• Sonuç bulunamadı

Bankacılık Piyasasına Artan Yabancı İlgis

TÜRKİYE’DE KAMU BANKALARININ ÖZELLEŞTİRİLMESİ

3.1 Türk Bankacılık Sisteminin Yapısı ve Kamu Bankalarının Özelleştirilmesi Sürec

3.1.1 Türk Bankacılık Sisteminde Kamu ve Özel Bankalara Ait Bazı Temel Veriler

3.1.1.7 Bankacılık Piyasasına Artan Yabancı İlgis

Uluslararası bankacılık faaliyetleri, geçen yüzyılın ikinci yarısından itibaren serbestleşme politikaları, yabancı bankaların faaliyetlerine izin veren yaklaşımlar, bankacılık krizleri ve sektörde yeniden yapılandırma gibi nedenlerle önemli ölçüde büyümüştür. Yabancıların gelişmekte olan ülkelerde gördükleri gelişme potansiyeli, düşük operasyon giderleri ve daha fazla karlılık olanakları, yatırımlarını bu ülkelere kaydırma sonucunu doğurmuştur.

“Yabancı sermayeli bankaların sektör payları incelendiğinde; AB’nin gelişmekte olan ülkelerinde yabancı bankaların sektör toplam sermayesi içindeki payının %50’lerin üzerine çıktığı görülmektedir. Çek Cumhuriyeti’nde sektörde yabancı bankaların payı %80’nin, Macaristan’da %70’in, Polonya’da %60’ın üzerindedir. Bu oran Latin Amerika ülkelerinden Arjantin’de %50’ye, Brezilya’da ise %30’a yakındır. AB üyesi gelişmiş ülkelerde, AB ve diğer ülkelerden gelen yabancı sermayeli bankaların sektör payı Avusturya’da %20, Danimarka’da %17, Fransa’da %19, Almanya’da %5, İtalya’da %8, Hollanda’da %11, İspanya’da %10, Yunanistan’da %20’dir. Ancak, bu oranların önemli bir bölümünü AB üyesi ülkelerden gelen bankalar oluşturmaktadır. (TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu, 2005; 4)”

Liberalizasyon süreci ile birlikte ülkelerin yabancı bankaların bankacılık sektörüne girişlerine imkân veren düzenlemeleri gerçekleştirmeleri beraberinde avantaj ve dezavantajları getirmektedir. Yabancı bankaların sektöre girmesinin avantajları şöyle belirtilebilir:

Yabancı bankalar, öncelikle yerel bankaları maliyetleri azaltma yönünde teşvik edebilir, etkinliklerini ve rekabet yoluyla finansal hizmetlerin çeşitliliğini ve ürün kalitesini artırabilir. Ayrıca yabancı bankaların piyasaya girmesi piyasaya yeni bir enerji kazandıracağından geleneksel model bankacılık terk edilerek rekabetçi bir yaklaşım içine girilecektir ki bunun da karlılığı artıracağı tabidir. Yabancı bankaların modern teknoloji kullanmaları yerel bankaların da kendilerini bu yönde geliştirmelerine neden olabilir. Geleneksel model bankacılığın terk edilmesinin bir sonucu da sektördeki kamu payının azaltılması olacaktır. Yabancı bankalar kriz sonrası girdikleri ülkelere taze sermaye girişi sağlayarak ekonominin finansal açıdan rahatlamasını sağlayabilir, kredilerin artmasını sağlayarak ülke ekonomisinin büyümesine katkıda bulunabilir ve sektörün de yeniden yapılandırma maliyetlerini azaltabilirler. Ayrıca yabancı bankaların uyguladıkları gelişmiş kontrol ve denetim mekanizmaları, operasyonel risklerin azalmasına, daha şeffaf ve sağlıklı banka bilançolarının oluşmasına katkıda bulunmaktadır.

Tüm bunların yanı sıra yabancı bankaların sektöre girmelerinin bazı dezavantajları da bulunmaktadır:

Yabancı bankaların ucuz kaynak maliyeti, modern teknolojileri uygulamaları ve agresif rekabetçi yaklaşımları sonucunda yerel bankaların aleyhine rekabetçi bir ortam gelişebilir. Çünkü yabancı bankalar gelişmiş ürün yelpazesiyle doğal olarak piyasanın en karlı şirketlerine hizmet verecek ve bu durum sonucunda yerel bankalar daha fazla risk almak zorunda kalacak, maliyetleri artacak ve piyasada kalmalarını güçleştirecektir. Yabancı bankaların piyasaya girmesinin bir diğer dezavantajı da bulundukları ülkenin zor durumlarında esnek davranmamaları ve gerektiğinde piyasayı terk etmeleri ve sermaye çıkışına neden olmalarıdır. Yabancı bankalar yerel bankalar gibi bölgesel kalkınmanın finansmanında yer almayarak riski düşük ancak getirisi büyük kredilere yönlenmektedir.

“Yabancı bankalar kriz geçiren ülkelerin bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılmasında kamusal sermayeli ya da özel sermayeli bankaları devralmak suretiyle rol oynamaktadırlar. Çeşitli ülke uygulamalarında yabancı bankaların kamusal sermayeli bankaları devralmasının finansal krizin tekrar oluşması riskini azalttığı görülmüştür. (Erdönmez, 2004; 21-22)”

Türkiye’de de yaşanan kriz sonrasında son yıllarda bankacılık sektöründe oluşan en önemli gelişmelerden birisi de sektöre yabancı girişidir. 1980 yılında 4 olan yabancı banka sayısı 2004 yılı sonunda 15’e çıkmıştır.“Hazine Müsteşarlığının 2005 Uluslararası Doğrudan Yatırım Raporuna göre 2004 yılında doğrudan yabancı sermaye yatırımının %45’i bankacılık ve finans sektörüne yapılmıştır. Bankacılık sektöründe 2004 yılında yaşanan birleşme ve devralmalar 3,7 Milyar Amerikan Dolarlık bir uluslararası doğrudan yatırım girişine ulaşılmasını sağlarken, 8,2 Milyar Amerikan Doları olarak gerçekleşen 2005 yılı uluslararası doğrudan yatırım girişinin (sermaye bileşeni) %45’i bankacılık ve finans sektörüne aittir.(Dünya Gazetesi, 2006; 7 )”

Yabancı bankaların dönemler itibariyle sektör payları aşağıdaki tablodan izlenebilmektedir:

Tablo 19:Yabancı Banka Sektör Payları

1980 1990 2000 2004 2005

Aktif %3,5 %5,4 %3,4 %5,6 %5,2 Kredi %3,5 %2,8 %4,7 %7,5 %6,8 Mevduat %2,4 %3,2 %2,5 %5,3 %4,8

(Kaynak: TBB, www.tbb.org.tr)

Tablodan da görüleceği üzere yabancı bankaların toplam aktifleri krizden sonra %5,4 seviyelerinden %3,4 seviyelerine düşmekle birlikte 2005 sonunda tekrar %5,2 seviyelerine yükselmiştir. 2006 Mart dönemi itibariyle bu rakamın %15 civarlarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakam zaman içerisinde artma eğilimindedir çünkü banka devralma ve birleşmeler halen devam etmektedir.

Yabancı bankaların Türkiye’de bankacılık sistemine girişi ile ilgili çeşitli görüşler mevcuttur. Kimi görüşlere göre yabancı bankaların sektör içerisindeki payının %30’ların üzerine çıkması Türkiye ekonomisinde ciddi sıkıntılara yol açabilecektir. Yabancı bankalar, risk almak istemedikleri için düşük riskli kredilere yönlenerek kurumsal kredilerden bölgesel kalkınmanın ve sanayinin finansmanından, uzun vadeli ve iddialı projelerden uzak duracaklardır. Bu da mali sektörün sıkıntı içerisine girmesine yol açacaktır. Ancak diğer bir görüşe göre ise yabancı bankaların piyasaya girmesi ve sermaye girişi ile birlikte sektör canlanacak, artan rekabet sonucunda yerel bankalar da hizmet ve servislerini geliştirmek zorunda kalacaktır.

Bankacılık sektöründe yabancı payının fazla olduğu ülkelerde yapılan çalışmalarda yerel bankaların özellikle karlılık açısından bundan olumsuz etkilendiği bulgulanmıştır. Claessens, Demirgüç-Kunt ve Huizinga (1998), 1988-1995 arası 90

ülkede yabancı bankaların mevcudiyetinin kapsamını incelemişler ve faiz marjları, maliyetler, ödenen vergiler ve karlılık bakımından ulusal bankalar ile yabancı sermayeli bankaların arasındaki farkları test etmişlerdir. Gelişmekte olan ülkelerde yabancı bankaların yerli bankalara göre daha fazla kar elde ettiğini fakat bunun gelişmiş piyasalarda tersi olduğunu bulgulamışlardır. Ayrıca yabancı banka payının artması yerel bankaların karlılığını azaltmaktadır. Bunun yanı sıra, Majnoni, Shankar ve Várheggi (2003) 1994-2000 periyodunda Macaristan’daki yabancı banka payını 26 adet ticari bankayı örnek alarak araştırmışlardır. 2000 yılı sonu itibariyle Macaristan’daki yabancı banka payı toplam banka varlıklarının 2/3’sini oluşturmaktadır. Majnoni, Shankar ve Várheggi’nin ampirik bulguları şöyle oluşmuştur: Yatırımın doğasını, yönetim şeklini ve sahiplik yapısını kontrol ettikten sonra yabancı bankaların kredi verme politikaları yerli bankalardan farklılık göstermemektedir. Buna rağmen yabancı bankalar daha fazla karlılık ile çalışmaktadırlar.

“Yabancı bankalardan ve sermayeden beklenen faydanın sağlanması için liberalizasyon sürecinin ve bununla ilgili ihtiyatlı düzenlemelerin doğru zamanda gerçekleştirilmesi, doğru denetim sisteminin oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Ekonomik yapılandırmanın kalbi olan bankacılık sektöründe sermaye özenle korunmalı ve artırılması özendirilmelidir. Diğer önemli bir koşul ise tasarrufların ve bankaların kaynaklarının Türk Lirası cinsinden büyümesidir. Ekonomik politikalar, finansal kurumların düzenlenmesi ve denetimi, vergi politikaları bu ilke çerçevesinde oluşturulmalı ve uygulanmalıdır. Yatırımların, milli gelirin, istihdamın ve vergi gelirlerinin artması, mali disiplinin sürdürülmesi yeniden yapılanmanın tamamlanması için reformlar her kesimde eş anlı olarak yapılmalı, kayıt dışılık azaltılmalı ve haksız rekabet önlenmelidir. (TBB Bankacılık ve Araştırma Grubu; 2005; 9)”