• Sonuç bulunamadı

İSKANDİNAV MENŞELİ BANKALARIN ORTALAMASI 21,5 3,33 88 125 ÇİN 75 HAYIR HIRVATİSTAN 37 7 57 EVET ÇEK CUMHURİYETİ 19 26 74 125 EVET MACARİSTAN 3 62 EVET POLONYA 44 26 57 54 EVET ROMANYA 70 8 59 25 EVET RUSYA 68 9 80 16 HAYIR SLOVENYA 40 5 64 66 HAYIR VİETNAM 65 HAYIR SOSYALİST MENŞELİ BANKALARIN ORTALAMASI 40,14 20,43 66,37 57,2 (Kaynak : MEGGINSON, 2003; 27,28)

Ek 2 tabloda 1970-2003 arası tüm dünya üzerindeki özelleştirmeler ülkeleri, banka isimleri ile detaylandırılarak gösterilmektedir. Ancak tablo mevduat toplamayan kalkınma bankalarını içermemektedir. Özel amaçla kurulan ve fakat mevduat toplayan kamu bankaları (örneğin emlak kredisi için kurulan vb.) bu tabloya dahil edilmiştir. Tabloda ayrıca sadece çoğunluk hissesi satılan bankalar gösterilmiş, azınlık hissesi satılan bankalar halen devletin kontrolü altında olduklarından dahil edilmemişlerdir. Genel eğilime bakıldığında bir çok ülkenin özelleştirme seçeneği olarak halka arzı tercih ettiği görülmektedir ve özelleştirme uygulamaları genellikle 1990’lı yıllarda yoğunlaşmıştır.

“Büyük kamu bankalarının özelleştirildiği geçiş ekonomisine sahip altı ülkede (Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Polanya, Macaristan, Romanya) bankalar genellikle stratejik yabancı yatırımcılara satılmıştır. Bankalar özelleştirme öncesi yeniden yapılandırılarak kötü kredilerinden arındırılmış ve yeniden

sermayelendirilmişlerdir. Özelleştirme sonrası bu bankalar kamu bankalarına göre daha iyi performans göstermişlerdir ve karlılıkları yabancı bankaların karlılığından çok farklı değildir. Ayrıca özelleştirilen bankaların komisyon gelirleri hem kamu bankaları ve hem de yabancı bankalara göre daha fazla gerçekleşmiştir. Ancak iyileşen finansal performans ve yeni iş alanlarına girmenin bu bankalara bir maliyeti de olmuştur. Özelleştirilen bankalarda maliyet oranları ve faiz dışı giderler yabancı bankalara göre daha fazladır. Yapılan ampirik çalışmalar kamu bankalarının yabancılara yeniden yapılandırma ve sermayelendirme sonrasında satılmasının özelleştirme sonrasında bu bankaların performansının daha da artmasına neden olduğunu ve yeni alıcılarının bankaları modernleştirmek ve yeni stratejiler yaratmak için teşvik ettiğini göstermektedir. (Bonin vd., 2004; 25-26)”

Ek 3 tabloda kamu bankaları ile özel bankalarının performanslarının karlılaştırılması üzerine yapılan ampirik çalışmalara yer verilmiştir. Bhattacharya, Lovell ve Sahay 1997 yılında Hindistan’da 1986 ve 1991 yılları arasında 70 adet kamu, özel ve yabancı bankanın performanslarını karşılaştırmışlar ve kamu bankalarının finansal servislerin müşterilere ulaştırılmasında özel bankalara oranla daha vermli olduğunu bulgulamışlardır. Ancak yabancı bankalar bu dönem içerisinde pazar paylarını önemli ölçüde artırmaktadırlar. La Porta, Lopez de Silanes ve Shleifer 2002 yılında yaptıkları araştırmada, gelişmemiş ülkelerde kamu payının gelişmiş ülkelere oranla daha fazla olduğunu ve bunun ekonomide büyümeyi engelleyerek verimliliği azalttığını bulgulamışlardır. Bonin, Hasan ve Paul Watchtel 2002 yılında yaptıkları ampirik çalışmada Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Romanya’daki özel bankaların kamu bankalarına kıyasla daha karlı olduğunu ancak yabancı bankaların özel bankalardan da daha karlı olduğunu bulgulamışlardır. Barth, Caprio ve Levine 2002 yılında 107 ülke üzerinde araştırma yapmışlar ve bankalardaki kamu payının karlılığı etkileyerek yolsuzluğu artırdığını savunmuşlardır. Keza Cornette, Guo, Khaksari ve Tehranian’ın 2003’de 16 adet Uzakdoğu ülkesindeki bankalarda yaptığı araştırmada da aynı sonuç çıkmıştır. Yapılan amprik çalışmalar, kamu bankalarının dünya genelinde tüm ülkelerde verimsiz çalıştığını ve ekonomik büyümeyi engellediğini göstermektedir. Kamu bankalarını özelleştirmenin etkilerini araştırmak üzere Ek 4 tabloda OECD

ülkelerinde özelleştirmenin etkinliği ile ilgili yapılan amprik çalışmalara yer verilmiştir. Verbrugge, Megginson ve Owens, OECD ülkelerinde 1981’den 1996 yılına kadar özelleştirilen 65 adet bankanın halka arzını incelemişler ve özelleştirme sonrası bu ülkelerde bankaların karlılığında ve sermaye yeterlilik rasyolarında önemli ölçüde artışlar olduğunu bulgulamışlardır. Braz, 1999 yılında Portekiz’de bankaların özelleştirme sonrası durumunu incelemiş ve özelleştirilen bankaların satıştan sonra üretim etkinliğinin önemli ölçüde arttığını, özellikle çalışan başına düşen aktifler oranının çok büyük ölçüde artış gösterdiğini saptamıştır. Dünya Bankası araştırmacılarından George R.G. Clarke, Robert Cull, and Mary Shirley yaptığı amprik çalışmalara göre ise, özelleştirme sonrası kamu bankalarının karlılığı ve kredi portföyü kalitesi artmıştır.

Sonuç olarak dünya geneline bakıldığında kamu bankalarının özelleştirildikten sonra daha iyi performans gösterdikleri görülmektedir. “Bunun yanısıra aşağıdaki birkaç stratejinin de uygulanması özelleştirmenin yararlarını artıracaktır:

1. Kamu payının küçük bir payla da olsa devam etmesi özelleşen bankaların performansını olumsuz etkilemektedir.

2. Özellikle finansal durumu zayıf bankaların stratejik yatırımcılara satılması, bankaların hisselerin paylaşılması yoluyla özelleştirmesinden daha iyi bir sonuç vermektedir.

3. Yabancıların özelleştirmelere katılmalarının önlenmesi hem direkt satışlardan ve hem de halka arzlardan elde edilecek geliri azaltacaktır.

4. Rekabet, özelleşen bankaların performansının iyileşmesi için başlı başına yeterli olmasa da piyasada az sayıda bankanın bulunmasının da bankalar ve finansal sistem üzerinde negatif etkisi olacaktır. (Clarke vd., 2004; 26-27)”

Tüm bunlarla beraber Arjantin ve Meksika özelleştirmeleri ayrıca bazı politik dersler de vermiştir. Meksika’da yaşanan deneyimler, politikacıların özelleştirme programı neticesinde gelirleri maksimize etmeye odaklanmasının; özellikle de eğer ülkede hukuki işleyiş zayıf ve mevduat sigortası da olması halinde, kriz olması

riskini yükselteceğini göstermiştir. Özelleştirme gelirlerini maksimize etmek kısa dönemde faydalı gibi görünse de orta dönemde maliyeti çok daha fazla olacaktır. Özelleştirmeler esnasında dahi politik öncelikleri düşünmenin sakıncaları Arjantin’deki eyalet bankaların özelleştirilmesinde görülmüştür. Bankaların kapatılması ve çalışanların işten çıkarılması hususundaki kısıtlamalar maliyetleri artırmıştır. Kısacası politika ne kadar işin içinde olmazsa, özelleştirme uygulamaları o kadar başarılı olmaktadır.

Üçüncü Bölüm

TÜRKİYE’DE KAMU BANKALARININ