sonra

A köleler gibi Deriden kaput giyerim Kahraman m hayatta iken

Çinlilerin ekmek ve pirincini yerdim Fakat o öldükten sonra

Köleler gibi kaba bulgur yerim Kahraman m güzel ve Muhte emdi Oca z ne eli idi

Ambar nda mallar çoktu Kocam n gölünde Ku u bile yüzemezdi Fakat imdi onun üzerinde Kötü karga bile uçuyor Eskiden bana yakla maya

1

18. yüzy lda Albot adl bir Belt r, a Tom rma nda bal k avlarken direkler üzerinde b rak lan bir kad n tabutu yan nda bir erkek çocuk bulmu , onu evlatl k alarak Öksüzek ad vermi ( nan, 1972: 186).

Cesaret edemeyen kötü adamlar imdi küstahça bana :

Sen art k bizimsin ey dul… diyorlar (Seymen,1980: 17).

Hakaslar n baz boylar ise yaln zca kamlara uygulanan ayr bir yöntem uygulard . Taysa bölgelerinde yap lan bu âdete göre a açlar n üzerine “tastab” denilen bir raf yap r tabutun üstüne veya içine kay n a ac n kabu una sar lm ceset konurdu. Buna yükse e ç kma “parhan” derlerdi. 19.yüzy n sonunda kamlar da genel mezarl klara defnedilmeye ba lanm r (Deliömero lu,1997: 1584).

Hakaslarda y l boyunca ölümünün üçüncü, yedinci, yirminci, yüzüncü günleri olmak üzere merhum için alt kere hayrat verilirdi.(kirek) Bu âdet bizdeki, ölünün k rk nc günü inanc na benzer. Merhum için hayrat verme günleri flaman ku u ile ilgilidir. Hakas efsanelerine göre flaman ku u e inin ölüm yerine bu günlerde gelmi tir, bundan dolay insanlar da ayn günlerde hayrat yapmal r. Ölümden sonra bir y l geçince hayrat genelde yap lmazd . Y l dönümü olma gününden bir önceki ak am akrabalar ölenin evinde toplan r, merhum için yemekler yap rd . Sabah mezarl a gidip ölen için son ate yak rd ve mezar n etraf nda dola rd . Bunu yapan kad n ve dul erkekler mezar n üstünde yanan öksüyle1 vurarak “Biz seni yanan öksüyle ve kuru otla vuruyoruz. Biz senin kafan döndürürüz! Bundan sonra bizden yemek isteme” derlerdi. Böylece art k ölenin ruhunun mezardan ç kamay p ate le kilitlendi ine inan rlard . Bu olay bittikten sonra “kara ruhu” n (haran) evden sürülmesi gerekirdi. E er sürülmezse kara ruhun felaket getirece ini inan yorlard . Bu ruhu ç karmak için kafatas , dört at n diz kemikleri, dokuz tane dikenli yaban gülün budac , dokuz ku kiraz , dokuz tane siyah ta , üç akdiken budac ve t rpan b ça gerekiyordu. Ak am çad r kap na siyah donlu at ba larlard . Gece, eski ay n dolma vaktinde aman “kara ruhu” sürerdi. Çok karanl kta aman haran aramaya ba lar törene kat lanlar sönmü ate etraf nda ku kulanarak sessizce dururlard . Çünkü kara ruh onlara girebilir… Birden aman bu ruhu tutuverirdi. Ac kl ca a lamaya ve inlemeye ba layan ruhu aman n ustaca taklit etmesi herkesi etkilerlerdi. Herkes h çk rarak a lamaya ba lard . aman bu ruhu ata bindirip Hakas topraklar n d na sürerdi (Butanaev, 1995: 36–37).

1

Erkek öldü ünde kar na, bir y l sonra yap lan son anma merasimine kadar “tul kizi” yani yas tutan ki i derler. Tul, en iyi k yafetlerini giyer ve beline bir y l boyunca ta bir ku ak sarar. Bunun d nda evli kad nlar n ku ak takmalar yasakt r. Yas k yafeti (tul kibi) kad n öldükten sonra gömüldü ü k yafeti (kiben) olur. Tulu, beyaz örtülü bir yere veya özel olarak yap lan keçeden bir çad ra ölünün ba nda beklemesi için b rak rlar. Sol elinde asa, sa elinde ise aç k bir makas tutmak zorundad r. Saçlar toplanmaz, da k b rak r. Yedi gün boyunca tul yerinden kalkmadan oturmak zorundad r. On orada beslerler ve ihtiyaçlar gidermesi için d ar ya ç kart rlar. Yedi gün sonra saçlar uçlar örülmeden kalan iki saç örgüsü eklinde örerler ve k yafetini de tirirler. Fakat her anma merasiminde tul, belirlenen yerlerde yas k yafetiyle oturmak zorundad r. K rk güne kadar ba ak evlere gitmesi tokala mas , dü ünlerde yer almas , vs. yasakt r. K rk nc gün akrabalar ve kom ular tulu evlerine davet ederler ve yemekle a rlarlar, ona k yafet (innin ködirerge) hediye ederler. Tulun yas oturu u, ölen kocas na duydu u sayg ve onun ruhunu “sürün” kötü güçlerden korunmas yla ilgilidir (Butanaev, 2002: 45).

Benzer Belgeler